22.3 C
İstanbul
Cumartesi, Temmuz 19, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 126

Enerji Verimliliği Haftası’nda Enexion’dan çözüm önerileri

Enexion Enerji Danışmanlık Türkiye Genel Müdürü ve Enerji Uzmanı Ceren Özdal, enerji verimliliği haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada, sanayi sektöründe enerji verimliğinin önemini vurguladı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından 1981 yılından bu yana her yıl kutlanmakta olan Enerji Verimliliği Haftası’nın 36.sı bu yıl 9-15 Ocak tarihleri arasında kutlanıyor. Enexion, yayınlanan Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı’na göre Türkiye’nin 2000-2015 dönemine enerji verimliliği açısından bakıldığında, birincil enerji yoğunluğu indeksinde 2015’te 2000 yılına göre %23,1’lik azalma, yıllık bazda ortalama %1,65 oranında iyileşme, nihai enerji yoğunluğu indeksinde ise son on beş yılda %21,0 azalma sağlanarak yıllık bazda ortalama %1,5 oranında iyileşme olduğunu açıkladı.

Türkiye’de 2015 yılı nihai enerji tüketiminin %32,4’ü ve net elektrik tüketiminin ise %47,6’sının sanayi sektöründe gerçekleşmiştir. Nüfus artışı ile birlikte Türkiye’nin elektrik enerjisi talebi de gitgide artmakta, 2023 yılı için düşük talep senaryosuna göre 367,9 milyar kWh’e yüksek talep senaryosuna göre 407,9 milyar kWh’e ulaşması beklendiği açıklanmıştır.

Enerji verimliliği haftası dolayısıyla açıklamalar yapan Enexion Enerji Danışmanlık Türkiye Genel Müdürü ve Enerji Uzmanı Ceren Özdal, “Nüfus artışı, teknolojinin ilerlemesi ile beraber enerjiye olan talebin sürekli arttığı günümüzde enerjinin sürdürülebilirliği için sanayi sektöründe enerji verimliliği alanında yapılabilecek iyileştirmelere odaklanılması gerekiyor. Bu noktada enerji yoğunluğunun azaltılması, proses verimliliği, teknolojik gelişmişlik seviyesinin yükseltilmesi ve sera gazı salınımlarının azaltılması oldukça önemlidir” dedi. Ceren Özdal, hali hazırda enerji verimliliğine yönelik destekleme mekanizmaları arasında Verimlilik Arttırıcı Projeler (VAP) ve Gönüllü Anlaşmalar bulunduğunun da altını çizdi.

Özdal, “Sektör sürdürülebilirliğini artırmak ve enerjinin çok daha verimli kullanılabilmesi için Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı’nda çeşitli adımlar açıklandı. Biz de Enexion olarak kojenerasyon analiz ve yol haritasının hazırlanması noktasında destek sunuyor; Energy Cockpit yazılımımız ile enerji kullanımını izleyebiliyor ve ölçüm bilgisinin akıllı yönetimi için enerji veri platformunun oluşturulmasını sağlayabiliyoruz.” dedi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Çelik ihracatı 2017 yılında değerde yüzde 26,4 arttı

İhracat pazarlarında yaşadığı sorunlara rağmen 2017 çelik sektörü açısından geçmiş yıllardaki kayıpların kısmen telafi edildiği bir yıl oldu. Çelik İhracatçıları Birliği verilerine göre ihracat 2017 yılında önceki yıla kıyasla miktar bazında yüzde 7,7 artışla 17,8 milyon ton, değer bazında yüzde 26,4 artışla 11,5 milyar dolara yükseldi. Önemli ihraç pazarlarımızda devam eden sorunlar, haksız yere yürütülen ticaret politikası soruşturmaları, ülkelerin yerli çelik sanayilerini kuruyor olmalarının yarattığı tehdit ve hammadde fiyatlarındaki yükselişin süreceği beklentisi 2017 yılında olduğu gibi 2018 yılında da çelik ihracatçılarını zorlamaya devam edecek.

Çelik İhracatçıları Birliği tarafından açıklanan 2017 yılı ihracat verilerine göre; Türkiye’nin miktar bazındaki çelik ihracatı önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 7,7 artışla 17,8 milyon tona ulaşırken, sektörün değer bazındaki ihracatı yüzde 26,4 artışla 11,5 milyar dolara yükseldi.

Çelik sektörünün direkt ihracatına, diğer birliklerin faaliyet alanına giren demir çelik ürünleri de eklendiğinde Türkiye’nin 2017 yılında toplam çelik ihracatı; miktar bazında 18,7 milyon ton, değer bazında ise 13,6 milyar dolar oldu. Bu rakamlara ihraç edilen beyaz eşya, makina imalat, otomotiv gibi ürünlerin bünyesinde bulunan çelik dâhil edilmemektedir.

2017 yılsonu verilerine göre; bölgeler bazında ihracatta yılı lider olarak tamamlayan Avrupa Birliği’ne ihracat yüzde 55 artış ile 5,6 milyon tona yükseldi. Avrupa Birliği’ni 4,1 milyon tonla Ortadoğu, 2,2 milyon tonla Kuzey Amerika ülkeleri ve 1,5 milyon tonla Kuzey Afrika ülkeleri izledi.

2017 yılında Singapur, Hong Kong ve Malezya gibi ülkelerin başı çektiği Uzak Doğu ülkelerine ihracat yüzde 507 artış göstererek 1,2 milyon tonu aştı. Geçen yıl Orta ve Güney Amerika bölgesine gerçekleştirilen ihracat ise önceki yıla kıyasla yüzde 35 artarak 1,2 milyon tona ulaştı.

Geride bıraktığımız yılda en fazla miktar artışı yaşanan ülkeler; Singapur, İtalya, İspanya, Hong Kong ve Kanada olurken, en fazla azalışın yaşandığı ülkeler Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, ABD, Irak ve Umman olarak sıralandı.

İhracat rakamlarındaki düşüşün sürmesine karşın 2017 yılında miktar bazında en fazla ihraç edilen çelik ürünleri sıralamasında inşaat çeliği 5,6 milyon tonla ilk sırada yer aldı. İnşaat çeliği ihracatını 2,5 milyon tonla yassı sıcak izlerken hemen ardından 1,9 milyon tonla dikişli boru, 1,5 milyon tonla profil ve 1,4 milyon tonla filmaşin geldi.

Çelik ihracatı 2017 son çeyrekte atağa geçti…

Çelik İhracatçıları Birliği verilerine göre; 2017 yılının son çeyreğinde gerçekleşen ihracat önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında miktar bazında yüzde 10,2 artışla 4,7 milyon tona; değerde ise yüzde 35,3 artışla 3,3 milyar dolara yükseldi.

2017 yılı ihracat rakamlarını değerlendiren Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, “İhracatta süregelen kayıpları telafi etmeye başladığımız bir yılı geride bıraktık. Yaşadığımız tüm sorunlara rağmen firmalarımızın olağanüstü gayretleri ile ihracatımızı artırmaya gayret ettik. 2017 yılında geleneksel pazarlarımız olarak nitelendirdiğimiz Ortadoğu ülkelerine olan çelik ihracatımızda düşüş yaşandı. Bu durumun nedeni bazı ülkelerdeki siyasi istikrarsızlık ve bölgede genel olarak artan çelik üretimidir. Ayrıca başta ABD olmak üzere dünyada artan korumacılık eğilimi ve haksız yere uygulanan ticaret politikası önlemlerinden dolayı kayıplar yaşadık. Bütün bu olumsuzluklara karşın pazar esnekliğine sahip bir sektör olduğumuz için bu kayıpları yeni pazarlara açılarak telafi etmeyi başardık. Bunun en somut örneği Uzak Doğu ülkelerine gerçekleştirdiğimiz ihracatta 2017 yılında kazandığımız büyük ivmedir. Örneğin; 2016 yılında 12,4 bin ton ihracat gerçekleştirdiğimiz Singapur’a 2017’de 562 bin ton ihracat yaptık. Yine 2016 yılında Hong Kong’a 2,6 bin tonluk ihracat yapmışken, 2017 yılında bu rakamı 283 bin tona taşıdık. Ayrıca AB ülkelerinin Çin’den gelen yassı çelik ürünlerine koymuş olduğu anti-damping vergisi sayesinde yassı çelik ihracatçılarımız İspanya ve İtalya başta olmak üzere AB ülkelerine olan ihracatlarını da arttırmayı başardılar” dedi.

Namık Ekinci ayrıca 2016 yılında Hong Kong’a ve Kanada’ya inşaat çeliği ihracatı gerçekleştiremeyen sektörün 2017’de ise Hong Kong’a 280 bin ton, Kanada’ya 225 bin tonluk inşaat çeliği ihraç ettiğini belirtti.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Enerji tasarrufuna DYOTHERM ile destek

Kısıtlı kaynaklara sahip olan Türkiye’de enerji tasarrufunun önemi giderek artıyor. Boya sektörünün öncü şirketi DYO, yenilikçi ürünleriyle enerji tasarrufuna destek oluyor. Hibrid teknoloji ile üretilen çevre dostu ısı yalıtım ürünü DYOTHERM ISOLTECO 110, uygulandığı cephelere termal koruma sağlıyor.

Dünyada enerji kaynaklarının giderek azalması enerji verimliliği ve tasarrufuna yönelik adımları zorunlu kılarken Türkiye’de gerek kamu gerek özel sektör bu yöndeki çalışmalara ağırlık veriyor. Bu yıl 11-18 Ocak tarihleri arasında çeşitli etkinliklerle kutlanacak olan Enerji Tasarruf Haftası’nda amaç; enerjiyi doğru kullanmak adına bir farkındalık yaratmak.

Yaşar Holding, 2007 yılında dört ana başlığından biri ‘çevre’ olan BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni imzaladı. Bu sürecin önemli bir parçası olan DYO da gelecek nesillere sorumluluğun bilinci ile Türkiye’nin enerjisine sahip çıkmayı ana hedeflerinden biri olarak belirledi.

HİBRİD TEKNOLOJİ İLE GELİŞTİLEN ÇEVRE DOSTU ISI YALITIM ÜRÜNÜ

Boya sektöründe birçok ilke imza atan DYO, çevre dostu ısı yalıtımı ürünleri ile dikkat çekiyor. Boyadaki uzmanlığını 2006 yılında ısı yalıtım sektörüne Klimatherm markası ile taşıyan DYO, Yalıtım 4.0 devrimini ise DYOTHERM markası ile başlattı. DYOTHERM markasının; A sınıfı yangın direncine sahip, yüksek termal koruma özelliği taşıyan ve ses yalıtımına da katkılı hibrid teknoloji ile üretilen yenilikçi ısı yalıtım ürünü DYOTHERM ISOLTECO 110’un lansmanı geçtiğimiz aylarda gerçekleştirildi.Ürün Low VOC A+ özelliği ile de çevre dostu olarak ön plana çıkıyor.

KIŞIN DOĞALGAZ, YAZIN ELEKTRİK FATURASINI DÜŞÜRÜYOR

Isı yalıtımını sağlarken binaya ekstra ağırlık vermeyen DYOTHERM ISOLTECO 110, binanın ömrünü de uzatıyor. İklim koşullarının içeriye nüfus etmesini en aza indiren DYOTHERM ISOLTECO 110, enerji tasarrufu sağlayan, çevreci bir ürün. Kışın binayı soğuktan koruyarak doğalgaz faturalarının artmasını engellerken, yazın dışarıdaki ısıdan koruyarak elektrik enerjisinden tasarruf yapılmasını sağlıyor.

Enerji tasarrufuna destek olan DYOTHERM ISOLTECO 110, her türlü yüzeye pratik bir şekilde uygulanıyor. Dış cephelerde uygulandığı alanlarda, oluşabilecek ısı köprülerini engelleyerek ısı izolasyon katmanı oluşturuyor. A sınıfı yangın direncine sahip, olası bir yangına karşı engelleyici rol oynayan DYOTHERM ISOLTECO 110, termal köprüleri yok etme ve yüksek su buharı geçirgenliğinin yanında ayrıca ses yalıtımına da katkı sağlıyor.

Faselis/Türkiye’de Enerji

“Stand-by’da kalma, hem sen hem Türkiye kazansın”

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), 11-18 Ocak tarihleri arasında düzenlenecek Enerji Tasarrufu Haftası çerçevesinde önemli bir kampanyaya imza atıyor. Enerji tasarrufuna dikkat çekmeyi amaçlayan MÜSİAD üyeleri, stand-by konumundaki tüm elektronik ürünlerin fişlerini çekecek.

