30.1 C
İstanbul
Cumartesi, Temmuz 19, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 123

Türkiye Sanayi 4.0 için hazırlanıyor

İleri teknolojiye sahip fabrika otomasyon çözümleri ile dikkat çeken Mitsubishi Electric, üreticileri Sanayi 4.0 konusunda bilgilendirmek amacıyla Türkiye’nin birçok ilinde düzenlediği etkinliklerine Konya ile devam etti. Yüksek teknolojisi ve mühendislik gücüyle Türk sanayisine hızlı entegrasyon, üretkenlik ve verimlilik konusunda katma değer sağlayan Mitsubishi Electric, düzenlediği seminerde Sanayi 4.0’a yanıtı olan e-F@ctory konsepti ve ileri robot teknolojileri ile ısıtma, havalandırma ve iklimlendirme (HVAC) projelerinin otomasyon çalışmalarını anlattı. Otomasyon sistemlerini tek çatı altında toplayan Panolu Çözüm Platformu ve SCADA çözümü başta olmak üzere yeni nesil ürün ve çözümlerini tanıttı.

Üretimde verimliliğin, enerji tasarrufunun ve çalışan konforunun arttığı Sanayi 4.0’a uyumlu dijital fabrikalar tasarlayan Mitsubishi Electric, Türk sanayisinin yeni endüstri evresine hazır olması için çalışıyor. Bu kapsamda Türkiye’nin birçok ilinde seminerler düzenleyerek Sanayi 4.0 konusundaki son teknolojileri masaya yatıran Mitsubishi Electric, sıradaki durağı Konya’da sanayicilerle bir araya geldi. Konya Dedeman Otel’de gerçekleştirilen etkinlikte, Sanayi 4.0’a uyumlu inovatif teknolojilerini sektör temsilcilerine tanıtan Mitsubishi Electric, dijital fabrika konsepti e-F@ctory ve ileri robot teknolojilerini anlattı. Mitsubishi Electric’in ısıtma, havalandırma ve iklimlendirme (HVAC – Heating, Ventilating and Air Conditioning) projelerinin otomasyon çalışmaları hakkında bilgi verilen seminerde; SCADA çözümü, Panolu Çözüm Platformu ve kompresör çözümleri de tanıtıldı.

Üretimde hızı, kaliteyi ve verimliliği artıran e-F@ctory

Farklı sektörlerin temsilcilerini buluşturan etkinlikte Mitsubishi Electric’in Sanayi 4.0’a yanıtı olan e-F@ctory konsepti ile ilgili bilgiler paylaşıldı. Güvenilir ve esnek üretim sistemleri kurmaya yönelik entegre bir çözüm olarak öne çıkan dijital fabrika konsepti e-F@ctory, üretimde hızı, kaliteyi ve verimliliği artırırken çok ciddi maliyet tasarrufu sağlıyor. Mitsubishi Electric bu konsept ile sanayicilere fabrikalarını Sanayi 4.0’ın tüm ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde kurma imkanı tanıyor. Fabrika yatırımından önce sanal bir fabrika oluşturarak ortaya çıkacak fabrikanın ve üretimin simülasyonunu gerçekleştirme, verimliliği değerlendirme ve oluşan çıktılar doğrultusunda yatırımı şekillendirme fırsatı sunuyor. Mitsubishi Electric, e-F@ctory konseptini kendi üretim bantlarında 2003 yılından bu yana kullanıyor ve bu sayede edindiği tecrübelerini ürünlerine ve müşterilerine yansıtıyor.

Engeller tespit edilerek hasarlar önleniyor

Seminerin ilgi çeken konularından biri de Mitsubishi Electric’in ileri robot teknolojisi oldu. Robotların sağladıkları hız ve kolaylıklarla sanayide her geçen gün daha çok rol alacağı bilinciyle hareket eden Mitsubishi Electric’in robot kontrol ünitesi; hareket kontrolünün esnekliğini, sistemin hızını, doğruluğunu ve hassasiyetini sağlıyor. Ayrıca esneme fonksiyonları ile robot kolu bir çeşit yay görevi görerek kuvvete göre esniyor. İleri uygulamalar için Mitsubishi Electric robotlarına konveyör (taşıma bandı) ve ürün izleme, kuvvet kontrolü ve görme özellikleri kolaylıkla entegre edilebiliyor. “Sensörsüz Çarpışma Kontrolü” özelliği, robotun manuel ya da otomatik modda herhangi bir engele temas ettiğini tespit edebiliyor ve bu sayede çarpışmalardan kaynaklanabilecek hasar önlenebiliyor.

Çok yüksek hızlı sistemlerde kullanılarak verimliliği artırıyor

Mitsubishi Electric’in RV-F serisi dinamik 6 eksenli robotu, insan kolu hareketini taklit edebilmesi ve 0,32 saniyelik döngü süreleri sayesinde çok yüksek hızlı sistemlerde kullanılarak verimliliği artırıyor. Dinamik yapısıyla esnek figürleri bile kolayca yapabilen 6 eksenli endüstriyel robotun çift kol yapısı, sadece hareket özgürlüğü açısından artı değer sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda daha fazla kararlılık ve çok yönlülük sunuyor. RV-F serisi için çok dar alanlarda çalışmak hiç zor olmadığı gibi robotların duvar veya tavana monte edilmesi de sorun oluşturmuyor. Modele bağlı olarak 504 ila 2.050 milimetre aralığında yer alan Mitsubishi Electric robotlar, 2’den 70 kilograma kadar taşıma kapasitesine sahip.

Otomasyon ürünlerini tek çatı altında topluyor

Türk sanayisine yüksek katma değerli ileri teknoloji otomasyon çözümleri sağlayan Mitsubishi Electric, etkinlik kapsamında yenilikçi otomasyon sistem çözümlerini tek çatı altında toplayan “Panolu Çözüm Platformu”nu da tanıttı. Dış kabini Türkiye’de üretilen platform, endüstriyel tesislere ve alt yapı projelerine kısa sürede devreye alma imkanı sunuyor. Fan, pompa, kompresör, klima santrali, değirmen, konveyör, vinç, kırıcı, karıştırıcı ve açma-sarma uygulamaları gibi pek çok farklı prosesin otomasyonunu çok daha pratik ve verimli bir şekilde gerçekleştirme imkanı tanıyan “Panolu Çözüm Platformu”, içinde bulunan hazır çözüm parametreleri ve programları sayesinde ek donanım ihtiyacını da ortadan kaldırıyor. Bu platform, Panolu Çözüm Platformu’nun yanı sıra PLC kontrol sistem çözümü, düşük harmonikli çözüm, fren ünitesi ve fren direnci çözümü, pano soğutma sistem çözümü gibi alanları da içerecek şekilde komple çözüm sunabilen bir alt yapıya sahip. Ayrıca geniş opsiyon yelpazesi ve modüler yapısı sayesinde tesisler ve projelerin ihtiyaçları doğrultusunda ister tek tek ister gruplar halinde tercih edilebiliyor.

Zamandan tasarruf sağlayan SCADA Çözümü

Mitsubishi Electric’in SCADA çözümü, otomatik olarak PLC ve SCADA projeleri oluşturabilen sihirbaz arayüzleri sayesinde geliştirme ve yapılandırmada harcanan mühendislik zamanını önemli ölçüde azaltıyor. Aynı zamanda yaşam döngüsü boyunca tesisin devam eden bakımını kolaylaştıracak standart bir yapıya imkan tanıyor. MAPS (Mitsubishi Electric Adroit Process Suite) ile giriş/çıkış planları, PLC ve SCADA etiket yapılandırmaları gibi alanları kapsayan raporlar otomatik olarak oluşturulabiliyor. MAPS ayrıca proje belgelerinin güncel tutulmasına yardımcı oluyor. Tasarım aşamaları boyunca ve hatta sistemler zaman içinde değiştirildiğinde ya da güncelleştirildiğinde MAPS, PLC/SCADA projeleri ve tesis için sistemin kurulduğu şekliyle oluşturulan elektrik belgelerine göre kesintisiz yönetim yeteneği sağlıyor.

İNOMİST İletişim/Türkiye’de Enerji

Yanlış montaj enerji kaybının en önemli nedeni

Yaşam alanlarına gün ışığı ve havalandırma sağlayan pencereler, enerji verimliliği için oldukça önemli. Pencere ve Kapı Sektörü Derneği’nin (PÜKAD) son dönemde yaptığı araştırmada bunu ispatlar nitelikte. Araştırmaya göre; pencerelerde yapılan yanlış montaj uygulamaları ısı enerjisinin yüzde 20’sinin kaybedilmesine yol açıyor.

Türkiye enerjisinin yüzde 30’unu binaları ısıtmak için kullanıyor. Bu değer dikkate alındığı takdirde, enerji tasarrufunda pencerenin ne kadar önemli bir yapı elemanı olduğu ortaya çıkıyor. Son dönemde yapı sektörü için yapılan araştırmalar gösteriyor ki; çok eski ve verimli olmayan pencere sistemine sahip binaların ısınmasına harcanan enerjiyle yeni pencere sistemlerin arasında ciddi fark var. Pencere ve Kapı Sektörü Derneği (PÜKAD) verilerine göre; binalardaki, ısı kaybının yüzde 16’sı çatıdan, yüzde 32’si -baca, banyo ve WC havalandırmalarından, yüzde 20’si camlardan, yüzde 8’si pencere derz dolgusu havalandırmasından yüzde 18’i ise duvarlardan kaynaklanmaktadır.

Binalardaki ısı kayıplarına bakıldığında bu oran ciddi boyutlara ulaşmış durumda.Dolayısıyla pencereler, bir yapı için sadece dış görünüş değil, aynı zamanda enerji tasarrufu sağlanmasının başlangıç noktası. Bugün gelişmiş teknolojilerle üretilen PVC pencere ve kapı sistemleriyle çok yüksek ısı yalıtımı sağlanarak ciddi oranda enerji tasarrufuna ulaşılabiliyor. Bu noktada pencere seçiminin ve montajının önemine değinen REED TÜYAP Genel Müdür Yardımcısı Fatih Özmert, binalardaki enerji kaybının en büyük sebeplerinden birinin yanlış pencere kullanımı olduğunu ve bu kullanımdan ötürü enerji kaybının yüzde 20 olduğunu söyledi.

“Doğru tasarım, doğru seçim ve doğru kurulum”

Kentsel dönüşümün yarattığı yeni konutlar ve renovasyon gören yapılar sayesinde pencere sektöründe de artık enerji verimliliğinin ön plana çıktığını belirten REED TÜYAP Genel Müdür Yardımcısı Fatih Özmert, Türkiye’de de binaların ısıtmasında doğru pencere seçimiyle yüzde 30’lara varan enerji tasarrufuna ulaşılabileceğini söyledi. Enerji tasarrufu sağlayarak maliyetleri düşüren pencere sistemlerinin üç temel aşamadan geçtiğini belirten Özmert, “Pencerede doğru tasarım, doğru seçim ve doğru kurulum enerji tasarrufunda büyük önem arz ediyor. Pencere seçimi binanın yapısına göre değişkenlik gösterse de konutların enerji verimliliğini nereden iyileştirileceğini bilmek örneğin; güneş enerjisini kullanabilmek, hem evin ışıklandırmasını hem de maliyette hafife alınmayacak bir tasarrufa yol açıyor” dedi.

brandworks/Türkiye’de Enerji

Aksa Enerji, Gana Santrali’nde “Kazasız 1 milyon saat” hedefine ulaştı

İş Sağlığı ve Güvenliği politikasıyla uluslararası standartları yakalama yolunda önemli adımlar atan Aksa Enerji, Mayıs 2017’de belirlediği “1 milyon kişi saat kazasız çalışma” hedefine Ocak ayı içerisinde Gana Santrali’nde ulaştı. Yakaladığı bu başarıyla sektöründeki örnek işletmeler arasında yerini alan Aksa Enerji, yeni hedefini ise ‘5 milyon kişi saat’ olarak açıkladı.