Evlerimizde fişe takılı ve kapalı bekleyen elektronik ürünlerin hem aylık hem de yıllık bazda hatırı sayılır miktarda elektrik tükettiğine dikkat çeken MÜSİAD Başkanı Abdurrahman Kaan, anlık ihmallerin büyük bir israfa yol açtığını belirtti. Kaan, “ TV, uydu kutusu ve fişe takılı kullanmadığımız çamaşır makinesi gibi cihazlar, cebimizden yılda yüzlerce liranın çıkmasına sebep oluyor. Lawrence Berkeley Ulusal Laboratuvarı’nın 2016 yılı rakamlarına göre bu tür stand-by durumundaki aletler nedeniyle ayda 11.1 TL yılda ise 134 TL cebimizden boşa gidiyor. Ortalama 100 TL’den 21 milyon hane sayımızla hesap ettiğimizde ise ülke olarak milli servetimiz olan 2.1 milyar TL kaybolup gidiyor” şeklinde konuştu.

FİŞİ ÇEK YILDA 134 TL CEBİNDE KALSIN

Herkesi bu kampanyaya katılmaya çağıran MUSİAD Başkanı Kaan, “Başta ev hanımlarımız olmak üzere, işçi, işveren ve memurlarımızla birlikte bu konuda önemli bir kamuoyu oluşturacağımıza inanıyorum. Fişi çekerken harcayacağımız ya da üşendiğimiz en fazla 3 saniye için, hem kendimizin hem de ülkemizin cebinden çıkacak paranın değerini bilelim” değerlendirmesinde bulundu.

MÜSİAD’TAN BEKLEME YAPMA (STAND-BY) KAMPANYASI

FİŞİ ÇEK TÜRKİYE YILDA 2.1 MİLYAR TL KAZANSIN

BEKLEME YAPMA YILDA 134 TL KAZAN

BEKLEME YAPMA YILDA 134 TL CEBİNDE KALSIN

FİŞİ PRİZDEN ÇEK, HEM SEN HEM ÜLKEN KAZANSIN

FİŞİ ÇEK YILDA 134 TL CEBİNDE KALSIN

 

Faselis/Türkiye’de Enerji

İhracat şampiyonları ödüllerini Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’den aldı

Ege İhracatçı Birlikleri, Türkiye İhracatına 2017 yılında 5.5 milyar dolarlık katkı sağlayan 56 üyesini ödüllendirdi. “İhracatın Yıldızları Ödül Töreni” İzmir Swissotel’de gerçekleştirildi. Ödül töreninde ihracatçılara ödüllerini Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi ve Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Sabri Ünlütürk verdi.

İhracatçılar Evliya Çelebi gibi dünyayı gezdi

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Sabri Ünlütürk, 2017 yılında 12 milyar dolara yakın ihracat gerçekleştirmeyi başardıklarını, bu başarıyı sağlamak için 2017 yılında çok yoğun bir tempoda çalıştıklarını kaydetti. Ünlütürk, “”Bu yıl ihracatçılarımız bu başarıyı sağlamak için geçen yıllara göre çok daha fazla çalıştı, çok daha fazla seyahat etti. Her birine İhracatın Evliya Çelebisi diyebiliriz. Bu başarıyı sağlayan tüm üyelerimize ihracatın yıldızları yerine, ihracatın kahramanları diye seslenmek istiyorum” diye konuştu.

Ege Bölgesi’nden 2017 yılında Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre 18 milyar 177 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirildiği bilgisini paylaşan Ünlütürk, 2016 yılında 16 milyar 603 milyon dolar olan ihracatlarını yüzde 9.4 arttırmayı başardıklarını dile getirdi.

Türkiye İhracatçılar Meclisimiz tarafından açıklanan ilk bin ihracatçı listesinde Ege Bölgemizden 158 firmamız yer aldığını anlatan Ünlütürk, “İzmir, 83 firma ile İstanbul’un ardından ikinci il oldu. 2018 yılı ihracat hedefimiz ise 13 milyar dolar” diyerek sözlerini noktaladı.

2018 yılı ihracatta rekorlar yılı olacak

Ekonomi Bakanı Zeybekci, “EİB İhracatın Yıldızları” töreninde yaptığı konuşmada, “Bu sene Ege Bölgesi, Türkiye ortalamasının üretimde yatırım teşvik belgesi aldı. Bugüne kadar Egeliler hep hayıflanırdık teşviklerden yeterinde yararlanamıyoruz diye. 2017 yılında bu değişti. Ege’de bir canlanma var, Ege’nin zeybeği şöyle bir yerinden doğruldu. Efe de ayağa kalkıyor. Bunun yansımalarını hep beraber göreceğiz. Birlikte beraberlikte huzur, bereket, enerji vardır” dedi. Zeybekci şöyle devam etti: “2018 yılı 2017 yılından çok daha iyi geçmesini bekliyoruz. 2018 yılının ilk haftasında yıllık 158 milyar dolar ihracat rakamını geçerek tarihi rekor kırdık. 2018 yılında her ay yeni bir ihracat rekoru kıracağız.”

Dünyanın en güçlü ekonomilerinden Çin’in ihracatını yüzde 7.5 arttırdığını belirten Bakan Zeybekci, “Biz onun üzerine çıktık, yüzde10.2’lik artışa getirdik. Dünya değişiyor. Sanayide, teknolojide, bilgide markada, tarımda her alanda yeniden yapılanmanın olduğu coğrafyada bildiğimiz şeyler değişecek. Bunların olduğu ortamda dünyanın en büyük tehlikesi artan maliyetler. Artan iş gücü maliyetlerinin olduğu yerde Türkiye olarak 15 yılda hangi noktaya geldik biliyor musunuz? Bu çok değil ama dünyada milli gelire oranla en yüksek asgari ücretin olduğu ikinci ülkeyiz, Yeni Zelanda’dan sonra geliyoruz. Nominal değer olarak da Avrupa’daki birçok ülkeden çok daha yüksekteyiz. Artış olarak da üç katına yakın artmış. Evet maliyetler yükseliyor. Maliyetlerin yükseldiği ortamda iş gücünün çok olduğu yerler avantajlı olacak! Hayır öyle olmayacak. Yüksek teknolojiye sahip olan ülkeler yeniden merkez haline gelecek. Üretim teknolojileri, bildiğimiz üreten teknikler değişiyor. Türkiye olarak bunu yapmamız lazım, bildiğimiz doğrular değişiyor” diye konuştu.

Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükşekşi ise; “Ege Bölgemiz toplam ihracatımızın yüzde 8’inden fazlasını gerçekleştiriyor. Tarım ve madencilik ürünlerinin yanında özellikle sanayi ürünlerinde, son derece başarılı bir ihracat yapısına sahip. En çok ihracat yapan ilk 10 ilimizin 3’ü bölgemizden. Bölgemiz ülkemizin gelişmesine ekonomimizin canlanmasına her daim büyük katkılar sağlıyor” diye konuştu.

Türk Eximbank Genel Müdürü Adnan Yıldırım’a “Yılın Bürokratı Ödülü” verildi.

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ve Türk Eximbank Genel Müdürü Adnan Yıldırım, “EİB İhracatın Yıldızları Ödül Töreni”nde, Türk Eximbank’ın yeni web sitesini ve Türk Eximbank İhracat Destek Hizmetleri Merkezi’ni hizmete soktu. Ege İhracatçı Birlikleri, Türk Eximbank Genel Müdürü Adnan Yıldırım’a “Yılın Bürokratı Ödülü” verdi.

EGE İHRACATÇI BİRLİKLERİ’NDEN EN FAZLA İHRACAT GERÇEKLEŞTİREN FİRMA

PETKİM PETROKİMYA HOLDİNG A.Ş.

EGE İHRACATÇI BİRLİKLERİ’NDEN EN FAZLA İHRACAT GERÇEKLEŞTİREN DIŞ TİC. SERMAYE ŞİRKETİ

PERGAMON STATUS DIŞ TİC.A.Ş.

SEKTÖRLERİNDE İHRACAT ŞAMPİYONU FİRMALAR

GRANİSER İÇ VE DIŞ TİCARET A.Ş
İZMİR DEMİR ÇELİK SANAYİ A.Ş.
SEPİCİLER ÇAYBAŞI DERİ SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
INDESIT COMPANY BEYAZ ESYA PAZ A.S.
ÜNİTEKS TEKSTİL GIDA MOTORLU ARAÇLAR SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
YONCA GIDA SAN.İŞL.İÇ VE DIŞ TİC.A.Ş.
UĞUR SOĞUTMA MAKİNALARI SANAYİ VE TİC.A.Ş.
PETKİM PETROKİMYA HOLDİNG A.Ş.
ÖZGÜR TARIM ÜRÜNLERİ İNŞAAT SAN. VE TİC. A. Ş.
ÖZDOĞU İNŞAAT VE TİC.LTD.ŞTİ.
TPI-KOMPOZİT KANAT SAN. VE TİC. A.Ş.
TETRA PAK PAKETLEME SANAYI VE TICARET LTD.STI.
CMS JANT VE MAKİNA SANAYİ A.Ş.
KLC GIDA ÜRÜNLERİ İTH.İHR.VE TİC.A.Ş.
BALTA FLOORCOVERING YER DÖŞM. SAN.VE DIŞ TİC.A.Ş.
PHILSA PHILIP MORRİS SABANCI SİGARA VE TÜTÜNCÜLÜK SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ
EURO İHRACAT SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ
MARBIL YAG SAN.VE TIC. A.S.

SEKTÖRLERİNDE İHRACAT İKİNCİSİ FİRMALAR

BELENCO DIŞ TİCARET A.Ş.
KOCAER HADDECİLİK SAN.VE TİC. A.Ş.
AGAMER DERİ KONFEKSİYON SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ
SCHNEIDER ELEKTRIK SAN.VE TIC. A.Ş.
SUN TEKSTİL SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
KUCUKBAY YAG VE DETERJAN SANAYI A.S.
KLİMASAN KLİMA SAN. VE TİC. A.Ş.
AKDENIZ KIMYASAL ÜRÜNLER PAZARLAMA İÇ VE DIŞ TİCARET A.Ş.
IŞIK TARIM ÜRN.SAN.VE TİC.A.Ş.
KALTUN MADENCİLİK SANAYİ NAKLİYE VE AKARYAKIT TİCARET ANONİM ŞİRKETİ
KUTLUSAN İÇ VE DIŞ TİCARET ANONİM ŞİRKETİ
MAYR-MELNHOF GRAPHIA IZMIR KARTON SAN.VE TIC.A.S.
NEMAK İZMİR DÖKÜM SANAYİ ANONİM ŞİRKETİ
GÜMÜŞDOĞA SU ÜRÜN.ÜRETİM İHR VE İTH.AŞ
MENDERES TEKS.SAN.VE TİC.A.Ş.
BRITISH AMERICAN TOBACCO TÜTÜN MAMÜLLERİ SAN.VE TİC.A.Ş.
TREKO TARIM GIDA IÇ VE DIŞ TIC.LTD.ŞTI.
SURTAŞ İŞLETMECİLİK İNŞAAT SAN.VE NAKLİYAT LTD. ŞTİ.

SEKTÖRLERİNDE İHRACAT ÜÇÜNCÜSÜ FİRMALAR

RPT YAPI ÜRÜNLERİ SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ
BAŞAK METAL TİC.VE SAN.A.Ş.
LIDER DERI URUNLERI SAN.VE TIC A.S.
ELSAN ELEKTRIK GERECLERI SAN. VE TIC. A.S.
ROTEKS TEKSTİL İHR.SAN.TİC.A.Ş.
FERRERO TÜRKİYE ÇİKOLATA VE TARIM ÜRÜNLERİ SAN. VE DIŞ TİC. A.Ş.
GROUPE ATLANTIC LARTH ISITMA VE SIHHİ TESİSAT MLZ TİC AŞ
POLİBAK PLASTİK FİLM SAN. VE TİC. A.Ş.
ORKA TARIM ÜRÜNLERİ SANAYİ VE TİC.LTD.ŞTİ.
İNTER ABRASİV SAN.VE TİC.A.Ş.
GİMAS GİRGİN DIŞ TİC.LTD.ŞTİ.
KUTAS TARIM URUNLERI DIS TIC. VE SAN.A.S.
JANTSA JANT SANAYI VE TIC.A.Ş.
YAŞAR DIŞ TİC.A.Ş
İŞBİR SENTETİK DOKUMA SAN.A.Ş
JTI TÜTÜN ÜRÜNLERİ SANAYİ A.Ş.
YONCA GIDA SAN.İŞL.İÇ VE DIŞ TİC.A.Ş.
NEJAT ATALAN DIŞ TİCARET A.Ş.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Avrasya, sürdürülebilir çevre için İstanbul’da buluşuyor

Tarsus Group bünyesindeki İFO Fuarcılık tarafından “Katı Atık, Atık Su, Atık Gaz ve Yeşil Enerji” başlıkları altında bu yıl 14.’sü düzenlenen Avrasya’nın lider çevre teknolojileri buluşması Uluslararası REW İstanbul, 15 Şubat’ta kapılarını açıyor. T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın desteğiyle gerçekleştirilen fuara ziyaretçiler bu yıl, bilet yerine yanlarında getirecekleri metal, cam, plastik veya karton ambalaj atıklarıyla girecek. Geri dönüşüm makinelerinden atık bertaraf teknolojilerine, çöp ayrıştırma sistemlerinden yeni nesil çevre temizlik araçlarına, su ve atık su arıtmadan biyoenerjiye kadar tüm sektörel yeniliklerin bir arada sergileneceği REW İstanbul 2018, yurt içi ve yurt dışından çok sayıda katılımcı firma ile profesyonel ziyaretçiye ev sahipliği yapacak.

T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın desteği yanında, dünya genelinde 15 farklı ülkede 130’un üzerinde fuar ve konferans etkinliği gerçekleştiren Tarsus Group’un küresel gücünü de arkasına alan 14. ULUSLARARASI GERİ DÖNÜŞÜM ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ VE ATIK YÖNETİMİ FUARI REW İSTANBUL 2018, sektöre ait ürün ve hizmetleri çatısı altında sunacak. Fuarda; Katı Atık, Su ve Atık Su, Arıtma Çamurları, Atık Gaz, Yeşil Enerji, Genel Ekipmanlar, Kentsel Çevre Temizlik Araç ve Gereçleri, Ölçme ve Ayar Teknolojileri, Gürültü ve Toprak Kirliliği, Hizmet ve Servis ile Kaza Önleme, İş Güvenliği ve Risk Yönetimi ile Bilim Araştırma ve Geliştirme ana kategorilerinde yüzlerce yenilik bir arada sergilenecek.

REW İSTANBUL’da, özellikle sanayicileri, KOBİ’leri, yerel yönetimleri ve OSB’leri pek çok yenilik bekliyor!

Atıklarını enerjiye ve yeniden hammaddeye dönüştürmek isteyen sanayiciler ve KOBİ’ler ile bunları çatısı altında bulunduran Organize Sanayi Bölgeleri, çevre sorumluluğu bulunan belediyeler, atıktan mamul ve yarı mamul üreten sektör temsilcileri, çevre teknolojilerinde kullanılan makine, malzeme ve ekipman üreticileri, iş sağlığı ve güvenliği profesyonelleri ile yeni pazarlara açılmayı hedefleyen yatırımcılar, beklediklerinden çok daha fazlasını REW İstanbul 2018’de bulabilecek.

Sektör gündemleri, REW İSTANBUL konferanslarına taşınacak!

Sergilenen teknolojilerin yanı sıra REW İSTANBUL’un geleneksel konferans programı sektörün nabzını tutmaya devam edecek. T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile İş Güvenliği Uzmanları Derneği İSGDER tarafından düzenlenecek panel ve oturumlarda, uzman konuşmacılar, sektörün gündemlerine dair sunumlarını fuar ziyaretçileri ile paylaşacak.

15-17 Şubat 2018 tarihlerinde T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın destekleriyle 14. kez kapılarını açacak olan Uluslararası REW İstanbul hakkında detaylı bilgi için www.rewistanbul.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Türkiye’de Enerji

Şişecam’dan yeni yılda yeni yatırım kararı

Şişecam Topluluğu, Ankara-Polatlı Düzcam Fabrikası’nda yapacağı yeni fırın yatırımıyla Türkiye’deki yatırımlarına bir yenisini daha ekliyor. Topluluk bünyesinde faaliyet gösteren Şişecam Düzcam’ın yaklaşık 480 milyon TL’lik yatırımla hayata geçireceği yeni fırın yıllık 220 bin ton üretim kapasitesine sahip olacak.

Şişecam Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman, söz konusu yatırıma ilişkin olarak yaptığı açıklamada, Türkiye için değer yaratmayı sürdürdüklerinin altını çizerek, “Topluluk olarak sürdürülebilir büyüme hedefiyle çalışmalarımızı yürütüyoruz. Geçen yıl açıkladığımız Mersin ve Eskişehir’deki cam ambalaj ve Balıkesir’deki cam elyaf yatırımlarının ardından yeni yılda da Ankara Polatlı’daki düzcam yatırım kararını açıklamanın memnuniyetini yaşıyoruz. Türkiye pazarındaki potansiyel talep doğrultusunda geçekleştirilecek yatırımla Polatlı Düzcam Fabrikası’nda ikinci fırını devreye alacağız. Böylece Türkiye’deki düzcam üretim kapasitemiz 1,9 milyon tona ulaşacak” dedi.

10.01.2018 – Düzcam, cam ev eşyası, cam ambalaj ve cam elyafı gibi camın tüm temel alanları ile soda ve krom bileşiklerini kapsayan iş kollarında küresel bir oyuncu olan Şişecam Topluluğu, yeni yılda da yatırımlarına hızla devam ediyor. Şişecam Topluluğu yaklaşık 480 milyon TL’lik bir yatırım ile Ankara Polatlı Düzcam Fabrikası’nda 220 bin ton/yıl kapasiteli yeni bir fırın yatırımını hayata geçirecek. Yeni yatırım Şişecam Topluluğu bünyesindeki Trakya Cam Sanayii A.Ş. tarafından gerçekleştirilecek.

Şişecam Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman, konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada, bugün 22 bine yakın çalışanı, 13 ülkeye yayılan üretim faaliyetleri ve 150 ülkeye ulaşan satışlarıyla uluslararası ölçekte bir Topluluk olduklarına dikkat çekerek, “Bugün dünyanın cam ev eşyasında üçüncü, cam ambalaj ve düzcamda beşinci büyük üreticisiyiz. Ayrıca düzcamda Avrupa’nın bir numarasıyız. Krom kimyasallarında dünya lideri olmamızın yanı sıra dünyadaki en büyük 10 soda üreticisi arasında yer alıyoruz” dedi.

“Türkiye için değer yaratmayı sürdürüyoruz”

Türkiye için değer yaratmayı sürdürdüklerinin altını çizen Prof. Dr. Ahmet Kırman, şöyle konuştu: “Topluluğumuz, kuruluşundan bu yana geçen 82 yılı aşkın sürede kazanımlarını yine ülkemize yatırmış ve dünyada kendi alanında söz sahibi konuma gelmiştir. Şişecam Topluluğu olarak sürdürülebilir büyüme hedefiyle çalışmalarımızı yürütüyoruz. Geçen yıl açıkladığımız Mersin ve Eskişehir’deki cam ambalaj ve Balıkesir’deki cam elyaf yatırımlarının ardından yeni yılda da Ankara Polatlı’daki düzcam yatırım kararını açıklamanın memnuniyetini yaşıyoruz. Türkiye pazarındaki potansiyel talep doğrultusunda geçekleştirilecek yatırımla Polatlı Düzcam Fabrikası’nda ikinci fırını devreye alacağız. Böylece Türkiye’deki düzcam üretim kapasitemiz yıllık 1,9 milyon tona ulaşacak.”

“Türkiye yüksek katma değerli cam üretim merkezimiz olacak”

Yeni fırın yatırımıyla Ankara Polatlı Düzcam Fabrikası’nın yıllık üretim kapasitesinin 520 bin tona çıkacağını belirten Ahmet Kırman, şunları söyledi: “Ankara Polatlı’daki yeni fırın yatırımı düzcamda üretim çeşitliliğimizi artıracak. Ayrıca yeni bir kaplamalı cam yatırımımız da Bursa Yenişehir Düzcam Fabrikası’nda bu yıl devreye girecek. Mevcut kaplamalı cam kapasitemize ek olacak bu yatırım sayesinde Türkiye yüksek katma değerli cam üretim merkezimiz olacak. Bugün pazara sunduğumuz kaplamalı cam ürünlerimiz yazın güneş ısısı girişini kontrol ederek, kışın ise ısıyı içeride tutarak, binalarda önemli oranlarda enerji tasarruf sağlamaktadır. Yatırımlarımız tamamlandığında pazara daha geniş bir yelpazede, yazın güneş ısısı girişini kontrol eden, kışın ise ısıyı içeride tutan ‘akıllı’ cam ürünleri sunuyor olacağız.”

Şişecam Topluluğu Hakkında

Türkiye’nin en köklü kuruluşları arasında yer alan Şişecam Topluluğu düzcam, cam ev eşyası, cam ambalaj ve cam elyafı gibi camın tüm temel alanları ile soda ve krom bileşiklerini kapsayan iş kollarında küresel bir oyuncudur. “Düzcam”, “Cam Ev Eşyası”, “Cam Ambalaj” ve “Kimyasallar” olmak üzere dört ana iş grubunda faaliyet gösteren Topluluk, Türkiye’nin yanı sıra Almanya, İtalya, Bulgaristan, Romanya, Slovakya, Macaristan, Bosna Hersek, Rusya Federasyonu, Gürcistan, Ukrayna, Mısır ve Hindistan’da üretim yapmaktadır.

Bugün dünyanın cam ev eşyasında üçüncü, cam ambalaj ve düzcamda beşinci büyük üreticisi konumundaki Şişecam Topluluğu, dünyanın en büyük 10 soda üreticisinden biri olmasının yanı sıra krom kimyasallarında dünya lideridir. Şişecam, 82 yılı aşkın deneyimi, 22 bine yakın çalışanı, 13 ülkeye yayılan üretim faaliyetleri ve 150 ülkeyi aşan satışlarıyla uluslararası ölçekte bir Topluluk olarak ana faaliyet alanlarında dünyanın en büyük üç üreticisinden biri olma hedefiyle yoluna devam etmektedir.

Faselis/Gazete Fısıltı

Devlet-Vatan-Millet-Bekâ ve Devlet Bahçeli..

Millet ve devlet hayatında kritik anlar vardır.
Bu anlar adeta, olmak-olmamak zamanlarıdır.

Kişisel istek ve istikbal kaygısından vazgeçilen “seferberlik” anlarıdır.

Sen-ben didişmesinden uzak, milli istiklal ve istikbal için birlik ve beraberlik anlarıdır.

Siyasi ihtiras ve hırstan arınma ve koltuk, makam, mevki isteklerini bir kenara atma anıdır.

Dahili ihtilafları unutarak, harice karşı tek yürek, tek yumruk ve yekvücut olma anlarıdır.

İşte bu an; milletin, milliyetin, vatanın, devletin “BEKA” sorunuyla karşı karşıya olduğu andır.

Birkaç yıldır öyle bir süreçten geçiyoruz ki; ikinci bir “Milli Mücadele” süreci ve “Kuvvayi Milliye” ruhu gerektiren safhadayız.

Yaşanan zamanın yaşayan bireyleri olduğumuz için, yaşadığımız sürecin ne kadar büyük bir “varlık-yokluk” özelliği taşıdığını çoğu kez idrak edemiyoruz.

Hayatın olağan akışı içinde, devletimize, bağımsızlığımıza, vatanımıza yönelen, görünen-görünmeyen tehlike ve saldırıları pas geçebiliyoruz.

İşte bu süreçte asıl görev, kamuoyu nezdinde bilinirlik arzeden, kitlelere öncülük yapan ve liderlik evsafı ön planda olan kişi ve gruplara düşmektedir.

Herkes büyük sorumluluk noktasındadır.

Özellikle siyasi parti liderleri, kanaat önderleri, aydınlar bu konuda büyük mesuliyet altındadır.

Kişisel iktidar kavgalarını bir kenara koyarak, en büyük muhalifle bile “vatan-millet-devlet” müştereğinde ittifak ve elbirliği zamanıdır.

Özellikle 7 Haziran 2015 seçimleriyle başlayan süreçte sinyalleri ortaya çıkan “beka”sorununu sezerek ve görerek siyasi istikbalini bir kenara koyup,  Ulu Önder Atatürk’ün “mevzubahis vatan ise, gerisi teferruattır”sözü mucibince hareket eden lider Devlet Bahçeli’dir.

Çok eleştirildi ve hala eleştiriliyor.
Kendi tabanından da, diğer muhalif partilerden de eleştiri alıyor.
Tartışılıyor söylemleri, eylemleri, siyasi yürüyüş ve duruşu.

Ama O; siyasi kültürü, ülkücülüğünün gereği ve herşeyin önünde tuttuğu devlet-vatan algısıyla iktidarı, dahili ve harici alçaklara, hainlere ve düşmanlara karşı yalnız bırakmıyor.

O tabanındaki “müzmin muhaliflere” ve hatta “Yeni Parti”ye giderek, “kaçak siyasi istikbal” arayanların kendine yönelik şiddetli ve bazen de orantısız eleştirilerine rağmen, bildiği ve inandığı yolda yürümeye devam ediyor.

O, Erdoğan’a verdiği desteği siyasi lafazanlıkla kişiselleştirmeye çalışanlara aldırış etmiyor.