Aksa Enerji CEO’su Cüneyt Uygun iş sağlığı ve güvenliği konusunda enerji sektörünün ve Aksa Enerji’nin geldiği noktayı değerlendirerek şunları söyledi: “Aksa Enerji olarak istihdam ettiğimiz insan gücünün sağlıklı ve güvenli ortamlarda çalışması için yerel ve uluslararası gerekliliklere ve ilgili diğer yükümlülüklere uymayı taahhüt eden bir iş sağlığı ve güvenliği yönetimi anlayışını benimsiyoruz. Tüm faaliyetlerimizde çalışanlarımızın güvenliğinin sağlanması ve mesleğe bağlı hastalıkların önlenmesine yönelik çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Bunun yanı sıra da OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi sertifikası ve iyi uygulamalar ile İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda etkin yönetim süreçlerini tüm personellerimizle daha üst seviyelere getirmeyi hedefliyoruz.”

İş sağlığı ve güvenliği konusunda, dünya çapında öncü kuruluşlar arasında olmayı amaçlayan Aksa Enerji, ‘Sağlık ve Güvenlik Politikası’nı iş güvenliğini sağlamak ve çalışanlarda farkındalık yaratmak temelleri üzerine kurdu. Aksa Enerji yeni hedeflerine ulaşmak amacıyla sistemli çalışmalarına aralıksız devam edecek.

Afrika yatırımlarının ilk adımını 2017 yılında Gana Cumhuriyeti’nde atan Aksa Enerji, Gana, Madagaskar ve Mali’deki santralleri ile ülkelerin enerji ihtiyaçlarını karşılıyor.

Communication Partner/Türkiye’de Enerji

Türkiye’nin çelik envanteri için düğmeye basıldı

Bir ülkenin çelik ürün tüketim düzeyi, o ülkenin refah ve gelişmişliğinin en önemli göstergelerinden biri olarak kabul ediliyor. Büyüyen Türkiye ekonomisi ve sanayisi içinde stratejik bir öneme sahip olan çelik sektörü, bu konumunu devam ettirmek amacıyla teknik çalışmalara odaklandı. Çelik İhracatçıları Birliği ve MATİL A.Ş. ile Kalkınma Bakanlığı işbirliğinde sektörün yol haritasını belirleyecek Çelik Sektörü Üretim Envanteri ve Yatırım Projeksiyonu Araştırma Projesi için imzalar atıldı. Proje ile Türkiye’de üretilen, üretilmeyen veya üretilemeyen çelik kalitelerinin envanteri çıkarılacak. Türkiye ve hedef pazarlardaki mevcut çelik tüketiminin yanı sıra gelecek tahminleri ortaya konulacak. Ayrıca sektörün yapısal ve teknolojik dönüşümü için atılması gereken adımlar belirlenecek.

Türkiye ekonomisinin yapıtaşlarından biri olan çelik sektörü, endüstriyel gelişimde de önemli bir rol üstleniyor. Çelik ürünleri inşaat sektörü başta olmak üzere, otomotiv, beyaz eşya, makine, petrol-doğalgaz, savunma, demiryolu gibi sektörlerin başlıca girdisini oluşturuyor. Türk çeliği kalite ve çeşitliliği ile tüm dünya ülkelerinin tercihinde de ilk sırada geliyor. Öyle ki Türkiye, 2017 yılında 37,5 milyon ton ham çelik üretimi ile dünyanın en büyük 8’inci, Avrupa’nın ise 2’inci büyük üreticisi oldu. Aynı dönemde 17,8 milyon tonluk çelik ihracatı ile dünya 9’unculuğunu; inşaat çeliği ihracatında da dünya 2’inciliğini sürdürdü.

Rekabet gücünü artırarak dünya sıralamasındaki yerini üst sıralara taşımaya odaklanan çelik sektörü, yapısal ve teknolojik dönüşüme odaklandı. Sektörün geleceği için projeler hayata geçiren Çelik İhracatçıları Birliği ve bağlı kuruluşu MATİL A.Ş., bu kez Kalkınma Bakanlığı ile birlikte Türk Çelik Sektörü Üretim Envanteri ve Yatırım Projeksiyonu Araştırma Projesi’ni başlattı. Çelik sektörünün geleceğine yönelik stratejik yol haritasının belirleneceği ve bir yıl sürecek projede imzalar MATİL A.Ş. Genel Müdürü Doç. Dr. Hüseyin Soykan ve İktisadi Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürü Cem Galip Özenen tarafından atıldı. Sektörde şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı çalışma olacak Türk Çelik Sektörü Üretim Envanteri ve Yatırım Projeksiyonu Araştırma Projesi, Çelik İhracatçıları Birliği ve MATİL A.Ş. tarafından ortaklaşa yürütülecek.

Yeni yatırımlar için bir kılavuz olacak…

Çelik Envanteri projesi kapsamında Türkiye’de mevcut durumda üretilen, talep eksikliği veya üretimin ekonomik olmaması gibi nedenler yanında teknoloji, altyapı ve bilgi eksikliği gibi nedenlerle üretilemeyen çelik ürünlerinin ulusal ve uluslararası standartlara göre envanteri çıkarılacak. İthal edilen ya da ihracat potansiyeli büyük olan yüksek katma değerli çelik ürünlerinin listesi oluşturulacak. Hazırlanacak sektörel envanter, yapısal ve teknolojik dönüşüm için ihtiyaç duyulan yatırımlara rehberlik edecek.

Ayrıca ülkemizde yapılan veya yapılması planlanan mega projelerde kullanılacak çelik ürünlerinin iç piyasadan tedarikine yönelik envanter çalışmaları da gerçekleştirilecek.

Türk Çelik Sektörü Üretim Envanteri ve Yatırım Projeksiyonu Araştırma Projesi hakkında açıklamada bulunan Çelik İhracatçıları Birliği ve MATİL A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, “Bugün imza törenini gerçekleştirdiğimiz bu özel proje Türk çelik sektörünün geleceği adına çok büyük bir adım. Kalkınma Bakanlığımızın desteği ile yürütülecek proje sayesinde ülkemizde üretilen, üretilmeyen veya üretilemeyen kalitelerdeki çeliğin üretim envanterini oluşturacağız. Gerçekleştirilebilecek ve gerçekleştirilmesi elzem olan yatırımları tespit edecek ve sektörümüzün yapısal ve teknolojik dönüşümü için gerekli politika önerilerinin geliştirilmesine katkı sağlayacağız. Türk çelik sektörüne yön verecek ve gelecek nesillere örnek olacak projenin sonuçlarının sektörümüzü çok daha ileriye taşıyacağına inanıyoruz” dedi.

Türk çelik sektörünün 37,5 milyon tonluk üretimi, 16 milyon tonu aşan ithalatı ile yaklaşık 54 milyon tonluk işlem hacmine sahip olduğunu açıklayan Namık Ekinci, “İthalatımızın bu kadar yüksek olmasının iki gerekçesi var. İlki üretim yöntemlerimize bağlı maliyet farklarıdır. İkincisi ise yüksek katma değerli ürün üretimine uygun yatırımlarımızın olmamasından dolayı bu ürünleri üretemiyor olmamızdır. Sonuç olarak; Türkiye üretim süreçlerinde yapacağı iyileştirmeler ile ithal ikamesi sağlayarak ithalatını minimuma indirecek ve hatta bu ürünlerin de ihracatçısı konumuna gelerek ihracatını miktar ve değer bazında arttıracaktır. Ayrıca cari açığın düşürülmesine pozitif katkı sağlayacaktır” diye konuştu.

Projeyi yürütücüsü MATİL A.Ş. Türk Çelik Sektörü’nün ortak hizmet noktası olarak, bu ve benzeri araştırma projelerinin yanında, kurulduğu günden itibaren gerçekleştirdiği:

Akredite laboratuvar test ve analizleri,
Pilot ölçekli çelik üretim laboratuvarıyla Ar-Ge çalışmaları ve
Alanında saygın akademisyenler ile teknik ve sektörel eğitimler
ile çelik sektörünün gelişimine katkı sağlamaktadır.

İlyada İletişim/Türkiye’de Enerji

2017 yılında 610 bin kez taşındık

Elektrik perakende sektörünün lider şirketi CK Boğaziçi Elektrik’in düzenli olarak açıkladığı ‘Gayrimenkulün Enerjisi Raporu’nun 2017 sonuçları İstanbul Avrupa Yakası’ndaki yoğun hareketi gözler önüne serdi. Dünyanın mega kentleri arasında yer alan İstanbul’un Avrupa Yakası’nda 2017 yılında toplam taşınma hareketi bir önceki yıla göre yüzde 24 artarak 610 bin 180’e ulaştı. Günde ortalama 1.672 taşınma yaşanırken, her gün 462 gayrimenkul de ilk kez oturumcusu ile buluştu.

SON İKİ YILDA 1 MİLYON 102 BİN TAŞINMA

Sektörde ‘ilk ve tek’ olma özelliğini taşıyan Gayrimenkulün Enerjisi Raporu’nun 2017 sonuçlarını değerlendirmek üzere basın mensupları ile bir araya gelen CK Boğaziçi Elektrik Genel Müdürü Halit Bakal, “Türkiye’nin ve dünyanın gözbebeği İstanbul her geçen gün büyüyor, gelişiyor. İstanbul Avrupa Yakası’nda 492 bini 2016, 610 bini ise 2017 yılında olmak üzere son iki yılda 1 milyondan 102 bin taşınma hareketi gerçekleşti. Arka arkaya yükselen yeni projeler ve kentsel dönüşümün de etkisi ile her gün binlerce insan gayrimenkulünü değiştiriyor. İstanbul Avrupa Yakası’nda 4,5 milyon aboneye hizmet verdiğimiz düşünüldüğünde son iki yılda abonelerimizin dörtte birinin hareket halinde olduğu ortaya çıkıyor. Bölgede görevli tedarik şirketi olarak biz de bu harekete en hızlı bir şekilde yanıt veriyoruz. Tüm bu gelişmeler İstanbul’un her geçen gün büyüdüğünü, yenilendiğini gözler önüne seriyor” diye konuştu.

169 BİN GAYRİMENKULÜN KAPISI İLK KEZ AÇILDI

CK Boğaziçi Elektrik’in teknolojiye yaptığı yatırımlarla anlık olarak izlediği abonelerinin başvuru ve ikamet bilgileri baz alınarak hazırlanan ‘Gayrimenkulün Enerjisi Raporu’na göre 2017 yılında yaşanan toplam taşınma hareketinin 441 bin 409’u ikinci el, 168 bin 771’i ise yeni gayrimenkullerde oldu. İkinci elde günde ortalama 1.209 taşınma hareketi yaşanırken her gün 462 gayrimenkulün kapısı da ilk kez açıldı.

KENTSEL DÖNÜŞÜMLE 22,3 BİN ABONE TAHLİYE EDİLDİ

CK Boğaziçi Elektrik tarafından 2016 yılının şubat ayından itibaren tutulmaya başlanan konut yıkım istatistiklerine göre şubat-aralık ayları arasında 18 bin 585 konut yenilenmek amacıyla kentsel dönüşüm faaliyetine girerken bu rakam 2017 yılında 22 bin 367’e ulaştı. Yaklaşık 2 yıllık sürede ise toplam 40 bin 952 abone tahliye başvurusunda bulundu. 2017 yılı içinde en çok tahliye talebi 4 bin 89 ile Küçükçekmece, 2 bin 820 ile de Bahçelievler’den geldi. Kentsel dönüşüm çerçevesinde 2017 yılında tahliye edilen 22 bin 367 aboneliğin 19 bin 88’i mesken, 3 bin 250’si ticarethane, 29’u ise sanayi tesisi oldu. Bu açıdan bakıldığında 2017’de her gün, ortalama 6 daireli 9 apartmanın yıkımı gerçekleşti.

2017’DE 46 BİN YABANCI ABONE KAYIT YAPTIRDI

Türkiye’nin kültür başkenti İstanbul, 2017 yılında da yabancıların ilgisin çekmeye devam etti. 155 ülke vatandaşının elektrik aboneliğinin bulunduğu İstanbul Avrupa Yakası’nda 2017 yılında 46 bin 333 yabancı abone kayıt yatırdı. 2016 yılı toplamında bu rakam 34 bin düzeyindeydi. Son iki yılda yabancı abone sayısındaki artışın en yüksek olduğu dönem Ekim 2017 oldu. Ekimde 5 bin yeni yabancı abone kaydı yapıldı.