Erdoğan için değil, “devlet-millet-vatan” için diyerek, düşman ve münafıklara karşı dik duruşunu dimdik sürdürüyor.

Erdoğan’la pazarlık mı ediyor yoksa diyenlere; “ülkemiz ateş çemberindeyken, beka sorunu yaşarken, içerde FETÖ-PKK gibi örgütlerin terör saldırısı varken, hükümete girmek, üçbeş bakanlık istemek vb. gibi siyasi rüşvet konuşması yapmak alçaklıktır” diyerek, net tavrını daima dillendirerek, “neyin, ne için olduğunu” daha da netleştiriyor.

Adeta diğer muhalefetin gözüne sokuyor;
Milli istiklal ve istikbalin pazarlığı olmaz” diye.

Duruşunuz, tavrınız, söylem ve eylemleriniz yanlıştır, doğru yapmıyorsunuz diye.

Bu siyasi konumlanmanız ve manipülatif söylemleriniz “İktidarı devirmek uğruna, devleti düşürmek”le eşdeğerdir diye.

Erdoğan husumeti sizin gözlerinizi kör etmiş, yürüdüğünüz yol yol değil, sözleriniz söz değil diye.

Erdoğan’la geçmişte benim de ciddi ve ağır muhalefet günlerim oldu,

Siyasi kulvarda söylenebilecek belki de en ağır sözleri söyledik.

Ama şimdi durum bambaşka, dönem bambaşka, devletin sorunları bambaşka…

Evet… Unuturum ben geçmişin husumetini, siyaset muhalefetini; çünkü hepimizin varlık nedeni, devlet-vatan-millet tehlikeyle karşı karşıya.

Bu yüzden de;

Devlet Bahçeli, önce devlet, önce vatan, önce millet diyebiliyor ve demeye devam ediyor.

Siyaseten muhalifi ve rakibi olan Erdoğan’la bir ve beraber olarak, içerde ve dışarda verilen “Beka Mücadelesine” koşulsuz destek veriyor.

CHP gibi, sırf muhalefet uğruna; “bugün ak dediğine, yarın kara” demiyor.

Darbeye darbe diyor,
Haine hain diyor,
Düşmana düşman diyor,
Teröre terör, teröriste terörist diyor.
Konu vatan olunca; destekse tam destek diyor.

Siyaseten her şeyini kaybetme pahasına, olmazsa olmazım; “Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası ve payidar olmasıdır” diyor.

Özellikle kendi tabanından gelen eleştirileri de, çok adil ve objektif bulmuyorum.

Bugün milli ve yerli duruş bağlamında Erdoğan’a verdiği desteği eleştirenlerin eleştirisini,  son on yıldır başlayan iç muhalefet odaklı, “karşıyım karşı” şekilli bir duruş olarak düşünüyorum.

Milli ve milliyet konularında sessiz kalmış olsa ve Erdoğan’a destek vermese; eleştirenler bu defa da, “neden böylesi milli bir konuda susuyor, Erdoğan’a destek vermiyor” diye eleştireceklerdir.

Ama tarih yazacaktır, Devlet Bahçeli’nin, “altın vuruş” mesabesindeki bu desteğini.

Yarınlarda okuyacağız; bugünlerde Devlet Bahçeli’nin devletin-vatanın bekasına ilişkin verdiği desteğin ve gösterdiği duruşun anlam ve önemini.

Utanacaklar, bugün Erdoğan husumetiyle Bahçeli’yi verdiği destekten ve gösterdiği duruştan dolayı kınayan ve eleştirenler.

Bir zamanlar; “Edirne’ye Enver gireceğine Bulgar girsin” diyen Hürriyet ve İtilaf Partisi vardı.

Bugün hayretle, şaşkınlıkla ve içimiz acıyarak okuyoruz; vatanı gözardı eden muhalefet hırsının insanları ne hallere düşürdüğünü.

Emin olun ki; bugünün CHP’si başta olmak üzere, Erdoğan kin ve gareziyle hareket eden diğer parti ve grupların bugünkü tavrını, gelecek yıllarda hayretle ve utanarak okuyacağız.

Türk Devletini, vatanımızı ve yaşadığımız beka sorununu görmezden gelerek herşeyi Erdoğan düşmanlığıyla özdeştirerek vatanperverlik ittifakına omuz vermeyenleri, birliğe el koymayanları ve topyekün savunma hattına dahil olmayanları içimiz acıyarak okuyacağız.

Bahçeli…
İyi ki varsın.
İt ürür kervan yürür.Bugün yaptığın büyük işlerin ve üstlendiğin tarihi misyonun anlamı kısır beyinlerce, akılsız akıllarca idrak edilmese de, emin olasın ki; Tarih seni altın harflerle yazacaktır.

Edirne’ye Bulgar girsin Enver’in yerine” diyen bugünün Hürriyet ve İtilaf Partileri ve yetkilileri utansın ve utanacaklardır.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah’a emanet olun sevgili okurlarım…

Trump’ın yeni ABD Güvenlik Belgesi ve Ortadoğu üzerine düşündükleri

Trump yönetimi, geçtiğimiz hafta kendi başkanlık döneminin Beyaz Saray’da değil de Ronald Reagan binasında Ulusal Güvenlik Stratejisini yayınladı. 

Toplantının yapıldığı yer olarak Beyaz Saray yerine Reagan binasını tercih edilmesi bile başlı başına Trump’ın aslında bir mesaj idi. Çünkü Reagen dönemi Ulusal Güvenlik Stratejisi Sovyetler Birliği’nin küresel ölçekte nüfuzunu kırmak, nihayetinde de Sovyetlerin yıkılışını sağlamak üzerine kurulu idi.

Bu anlamda Reagen dönemi Ulusal Güvenlik Stratejisi’nin karşı taraf (düşman olarak) muhatabı somut bir güç ve devlet olan SSCB idi. Oysa ki, Trump ise Küresel hegemonyanın tek kutuplu gücü olduğunu iddia ettiği ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisini sözde ve somut bir devlet gücü olmayan terörist örgütleri kastettiği ‘radikal İslam‘ ile İran arasında sıkışan son derece indirgemeci bir karşı taraf-düşman konsepti üzerine kurgulamış görünmektedir.

Bu durum ise, ABD’nin kendini lanse etmeye çalıştığı Küresel Tek Güç iddiası ile açıkça çelişki arz etmektedir.

Bu belgede Ortadoğu’ya yönelik ABD politikası, Dünya ve özellikle Müslüman kamuoyu tarafından kurucusu ve destekçisinin bizzat ABD olduğu yolunda neredeyse fikir birliği olan  terörizm ve “Cihatçı ideolojiyle yüzleşmek, bu ideolojiyi gözden düşürmek ve en nihayetinde yenilgiye uğratmak ve ABD’ye yayılmasını önlemek” olarak açıklandı. Dünya ve özellikle Müslüman Kamuoyu tarafından Başta Daeş olmak üzere terörist örgütlerin kurucusu,hamisi olarak görülen ABD’nin Güvenlik Belgesinde yer verdiği bu hususlar hiç te inandırıcı görünmedi.

ABD’nib Trump Dönemi Ulusal Güvenlik Belgesi’nde, Ortadoğu için İran’ı özel bir endişe kaynağı olarak gördüğünü dile getirildi. Belgede İran bölgesel istikrarsızlığın temel suçlusu ilan edilerek, Tahran yönetimi terörizme destek veren “haydut” devlet olarak ilan edildi.

Bu noktada bahsi geçen Trump’ın yeni ABD Ulusal Güvenlik Belgesi’ni açıklamasından birkaç gün sonra İran’da hayat pahalılığı ve işsizliği protesto kitlesel gösterilerin başlaması ve bu gösterilerin rejim aleyhtarı bir hüviyete büründürülmeye çalışılması dikkat çekicidir.

Trump, Twitter hesabından paylaştığı mesajda şu ifadeleri kullandı: “Rejimin yolsuzluklarından ve ülkenin varlığını yurt dışında terörizme harcamasından bıkmış olan İran vatandaşlarının barışçıl protestolarıyla ilgili bilgiler geliyor. İran yönetimi, kendini ifade hakkı da dahil kendi halkının haklarına saygı göstermelidir. Dünya bu süreci izliyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Heather Nauert ise, Twitter’da şu mesajı paylaştı:
İran’ın liderleri, zengin tarihi, kültürü olan varlıklı bir ülkeyi, şiddet, kan ve kaos ihraç eden ekonomisi bitmiş dolandırıcı bir ülkeye çevirdi. Başkan Trump’ın da söylediği gibi İran liderlerinden en çok zarar görenler İran halkıdır. ABD barışçıl göstericilerin tutuklanmasını sert bir şekilde kınıyor. Bütün ülkelere İran halkını ve onların temel haklarına sahip çıkma ve yolsuzluğa son verme çabalarını açıkça desteklemeleri çağrısında bulunuyoruz.

Trump yönetiminin hazırladığı Ulusal Güvenlik Belgesi’nin açıklanmasından kısa bir müddet sonra önce, hayat pahalılığı ve işsizliği protesto gibi masum ve demokratik meşruiyet sınırları içinde başlayan gösterilerin rejim aleytharı gösterilere evrilmeye başlaması ve akabinde gelen Trump’ın yukarıdaki tweeti, Türkiye’de çoğu kişinin kafasında, masum nedenlerle başlayan ve daha sonra anarşik protestolara evrilen  Gezi eylemleri sonrası başlayan süreci akıllara getirdi.

Yukarıda bahsedilen gelişmelerin birbirinden bağımsız ve zamansal yakınlıklarının tesadüf olduğunu düşünmemekle birlikte, herhangi bir ülkedeki herhangi nedenle ortaya çıkan kitlesel ve toplumsal tepki ve gösterilerin tek nedeninin de sadece ‘dış güçler’ olduğunu da düşünmemekteyim.

Bu konuya ilişkin İran özelinde  İranlı âlim Hüseyin Ali Muntazeri’nin 2007’de bir Japon gazetesine (Mainchi) verdiği beyanata bakalım: “Ayetullah Humeyni şiarları yükseltti, bizler de onunla beraberdik. Bu şiarlar vasıtasıyla insanlar meydana çıktı ve devrim kazandı. Şiarlarımız, ‘Bağımsızlık, Özgürlük ve İslam Cumhuriyeti’ idi. Bağımsızlık bir aşamaya kadar gerçekleşti. Ancak özgürlük ve İslam Cumhuriyeti’ne gelince hâlâ önümüzde uzun bir yol var..  Anayasadaki meşru ve açık özgürlükler kolayca ezilmektedir.’’

Yine Muntazeri’den; 11 Şubat 1989’da, devrimin 10’uncu yıldönümü münasebetiyle yaptığı konuşmada: “Ne yazık ki iş yapmak ve devrim değerlerini korumak yerine slogan attık. Halka değer vermek ve onu söz sahibi yapmak yerine halkın zeki ve aktif güçlerini hayal kırıklığına uğrattık, mücerretleştirdik. Bu yüzden şimdi öyle bir noktaya geldik ki, yönetimde kalabilmek için ilk sloganlarımızın ve değerlerimizin karşısında durmak zorunda kalıyoruz. İran hükümetinin ayakta kalması gerekçesiyle ahlaki ve İslami değerler ihlal edilemez. Söz konusu değerler, uğruna devrim yaptığımız ve halka sloganlarımızla vaat ettiğimi değerlerdir. Devlet bir vasıtadır, gaye değil. Değerler gayedir.

Velhasıl… diyeceğimiz o dur ki, “sen kendi evinin içini, ahalini mutlu ve memnun edemez, tarlanı ekip biçip üreterek müreffeh hale getirmez isen; birilerinin evinin içine girip ev ahalini kafalamasına ve senin yerine tarlanı sürmesine mani olamazsın.’’

Enerji tasarrufu için pasif evleri yaygınlaştırmalıyız

Artan enerji ihtiyacı ve enerji kaynaklarının bilinçsiz kullanımı, dünyamız ve geleceğimiz için ciddi bir tehlike oluşturuyor. Bu duruma dikkat çekmek için de ülkemizde her yıl Ocak ayının ikinci haftası ‘Enerji Tasarrufu Haftası’ olarak kutlanıyor.

Ürettiği ürünlerle tüm dünyada ısı yalıtımı alanında enerji tasarrufu sağlayan Austrotherm’in Türkiye Pazarlama ve İş Geliştirme Müdürü Tolga Celayer konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu. Türkiye gibi enerji ihtiyacının %75’ini ithal eden bir ülke için enerji tasarrufu çok önemli bir konu. 2016’da enerji ithalatı için 27 milyar dolar harcadık ve ithal ettiğimiz enerjinin %35’ini yani 9.5 milyar dolarını binalarda kullandık. Bu çok ciddi bir oran.