6 AYDA 10 BİN YENİ SİVASLI GELDİ

Gayrimenkulün Enerjisi Raporu’nda Haziran 2017 itibarıyla ilk kez verilmeye başlanan abonelerin nüfusa kayıtlı olduğu illere göre dağılım rakamlara bakıldığında 2017 sonunda Avrupa Yakası’na İstanbullulardan sonra yine en çok Sivaslılar yer aldı. Haziran 2017’de 166 bin 937 olan Sivaslı abone sayısı, 10 bin 488 kişi artarak 177 bine ulaştı. Üçüncü sıradaki Kastamonululardaki artış 7 bin 361 kişiyi buldu ve Kastamonulu abone sayısı 126 bin 966’dan 134 bin 327’ye çıktı. İkinci altı ayda Trabzon 97 bin 436 abone ile Ordu’nun önüne geçerken, Kütahya sıralamada Bilecik’in önüne geçti. Bu arada İstanbul Avrupa Yakası’nda en az abonelik 2 bin 430 ile yine Burdurlulara ait oldu.

BİLGİ GÜNCELLEME KAMPANYASI ARALIK AYINDA ABONE SAYISINI ARTIRDI

CK Boğaziçi Elektrik’in 2017’nin son aylarında başlattığı ‘bilgi güncelleme’ kampanyası ise özelikle yılın son ayında ikinci el gayrimenkullerin abonelik rakamlarda kendini gösterdi. Tüketicilere ‘usulsüz elektrik kullanmayın, aboneliği üzerinize alın’ çağrısı yapan CK Boğaziçi Elektrik’in işlemleri hızlandırmak üzere internet sayfasına eklediği ‘Tıkla Abone Ol’ kampanyası aralık ayına damgasını vurdu.

Abonelik işlemlerinin yanı sıra mevcut bilgilerin doğru olup olmadığı, eksik bilgilerin de sorgulandığı ve bilgilerin güncellendiği dönemin etkisiyle Aralık 2017’de 2016 yılının aynı dönemine göre ikinci el gayrimenkul hareketlerinde yüzde 119’luk bir artış yaşandı. Aralık 2016’da 31 bin 247 olan rakam, 2017’nin aralık ayında 68 bin 515’e ulaşırken bu artışın önemli bölümü aslında birçok tüketicinin aboneliğini üzerine almasından kaynaklandı. Bilgi güncellemeyi kapsayan rakamlar da dâhil edildiğinde ikinci elde 441 bin olan taşınma hareketi 476 bin olarak gerçekleşti. Ancak bilgi güncelleme rakamları Gayrimenkulün Enerjisi Raporu’ndaki yıllık rakamlara ve artış oranlarına yanlış bir değerlendirme oluşturmaması için yansıtılmadı.

EN HAREKETLİ İLÇE ESENYURT

İlçeler bazında bakıldığında 2017 yılında İstanbul Avrupa Yakası’nın en hareketli bölge son yıllarda özellikle yeni konutlarla taşınmada öne çıkan Esenyurt oldu. 2017 yılında bölgede 72 bin 807’si birinci el, 34 bin 404’ü ikinci el olmak üzere toplam 107 bin 211 taşınma hareketi gözlendi. Özellikle ikinci eldeki rakamlarda bilgi güncelleme kampanyasının etkisi gözlendi. En yoğun hareketin olduğu ilçeler listesinde ikinci sırada Küçükçekmece, üçüncü sırada Başakşehir yer alırken, Çatalca en az taşınmanın olduğu ilçe oldu.

MESE İletişim/Türkiye’de Enerji

Jeopolitik riskler petrol ve gaza yaradı

KPMG’nin 2018’in ilk petrol ve gaz piyasa analizinde; petrol ve gaz sektörünün 2018’de güven tazelediği belirtildi. Analizde, mevcut arz-talep dengesinin değişmesi ve geleceğe yönelik beklentiler nedeniyle petrol fiyatının 3 yılın zirvesine ulaşarak varil başına 70 doları gördüğüne dikkat çekildi. KPMG Türkiye Enerji ve Doğal Kaynaklar Sektör Lideri Ümit Bilirgen, “Petrol ve gaz piyasalarında işler yolunda; özellikle gazda Rusya ve ABD ihraç rekoru kırdı” dedi.

KPMG’nin yayımladığı petrol ve gaz analizinde üretim kısıntılarının yanı sıra artan jeopolitik risklerin piyasalarda mevcut arz talep dengesini olumlu yönde etkilediğine dikkat çekildi. KPMG Türkiye Enerji ve Doğal Kaynaklar Sektör Lideri Ümit Bilirgen, “Petrol ve gazda geleceğe yönelik beklentiler değişti. Jeopolitik riskler petrol fiyatlarına yansıdı. ABD ham petrol hedge işlemlerindeki artış, fiyatlarda düşüş yaşansa bile sektörün büyümesini destekleyecek” dedi. Bilirgen petrol piyasalarıyla ilgili şu bilgileri verdi; “OPEC ülkelerinin ve bazı OPEC dışı ülkelerin üretim kısıntısının devam etmesi ve artan jeopolitik risk algısı nedeniyle son aylarda ham petrol fiyatlarının artması sonucu, ABD’li kaya gazı üreticileri beklenen 2018 üretimlerinin önemli bir kısmını vadeli sözleşmeye çevirerek kârlarını ve hacim artışlarını istikrarlı hale getirmeye başladılar.”

Üreticilerin karı arttı

WTI ham petrolde şu anda bir miktar gerileme varsa da tüm 2018 WTI vadeli işlem sözleşmelerinin varil başına 60 doların üzerinde işlem gördüğünü aktaran Bilirgen, şöyle devam etti; “Üreticiler, mevcut üretimlerini daha birkaç ay öncesindeki fiyat aralığına göre çok daha yüksek fiyatlardan ve daha fazla kârla satabiliyorlar. Sektörde hedge işlemlerinin bu şekilde artması, fiyatlar o zamana kadar daha dengeli seviyelere ulaşsa veya talepteki büyüme yavaşlasa bile ABD üretimindeki artışı yılın ikinci yarısında destekleyecek. Bu durum, başta İran ile ilgili riskler olmak üzere şu anda fiyatları etkileyen bazı jeopolitik riskler üretim hacimlerini fiilen etkilemediği takdirde daha fazla fiyat dalgalanmasına yol açabilir.”

ABD ve Rusya gaz ihracatında rekor kırdı

Gaz piyasalarının da 2018’e moralli girdiğini belirten Bilirgen, “Gazda ABD ve Rusya ihraç rekoru kırdı. 2017 yılında Gazprom bir önceki yılın satışlarını artırarak Avrupa’ya 193,9 milyar m3 doğal gaz ihraç etti ve bir rekora imza attı. Bu durum şirketin Avrupa’ya enerji tedarikinde artan rolünü ortaya koyuyor. Ayrıca, ABD’nin LNG ihracatı da 2017 yılında rekor kırarak günlük 1,9 milyar fitküp’e (yaklaşık 54 milyon metreküp) ulaştı ve ABD’yi net doğal gaz ihracatçısı konumuna getirdi. Tüm hakim unsurlar dikkate alındığında, yenilenen talep güveni sektörün 2018 yılında yeni yatırımlara yönelmesini sağlayabilir. ABD kaya gazı üretimi gibi hızlı ve kısa döngülü arzla birlikte, piyasadaki fiyatlara etki eden riskler eskisine göre çok daha kısa bir zamanda ekstra arz hacmine dönüşebilir” dedi.

Analist tahminleri: PETROL

Birimler USD/bbl cinsindendir 2017 2018 2019 2020
Min. 51,5 53,0 55,0 58,0
Ortalama 53,5 57,5 59,2 63,3
Medyan 53,5 56,0 59,8 63,3
Maks. 54,6 65,0 65,0 70,0
Birimler USD/bbl cinsindendir 2017 2018 2019 2020
Kasım Ortalaması 53,0 56,1 58,4 62,4
Aralık Ortalaması 53,5 57,5 59,2 63,3
Kasım Medyanı 53,1 55,2 58,9 63,3
Aralık Medyanı 53,5 56,0 59,8 63,3

Analist tahminleri: DOĞAL GAZ

Birimler USD/MMbtu cinsindendir 2017 2018 2019 2020
Min. 2,9 2,7 2,9 2,9
Ortalama 3,0 3,0 3,1 3,2
Medyan 3,0 3,0 3,1 3,1
Maks. 3,1 3,3 3,3 3,5
Birimler USD/MMbtu cinsindendir 2017 2018 2019 2020
Kasım Ortalaması 3,0 3,1 3,2 3,2
Aralık Ortalaması 3,0 3,0 3,1 3,2
Kasım Medyanı 3,0 3,0 3,2 3,2
Aralık Medyanı 3,0 3,0 3,1 3,1

Not: Brent & Henry Hub kuruluşundan alınan yukarıdaki tahminler/analist tahminleri, üçüncü taraf kaynaklara ve bilgilere dayanmaktadır. Bunlar KPMG’nin kendi görüşlerini yansıtmamaktadır.

 

MPR İletişim Danışmanlığı/Türkiye’de Enerji

Az enerji kullanımına yönelik çözümleriyle tanınan mimar, Ian Ritchie geliyor

Dünyanın öncü cam endüstrisi konferansı Glass Performance Days (GPD), bölgesel etkinlikler ayağını, 7 – 10 Mart 2018 tarihlerinde 4. kez İstanbul’da düzenlemeye hazırlanıyor. Mimarinin sosyal değerleri desteklemesi gerektiğini düşünen dünyaca ünlü İngiliz mimar Ian Ritchie, 8 Mart Perşembe günü GPD etkinliği kapsamında, Avrasya Pencere, Cam ve Kapı Fuarı’nda mimarlarla ve Cam Endüstrisi ile bir araya gelmeye hazırlanıyor.

Dünyanın öncü cam endüstrisi konferansı Glass Performance Days (GPD), bölgesel etkinlikler ayağını, 7 – 10 Mart, 2018 tarihlerinde 4. kez İstanbul’da düzenliyor. Etkinliğin bu yılki konuklarından biri de mimaride daha az enerji kullanımına yönelik çözümleriyle tanınan mimar Ian Ritchie. GPD’nin ve Reed Tüyap’ın davetlisi olarak Avrasya Pencere, Cam ve Kapı Fuarı’na katılacak olan Ritchie,sürdürülebilir mimarinin günümüz ve geleceğin mimarlık dünyası için nasıl fayda sağlayacağını da mimar ve fuar katılımcılarıyla paylaşacak. Mimarinin, sosyal değerleri desteklemesi gerektiğini düşünen İngiliz mimar Ian Ritchie, az enerji kullanımına yönelik yenilikçi düşünceyi savunuyor. Avrasya Pencere, Cam ve Kapı Fuarı ile birlikte gerçekleşecek GPD programı, camın tasarımı, kullanımı ve işlenmesindeki yeniliklere özel bir vurgu yapacak.

Dünyadaki en son teknolojik gelişmeler burada…

REED TÜYAP tarafından bu yıl 7-10 Mart 2018 tarihleri arasında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde eş zamanlı gerçekleştirilecek fuar, son teknoloji kullanılarak geliştirilen inovasyon harikası ürünlerin ve enerji verimliliği çözümlerinin yer alacağı global bir buluşma noktası olarak göze çarpıyor. Sektör profesyonellerin ajandasında ilk sırada yer alan fuar, dünyanın farklı noktalarından İstanbul’a gelecek olan alım heyetleri ve Avrasya Bölgesi başta olmak üzere dünyanın dört bir yanından gelen 65 binin üzerinde sektör profesyonelini aynı çatı altında buluşturmayı hedefliyor. Her yıl düzenlenen birbirinden spesifik programlarla da gündem yönetimini üstlenen Avrasya Pencere, Cam ve Kapı 2017, üç yıldır ev sahipliği yaptığı GPD İstanbul Konferansını bu yıl fuar alanı içerisinde 4 gün süreyle, start up sunumları ve fuar katılımcılarının inovatif çözümlerinin sektörle paylaşılacağı daha kapsamlı bir konseptte sektör profesyonelleri ile buluşturuyor.