Türkiye’de yaklaşık 20 milyon bina olmasına rağmen, bunun 16 milyona yakınında ısı yalıtımı olmadığına dikkat çeken Celayer, “Verilere göre, yalıtımsız binalarda metrekare başına yıllık ısınma harcaması, Almanya’ya oranla Türkiye’de üç kat daha fazla. Yeni kanunlar ve konut sakinlerinin bu konuda bilinçlenmesi ile bu oranı azaltmamız gerekiyor. Isı yalıtımı ile binalardaki enerji kaybının %40-50’sini engelleyebilir, yıllık ısınma giderlerimizde ciddi miktarda tasarruf edebiliriz. Ayrıca, enerji tasarruflu binalardan başka, enerji verimli ısıtma ve soğutma yapmak da çok önemli” dedi.

‘Faturaları yüzde 40 düşürmenin yolu: Isı yalıtım’

Isı yalıtımı konusunda sadece kentsel dönüşüm sürecinde olan kişilerin değil, hali hazırda ısı yalıtımsız evlerde yaşayan konut sakinlerinin de bu konuya öncelik vermesi gerektiğine değinen Pazarlama ve İş Geliştirme Müdürü Tolga Celayer, yalıtımın düzgün ve kaliteli bir şekilde yapılmış olmasından emin olunması durumunda, bunun yansımasını faturalarda ciddi şekilde görebileceğini ve yılda %40 oranında az fatura ödenebileceğini belirtti.

‘Pasif evlere odaklanmalıyız’

‘Artık pasif evlere odaklanmalı, örneklerini hızla çoğaltmalıyız’ diyen Celayer, “Sıfır Enerji ve Pasif Ev Derneği (SEPEV) tarafından Ankara Etimesgut’ta hayata geçirilen, Astrotherm’in ana ısı yalıtım ürünleriyle ana sponsoru olduğu Türkiye’nin ilk Pasif Evi, kullandığı enerji miktarıyla günümüz konutlarına oranla ısıtma ve soğutmada yüzde 90’a yakın enerji verimli olarak tasarlandı. Tüm ısı yalıtımını üstlendiğimiz Pasif Ev’in uygulamasında kullanılan Austrotherm EPS Plus, içerdiği grafit katkı sayesinde güneş ışınlarını hem emerek hem de yansıtarak ısı yalıtımı sağladı. Ülkemizde pasif ev maalesef uzak bir kavram gibi algılanıyor olsa da, gecikmeden örneklerini çoğaltmalı, sektör olarak pasif evleri yaygınlaştırmalıyız’ dedi.

Austrotherm Bilinçlendirme Projesi: Sektörde bir ilk olan AustroTALK

Son tüketicinin enerji tasarrufu konusunda sürekli bilgilendirilmesinin önemine dikkat çeken Austrotherm Pazarlama ve İş Geliştirme Müdürü Tolga Celayer “Bu yaklaşımla, yalıtım sektöründe bir ilk olarak, AustroTALK başlığı altında ayda iki kez canlı webinar’lar gerçekleştiriyoruz. Katılımcıların bilgisayar ekranı başından veya telefon ya da tabletlerinden kolayca katılabileceği ve sorularını da online ortamda sorabildiği AustroTALK’larda, konusunda uzman konuklarımız ısı yalıtımı, mantolama, enerji kimlik belgesi gibi önemli konularda bilgi paylaşımında bulunuyorlar. Sektörde benzeri olmayan bu uygulama için web sitemiz üzerinden herkes katılımcı olarak başvurabilir, telefon ve tabletlerinizden katılmak için ise IOS ve Android tabanlı telefonlarınıza Adobe Connect uygulamasını indirerek her yerden AustroTALK’lara bağlanabilir, takip edebilirler” dedi.

‘Mantolamada 3 yeni ısı yalıtım levhası seçeneği’

Austrotherm, 2017 yılında sektöre, ısı kayıplarını ve yüksek yakıt giderlerini minimuma indiren yeni ürünler sundu. Pazarın talep ve beklentilerine göre geliştirilen Austrotherm EPS PREMIUM, Austrotherm EPS PLUS ve Austrotherm EPS FASSADE ürünlerinden oluşan yeni serisi ile marka, mantolamada istenen özelliklere göre ürün seçme imkanını mümkün kıldı.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Siz yaşamınızı bir kafeste geçirmek ister miydiniz?

Çocukken sirklere ve hayvanat bahçesine gitmeye can atardık. Tüm hayvanlardan kendi türüm adına özür dilerim.

Kendini adım adım beton ormanlarına kapatan insanoğlu, hayvanları ufacık kafeslerin içinde hapis olarak görünce güya “eğitilecekmiş ve bilgilenecekmiş” Acaba kendi tembelliğimize bir kılıf mı arıyoruz?  Tüm bunlar, insanların diğer canlılar üstünde “hakimiyet kurma” arzusunun, görgüsüzlüğün, yaşama saygısızlığın somut kanıtı. “Her şey insan için” gibi çok anlamsız bir felsefenin ürünü!

Hayvanat Bahçelerinin varlığını savunanlar şu tezleri ileri sürüyor.

• Hayvanat Bahçeleri türleri tehlikedeki hayvanların son sığınağıdır.

• Hayvanat bahçeleri, aslında koruma, araştırma ve eğitim görevlerini yerine getirir.

• Merhametsiz avcıların yaraladığı yaban hayvanları bu bahçelerdeki tecrübeli veterinerler tarafından tedavi edilebilir.

• Hayvanat Bahçeleri aynı zamanda soyu tükenen türler için bir üreme ve bakım merkezidir.

• Hayvanat Bahçeleri hayvanları tanımak, öğrenmek ve görmek için en ideal yerlerdir.

Diğer yandan bazı bencil kişiler ve belediyeler sonuçlarını tahmin bile edemeden bir marifet gibi hayvanat bahçesi kurmaya çalışırlar. İşte bakın Kadir Tuncer bu şekilde hazırlanan Zonguldak Hayvanat Bahçesinin içler acısı durumunu nasıl kâğıda dökmüş.

Zonguldak hayvanat bahçesinde kafesler içindeki ayı, maymun, kediler, köpek, tavus kuşu ve ördeklere sadece açlıktan ölmesinler diye kuru ekmek veriliyor. Ne kadar aç oldukları kuru ekmeği kemirip yemeğe çalışmalarından belli oluyor. Acaba Zonguldak Belediyesi’nin bu zavallı hayvanlara sebze, meyve ve et alacak parası yok mu?

Ama Zonguldakspor profesyonel şirketine veya konser için örneğin Sezen Aksu’ya ödenecek çuval dolusu paranız hazır. Madem sahiplenmeyecektiniz niye bu hayvanat bahçesini kurdunuz. Kapatın ve bu eziyet çeken canlıları başka hayvanat bahçelerine dağıtın. Uzun sözün kısası, bu hayvanları buraya hapseden sorumluları kafese tıkıp, bir hafta bu koşullarda tutmak lazım!  Yaban hayvanları koşmak, dolaşmak, uçmak, tırmanmak, yemek aramak, eş seçmek ve hür olmak isterler.

Ben aynı feci duruma Mersin Hayvanat Bahçesi’nde şahit oldum. Daracık kafesteki zavallı bir ayı çocukların attığı taşlardan korunamıyordu!  Keşke intihar etmeyi becerebilse! Gözlerim yaşardı. Kendi egosunu tatmin etmek için bu bahçeyi hazırlatan Mersin Belediye Başkanı hiçbir zaman telefonlarıma çıkmadı.

Gelelim hayvanların içinde kaldıkça “avlanma iç güdülerinin yavaş yavaş köreldiği” hayvanat bahçelerinin çeşitli kaynaklara göre diğer marifetlerine!

• Hayvanat Bahçeleri deneylerde kullanılmak üzere araştırma merkezlerine hayvan tedarik eder. (İnşallah doğru değildir.)

• Hayvanat Bahçeleri egzotik et endüstrisine ve lokantalara farklı tada sahip etleri sağlar. Örneğin, bizon, zürafa eti, maymun beyni gibi

• İnsanları eğlendirmek amacı için her türlü işkencenin uyguladıkları hayvanları bazı sirkler hayvanat bahçelerinden temin eder.

• Aslan bir günde 3 kilogram kırmızı et, 3,5 kilogram tavuk yer. Ayı günde 18 kilogram sebze meyve ister. Bu yüzden, sayısı fazlalaşan hayvanlar “masraf” olmasın diye ya imha edilir ya da heveslilerine satılır.

• Hayvanat Bahçelerinde üretilen tutsak hayvanlarda genetik çeşit azlığı yaşanır.

• Bazı hallerde hayvanlar iddia edildiği gibi hayvanat bahçeleri arası takasla değil, yaban hayattan bazı profesyonellerce kopartılarak buraya getirilir. Amaç fazla ziyaretçi çekmektir.

• Hayvanat Bahçeleri sadece insanların ilgisini çekecek hayvanları muhafaza eder, diğerleri bir yolla gizlice yok edilir. Amaç fazla ziyaretçi çekmektir. Hayvanat bahçeleri artık pek ilgi görmeyen hayvanları rutin olarak değiştirir.
Kiraya verir, satar ya da değiş tokuş eder.

• Hayvanlar ekosistemin getirdiği bir içgüdü ile hastalıklarını “gizlerler.” Çünkü yaban hayatında hasta olan dışlanır. Bir bakıma yırtıcı hayvanlara yem olur. Onun için bakıcıların çok tecrübeli olması gerekir.

• Hayvanlar kafeslerde davranış bozuklukları sergiler. Örneğin sürekli aynı hareketi tekrar ederler.

• Zonguldak ve Mersin’de olduğu gibi birçok Hayvanat Bahçesinde hayvanlar çok kötü şartlarda, örneğin beton soğuk zeminde yaşamaya mahkûm edilirler. İyi gıda alamazlar ve bakımları da yapılamaz.

• Eğer hayvanları illaki bir yerlere kapamak zorunda isek, belki milli park modeli daha kabul edilebilir. Çocuklarımızı bir çeşit cezaevi olan hayvanat bahçeleri yerine köylere götürün. Bırakın çocuklar, orada kuşu, böceği, ineği, koyunu, elma ağacını, soğanı, fasulyeyi bire bir yaşayarak tanısın.

Almanya’nın Ulm Kentinde bir hayvanat bahçesi var. Bu bahçede kafes kafes geziyorsunuz. Bazı kafesler orada bile sadece 20 metrekare. Bir kafesin üstünde ise şöyle bir yazı var. “Dünyanın en tehlikeli mahluku” (gefärlich), herkes merak içinde kafesi inceliyor. Taşların arasına bakıyorlar, ağaç dallarını inceliyorlar.

Efendim aslında hayvan falan yok, sadece bir “ayna” var. Evet bir “ayna.”

Sürdürülebilir Dünya İçin Enerji Verimliliği Şart

Küresel ölçekte öncü bir yeşil şirket olma yolunda ilerleyen Mitsubishi Electric, tüm faaliyetlerinde çevresel duyarlılık ve enerji verimliliğini önceliği olarak belirliyor. İleri teknolojisi ile sürdürülebilir dünyanın desteklenmesine katkıda bulunan Mitsubishi Electric, yüksek enerji tasarrufuna sahip çözümleriyle Türkiye’de çevre dostu binalar, tesisler ve alt yapı projelerinin iklimlendirme, otomasyon, asansör, yürüyen merdiven ve görsel veri sistemleri için iddialı bir çözüm ortağı olarak dikkat çekiyor. Enerji Tasarrufu Haftası kapsamında açıklamalarda bulunan Mitsubishi Electric Türkiye Başkanı Şevket Saraçoğlu, markanın enerji verimliliğine verdiği önem ve çevre ile ilgili hedefleri konusunda bilgi aktardı.

Toplumların yaşam kalitesini artırmak amacıyla ileri teknolojili çözümler geliştiren Mitsubishi Electric, sürdürülebilir dünyanın önündeki en önemli engellerden birinin küresel iklim değişikliği olduğu gerçeğinden hareketle enerji verimliliğine büyük önem veriyor. Bu bağlamda Mitsubishi Electric Türkiye Başkanı Şevket Saraçoğlu, enerjinin verimli kullanılmasına yönelik toplum bilincini artırmayı amaçlayan Enerji Tasarrufu Haftası kapsamında, enerji tasarrufu ve çevresel duyarlılığın önemine dikkat çekti. Mitsubishi Electric’in yeniliklerle daha aydınlık bir gelecek yaratmak için çalıştığını söyleyen Saraçoğlu, markanın evler, ofisler, fabrikalar, altyapılar ve hatta uzay için yaptığı işler aracılığıyla sürdürülebilir dünyanın desteklenmesine katkıda bulunduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti;

“Mitsubishi Electric’in her zaman gelişmeye ve değişmeye olan bağlılığını ifade eden kurumsal sloganı “Changes for the Better” (Daha İyisi İçin Değişim) ile aynı doğrultuda olan “Eco Changes” (Eko Değişim) ilkesi, yaşadığımız dünyayı ve çevreyi daha iyi hale getirmek için markamızın gösterdiği çabaları temsil ediyor. Mitsubishi Electric olarak; toplumun karbon salımını düşürmeye, geri dönüşüme dayalı bir toplum yaratmaya, biyolojik çeşitliliğe saygı duyarak doğaya uyum sağlamaya ve çevre bilincini artırmaya katkı sağlamayı hedefliyoruz.”