Glass Performance Days Hakkında: GPD ilk kez 1992 yılında düzenlendi. O günden günümüze 3.200’ün üzerinde sunum Finlandiya’daki 16 konferans ve farklı bölgesel buluşmalarda paylaşıldı. 1.180 konuşmacı ve 14.600’ün üzerinde cam endüstrisi profesyoneli bu etkinliklere katılım gösterdi. 10.000 sayfadan fazla teknik bilgi yayınlandı. GPD Faaliyet Elektronik Kitabı konferansların tüm dokümantasyonu ile birlikte yayınlandı ve aşağıdaki link üzerinden erişime açık..

brandworks/Türkiye’de Enerji

Petkim’in 8’inci okulu İzmir Bayraklı’da inşa edilecek

Ekonomi ve istihdama olan desteğini kurumsal sosyal sorumluluk anlayışı kapsamında eğitime de taşıyan Petkim, sekizinci okul için harekete geçti. Bugüne kadar İzmir ve Kocaeli’de toplam yedi okul yaptıran SOCAR Türkiye’nin iştiraki Petkim, İzmir Bayraklı’da 32 derslikli bir okul için protokol imzaladı. Petkim Genel Müdürü Anar Mammadov, “Türk sanayisi ve ekonomisine sağladığımız yüksek katma değeri artırırken, kurumsal sosyal sorumluluk alanında da değer yaratmaya devam ediyoruz” dedi.

SOCAR Türkiye’nin iştiraki ve Ege Bölgesi’nin en büyük ihracatçısı olan Türkiye’nin ilk ve tek entegre petrokimya şirketi Petkim, ekonomi ve istihdama olan desteğini kurumsal sosyal sorumluluk anlayışı kapsamında eğitime de taşıyor. Bugüne kadar İzmir ve Kocaeli’de toplam yedi okul yaptırarak Milli Eğitim Bakanlığı’na armağan eden Petkim, sekizinci okulun yapımı için protokol imzaladı.

İzmir’in Bayraklı ilçesinde inşa edilmesi planlanan 32 derslikli yeni okul için İzmir Valiliği’nde imza töreni düzenlendi. Protokol, İzmir Valisi Erol Ayyıldız, İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Yahşi ve Petkim Genel Müdürü Anar Mammadov tarafından imzalandı.

İmza töreninde konuşan Petkim Genel Müdürü Anar Mammadov, eğitime büyük önem verdiklerini belirterek çocukları, eğitim görecekleri çağdaş bir yapıya kavuşturmanın Petkim için bir gelenek haline geldiğini ve bundan büyük bir gurur duyduklarını belirtti. Anar Mammadov şöyle devam etti: “Türk sanayisi ve ekonomisine sağladığımız yüksek katma değeri artırırken kurumsal sosyal sorumluluk alanında da üretim tesisimizin bulunduğu İzmir ve bölge halkı için değer yaratmaya devam ediyoruz. Kurumsal vatandaş olarak paydaşlarımıza karşı olan sorumluluklarımızın bilinciyle, kentimizin ve ülkemizin geleceği için son derece değerli olan eğitim yatırımlarımızı, sürdürülebilir bir vizyonla yerine getiriyoruz. Eğitime yapılan tüm yatırımların, yarınları kuracak olan nesillerle, kalkınma ve toplumsal refaha yapıldığına inanıyoruz.”

Lobby/Türkiye’de Enerji

Nükleer Santraller Zirvesi Başlıyor

Nükleer sanayi dünyada kurulması planlanan 100’den fazla yeni reaktörle hızla büyümeye devam ediyor. Türk firmalarını da önemli fırsatlar bekleyen nükleer sanayiyi masaya yatırmak üzere 5. Uluslararası Nükleer Santraller Zirvesi ve Fuarı, 6-7 Mart 2018’de İstanbul’da düzenlenecek. Türkiye, Ortadoğu ve Afrika’nın en kapsamlı nükleer etkinliği olan Zirve, nükleer sanayinin en önemli oyuncularından oluşan yaklaşık bin temsilciyi ağırlayacak

Uluslararası Nükleer Santraller Zirvesi ve Fuarı, 6-7 Mart 2018 tarihlerinde beşinci kez kapılarını İstanbul’da açıyor. Zirveye reaktör işleten ve santral inşaatı yapan uluslararası firmalarla Türkiye, Ortadoğu ve Afrika’daki nükleer projelerinin bir parçası olmak isteyen kuruluşlar katılacak. Bu yıl Zirve’nin ilgi çeken başlıklarından biri de güncel nükleer araştırmalar ve nükleer teknolojinin geleceği olacak.

Nükleer sanayi son 3 yılda rekor kırdı

V. Uluslararası Nükleer Santraller Zirvesi ve Nükleer Mühendisler Derneği Başkanı Dr. Erol Çubukçu, Uluslararası Nükleer Santraller Zirvesi ve Fuarı’nda hem reaktör işleten hem de bir santral inşaatında olması gereken pompadan vanaya, kablodan boruya tüm alt sektörlerin temsilcilerinin yer alacağını vurguladı. Zirve gündeminde popüler ve güncel konuların yanı sıra, durdurulan nükleer inşaatlarında yaşanan sorunların da masaya yatırılacağını ifade eden Dr. Çubukçu, böylelikle nükleer sektöründe tartışılmayan bir başlık bırakmak istemediklerini açıkladı.

Nükleer sanayinin alt sektörleriyle birlikte tüm dünyada büyüdüğünü belirten Erol Çubukçu, tüm dünyadaki aktif reaktör sayısının 448’e ulaştığına dikkat çekti. ABD’nin sahip olduğu 99 reaktörle nükleer sanayi alanında liderliği elinde tuttuğun söyleyen Erol Çubukçu, Fransa’da 58, Çin’de 38 ve Rusya’da da 35 nükleer reaktörün aktif olduğunu ifade etti. Japonların 2011’deki kazadan sonra reaktörlerini yeniden çalıştırmak için faaliyetlerini sürdürdüklerini aktaran Çubukçu, 2015 yılında 10 ve 2016 yılında yine 10 ünitenin daha devreye alındığına dikkat çekerek bunun 1990’lardan bu yana bir rekor olduğunu belirtti. Aynı yıllarda toplam 11 reaktör ünitesinin ömrünü tamamladığı için tamamen kapatıldığını bildiren Çubukçu, nükleer projelerin sayısındaki artışın yanı sıra, Almanya ve Japonya’da nükleer santrallerin gelecekleri ile ilgili yürütülen çalışmaların da yakından takip edilmesi gerektiğini paylaştı.

Pullman İstanbul Convention Center’da gerçekleşecek 5. Uluslararası Nükleer Santraller Zirvesi hakkında detaylı bilgi almak için www.nuclearpowerplantssummit.com internet adresi ziyaret edilebilir.

INPPS/Türkiye’de Enerji

Zorlu Enerji Doğu’nun ilk ve tek kalibrasyon merkezini kurdu

Zorlu Enerji’nin Gaziantep’te kurduğu Zorlu O&M Kalibrasyon Merkezi faaliyete başladı.

Zorlu Enerji’nin kurduğu “Zorlu O&M Kalibrasyon Merkezi”, G2,5’dan G6‘ya kadar olan diyaframlı Doğalgaz Sayaçlarının Kalibrasyon işlemlerine başladı. Kalibrasyon Merkezi; sektör tecrübesi, en yeni teknolojiler ve alanında uzman kadro ile güvenilir, kaliteli, yenilikçi, sistem ve çözümleriyle müşterilerine hizmet verecek.

Toplam 1.200 metrekare açık alan üzerinde, 600 metrekarelik bir kapalı alanda inşa edilen Zorlu O&M Kalibrasyon Merkezi, yılda 100.000 adet sayaca hizmet verebilecek bir kapasiteye sahip. Ayrıca alan içerisinde sayaçların test işlemleri öncesinde güneş ışınlarına veya diğer iklim koşullarına maruz kalmaması için 30.000 sayaç kapasiteli kapalı bir depo alanı da bulunuyor.

Doğu’nun ilk ve tek kalibrasyon merkezini Gaziantep’ te kurduklarını ifade eden Zorlu O&M Genel Müdür Yardımcısı Ömer Harun Örge, doğal gaz hizmet sektöründe kalite ve sürekliliğinin sağlanabilmesi için kalibrasyonun büyük bir önem arz ettiğini söyledi. Örge, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ülkemizde; çevreci, ekonomik ve güvenilir bir yakıt olan doğal gazın ve faturalandırılmasına araç olarak kullanılan sayaçlarının kullanımı her geçen daha da artıyor. Bu yüzden doğal gaz sayaçlarının ölçüm doğruluğunu sağlayan kalibrasyon merkezlerine ciddi bir ihtiyaç var. Bizim kurduğumuz Zorlu O&M Kalibrasyon Merkezi bağımsız ve tarafsız bir laboratuvar olarak, titizlikle yaptığı kalibrasyon testleri ile tüketicilerin bu konudaki ihtiyaçlarını tam ve güvenli olarak karşılamaktadır.”

Zorlu O&M Kalibrasyon Merkezi, doğal gaz dağıtım şirketleri ve diğer müşterilerin yanı sıra kalibrasyonu yapılan doğal gaz sayaç kullanıcılarının geribildirimleri de göz önünde bulundurularak tasarlandı. İş süreçlerine uygun bir şekilde konveyörlü endüstriyel yıkama ve diyafram alıştırma üniteleri, test işlemleri sonrasında ise profesyonel sayaç boyama ünite ve ekip-ekipmanları ile sayaçların boyama sonrası olası toz, vb. ortamlardan etkilenmemesi adına, tesis içerisinde kurutma ünitesine kadar, her önemli ayrıntı düşünüldü. Kalibrasyon Merkezi ayrıca TSE tarafından TS EN ISO/IEC 17025 Standardının ”Deney Kalibrasyon Laboratuvarının Yeterliliği için Genel Şartlar” standardında belirtilen gereksinimleri de yerine getiriyor.

Medyaevi/Türkiye’de Enerji

Maden ihracatı ocak ayında yüzde 19.36 artarak 391,5 milyon dolar oldu

Maden sektöründeki ihracat artışını değerlendiren İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Aydın Dinçer “2018 hedefimiz 6 milyar dolar. Madenleri işletmek icin gerekli izinlerin alınma süreçlerini hızlandırabilirsek ekonomimizin ana damarlarından biri olan sektörümüz, daha da gelişerek cari açığa pozitif katkısını artırarak sürdürecektir” dedi.

2018 yılının ilk ayında maden ihracatı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 19,36 artarak,391,5 milyon dolar (391.531.952 dolar) olarak gerçekleşti. Ocak ayında doğaltaşta değerde yüzde 17,38 miktar bazında ise yüzde 24,79 artış kaydedildi. Diğer madencilik ürünlerinde ise artış oranı değerde yüzde 20,63 olarak gerçekleşti.

Ocak ayı ihracatında pek çok yeni ülke pazarı yer alırken, geçen sene düşük miktarlardaihracat gerçekleşen,Burkina Faso, Cibuti, Moldavya, Somali, Kırgızistan, Kongo, Tacikistan, Dominik Cumhuriyeti, Mozambik, Gine, Honduras, Hong Kong, Arjantin, Lübnan, Ukrayna, Slovenya, Zambiya, Peru, Macaristan, Bahreyn, Yeniz Zelanda, İrlanda, Karadağ,Maldiv Adaları, Özbekistan, Angola, Malta, Sudan, Bosna-Hersek ve Afganistan’a olan ihracatta çok yüksek oranlarda artış gerçekleşti.

2017’nin ocak ayında maden ihracı olmayanSvaziland, Grenada, Senegal, Benin,Bolivya, Trinidad ve Tobago, Filipinler, StKitts ve Nevis, Uganda, Kamerun, Aruba, Dominika, Togo, Trakya Serbest Bölgesi, Papua Yeni Gine, Ruanda, Gambiya veGuyana’yabu yılın aynı döneminde ihracat gerçekleşti.

En çok maden ihracatı yapılan ilk 20 ülke içinde yer alan Hollanda, Almanya,İspanya, Avusturya, Hindistan ve Suudi Arabistan’la ihracatta geçen yılın aynı dönemine göre düşme yaşanırken, Belçika, Avustralya, Güney Kore Cumhuriyeti, Kanada, İsveç, İngiltere’ye maden ihracatı arttı.Ayrıca, Portekiz, Singapur, Nijerya ve Meksika,Ocak ayında Türkiye’nin pazar payının çok ciddi olarak artırdığı ülkeler arasında yer aldı.

Doğaltaş ihracatı ise ocakta yüzde 17.38 artışla 150.996.958 dolar olarak gerçekleşti. En yüksek doğaltaş ihracatının ihracatın gerçekleştiği ilk 10 Pazarise Çin, ABD, Hindistan, İsrail, Suudi Arabistan, Irak, Fransa, Ürdün ve Suriye oldu.

Hedef ülkeler

İstanbul Maden İhracatçıları Başkanı Aydın Dinçer, yeni Pazarlar konusunda çalıştıklarını aktardı. Ocak ayı rakamlarının da yeni pazarlarda gelişme olduğunu ortaya koyduğunu ifade eden Dinçer İMİB’te hem yeni pazarlar oluşturmak hem de pazar payını artırmak üzere üyelere pazarların durumuna ilişkin detaylı bir bilgi gönderdiklerini belirtti. Çalışma sonucunda dünyada işlenmiş mermer ve traverten ithalatı yapan, ancak Türkiye’nin yüksek oranlarda ihracat yapamadığı ve/veya rakiplerimiz olan İtalya, İspanya ve Çin’den daha az ihracat yaptığı, dünya ithalatından yüksek oranda pay alan ülkeler hedef olarak belirlendi. Bu çalışma sonucunda hedef olarak belirlenen ilk 10 ülke Hindistan, Güney Kore Cumhuriyeti, Kanada, Katar, Meksika, Lübnan, Hong Kong, Rusya, Singapur ve Malezya oldu.

2018 yılı çok önemli

Yıla iyi bir başlangıç yaptıklarını belirten ve 2017 yılında maden ve doğal taş ihracatının yüzde 24 artışla 4.69 milyar dolar olduğunu ve bu büyüme oranıyla 2023 hedeflerine hızla yaklaştıklarını hatırlatan Dinçer, “Maden ihracatı için 15 milyar dolar olarak hedeflenen 2023 yılı hedeflerine ulaşabilmek için bu büyüme oranlarını korumalıyız. 2018 yılı hedefimiz 6 milyar dolar. Madenleri işletmek icin gerekli izinlerin alınmasüreçlerini hızlandırabilirsek ekonomimizin ana damarlarından biri olan sektörümüz daha da gelişerek cari açığa pozitif katkısını artırarak sürdürecektir” dedi.

Maden sektörünün, Türkiye ekonomisine katkısının diğer sektörlere hammadde sağladığı için çok daha büyük boyutlu olduğunun altını çizen Dinçer, “Sektörümüz ithal malzeme kullanılmadan yerli kaynakların kullanılmasıyla ve ekonomiye 40 milyar dolara yakın katkı sağlamasıyla ekonomi için vazgeçilmez bir değerdedir. Büyüme oranlarını koruyabilmemiz için maden izinlerinin hızlanmasını bekliyoruz” diye konuştu.

Pozitif ayrımcılık istiyoruz

2018 yılında maden ve doğal taş sektörünün yüzde 20 büyümeyle 6 milyar dolarlık ihracat hedeflediğini ifade eden Dinçer şöyle devam etti:

“Biz madenlerde üretimi artırmak zorundayız. Üretim artışı, ihracatı olumlu yönde etkileyecek ve aynı zamanda Türkiye’de kullanılan bu hammaddelerin ithalatının da önüne geçilmiş olacak. Dolayısıyla cari açığa da olumlu katkıda bulunarak iki katı değer sağlamış olacağız. Biz tüm bu nedenlerle özellikle işletme izinlerinin hızlandırılması konusunda madenlere yönelik bir pozitif ayrımcılığa ihtiyaç duyuyoruz.”

Maden sektörünün tüm diğer sektörlere hammadde üretmesi dolayısıyla 40 milyar dolara yakın bir değer oluşumuna katkıda bulunduğunu belirten Dinçer “Maden sektörü seramikten çimentoya, inşaat demirinden ilaca kadar pek çok mamule hammadde sağlıyor. Maden bakımından zengin olduğumuz halde bakır ve kömür ithal etmek zorunda kalabiliyoruz. Biz madenlerde üretimi artırmak zorundayız. Üretim artışı, ihracatı olumlu yönde etkileyecek ve aynı zamanda Türkiye’de kullanılan bu hammaddelerin ithalatının da önüne geçilmiş olacak. Dolayısıyla cari açığa da olumlu katkıda bulunarak iki katı değer sağlamış olacağız. Biz tüm bu nedenlerle özellikle işletme izinlerinin hızlandırılması konusunda madenlere yönelik bir pozitif ayrımcılığa ihtiyaç duyuyoruz” dedi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Nükleer Santrallerde Risk Yönetimi İçin Tahribatsız Muayene Şart

Uzmanlar, güvenliğin ve riskin en üst düzeyde yönetilmesi gereken nükleer santral projelerinde kaynak teknolojisi ve tahribatsız muayene uygulamalarının hem inşaat hem de işletme sürecinde son derece kritik olduğuna dikkat çekti

Kaynak teknolojisi ve tahribatsız muayene uygulamalarının nükleer santrallerdeki kritik önemi, 6-7 Mart 2018’de düzenlenecek 5. Uluslarararası Nükleer Santraller Zirvesi ve Fuarı’nda tartışılacak. Nükleer santral projelerinin yaklaşık 500 bin farklı parçadan oluştuğunu söyleyen ODTÜ Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Kaynak Teknolojisi ve Tahribatsız Muayene Merkezi Müdürü Prof. Dr. C. Hakan Gür, kaynaklı birleştirme işlemlerinin uluslararası standartlara uygun olarak yapılmamasının çok ciddi sorunlar doğurabileceğini vurguladı.

Nükleer enerji santrallerinin inşaası, işletilmesi, bakımı ve onarımı sırasında kaynak teknolojisinin ve tahribatsız muayenenin en önemli unsurlar arasında olduğunu belirten Prof. Dr. Gür, üst düzeyde riskler nedeniyle bu uygulamaların standardlarla belirlenen çok sıkı düzenlemelere tabi olduğunu ifade etti.

Tahribatsız muayene yöntemleri erken uyarı sistemi olarak kullanılabilir

Prof. Dr. Gür, nükleer enerji santrallerinin kritik parçalarının hem imalat sırasında hem de kullanım sırasında hasar görmeden, güvenli ve eksiksiz bir şekilde incelenmesi için tahribatsız muayene yöntemlerine ihtiyaç duyulduğunu bildirdi. Gür: “Tahribatsız muayene yöntemleri, tıp uygulamaları ile benzerlik göstermektedir. Ultrason veya röntgen gibi görüntüleme yöntemleriyle insan vücudundaki sorunların teşhis edilmesine benzer şekilde imalat sırasında ürünlerde ve konstrüksiyonlarda oluşan gözle görülemeyen hatalar endüstriyel tahribatsız muayene teknikleri ile tespit edilmektedir” diye konuştu.

Tahribatsız muayene sayesinde mevcut ekipmanın hasar durumunu değerlendirmenin, hasar mekanizmalarını izlemenin ve kalan ömrünü tayin edebilmenin mümkün olduğunu açıklayan Prof. Dr. Gür, tahribatsız muayene yöntemlerinin nükleer santrallerde erken uyarı sistemi olarak kullanılabileceğini ve böylece muhtemel risklerin en aza indirilebileceğini belirtti.

Nükleer Santraller Zirvesi’nde tartışılacak

Prof.Dr. Gür, 5. Uluslarararası Nükleer Santraller Zirvesi ve Fuarı’nda “Nükleer Güç Santrallerindeki Ekipman Üretimi ve Boru Hatları için Nitelik, Uygunluk Değerlendirmesi ve Entegrasyon Yönetimi” konulu panelde bu konunun, Rusya’dan da gelecek yabancı uzmanlar ile ayrıntılı olarak ele alınacağını söyledi.

Pullman İstanbul Convention Center’da 6-7 Mart 2018’de gerçekleşecek 5. Uluslararası Nükleer Santraller Zirvesi ve Fuarı hakkında detaylı bilgi almak için www.nuclearpowerplantssummit.com internet adresi ziyaret edilebilir.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Çimento sektörü yüzde 13,80 zamda anlaştı

Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası (ÇEİS) ile muhatap işçi sendikası Türkiye Çimse-İş Sendikası arasında 2018 ve 2019 yıllarında geçerli olacak yeni dönem grup toplu iş sözleşmesi imzalandı. Sendikalar, 32 kuruluşa bağlı 63 tesiste çalışan 7 binin üzerinde işçi adına yüzde 13,80 oranında zam için el sıkıştı.

Türk çimento sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin yüzde 98’inin üye olduğu Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası (ÇEİS) ile Türkiye Çimse-İş Sendikası arasında imzalanan yeni dönem toplu iş sözleşmesiyle, işçi ücretlerine ilk yıl yüzde 13,80, ikinci yıl TÜFE oranında zam yapılmasında anlaşmaya varıldı. Sosyal yardım paketi kapsamında ise ilk yıl yüzde 19 artışla aylık 350 TL, ikinci yıl yüzde 14 artışla aylık 400 TL sosyal yardım ödenmesinde anlaşıldı.

Çalışma barışının korunmasını amaçlayan sektör, toplu iş sözleşmesini iki aydan kısa sürede imzaladı

Çimento sektörünün uzun yıllardır greve gitmeyerek, çalışma barışının korunması ve sosyal diyaloğun geliştirilmesi noktasında tüm sektörlere örnek teşkil ettiğini vurgulayan ÇEİS Yönetim Kurulu Başkanı Tufan Ünal, iki aydan kısa süren toplu iş sözleşmesi süreciyle ilgili olarak şöyle konuştu:

“2018 ve 2019 yıllarında geçerli olacak grup toplu iş sözleşmesi sürecini, karşılıklı uzlaşma temelinde yürüterek, oldukça kısa bir sürede tamamladık. 11 Aralık 2017’de başlayan müzakerelerimiz, toplamda dört görüşmenin ardından, 31 Ocak 2018’de sonlandı. Böylelikle, üye fabrikalarımızı kapsayan yeni dönem grup toplu iş sözleşmesini, yasal süre içinde anlaşma sağlayarak imzalamış olduk. Çalışma barışını güçlendirerek masa başında anlaşmaya varan Türk çimento sektörü olarak, yıllardır sürdürdüğümüz uzlaşmacı geleneğimizin devam etmesini temenni ediyorum.”

Faselis/Türkiye’de Enerji

“İhracatta rekorlar yılına çift haneli artışla başladık”

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre Ocak ayında ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 16,3 artarak 12 milyar 198 milyon dolara yükseldi. Böylece 2018 Ocak ayı, ihracat tarihindeki en iyi 3. Ocak ayı oldu. TİM Başkanı Büyükekşi, “12 aylık ihracatımız 158 milyar doları aştı. 1-2 ay içerisinde 160 milyar dolar barajını da aşacağız, yıl sonunda 170 milyar doların üzerine çıkacağız” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanlığı himayesinde ‘İhracat Bilgi Platformu’ adında bir sistem geliştirdiklerini kaydeden Büyükekşi, “Tek bir tıkla, ürünlerimizi hangi ülkelere hangi koşullarda ihraç edebileceğimizi göreceğiz. Hangi ülkelerin hangi ürünlerde ithalat potansiyeli var, hangi pazarlar bizim için daha uygun, pazardaki firmalara nasıl ulaşabilirim, gümrük vergileri ve lojistik maliyetleri nelerdir, hükümetimiz bu konuda nasıl destekler veriyor gibi birçok soruya yanıt veren bir sistem” dedi.