İşletmelerde ve projelerde yüksek enerji tasarrufu

Mitsubishi Electric’in tüm ürün ve çözümlerinin ileri teknoloji, kalite ve enerji tasarrufu çerçevesinde geliştirildiğinin altını çizen Saraçoğlu, “Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çevre dostu binalar, tesisler ve alt yapı projelerinin iklimlendirme, otomasyon, asansör, yürüyen merdiven ve görsel veri sistemleri için iddialı bir çözüm ortağıyız” diyerek şu bilgileri aktardı;

Dünyada mevcut kaynakların en etkili ve verimli şekilde kullanılması gittikçe daha çok önem kazanıyor. Özellikle sanayide enerji kullanımının, üretimde ve üretim standartlarında bir düşüşe neden olmadan azaltılması gerekiyor. Mitsubishi Electric olarak enerji verimli ve çevreci fabrika otomasyon ürünlerimiz ile Türk sanayisinde yüksek katma değer yaratıyoruz. Türkiye’de çevreci, kullanıcı dostu ve uzun ömürlü otomasyon çözümlerimizle işletmelerde ve projelerde ciddi oranda enerji tasarrufu sağlıyoruz. Mitsubishi Electric’in Sanayi 4.0’a yanıtı olan dijital fabrika konseptimiz e-F@ctory ile fabrikalara çok daha hızlı, verimli ve çevreci üretim imkanı tanıyoruz. Konut, ofis ve endüstriyel klima sistemleri alanında sistem ömrünü tamamlayana kadar çevreye dost bir yaklaşımla Avrupa standartlarına uygun maksimum enerji tasarrufu sağlayacak sorunsuz bir performans sunmayı hedefliyoruz. Mitsubishi Electric tarafından icat edilen ve sadece markamızın asansörlerinde bulunan kabin içi yüke göre asansör hızını belirleme teknolojimizle de yüksek enerji tasarrufu sağlıyor ve karbondioksit salımını azaltıyoruz.”

Çevre hedefleri büyük

Mitsubishi Electric’in 100’üncü yıldönümü olan 2021 yılına doğru ilerlerken uzun dönemli çevresel yönetim vizyonu “Çevre Vizyonu 2021” doğrultusunda hareket ettiğini ifade eden Saraçoğlu, markanın çevre ile ilgili hedefleri hakkında şu bilgileri verdi; “Mitsubishi Electric olarak, 2021 hedeflerimiz paralelinde ürün kullanımından kaynaklanan karbondioksit salımını 2001 mali yılına kıyasla, üretimden kaynaklanan karbondioksit salımını ise 1991 mali yılına göre yüzde 30 oranında azaltmayı amaçlıyoruz. Bu noktada 2017 Japon mali yılına (1 Nisan 2016 – 31 Mart 2017 dönemi) ilişkin çevre raporumuz, hedeflerimize ulaşma yolunda önemli adımlar atıldığını ortaya koyuyor.

Rapora göre Mitsubishi Electric, üretim tesislerinin yenilenmesi ve operasyonel süreçlerin gözden geçirilmesi gibi birtakım faaliyetler sonucunda, toplam yıllık sera gazı emisyonlarını 1,43 milyon ton olarak belirlenen hedefin de altında bir rakama, 1,34 milyon tona düşürmeyi başardı. Tesislerde klimaların ve aydınlatmaların değiştirilmesi ve Nesnelerin İnterneti (IoT) teknolojilerinin benimsenmesi sayesinde üretimde verimlilik arttı ve bunun sonucunda enerjiden kaynaklanan karbondioksit miktarı 23 bin ton azaltıldı. Başta endüstriyel mekatronik ürünleri ve elektrikli ev aletleri olmak üzere 106 Mitsubishi Electric eko-ürününün neden olduğu karbondioksit emisyonları, hedefin üzerinde bir performansla yüzde 35 azaltıldı.”

Suyun israfını önleyen ve yeniden kullanım oranını artıran teknolojiler

Mitsubishi Electric’in, Dünya Kaynakları Enstitüsü (WRI-World Resources Institude) tarafından geliştirilen su riski değerlendirme aracı WRI Aqueduct’u kullanarak, su riski tedbirlerine en çok ihtiyaç duyulan küresel üretim sahalarına öncelik verdiğini belirten Saraçoğlu, bunun sonucunda toplam su tüketiminin 40 bin metreküp azaltıldığını söyledi.

Markanın arıtılan atık suların soğutma sistemlerinde yeniden kullanılması gibi bazı tedbirler sayesinde kümülatif su geri dönüşüm oranının iyileştirilmesine katkı sağladığını söyleyen Saraçoğlu, “Mitsubishi Electric, iklim değişikliği ile mücadele ve su kaynaklarını korumaya yönelik çalışmaları ile CDP (Carbon Disclosure Project – Karbon Saydamlık Projesi) tarafından iklim ve su kategorilerinde en yüksek sıralama olan A listesine ikinci kez layık görüldü” diyerek sözlerini tamamladı.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Vizyonu Ele Alındı

MÜSİAD tarafından T.C Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Dr. Oğuz Can’ın katılımlarıyla “Yenilenebilir Enerjide 2018 Trendleri” ana başlıklı konferans düzenlendi.

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Enerji Sektör Kurulu tarafından, “Yenilenebilir Enerjide 2018 Trendleri” ana başlıklı konferans düzenlendi. Toplantı, MÜSİAD Genel Başkan Vekili Mahmut Asmalı, MÜSİAD Enerji Sektör Kurulu Başkanı Dr. İzzet Alagöz ile T.C Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Dr. Oğuz Can’ın katılımlarıyla gerçekleştirildi.

Yenilenebilir Enerji Teknolojilerinin Türkiye’de Geliştirilmesini Amaçlıyoruz

Konuşmasının başında Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanındaki çalışmalarına değinen Can, ülkemizde yenilenebilir enerji kaynaklarının kapasitesinin giderek arttığını ve bu kaynakların çoğalmasıyla elektrik üretiminin daha ucuz hale geldiğini belirtti. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yenilenebilir enerji yatırımlarının konvansiyonel kaynaklara yapılan yatırımı geçtiğini ifade eden Can, yenilenebilir enerji teknolojilerinin de Türkiye’de geliştirilmesini amaçladıklarını söyledi.

Türkiye’de 3 Milyondan Fazla Elektrikli Araç Kullanılacak

Uluslararası Enerji Ajansının (IEA) 2040’ta dünyada 300 milyon elektrikli araç olacağını öngördüğünü ama birkaç hafta önce bu rakamı 825 milyon olarak güncellediğini dile getiren Can, “Türkiye’de ise şu anda 500-600 bin elektrikli araç var. 400’e yakın şarj istasyonu var. Türkiye’de, 2040’lara doğru giderken özellikle 2021 yılı sonrasında 3-5 milyon elektrikli araç kullanıldığını göreceğiz. 2021’de ilk yerli elektrikli araç piyasaya çıkacaksa 2020’den önce elektrik şarj istasyonu altyapısının oturtulmuş olması gerekiyor. Elektrikli araçların sayısı arttıkça dağıtım ve iletim altyapısının yenilenmesi lazım. Bu yenilenme özellikle, tüketimin maksimum olduğu yerlerden daha az olduğu yerlerde belli fiyatlandırma politikasıyla sağlanacak. Burada, çatıdan elektriği üretip depolayarak tek başına ayakta duran halinde oluşacağını da görüyoruz.” şeklinde konuştu.

Güneş Paneli Uygulamalarında Ciddi Mesai Harcıyoruz

Öte yandan, Türkiye’de şu anda çatılardaki güneş paneli uygulamalarında 140 megavat kurulu güç bulunduğunu anlatan Can, talebin şu anda bin 500 megavat seviyesinde olduğunu dile getirdi. Can, bu konudaki düzenleme üzerinde ciddi mesai harcadıklarını vurgulayarak, “İnsanların kendi çatısına güneş paneli kurarak, apartmanın ortak giderlerini karşılayabileceği ve mahsuplaşabileceği, tüketiminden fazla olan üretimini satabileceği yönünde düzenlemeler konusunda çalışmalar devam ediyor. Özellikle mesken, ticarethane, alışveriş merkezleri ve sanayi bölgeleri çok önemli. Maliye Bakanlığı ile de faturalama, gelir beyanı nasıl olacak, mahsuplaşma saatlik mi günlük mü yapılacak, bunları çalışıyoruz. Deneme yanılma ile değil sistemi tam oturtup yola çıkmamız lazım. Herkesin çatıya çıkıp da panel kuracağı bir şekilde gelişmesini istemiyoruz bu pazarın, belli bir mesleki yeterlilik olmalı. Sonucunda vatandaş var ve vatandaşın da hakkını hukukunu koruyacak şekilde düzenlememiz olacak.” değerlendirmesinde bulundu.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Otomotiv endüstrisinden 2017 yılında 28,5 milyar dolar ihracat

Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) verilerine göre Türkiye otomotiv sektörü 2017 yılını 28,5 milyar dolar ihracat ile kapattı. Sektörün aralık ayı ihracatı da bir önceki senenin aynı dönemine göre yüzde 6 artışla 2 milyar 491 milyon dolar oldu.

Aralık ayında ana ürün grupları bazında Binek Otomobiller ihracatında düşüş olurken, Otomotiv Yan Sanayi, Eşya Taşımaya Mahsus Motorlu Taşıtlar ve Otobüs-Minibüs-Midibüs ihracatında çift haneli artışlar yaşandı. İhracattan yüzde 75 pay alan AB Ülkelerine yönelik artış düşük oranlı olsa da devam etti, ABD’ye ise yüzde 70 oranında artış yaşandı.

Türkiye ekonomisinin 12 yıldır üst üste ihracat şampiyonu olan otomotiv endüstrisi, 2017 yılını 28,5 milyar dolar ihracat ile kapattı. Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) verilerine göre Türkiye otomotiv sektörünün aralık ayı ihracatı da bir önceki senenin aynı dönemine göre yüzde 6 artışla 2 milyar 491 milyon dolar oldu. Endüstrinin aralıkta Türkiye’nin toplam ihracatından aldığı pay da yüzde 18,4 olarak gerçekleşti. Otomotiv, böylece ağustos ayı hariç 2017 yılının her bir ayında 2 milyar doların üzerinde ihracata imza attı. Geçen sene aylık bazdaki ortalama ihracat rakamı 2,4 milyar dolara ulaştı.

Aralık ayında ana ürün grupları bazında Binek Otomobiller ihracatında düşüş olurken, diğer ürün grupları olan Otomotiv Yan Sanayi, Eşya Taşımaya Mahsus Motorlu Taşıtlar ve Otobüs-Minibüs-Midibüs ihracatında çift haneli artışlar yaşandı. AB Ülkelerine yönelik ihracat artışı aralık ayında düşük oranlarda da olsa devam etti, ABD’ye yönelik artışın sürmesi de dikkat çekti. ABD’ye aralık ayında kaydedilen yüzde 70 oranındaki artışta, binek otomobiller ihracatının yüzde 49 bin 896, yan sanayi ihracatının da yüzde 11 artması etkili oldu.

Otomotiv yan sanayi ihracatı yüzde 16 arttı

Aralık ayında mal grupları bazında Otomotiv Yan Sanayi ihracatı yüzde 16 artarak 843 milyon dolar olurken, Binek Otomobil ihracatı ise yüzde 9 azalarak 989 milyon dolar oldu. Eşya Taşımaya Mahsus Motorlu Taşıtlar ihracatı yüzde 20 artışla 453 milyon dolar, Otobüs-Minibüs-Midibüs ihracatı da yüzde 22 artışla 158 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Otomotiv yan sanayinde en fazla ihracat yapılan ülke olan Almanya’ya yüzde 14 artış görülürken, yine önemli pazarlardan Romanya’ya yüzde 60, Rusya’ya yüzde 57 artış oldu.

Binek otomobiller ihracatında önemli pazarlardan İtalya’ya yüzde 30, Fransa’ya yüzde 19, Almanya’ya yüzde 26, Birleşik Krallık’a yüzde 43 oranında düşüş yaşanırken, Polonya’ya yüzde 59, ABD’ye yüzde 49 bin 896 ve Slovenya’ya da yüzde 51 artış kaydedildi.