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, Afrin’deki operasyonun başarı ile sürdüğünü ifade ederek, “Kahraman ordumuzun ihtiyaç duyduğu dövizi ülkemize kazandırmak, biz ihracatçıların boynunun borcu. Zeytin Dalı operasyonuna verebileceğimiz en iyi destek, ihracatta yeni rekorlar. İhracatçılarımızın ülkemize kazandıracağı fazladan her 1 dolar, terörizme karşı verilen mücadelede adeta bir kurşun kadar etkili olacaktır” diye konuştu.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Ocak ayında ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 16,3 artarak 12 milyar 198 milyon dolar olarak gerçekleşti. Böylece 2018 Ocak ayı, ihracat tarihindeki en yüksek 3. Ocak ayı oldu. Son 12 aylık ihracat da yüzde 10,1 artarak 158 milyar 4 milyon dolara ulaşırken, miktar bazında ihracat ise Ocak’ta yüzde 9,8 yükselişle 9,7 milyon tona çıktı.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, Ocak ayı ihracat rakamlarını 1 Şubat’ta düzenlenen toplantıda açıkladı. Toyota’nın Sakarya Fabrikası’nda gerçekleştirilen toplantıya, Sakarya Valisi İrfan Balkanlıoğlu, Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mahmut Kösemusul, Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Sabuncu, TİM Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Burhanoğlu ve Toyota Genel Müdürü Hiroshi Kato da katıldı. Toplantıda konuşan TİM Başkanı Büyükekşi, “12 aylık ihracatımız 158 milyar doları aştı. 1-2 ay içerisinde 160 milyar dolar barajını da aşacağız, yıl sonunda 170 milyar doların üzerine çıkacağız” dedi.

Parite ihracatı pozitif etkiledi
Büyükekşi, “Böylelikle 2018 Ocak ayı, ihracat tarihimizdeki en iyi 3. Ocak ayı oldu. Söz verdiğimiz gibi İhracatta Rekorlar Yılına çift haneli artışla başladık. Son 12 aylık ihracatımız da bir önceki yıla göre yüzde 10,1 artarak 158 milyar dolar olarak gerçekleşti” şeklinde konuştu.
Parite değişimlerinin ihracata etkisini değerlendiren Büyükekşi, “Ocak ayında parite etkisi pozitif yönlü olarak 842 milyon dolar oldu. Bunda özellikle Euro Dolar paritesinin geçen seneye göre daha yüksek olması etkili. Yıl genelinde paritenin 1,20 seviyelerinde olmasını bekliyoruz” dedi.

Otomotiv sektörü yine zirvede
Sektörel bazda Ocak ayında en fazla ihracatı, 2,27 milyar dolarla otomotiv gerçekleştirdi. Bu sektörün ihracatı ocak ayında bir önceki yıla göre yüzde 10,8 arttı Otomotivi 1,43 milyar dolarla Hazırgiyim ve Konfeksiyon, ve 1,35 milyar dolarla Kimyevi Maddeler sektörleri takip etti. Ocak ayında en fazla ihracat artışı yaşayan sektörler ise yüzde 153 artış ile Zeytin ve Zeytinyağı, yüzde 42,3 artışla ile Deri ve Deri Mamulleri, yüzde 32 artışla ile Makine ve Aksamları oldu. Bu dönemde genele baktığımızda ise tarım ihracatı yüzde 14,9, sanayi ürünleri ihracatı yüzde 16,5 ve madencilik ürünleri ihracatı da yüze 19,4 arttı.

Almanya’ya ihracat yüzde 18,3 arttı
İhracat pazarlarına bakıldığında Ocak ayında 161 ülke ve bölgeye ihracat yükseldi. En fazla ihracat yapılan ilk 5 ülkeden; Almanya’ya ihracat yüzde 18,3; İngiltere’ye yüzde 11,4; İtalya’ya yüzde 17; ABD’ye yüzde 20,4; İspanya’ya yüzde 30,9 arttı. En fazla ihracat yapılan 20 ülke arasında ise en yüksek artış ise 79,9 ile Yunanistan’da yakalandık. Ülke grubu bazında ihracat ise Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre; AB’ye ihracat yüzde 22,6 artış gösterdi. Böylelikle, Ocak ayında AB’nin ihracattaki payı 52,6 olarak gerçekleşti. Bunun yanında, Ocak ayında, Afrika’ya ihracatımız yüzde 8, Bağımsız Devletler Topluluğu’na yüzde 23,8, Kuzey Amerika’ya ise yüzde 26,5 arttı. İllerin ihracat performansına bakıldığında ise Ocak ayında 60 ilin ihracatı artarken, 20 ilin ihracatı geriledi. En fazla ihracat yapan ilk 5 ilin ihracatı şu şekilde oldu: İstanbul 5,1 milyar dolar, Bursa 1,1 milyar dolar, Kocaeli 981 milyon dolar, İzmir 794 milyon dolar ve Ankara 525 milyon dolar. İlk 10’da en yüksek ihracat artışını ise yüzde 53,2 ile Manisa gerçekleştirdi.

Kazanılan 1 dolar ihracat, 1 kurşun kadar etkili
TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, Afrin’de terörü bertaraf edip barışa yol açmak için başlayan “Zeytin Dalı” operasyonunun başarı ile sürdüğünü söyledi. Büyükekşi, “Biliyoruz ki bu mücadelede sürdürülebilir başarı, ardındaki güçlü ekonomi ile mümkün. TİM olarak, 70 bin ihracatçımızla, ekonomiye güç katıyor, Hazinemize döviz kazandırıyoruz. Kahraman ordumuzun ihtiyaç duyduğu dövizi ülkemize kazandırmak, biz ihracatçıların boynunun borcu. Zeytin Dalı operasyonuna verebileceğimiz en iyi destek, ihracatta yeni rekorlar. İhracatçılarımızın ülkemize kazandıracağı fazladan her 1 dolar, terörizme karşı verilen mücadelede adeta bir kurşun kadar etkili olacaktır” diye konuştu.

İhracat Bilgi Platformu kuruluyor
3,1 milyon kişiye istihdam sağlayan 70 bin ihracatçının temsilcisi TİM olarak, ihracatı ivmeli bir performansla artırma gayreti içerisinde olduklarını aktaran TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, ülkenin ticaret elçileri olarak, Türkiye için üretmeye, alın teri dökmeye devam ettiklerini kaydetti. Büyükekşi, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu amaçla, TİM olarak, Cumhurbaşkanlığımız himayelerinde ‘İhracat Bilgi Platformu’ adında bir sistem geliştiriyoruz. Bu, Türkiye’nin dış ticaretine ilişkin tüm veri ve bilgilerin yer aldığı bir sistem. Tek bir tıkla, ürünlerimizi hangi ülkelere hangi koşullarda ihraç edebileceğimizi göreceğiz. Hangi ülkelerin hangi ürünlerde ithalat potansiyeli var, hangi pazarlar bizim için daha uygun, pazardaki firmalara nasıl ulaşabilirim, gümrük vergileri ve lojistik maliyetleri nelerdir, hükümetimiz bu konuda nasıl destekler veriyor gibi birçok soruya yanıt veren bir sistem. Hem; halihazırda ihracat yapan firmaların ihracatını geliştirecek, ihracata başlamak isteyen firmalarımız hedef pazarlara yöneltecek, hem de ihracatla uğraşmak isteyen girişimcilerimize ürün ve pazar önerileri getirecek.”

İhracat daha üst seviyeye taşınacak
Dış ticaret için mihenk taşı niteliğinde olan bir platformdan söz ettiklerini vurgulayan Büyükekşi, yakın zamanda bu platformun lansmanını gerçekleştireceklerini dile getirdi. TİM Başkanı Büyükekşi, “Böylelikle, ihracatımızı daha üst seviyelere taşıyacağız. Bizler hiçbir zaman, Ar-Ge, inovasyon, tasarım, marka ve girişimciliği gündemimizden eksik etmeyeceğiz. Başarının bu 5 parametrede gizli olduğunu çok iyi biliyoruz. İhracat Bilgi Platformumuz, bu alanlarda bizlere destek olacak” diye konuştu.

Melek ve girişim sermayelerinde birinci lige çıktık
Son verilere göre 2017 yılında 162 girişimin melek ve girişim sermayelerinden 103 milyon dolar yatırım aldığına dikkat çeken Büyükekşi, “100 milyonun üstü birinci lig oluyor. Biz de ilk defa bu lige çıktık. Bunun yanında, özel sermaye yatırımlarıyla beraber girişimcilerimize yapılan toplam yatırımlar 177 milyon doları geçti. Böylece 2017 yılı bu anlamda tüm zamanların en çok yatırım yapılan dönemi oldu” değerlendirmesi yaptı.

2018’de atılımı, rekorla taçlandıracağız
Dünya Ticaret Örgütü’nün geçtiğimiz günlerde 11 aylık verileri açıkladığını hatırlatan Büyükekşi, buna göre küresel ticaretin yüzde 10 artışla 16,2 trilyon dolara çıktığını bildirdi. Çin’in ihracatını yüzde 6,4, Almanya’nın yüzde 7,5, ABD’nin yüzde 6,4 oranında artırdığını vurgulayan Büyükekşi, “Biz de Türkiye olarak, ‘Atılım Yılı’ ilan ettiğimiz 2017’de yüzde 10,2 artışla küresel rakamların üstünde performans sergiledik. İnşallah 2018’de bu atılımı, rekorla taçlandıracağız. Destekleriyle her zaman yanımızda olan hükümetimiz ve güçlü Türkiye markamızla bunu başaracağımıza eminiz” dedi.

Sakarya’nın ivmesine Toyota’nın katkısı büyük
Marmara bölgesinin önemli illerinin başında gelen Sakarya’nın son derece stratejik bir konumda olduğunu da dile getiren Büyükekşi, şehrin adeta, kavşak noktada yer aldığını belirtti. Sakarya’nın endüstriyel altyapısı oldukça kuvvetli olduğuna ve ihracat rekortmeni şirketlere ev sahipliği yaptığına işaret eden Büyükekşi, ‘2016 Yılı İlk 1000 İhracatçı Firma Araştırması’nda 7 Sakarya firmasının bulunduğunu aktardı. Büyükekşi, “2017 yılında ilimiz, ihracatını 2 kattan fazla artırdı. Yaptığı 5,2 milyar dolar ihracat ile en fazla ihracat yapan 7. ilimiz oldu. İlimizin ihracatının yüzde 93’ü otomotiv sektörü tarafından yapılıyor. Biliyoruz ki Sakarya’nın diğer sektörlerde de yüksek potansiyeli var” dedi.

Sakarya’nın güçlü Türkiye davasında 2023’ün öncü şehirleri arasında yerini alacağına dikkat çeken Büyükekşi, şehrin ivmeli ihracat performansında Toyota’nın büyük paya sahip olduğunu dile getirdi. Toyota’nın 5 binden fazla personeliyle 100’e yakın ülkeye otomotiv ihracatı gerçekleştirildiğini kaydeden Büyükekşi, “Bugün burada, kendimizi bir ihracat kalesinde gibi hissediyoruz. Toyota 2016’da en çok ihracat yapan firmalar listesinde 7. sırada bulunuyor. 2017’de ulaştığı 4,4 milyar dolar ihracat ile 2016 yılındaki ihracatını tam 2,5 katına çıkardı. Mayıs ayında açıklayacağımız ‘2017 İlk 1000 İhracatçı’ araştırmasında Toyota’yı çok daha üst sıralarda göreceğiz. Hatta araştırma sonuçları açıklandığında, ihracatını en çok artıran firma olma şansı son derece yüksek” şeklinde konuştu.

6.5 milyar dolarlık ticaret fazlası veriyoruz

OİB Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Sabuncu ise sektörün 2017 yılını yüzde 20 artışla 28.5 milyar dolar ihracatla kapattığını söyledi. 2008 yılındaki 24.7 milyar dolarlık ihracatın ancak 2017 yılında geçilebildiğini hatırlatan Sabuncu, “Otomotiv sektörü 12 yıldır ihracat şampiyonu. Geçen yıl 28.5 milyar dolarlık ihracatla en yüksek rakama ulaştık. Bu yılki hedefimiz 29 milyar dolar” dedi

Geçen yıl üretilen araçların yüzde 77’sinin AB’ye ihraç edildiğini. ürün bazında en fazla ihracatın ise yüzde 41.5 ile otomobilin olduğunu vurgulayan Sabuncu, “İthal edilen araç ve yedek parçalar dahil edildiğinde otomotiv sektörü 6.5 milyar dolarlık ticaret fazlası veriyor” şeklinde konuştu.