Eşya Taşımaya Mahsus Motorlu Taşıtlarda en fazla ihracat yapılan ülke olan Birleşik Krallık’a yüzde 95, diğer önemli pazarlardan İtalya’ya yüzde 13, Belçika’ya yüzde 49, İspanya’ya yüzde 43 artış yaşandı. ABD’ye yüzde 26, Slovenya’ya da yüzde 13 ihracat düşüşü görüldü.

Otobüs-Minibüs-Midibüs ürün grubunda ise en fazla ihracat yapılan ülke olan Almanya’ya yüzde 46 artış görülürken, yine önemli pazarlardan İtalya’ya yüzde 70, Fas’a yüzde 662, Polonya’ya yüzde bin 302 ihracat artışı, Birleşik Krallık’a da yüzde 62 düşüş görüldü.

Almanya en büyük ihracat pazarı olmayı sürdürdü

Ülke bazında en büyük pazar olan Almanya’ya ihracat aralık ayında bir önceki senenin aynı dönemine göre yüzde 1 artışla 338 milyon dolar oldu. İkinci sıradaki İtalya’ya ihracat yüzde 11 gerileyerek 277 milyon dolar oldu. Üçüncü büyük pazar konumundaki Fransa’ya olan ihracat da yüzde 6 azalarak 250 milyon dolar oldu.

Aralık ayında önemli ihracat pazarlarından ABD’ye yönelik yüzde 70’lik artış dikkat çekti. ABD’ye yönelik yüksek oranlı ihracat artışında binek otomobiller ihracatının yüzde 49 bin 896, yan sanayi ihracatının da yüzde 11 artması etkili oldu. Diğer pazarlardan Polonya’ya yüzde 60, Slovenya’ya yüzde 22, Romanya’ya yüzde 59 artış kaydedilirken, İsveç’e de yüzde 21 düşüş oldu. Polonya’ya yönelik artışta binek otomobiller ihracatının yüzde 59, otomotiv yan sanayi ihracatının yüzde 19 artması, İtalya’ya yönelik düşüşte de binek otomobiller ihracatının yüzde 30 düşmesi etkili oldu.

AB’ye ihracat yüzde 3 arttı

Ülke grubu bazında bakıldığında Türkiye otomotiv endüstrisinin aralık ayında da en büyük pazarı AB Ülkeleri oldu. Otomotiv ihracatından yüzde 75 pay alan AB Ülkelerine aralık ayında yüzde 3 artışla 1 milyar 859 milyon dolar ihracat kaydedildi. Yılın son ayında alternatif pazarlar arasında yer alan Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesine yüzde 52 ihracat artışı dikkat çekerken, Bağımsız Devletler Topluluğu Ülkelerine yüzde 34, Diğer Amerikan Ülkelerine yüzde 49 artış yaşandı.

İran’ın ‘Farsi Yayılmacılığı’ ve bedeli..

Son dakika haberi olarak gelen, Zarrab Davası Kararıyla ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum.

Bu konuda düşüncelerimi geniş şekilde bir sonraki yazımda paylaşacağım. Ama, dava Türkiye hasımlarının istediği şekilde sonuçlanmadı.

İddianamede Hakan Atilla’ya yönelik altı maddelik suçlama olsa da; davanın özü ve amacı, “Kara para aklama” ana teması üzerinden ülkemizi terörün finansmanına katkı sağlamak boyutlu zora sokmaktı. Beş maddeyle Hakan Atilla suçlu bulundu ama, “kara para aklama” maddesinden suçsuz bulunması oyunu büyük oranda boşa çıkarttı.

Adeta elimizi kesmek amaçlı açılan dava sakalımızın kesilmesiyle karara bağlandı.

Böyle bir davada bu söylediğim ince detay ve derinliği görmeden, ah vah etmeyelim.

Şimdi asıl konumuz İran’daki olaylara bakalım..

Camdan evin varsa, başkalarının evine taş atma” der, Rus atasözünde…

Bu sözü İran özelinde söyledim.

İran’da ortaya çıkan duruma dair kaygılı ve çok endişeliyim.

Yanıbaşımızda yer alan İran’da yaşananlara bigane kalmak tabi ki mümkün değildir.

Ve olaylara dair dış müdahale ve tahrikler tasvip edilemez ve edemeyiz. İran veya başka bir komşu ülkemizde iç karışıklık ve istikrarsızlığı  istemeyiz ve kesinlikle “oh oldu” şeklinde bir yaklaşımla düşünmeyiz.

İran’ın Meşhed kentinde başlayan gösteriler, Tahran da, dahil olmak üzere nerdeyse ülkenin % 65’ine ulaştı.

Hele de, Belucistan bölgesi de dahil olursa, dramatik gelişmeler, değişimler ve sonuçlar ortaya çıkabilir.

Gösteriler için pek çok sebep söylenebilir.

İran’ın içinde bulunduğu ekonomik sorunlar, yeni jenerasyonun farklı talepleri, ülkenin etnik yapısı, BEA ve Suudi Arabistan üzerinden ABD-İsrail parmağı gibi…

Ben, olayın farklı sebeplerine ilişkin doğru  tespitlere katıldığımı söyleyerek; İran’ın içeride kırılganlığına rağmen bölgesel “Farsi yayılmacılık” boyutuna dikkat çekmek istiyorum.

Bu yüzden, manidar Rus atasözüyle başladım.

İran, etnik yapı bakımından bölgenin en hassas ve çok etnisiteli ülkelerinden biridir. Yüzde kırka yakın kısmı Azeri olan ülke; Türkmen, Kürt, Beluci, Arap, Türk  ve Farsi ve diğer halklardan oluşur. Bu nüfus yapısı içinde Farslar eşit miktarda ve hatta azınlıktadır denebilir.

Bu etnisitenin yanında, Şii-Sünni olgusu da, İran’ın en önemli hassasiyeti ve yumuşak karnıdır.

1979 Devrimi sonrası içeride Şii’lik üzerine kurulu bir doktrin oluşturuldu. Halkın, farklı mezhep ve etnik yapısına rağmen Musaddık’tan sonra gelen Şah’lık rejiminin halkı canından bezdirmesi  nedeniyle, ilk başlarda kabul gördü.

Bu sayede Ayetullah Humeyni büyük bir hüsnü kabulle ülkeye geldi ve mevcut devlet yapısı oluşturuldu.

Fakat yapı, taa o tarihlerde bile oldukça narin, naif ve kırılgan idi. Adeta “camdan evler” mecazındaki gibi  bir yapı idi.

Bu tedirgin edici ve oldukça kırılgan iç yapıya rağmen İran’ın bölgesel yaklaşımı ne oldu.?

Coğrafya’da dostlarını artırıcı, İslam ülkeleriyle bir müştereklik oluşturma yolundan ziyade; müdahaleci ve başka ülkelerin iç içlerine karışıcı/karıştırıcı bir strateji izledi.

Bu, “Şımarık ve bencil yayılmacılık” politika son yıllarda “Farsi Emperyalleşme” isteğine dönüştü.

Yemen’e bakıyorsun, karıştıran başat aktörlerden birisi İran.

Lübnan’a geliyoruz, karşımıza yine iran çıkıyor ve bu ülkenin huzursuzluğunun en büyük pay sahibi.

Irak ise, adeta İran tarafından yönetilen ve yönetilmezlik girdabında sürüklenen, isimden ibaret bir ülke. Hatta bu ülkenin istikrarsızlık ve kaos ortamında, ABD kadar İran’ın da payı var.

Suriye’ye gelince; İran adeta iç savaşın başat aktörü gibi. Kasım Süleymani komutasında Haşdi Şabi milisleri acımasızlıkta sınır tanımadı. Suriye’deki kan, gözyaşı ve karışıklıkta pay sahibi üç ana figür ülkeden birisi de İran.!

Arabistan’la ilgili sürekli bir düşmanlık ve husumet hali devam ediyor.

Katar’ı, nerdeyse ben idare ederim diyecek hoyratlıkta.

Türkiye ile ilişkilerine gelince; güven vermeyen, sinsi ve içten pazarlıklı bir sırtlansı sırıtmacılık hakim. Hiçbir zaman, göründüğü gibi olan bir dostluk perspektifi olmadı İran’ın. Ülkemiz içinde kargaşa ve karışıklık İran’ı maalesef hep sevindirdi.

Yaşadığımız olaylarda ve özellikle 15 Temmuz Darbe Girişimikonusunda üzülen, yanımızda olan ve destek gösteren bir profil sergilemedi. Görüntüsel bir üzülme söyleminden daha ileri bir fiili refleksde olmadı. Tarihsel husumet ve kinini hiç bitirmedi ve günümüzde ülkemizin yaşadığı her sıkıntı ve krizde, güvenilmez ve sinsi dostane (!) bir tavır içinde oldu.

Yukarıda dile getirdiğim içsel hassasiyet, kırılgan nüfus yapısı, dinin araçsallaştırıldığı ve iktidarı pekiştirmek için kullanıldığı bir rejim varken; kalkıp bir de bölgesel yayılmacılık amaçlı “Farsi Emperyalleşme” politikası izleyerek, pek çok ülkeyi istikrarsızlaştırırsan, birileri de gelir seni istikrarsızlaştırır.

Bir rivayete göre İran, Suriye ile ilgili son beş yılda 100-120 milyar dolar harcama yaptı.

Halkın yoksulluk içindeyken, başka bir ülkeye sadece siyasi ve askeri değil; ekonomik olarak da, bu boyutta müdahil olursan, bunun içerde ağır bedelleri olur ve oluyor.

Farsi Emperyalleşme” amacı, İran’ı bölgesel düzlemde yalnızlaştırdı.

Dikkat ederseniz bölge ülkeleri, yaşanılan iç kargaşaya karşı tepki bile vermez durumda.

Gözyaşı döktürürsen, gün gelir gözyaşını silecek kimse bulamazsın.

Avlanmaya gidersin ama gün gelir kendi evinde av olursun.

Ki, şuanda yaşanan da aynıyla böyledir.

Bölge ülkelerinden İran yönetimine ciddi destek yok.

ABD yeni yaptırımlara hazırlanıyor; İran ekonomisini, daha da beterleştirerek  yönetimi iyice köşeye sıkıştırabilsin.

Bu gösteriler sadece dış tahrik ve ellerin sonucu değildir.

Gösteriler aynı zamanda; İran halkında oluşan memnuniyetsizliğin, adaletsizliğin ve yönetime olan güvensizliğin dışavurumudur.

Hal böyle olunca; var olan patlamaya hazır potansiyel, dışardan atılan işaret fişekleriyle ateşlendi.

Bununla İran’a “had bildiriliyor”.

Bu gösteriler İran’ı “silkeleme ve dize getirme” operasyonudur.

İran’ı hizaya sokma, içe kapatma ve bölge üzerinden elini çektirme adımlarıdır.

Ütopik gelebilir belki; bu gösteriler gördüğümüz, okuduğumuz ve duyduğumuz gibi sadece Trump, Siyonizm ve NeoCon tahriğiyle ortaya çıkmadı.

Belki de, planlanan “yeni yüzyılda” İran’la çalışmayı düşünen ve kurulacak “Küresel Hakimiyet” konseptinde İran’a da yer verecek bir “Akıl” tarafından organize ediliyor.

Çünkü İran’ın “şımarık ve küstah” şekilde ortaya çıkan “Farsi Yayılmacılığı”nın dizginlenmesi ve ayar verilmesi gerekiyordu.

Ama gösterilerle ilgili görüntü ve örüntünün arkasında Pentagon-NeoCon-Siyonist’lerin  varolduğu algısı, bu “aklın” işine geliyor.

Bu gösterilerle, kısa vadede  bir rejim değişikliği beklemiyorum.

Gösterilerin İran’a, Sosyal, ekonomik, siyasi ve askeri ciddi bir bedeli olacaktır.

Yıpranacaktır, yorulacaktır, enerjisi tükenecektir.

Ama, gösterilerin görünmez eli olan “aklı önceleyen” mahfillerin, İran’ın yıkılmasını veya 1979’daki gibi bir rejim değişikliği yaşamasını istemediğini düşünüyorum.

Çünkü, küresel hakimiyeti tek elde toplamak isteyen Pentagon-Siyonist-NeoCon cephenin de, hakimiyet yöntemi olarak “aklı” önceleyen Merkeziyetçi tarafın da, İran’da bir rejim değişikliği istemediği bir gerçektir.

İran Rejiminin varlığı, her iki cephe için gerekli ve bölgesel müdahalelerine meşruiyet kazandırmak için, el altında hazır, sürekli kullanılabilir  bir argümandır.

Tarafların, bölgesel emperyalist saldırıları için, istedikleri an gerekçe olacak İran’a şimdilik ihtiyaç duyduklarını ve yakın gelecekte de duyacaklarını düşünüyorum.

İşin sonunda; birkaç dişi sökülmüş, ehilleşmiş, saldırganlığı törpülenmiş, bölgesel yayılmacılık, mezhebi bağnazlık ve en önemlisi “Farsi Emperyallik” amacından uzaklaşmış bir İran göreceğiz.

İran’daki bu iç kriz Türkiye’nin bölgesel önemini artıracaktır.

Dişi sökülmüş ve yorgunlaşmış bir İran sonrası, Türkiye’nin bölgesel başat aktörlüğü ve öncü rolü daha da kuvvetlenecektir.

Türkiye özellikle, 2017’nin ikinci yarısından itibaren yürüttüğü ince ve akıllı diplomasi ve müştereklik içeren ittifak anlayışlı diplomasisini sürdürmelidir.

Pentagon-Siyonist-NeoCon ABD’sinin karşısında olan ve “Yönetsel Aklı” yöntemselleştiren cepheyle, “kazan-kazan” nitelikli ittifakını sürdürdükçe, İran’ın bölgesel etkinliği azalacak, Suriye başta olmak üzere; kaos ve karışıklıkların sonlandırılması konusunda söz sahibi rolüyle yükselen ülke Türkiye olacaktır.

Devlet Aklı’nın hakim olduğu Türk diplomasisi, bizi her geçen gün daha da güçlendirecek ve  küresel ölçekli başat ve öncü ülke konumuna götürecektir.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah’a emanet olun sevgili okurlarım…

GAZDAŞ yeni yıla İpsala ve Süloğlu’na doğal gaz arzı ile başladı

GAZDAŞ, kesintisiz yatırım çalışmaları sonunda 29 Aralık 2017 itibarıyla İpsala ve Süloğlu ilçelerinde doğal gaz arzına başladı.

Konuyla ilgili açıklamada bulunan GAZDAŞ Edirne İşletme Müdürü Cumhur Pekdemir, İpsala ve Süloğlu ilçelerini temiz, ekonomik ve güvenli enerji kaynağı olan doğal gaz hizmeti ile buluşturmaktan büyük bir mutluluk duyduklarını ifade etti. Pekdemir sözlerini şöyle sürdürdü: “GAZDAŞ olarak 10 yılı aşkın süredir gerçekleştirdiğimiz yatırımlarla Trakya bölgesinde doğal gaz hizmeti sunduğumuz yerler arasına İpsala ve Süloğlu ilçelerimizi de eklemiş bulunuyoruz. Lisans alanımıza 08.10.2015 yılında eklenen İpsala ve Süloğlu ilçelerimizde 8.551.717 TL düzeyinde yatırım gerçekleştirerek 6.100 yeni aboneye ulaşmak üzere ilk adımı attık. Bölgede yatırımlarımızı 2018 yılında da sürdürerek, doğal gaz hizmetimizi İpsala ve Süloğlu geneline yaymayı hedefliyoruz” dedi.

Doğal gaza geçecek vatandaşların iç tesisat kurulumları konusunda seçecekleri firmaların GAZDAŞ tarafından yetkilendirilmiş olmalarına dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çeken Pekdemir, “Doğal Gaz Piyasası İç Tesisat Yönetmeliği’ne göre iç tesisat kurulumları ancak bölgenin dağıtım şirketi tarafından yetkilendirilmiş firmalar tarafından yapılabilmektedir. İpsala ve Süloğlu ilçelerimizdeki vatandaşlarımız da iç tesisat kurulumlarını yaptırdıkları firmaların GAZDAŞ tarafından yetkilendirilmiş olduğuna ve Mesleki Yeterlilik Belgesine sahip kişileri çalıştırdıklarına dikkat etmeliler” dedi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Maden ve doğal taş ihracatı yüzde 24 arttı

2017 yılını 4.69 milyar dolarlık ihracatla tamamlayan maden ve doğal taş sektörü için 2018 yılı kritik. İMİB Başkanı Dinçer “Maden üretiminin artmasını sağlayacak izin süreçleri hızlandığı ölçüde, 2023’te maden ve doğal taş sektörü için hedeflenen 15 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşabileceğiz” dedi

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin açıkladığı Aralık ayı ihracat rakamlarına göre Türkiye’nin bu yılki ihracatı 157,1 milyar olarak gerçekleşti ve Cumhuriyet tarihinin en yüksek ikinci ihracat seviyesine ulaşıldı.

Ekonomiye katmadeğer sağlıyoruz

İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Aydın Dinçer, 2017 yılında maden ve doğal taş ihracatının yüzde 24 artışla 4.69 milyar dolar olduğunu ve bu büyüme oranıyla 2023 hedeflerine hızla yaklaştıklarını söyledi. Bu rakamın 2 milyar dolarlık kısmını doğal taş ihracatının oluşturduğunu kaydeden Dinçer, “Bu sonuçlar, maden ve doğal taş ihracatı için 15 milyar dolar olarak hedeflenen 2023 yılı hedeflerine ulaşabileceğimizi gösteriyor” dedi. Sektörün, Türkiye ekonomisine katkısının diğer sektörlere hammadde sağladığı için çok daha büyük boyutlu olduğunun altını çizen Dinçer, “4.69 milyar dolarlık ihracat, ithal malzeme kullanılmadan yerli kaynakların kullanılmasıyla ve ekonomiye 40 milyar dolara yakın katkı sağlamasıyla çok daha büyük bir katmadeğer sağlamış durumdadır” diye konuştu.

2018 yılı kritik

İhracatta yakaladıkları artış ivmesinin devam etmesinin 2023 hedeflerine ulaşmak için çok önemli olduğunu ifade eden Dinçer, 2018 yılını bu bakımdan kritik önemde gördüklerini ifade etti. 2018 yılında maden ve doğal taş sektörünün yüzde 20 büyüme hedeflediğini ifade eden Dinçer şöyle devam etti:

“İhracatta artışımızın arzu edilen seviyelere ulaşması için Türkiye’de maden üretiminin artışını sağlamak gerekiyor. Bu alandaki izinlerin kamu tarafından çok daha hızlı verilmesi sektörümüzde çok ciddi bir sıçrama sağlayacak ve ekonomiye çok ciddi bir katma değer yaratacaktır. 2018 yılında da bu yıl gösterdiğimiz büyüme performansını göstermeyi arzu ediyoruz. Maden üretimi izinlerinin verilmesindeki sürenin kısalmasını istiyoruz ki maden ihracatında istediğimiz rakamlara ulaşabilelim. Eğer 2018 yılındaki büyümemiz yeterince güçlü olmazsa 2023 hedeflerini yakalamak konusunda gelecek yıllarda çok daha yüksek büyüme oranlarına ulaşmamız gerekir ki bu da çok zor olabilir. İzinlerdeki yavaşlık nedeniyle maden üretimini artıramazsak, hedeflerimizi yakalamak için 2019 yılında yüzde 30-40 büyümemiz gerekir ki bu da çok mümkün görünmüyor. O nedenle maden ve doğal taş ihracatçıları olarak 2018 yılını kritik görüyoruz. Kamunun da konunun hassasiyetinin farkında olduğunu biliyoruz ve ülkemiz için en iyi çözümün, en hızlı bir şekilde sağlanacağına inanıyoruz.”

Faselis/Türkiye’de Enerji

2017’nin yatırım şampiyonları

Doviz.com, 2017 yılının en çok kazandıran yatırım araçlarını sıraladı. Verilere göre, yılın en çok kazandıran aracı Ethereum oldu. Ethereum, son bir yılda yüzde 8 bin 907 artışla listenin ilk sırasında yer aldı. Bitcoin, yıllık değişimde Ethereum ve Litecoin’in gölgesinde kaldı. Dövizde ise en çok kazandıran para birimi yüzde 22,50 değişimle Euro oldu.

 

 

Türkiye’de son aylarda Ethereum ve Litecoin rüzgârı esiyor. 2017 yılına damga vuran kripto paralarda şaşırtıcı değişimler var. Doviz.com verilerine göre, 2017’nin en çok kazandıran yatırım aracı yüzde 8 bin 907 artışla Ethereum oldu. Son aylarda hızla yükselişe geçen Ethereum’a yılın ilk gününde 1.000 dolar yatıranlar, yıl sonunda 89 bin 78 dolar kazandı. Bitcoin, yıllık değişimde Ethereum ve Litecoin’in gölgesinde kaldı. Dövizde ise Euro, son bir yılda yüzde 22,50 artışla listenin ilk sırasında yer aldı.

Kripto paralarda Ethereum ve Litecoin rekoru

2017 yılına Bitcoin’in damga vurması beklenirken, Ethereum ve Litecoin son aylardaki hızlı yükselişiyle rekoru eline aldı. Doviz.com verilerine göre, yılın en çok kazandıran aracı olan Ethereum, 2017’nin başında sadece 8,33 dolar değerindeydi. Özellikle Kasım ayından itibaren hızla yükselişe geçen Ethereum, 750 dolar değerini aşarak yatırımcısını memnun etti. Ethereum’a yılın ilk gününde 1.000 dolar yatıranların elindeki para yıl sonunda 90 bin 78 dolar oldu.

Litecoin de Ethereum ile birlikte yükselişe geçti. 2 Ocak 2017’de 4,51 dolar olan Litecoin, yüzde 5 bin 337 artışla yılı 245 doları aşarak kapattı. Dijital paralara ilgi duyanların uzun süredir gözdesi olan Bitcoin, Aralık ayında en üst seviyeye çıksa da ani bir düşüşle geride kaldı. Yine de Bitcoin, yıllık yüzde 1.322 artışla 1.000 dolar yatıran yatırımcısına 13 bin 223 dolar kazanç getirdi.

Kripto paralarda en çok kazandıranlar

 

No Coin 02.01.2017 29.12.2017 Değişim 1.000 $ Ne Kadar Oldu?
1 Ethereum 8,3300 $ 750,35 $ 8.907% 90.078 $
2 Litecoin 4,5112 $ 245,28 $ 5.337% 54.371 $
3 Bitcoin 1.025,8 $ 14.590,4 $ 1.322% 14.223 $
4 IOTA 0,5929 $ 3,47 $ 485% 5.852 $
5 Bitcoincash 555,89 $ 2.703,34 $ 386% 4.863 $

 

Dövizde en çok Euro kazandırdı

 

Doviz.com verileri, döviz kurları arasında en çok Euro’nun kazandırdığını ortaya koydu. Euro, son bir yılda yüzde 22,50 artışla 1.000 TL yatıran yatırımcısına 224 TL kazandırdı. Dolar ise listenin gerilerinde kaldı. Son bir yıl içinde sadece yüzde 7,10 artış gösteren ABD doları, 70 lira değer kazandı.

BIST 100 endeksi, bu yıl 100 bin puanını aştı. Yüzde 47,79 artışla bir yıl içinde 77 bin 740’dan 114 bin 899’a yükselen BIST 100, yıl boyunca önemli oranda değer kazandı.

 

Dövizde en çok kazandıranlar

 

No Para Birimi 02.01.2017 29.12.2017 Değişim 1.000 ₺ Ne Kadar Oldu?
1 Euro 3,7153 ₺ 4,5511 ₺ 22,50% 1.224 ₺
2 Danimarka Kronu 0,5005 ₺ 0,6111 ₺ 22,10% 1.220 ₺
3 Bulgar Levası 1,9102 ₺ 2,3245 ₺ 21,68% 1.216 ₺
4 Rumen Leyi 0,8249 ₺ 0,9799 ₺ 18,80% 1.187 ₺
5 İngiliz Sterlini 4,3715 ₺ 5,0979 ₺ 16,62% 1.166 ₺
6 İsveç Kronu 0,3906 ₺ 0,4623 ₺ 18,35% 1.183 ₺
7 Avustralya Doları 2,5489 ₺ 2,9581 ₺ 16,05% 1.160 ₺
8 Çin Yuanı 0,5126 ₺ 0,5826 ₺ 13,66% 1.136 ₺
9 Kanada Doları 2,6405 ₺ 3,0157 ₺ 14,21% 1.142 ₺
10 Rus Rublesi 0,0580 ₺ 0,0657 ₺ 13,22% 1.132 ₺
11 Norveç Kronu 0,4108 ₺ 0,4619 ₺ 12,44% 1.124 ₺
12 Japon Yeni 3,0264 ₺ 3,3651 ₺ 11,19% 1.111 ₺
13 İsviçre Frangı 3,4744 ₺ 3,8918 ₺ 12,01% 1.120 ₺
14 Kuveyt Dinarı 11,6342 ₺ 12,5847 ₺ 8,17% 1.081 ₺
15 Suudi Arabistan Riyali 0,9438 ₺ 1,0108 ₺ 7,09% 1.070 ₺
16 ABD Doları 3,5402 ₺ 3,7914 ₺ 7,10% 1.070 ₺
17 Pakistan Rupisi 0,0341 ₺ 0,0343 ₺ 0,56% 1.005 ₺

 Faselis/Türkiye’de Enerji