Totoya Genel Müdürü Hiroshi Kato da bugüne kadar Sakarya’ya 1.8 milyar Euro yatırım yaptıklarını ve 5 binden fazla kişiye istihdam sağladıklarını ifade etti. Kato, “280 bin adet kapasite ile Sakarya tesisimiz Avrupa’nın en yüksek kapasitesine sahip Toyota fabrikası. Ürettiğimiz araçlar 100’den fazla ülkeye gidiyor” dedi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Blok ihracattan vazgeçme lüksümüz yok

İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Aydın Dinçer, sektörün üretim artışı yapabilmesi için işletme izinlerinin hız kazanması gerektiğini kaydetti. 2023’te 15 milyar dolarlık maden ihracatı rakamına ulaşmak için 2018’in kritik bir yıl olduğuna değinen Dinçer “Biz madenlerde üretimi artırmak zorundayız. Üretim artışı, ihracatı olumlu yönde etkileyecek ve aynı zamanda Türkiye’de kullanılan bu hammaddelerin ithalatının da önüne geçilmiş olacak. Dolayısıyla cari açığa da olumlu katkıda bulunarak iki katı değer sağlamış olacağız. Biz tüm bu nedenlerle özellikle işletme izinlerinin hızlandırılması konusunda madenlere yönelik bir pozitif ayrımcılığa ihtiyaç duyuyoruz” dedi

4.7 milyar dolar ihracat yaptık

2017 yılının maden ve doğal taş sektörü açısından başarılı bir yıl olduğuna değinen Aydın Dinçer, bu yılı yüzde 23.79 artış sağlayarak 4.7 milyar dolar ihracatla kapattıklarını söyledi. Doğal taş ihracatının ise, toplam maden ihracatının yarısını (2,04 milyar dolar) oluşturduğunu belirten Dinçer, bir önceki yıla göre doğal taş ihracat artışının yüzde 13.43 oranında kaldığını ifade etti.

Üretimi artırmak zorundayız

Maden sektörünün, tüm diğer sektörlere hammadde üretmesi dolayısıyla 40 milyar dolara yakın bir değer oluşumuna katkıda bulunduğunu belirten Dinçer “Maden sektörü seramikten çimentoya, inşaat demirinden ilaca kadar pek çok mamule hammadde sağlıyor. Maden bakımından zengin olduğumuz halde bakır ve kömür ithal etmek zorunda kalabiliyoruz. Biz madenlerde üretimi artırmak zorundayız. Üretim artışı, ihracatı olumlu yönde etkileyecek ve aynı zamanda Türkiye’de kullanılan bu hammaddelerin ithalatının da önüne geçilmiş olacak. Dolayısıyla cari açığa da olumlu katkıda bulunarak iki katı değer sağlamış olacağız. Biz tüm bu nedenlerle özellikle işletme izinlerinin hızlandırılması konusunda madenlere yönelik bir pozitif ayrımcılığa ihtiyaç duyuyoruz” dedi.

Dinçer, “Hükümetin Milli Enerji Milli Maden politikası çerçevesinde madenler stratejik öneme sahiptir, bu madenleri yeryüzüne çıkarmak zorundayız. Bu önşart ve kabulle; mümkün olduğu kadar çevreci, mümkün olduğu kadar iş güvenliğine uyumlu vaziyette bu işlemleri yapmak zorundayız” diye konuştu.

2018 bizim için kritik

Maden ve doğaltaş sektörünün yakaladığı ihracat artışı ivmesini korumasının 2023 hedefleri açısından stratejik bir değeri olduğuna dikkat çeken Dinçer şu bilgileri verdi:

“Türkiye’nin 500 milyar dolar ihracat hedefi koyduğu 2023 yılında maden sektörü için belirlenen 15 milyar dolarlık rakama ulaşabilmemiz için 2018 yılını kritik bir yıl olarak görüyoruz. Eğer biz 2018 yılında bu sene yakaladığımız yüzde 23.79’luk artış gibi, her yıl için yüzde 20 ile 25 arasında bir artış sağlayabilirsek o zaman biz 2023 hedeflerimize ulaşabiliriz. Çünkü her yıl yüzde 20-25 arası bir artış sağlanabilir, bu makul bir rakamdır.Ancak, biz 2018 yılını kaçırırsak 2019-2020 yıllarında yüzde 40-45 oranında artış sağlamak zorunda kalırız ki 2023’te 15 milyar doları yakalayabilelim. Bu da mümkün olmaz. Dolayısıyla maden sektöründe işletme izinlerinin artık daha fazla gecikmeye mahal vermeden sağlanıyor olması lazım ki üretimi artırmamız ve ona bağlı olarak ihracatı artırmamız mümkün olabilsin.”

Konuyla ilgi olarak kamu nezdinde pek çok girişimde bulunduklarını ve görüşmelere devam ettiklerini belirten Dinçer şöyle devam etti: “Orman Bakanlığı, Maden İşleri Genel Müdürlüğü gibi izin aldığımız kurumlarla görüştüğümüzde dosyaların kendilerindeki süreçlerinin tamamlandığını belirtiyorlar. Maden izinlerindeki gecikme Başbakanlık Genelgesi dolayısıyla orman, hazine arazisi vb. tüm arazilerin kullanımına ilişkin son onayın Başbakanlık tarafından veriliyor olmasından kaynaklanıyor. Başbakanlık’ta maden işletme izinlerinin yanı sıraon binlerce dosya yer alıyor. Fakat madenlerin ekonomiye verdiği destek, ihracata katkısı ve hammadde ithalatını azaltan özel bir sektör olarak pozitif ayrımcılığa ihtiyaç duyduğunu düşünüyoruz. Enerji Bakanlığı müsteşarımızla, bakanımızın stratejik iletişim danışmanıylada görüştük ve izinler konusunda nasıl bir yol izlememiz gerektiğini sorduk. Şimdi bu konu gündemde ve belki madencilikle ilgili ekspres bir uygulama yapılabilir. Hatta yeni bir Koordinasyon Kurulu kuruldu. Bu kurulda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yer alıyor. Bizim önerimiz Başbakanlık temsilcisinin de bu kurulda yer alması oldu. Umuyoruz ki önerimiz karşılık bulur.”

Kalkınma Bakanlığı tarafından hazırlanan 11. Kalkınma Planı için süren çalışmalara da Madencilik Komisyonu aracılığıyla katıldığını dile getiren Dinçer, maden işletme izinlerinin tek merkezden verilmesi önerisinde bulunduğunu söyledi. Aydın Dinçer,önerisinin detaylarını şöyle açıkladı: “Madenler stratejik ürünlerdir; yerini değiştiremezsiniz, kaydıramazsınız, yatırımı başka yere yapamazsınız. Madenin olduğu yerde bizim izinlerimizi tek noktadan alalım önerisinde bulundum. 8-10 kuruluştan izinler almak zorundayız ve büyük ihalelerle alınmış ruhsatlara rağmen işletip işletemeyeceğiniz meçhul kalıyor. Yaptığınız yatırıma rağmen Orman ve Su İşleri Bakanlığı’ndan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan ve başka pek çok kuruluştan pek çok izin almak için uzun süreler beklemek durumunda kalıyoruz. Kalkınma Planında bu önerimizin yer almasını umut ediyoruz.”

Turkish Stones

İMİB Başkanı Dinçer, doğaltaş özelinde ise gündemlerindeki en önemli konunun Turkish Stones markasını dünyada tanıtmak olduğunu kaydetti. Dünyada son kullanıcınınTurkish Stones’u tanımasının sektörü düşük fiyat sıkıntısından da kurtaracağına inandığını belirten Dinçer, yüksek nitelikli, çok beğenilen taşlaraözeltanıtımlar yapılabileceğini de sözlerine ekledi.

Blok mermer ihracatında Çin’in yüzde 54, Hindistan’ın yüzde 29’luk ithalatının Türkiye’den karşıladığını belirten Aydın Dinçer “İtalya, Hindistan’ın blok mermer ihracatının yüzde 49’unu karşılıyor. Biz hem yeni pazarlar oluşturmak, hem bulunduğumuz pazarlarda payımızı artırmak istiyoruz. Üyelerimize pazarların durumuna ilişkin detaylı bir bilgi göndererek, hangi pazarlara yoğunlaşabilecekleri konusunda yol gösterici oluyoruz. Göreve gelir gelmez Maden şubemizi bu konuda harekete geçirdik ve ülke pazarlarını çalışmaya başladık. 2016 verilerine göre pazarların incelenmesi tamamlandı. Bunu tüm üyelerimize gönderdik. 2017’nin çalışmasını da başlattık, onu da hızlıca tamamlayıp paylaşacağız” dedi.

Sürmekte olan URGE projelerine de değinen Aydın Dinçer, sürmekte olan altı URGE projesi olduğunu söyledi. URGE projelerinin artık sadece milli katılımlı fuarlarda stant açmakla sınırlı olarak ele alınmadığını belirten Dinçer, yönetim kurulundan bağımsız olarak URGE ekiplerinin, iki kere üst üste toplantıya gelmeyen firmaları eleyerek verimli ve sonuç odaklı bir çalışma izlemeye karar verdiğini ifade etti.

Blok ihracattan vazgeçme lüksümüz yok

Blok ve işlenmiş ürün ihracatı olarak ikiye ayrılan doğal taş pazarında her iki kategorinin de vazgeçilmez olduğunun altını çizen Dinçer “Doğal taşın 2 milyar dolarlık ihracatının yarısı blok mermer ihracatıdır. Sadece işlenmiş ürün ihracatı yapalım bakış açısı ilk etapta doğru gibi gözükebilir ancak, detaylı incelediğimizde biz bu pazarlara blok ürün satmazsak İtalya, İran, Pakistan, Hindistan gibi rakip ülkelerimiz Çin’e blok satış yapmaya başlayacak ve Çinli müteahhitler aracılığıyla dünya çapında aldıkları projelerde bizim rakiplerimiz olan ülkelerin doğal taşlarını kullanacaklardır. Sadece işlenmiş ürün satalım diyebilecek bir lüksümüz yok. Ama işlenmiş ürünün de önünü açmak için yeni tasarımlar inovasyonlar gerçekleştirmek için çaba sarf etmek zorundayız” diye konuştu.

Bilim Kurulu kuruyoruz

Aydın Dinçer’in verdiği bilgilere göre; Türkiye’de ilk defa İMİB tarafından bir ihracatçı birliğinde Bilim Kurulu oluşturuluyor. Özellikle çevreci madencilik için bilimsel rapor hazırlamak üzere farklı disiplinler ve farklı disiplinlerden uzmanların yer alacağı Bilim Kurulu, kamu ve kamuoyuna madenciliğin, çevreci madencilik olarak da yapılabileceğini, iş güvenliğine hassasiyet göstermenin mümkün olduğunu bilimsel olarak anlatacak. Öte yandan maden hukukunun önde gelen uzmanlarından Prof. Dr. Mustafa Topaloğlu’na hukuk danışmanlığı için teklif götüren İMİB, olumlu yanıt aldı. Prof. Dr. Mustafa Topaloğlu’nun danışmanlığı ile İMİB, tüm madenci örgütlerinin istek ve önerilerini, hukuk ve mevzuatı daha iyi bilerek ve ayrı ayrı değil uzmanlık içeren ortak bir görüş halinde kamu ile paylaşmayı amaçlıyor.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Avrupa’nın Üçüncü Büyük Üreticisiyiz

Türkiye’nin önde gelen sanayi gruplarından Kibar Holding bünyesinde faaliyet gösteren yassı alüminyum sektörünün lider kuruluşu Assan Alüminyum, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Chicago şehrinde gerçekleşen dünyanın en önemli ısıtma, soğutma ve havalandırma organizasyonlarından biri olan AHR Expo 2018’de yerini aldı. Şirketin Kuzey Amerika’daki gelişim stratejisi kapsamında önemli adımlar atıldı.

Isıtma, soğutma ve havalandırma sektörünün 86 yıldır buluşma noktası olan AHR Expo bu yıl 22-24 Ocak tarihleri arasında Chicago’daki McMormick Palace’da gerçekleşti. AHR Expo 2018 bu yıl 2 binden fazla katılımcıya ev sahipliği yaptı. Fuarı ABD’nin tüm eyaletlerinden 165 ülkeden 65 binin üzerinde sektör katılımcısı ziyaret etti

Amerika Ofisi Kuruluyor

AHR Expo 2018 Fuarı’nın Assan Alüminyum’un global hedeflerindeki önemine vurgu yapan Assan Alüminyum Genel Müdürü Göksal Güngör, sektördeki önemli oyuncuların katıldığı fuarla ilgili düşüncelerini şu sözlerle ifade etti: “Amerika ofisimizin kurulmasıyla beraber AHR Expo Fuarı’na katılımımızın, Kuzey Amerika faaliyetlerimizin gelişimi için önemli bir adım olacağı kanaatindeyim. Global kültüre sahip bir şirket olma vizyonumuzun yansıması olarak; Kuzey Amerika pazarına hizmet verecek Chicago ofisimizin varlığı ile önemli gelişmeler sağlamayı hedefliyoruz. Bugün Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda gibi Avrupa Birliği (AB) ülkeleri başta olmak üzere dört kıtada 70’ten fazla ülkeye ihracatımız var. Hizmet verdiğimiz ambalaj, dayanıklı tüketim, otomotiv, inşaat, gibi sektörlerin hepsinin farklı alanlarına yönelik önemli pazar paylarına sahip olduğumuz ürünlerimiz bulunuyor. Özellikle finstok uygulamalarına yönelik alüminyum folyo ürünlerinde Avrupa’nın önde gelen üreticileri arasında yer alıyoruz. Ayrıca çeşitli ülkelerdeki lojistik tesislerimiz ile de müşterilerimize özel tedarik zinciri çözümleri sunuyoruz. Satışlarının yaklaşık yüzde 75’ini ihraç eden firmamız, her yıl birçok müşterisi tarafından yılın tedarikçisi unvanına layık görülüyor. Bizi bu noktaya taşıyan esnek ve müşteri odaklı çalışma anlayışımızdır. Güvenilirlik, esneklik ve yenilikçilik Assan Alüminyum’un temel değerleridir. Daha kaliteli ve daha verimli çıktılar elde etmek amacıyla sürekli iyileştirme çalışmalarını sürdürüyoruz.”

Avrupa’nın Üçüncü Büyük Üreticisiyiz

Şirketin geçen yılki performansı hakkında da bilgiler veren Göksal Güngör sözlerini şöyle devam ettirdi: “İstanbul Tuzla ve Kocaeli Dilovası tesislerimizdeki yıllık 300 bin tona ulaşan kurulu kapasitemizle, Türkiye’nin yassı alüminyum sektörünün lider kuruluşuyuz. Ayrıca 100 bin tona ulaşacak olan mevcut alüminyum folyo üretim kapasitemizle de Avrupa’nın üçüncü büyük üreticisi konumunda olacağız. Her geçen yıl verimliliğimizi ve kapasite kullanımımızı artırıyoruz. 2017 senesi içinde döküm ve folyo üretim kapasitelerimizi artırmaya yönelik önemli yatırımlara imza attık. Yatırımların ilk aşaması kapsamında Dilovası’nda iki yeni döküm hattımızı ve folyo haddemizi devreye aldık. 2017 yılını Assan Alüminyum olarak yurt içinde yüzde 8 büyüme ve 265.500 tonluk sevkiyat rakamıyla hedeflerimize uygun olarak başarılı bir şekilde kapattık. Bu sene ise hedefimizi yine önemli bir artışla 281.000 ton olarak belirledik” dedi.

Faselis/Türkiye’de Enerji

MESS’in teklifiyle uzlaşma sağlandı

Türkiye ekonomisinin yaklaşık üçte birini temsil eden metal sektöründe dört ayı aşkın süredir devam eden toplu iş sözleşmesi görüşmeleri 24 saat içinde uzlaşıyla sonuçlandı. Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası’nın (MESS) yeni teklifi üzerine üç işçi sendikasıyla da imzalar atıldı. Çalışma barışı korunarak sürecin uzlaşmayla tamamlanmasıyla kazanan Türkiye oldu. 130 bin çalışanı kapsayan sözleşme, çalışan refahını artıracak önemli düzenlemeler içeriyor. Sosyal yardımlara yüzde 23 artış getirildi. Çalışanlara tamamlayıcı sağlık sigortası yapılması konusunda da anlaşıldı. İki yıl yürürlükte olacak sözleşmede kıdeme dayalı ücret zammı da uygulandı.

Türkiye ekonomisinin can damarı olan metal sektöründeki toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde, Türk Metal, Birleşik Metal-İş ve Çelik-İş sendikalarıyla bir gün içinde peşi sıra yapılan müzakerelerle uzlaşmaya varıldı. Ekim ayından bu yana devam eden görüşmelerde işverenleri temsil eden Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası’nın (MESS) metal sanayii ücret yapısında köklü iyileştirme getiren teklifi sonrasında sözleşmeler imzalandı. Grup Toplu İş Sözleşmesi, yaklaşık 130 bin çalışanı, aileleriyle birlikte hesaplandığında 600 bine yakın kişiyi ilgilendiriyor. MESS’in uzlaşma getiren teklifiyle çalışanların gelir düzeyinde piyasadaki diğer ücret zamlarına kıyasla daha yüksek oranda artış sağlandı. Konuyla ilgili bir açıklama yapan MESS Yönetim Kurulu Başkanı Kudret Önen, “Çalışma barışının korunması, üretimde sürekliliğin sağlanması ve çalışanların refahında yüksek oranda artış elde edilmesi için gereken adımları attık. Metal sanayiinde ücret düzenini yeniden tanımlayan teklifimiz, görüşmelerin uzlaşmayla sonuçlanmasını sağladı” diye konuştu.

Yeni sözleşmenin bileşenleri

MESS ile üç işçi sendikası arasında imzalanan sözleşme, iki yıl boyunca geçerli olacak. Çalışanların ücreti üç temel bileşene göre değiştiriliyor. Ücret zammı kıdeme göre düzenlenirken kıdemin dışında bütün çalışanların saat ücretine 1,60 lira seyyanen zam yapıldı. Ücretlere sözleşme süresince her 6 aylık dönemde TÜFE oranında zam yapılacak.

Sosyal yardımlar yüzde 23 arttı

MESS üyesi işyerlerinde çalışanlar yılda dört maaş ikramiye alıyor. İkramiye dışında bayram, yakacak, yıllık izin yardımları veriliyor ve eğitim, evlilik, yemek, ulaşım gibi sosyal yardımlar kalemi altında çalışanlar destekleniyor. İmzalanan sözleşmeyle; sosyal yardımlara birinci yıl için yüzde 23 oranında artış getirildi.

Ayrıca yeni dönem toplu iş sözleşmesine göre çalışanlara tamamlayıcı sağlık sigortası yapılacak.

Önen: İş barışını sürekli kılalım

İşçi sendikalarıyla grup toplu iş sözleşmesinin imzalanmasını değerlendiren MESS Yönetim Kurulu Başkanı Kudret Önen, “Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan metal sektöründe toplu iş sözleşmesinin çalışma barışı korunarak imzalanması, ülkemize ve işimize bağlılığımızın göstergesidir. Hem ülkemizin içinden geçtiği zorlu süreç hem de küresel rekabet koşulları nedeniyle iş barışının sürekli kılınmasına, birlik ve beraberlik içinde hareket edilmesine, her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Bu nedenle “İşte Barış, Dünyayla Yarış” sözünü hep aklımızda tutmalıyız” dedi. MESS’in teklifiyle metal sanayiinde ücret düzeni yeniden tanımlanırken işletmelerde üretimin devamlılığının sağlandığını vurgulayan Önen, “Böylelikle geleceğe yönelik sürdürülebilir gelir artışının kapısı açıldı. Kazanan Türkiye oldu. Yeni dönem sözleşmemiz tüm metal sanayiine hayırlı olsun” diye konuştu.

Faselis/Türkiye’de Enerji

Enerji kaynaklarının öneminin farkındayız

Mektebim’in bu yıl dördüncüsünü düzenlediği Alternatif Enerji Kaynakları Forumu, 9 Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Sarı ve Yrd. Doç Dr. Petek Sındırgı’nın katılımıyla İzmir Çiğli kampüsünde gerçekleşti.

Türkiye’nin ve dünyanın en temel sorunlarından biri olan enerji konusunda ihtiyaçların nasıl giderileceği? Alternatif enerji kaynaklarının neler olduğu? Temasıyla düzenlenen Alternatif Enerji Kaynakları Forumuna öğrencilerin ilgisi büyüktü. Enerji konusunda dışa bağlılığının azalması, çevreye ve doğal kaynaklara zarar vermeden sürdürülebilirliğinin artırılması için yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelimin konuşulduğu Forumumda, alternatif enerji kaynaklarının ne olduğu? Bu kaynakların nasıl oluştuğu? Ve doğaya katkıları hakkında bilgiler verildi. Ayrıca, enerji üretimi ve kullanımının iklim üzerine etkisi konusunda da değinen konuşmacılar, gelecekte bizleri nelerin beklediği konusunda görüşlerini aktardılar.

Enerjinin yaşamımızda çok önemli bir yeri olduğunu vurgulayan ve alternatif enerji kaynakları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Coşkun Sarı,  “Enerji türleri yenilenebilir ve yenilenemez enerji kaynakları olarak ikiye ayrılıyor. Doğal kaynakların tükenmemesi, enerjinin sürdürülebilir olması için yenilenebilir enerji kaynakları çok önemli. Yenilenebilir enerji kaynakları doğadaki karbon salınımını azaltarak iklimlerin ve doğanın zarara uğramamasını sağlıyor. Doğal kaynakların tükenmemesi, doğal dengenin bozulmaması enerjinin sürdürülebilir olmasıyla birebir bağlantılı ve bu konuda ülkeler dışa bağımlı olmamak için de alternatif enerji kaynaklarına yöneliyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının dünyada giderek yaygınlaşmasının en temel sebeplerinden biri de gelişen teknolojiyle birlikte maliyetinin giderek azalmasıdır. Alternatif enerji kaynaklarında en çok kullanan güneş enerjisidir. Güneş enerjisi kullanımı giderek yaygınlaşan bir enerji türüdür. Güneş panelleri sayesinde birçok kuruluş elektrik elde etmektedir. Bir diğer kaynak olan rüzgâr enerjisi de giderek yaygınlaşan enerji türlerinden biridir. Gelişen teknolojiyle birlikte türbin yapımlarının maliyeti de düştüğünden,  Türkiye’de de kullanılmaktadır. Jeotermal enerji dünyada M.Ö. 1500 yıllarından beri kullanılmaktadır. Isıtma, soğutma, elektrik üretimi, mineral üretimi gibi amaçları vardır. Hidroelektrik enerji, suyun akış gücü kullanılarak oluşturduğu için dünyaya herhangi bir zararı yoktur. Dünyada en çok kullanılan yenilenebilir enerji kaynağıdır. Bunun yanı sıra yatırım maliyetinin yüksek olması, kurulum sürelerinin uzun olması ve sel tehlikesi oluşturması gibi dezavantajları da bulunmaktadır. Dalga/gelgit enerjisi en az kullanılan yenilenebilir enerji kaynağıdır. Golf Streon ve Labrador akıntıları da bu konuda kullanılmaktadır. Tükenmeyen bir enerji kaynağı olmasının yanı sıra her dalga boyu için ayrı sistem gerektiğinden kullanımı çok yaygın değildir. Biyokütle enerjisi, her türlü organik atık, yosun, bitki ve alglerden elde edilir.  Her yerde kullanılması ve depolanabilir olmasının yanı sıra verimi düşük bir enerji türüdür. Ayrıca zararlı genler açığa çıkarması en önemli dezavantajlarından biridir. Hidrojen enerjisi de uzak mesafelere taşınabilmesinin yanında fosilden daha az verimli bir enerji türüdür. Çevreye de herhangi bir zararı yoktur” dedi.

Jeotermal enerjinin öneminden bahseden Yrd. Doç. Dr. Petek Sındırgı, “Jeotermal sistemlerini oluşturan parametreler, ısı kaynağı, ısıyı taşıyan akışkan, rezervuar zan ve örtü kayadır.  Jeotermal enerji, ısıtma ve soğutma, kurutma, mineralli su, kültür balıkçılığı alanlarında kullanılmaktadır. Sıcaklığa bağlı olarak kullanım alanları değişen Jeotermal enerjide jeotermal sahaları, Kütahya, Balıkesir, Manisa Kula, İzmir, Afyon, Ankara ve Diyarbakır gibi 225 noktada bulunmaktadır” dedi.