37.3 C
İstanbul
Çarşamba, Temmuz 23, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 119

TANAP, boru hattı güzergahındaki 10 ile 13 adet ambulans hibe ediyor

0

Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (TANAP) ile Sağlık Bakanlığı arasında imzalanan Protokol kapsamında Bakanlık tarafından yürütülen çalışmalara katkıda bulunmak amacıyla Boru Hattı güzergahındaki 10 ilde sağlık hizmeti veren İl Sağlık Müdürlüklerine tam donanımlı 13 adet acil yardım ambulansı hibe edilecek

Azerbaycan’daki Şah Deniz-2 Sahası’ndan çıkarılan doğal gazı, Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (TANAP), geçtiği güzergah boyunca ekonomik ve sosyal kalkınma ile doğal kaynakların korunmasına katkıda bulunmayı amaçlayan Sosyal ve Çevresel Yatırım Programları (SEIP) kapsamındaki projelerine bir yenisini ekledi.

TANAP Sosyal ve Çevresel Yatırım Programları’nın öncelik alanları arasında bulunan Boru Hattı güzergahındaki kırsal bölgelerde sağlık hizmetlerinin kalitesinin ve etkisinin artırılmasının desteklenmesi amacıyla 11 Nisan 2018 tarihinde T.C. Sağlık Bakanlığı ile protokol imzalandı.

İmzalanan Protokol kapsamında TANAP, T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen çalışmalara katkıda bulunmak amacıyla TANAP Doğal Gaz Boru Hattı güzergahında bulunan 10 ilde, sağlık hizmeti veren İl Sağlık Müdürlüklerine tam donanımlı 13 adet acil yardım ambulansı hibe edecek.

TANAP tarafından hibe edilecek ambulanslar Ardahan, Kars, Erzurum, Erzincan, Sivas, Bayburt, Gümüşhane, Kırıkkale, Kırşehir, Yozgat illerine dağıtılacak.

Projeye ilişkin konuşan TANAP Genel Müdürü Saltuk Düzyol, “TANAP olarak, insan sağlığını koruyacak, iyileştirecek, yaşam kalitesini artıracak ve ülkemiz için katkı sağlayacak bir başka projede daha yer almaktan gurur duyuyoruz” dedi.

Limak Enerji’den Engelsiz Müzik Korosu

Limak Enerji Halk Müziği Korosu, engelli vatandaşlara destek olmak amacıyla “Notalar Engel Tanımaz”konseri düzenledi. Konserin gelirlerinin Engelliler Federasyonuna bağışlanacağı açıklandı.

Limak Enerji Halk Müziği Korosu, “Notalar Engel Tanımaz” isimli ikinci konserini dinleyicilerle buluşturdu. Bursa Merinos Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleşen konserde Limak Enerji çalışanları ve engelliler, dinleyicilere müzik ziyafeti sundu.

Limak Enerji çalışanlarından ve engelli vatandaşlardan oluşan 20 kişilik koro üyeleri şef Ümit Akkuş eşliğinde konsere hazırlandı. Yaklaşık 3 ay süren prova aşamasında, farklı yörelere ait Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği eserlerine çalışan koro, engelli vatandaşlara destek olmak amacıyla en sevilen türküleri yorumladı.Koronun konuk sanatçısı, Türk Halk Müziği’nin güçlü sesi Gülay oldu. Gülay, “Sen gelmez oldun”, “Sarı Gelin”, “Ahirim” sensin gibi sevilen ezgilerini engellilere armağan etti. Vatandaşların ücretsiz katılım sağladığı konserden elde edilen sponsorluk gelirlerinin, Engelliler Federasyonuna bağışlanacağı açıklandı.

İLK KONSERİN GELİRİ TÜRK KIZILAYI’NA BAĞIŞLANDI

Limak Enerji Halk Müziği Korosu, Kızılay’a destek olmak amacıyla geçtiğimiz yıl düzenlenen konserde binlerce Bursalıyı en güzel türkülerle buluşturdu. Konsere konuk sanatçı olarak, “Ben yoruldum hayat” şarkısını seslendiren sanatçı Mümin Sarıkaya katıldı. Konserden elde edilen gelirler Türk Kızılayı’na bağışlandı.

İnovatif Enerji Startup’larına PowerUp! Yarışması’ndan Son Çağrı!

Türkiye ve 23 Avrupa ülkesindeki startup’lara yönelik, enerji ve temiz teknoloji konulu PowerUp! yarışmasına başvurular 19 Nisan’a kadar devam ediyor. Yarışmaya olan yoğun ilgi ve talep nedeniyle PowerUp!’ın organizatörü EIT InnoEnergy, birincilik ödülünü 20 bin Euro’dan 30 bin Euro’ya yükseltti. Yarışma ile ilgili detaylı bilgi www.powerup.innoenergy.com adresinde katılımcıları bekliyor.

Enerji alanındaki inovasyonları destekleyerek yatırım yapan EIT InnoEnergy, startup’lara yönelik enerji ve temiz teknoloji konulu PowerUp! yarışmasını düzenliyor. Türkiye ve 23 Avrupa ülkesinden startup’lara açık olan PowerUp!’a başvurular, yoğun ilgi ve talep nedeniyle 19 Nisan tarihine kadar uzatıldı. Yarışmanın organizatörü EIT InnoEnergy, birincilik ödülünü de 20 bin Euro’dan 30 bin Euro’ya yükseltti.

Yarışmanın başlıca alanını enerji ve temiz teknoloji sektörü oluşturuyor ancak mobilite, siber güvenlik ve akıllı şehirler de kapsam dahilinde bulunuyor. Birincilik ödülü 30 bin Euro’ya yükseltilen yarışmanın ikincilik ödülü 10 bin Euro, üçüncülük ödülü ise 5 bin Euro. En başarılı projelerin yaratıcıları ise 150 bin Euro’ya varan bir finansman sunan prestijli EIT InnoEnergy Highway® Hızlandırıcı Programı’na davet edilecekler. Yarışmanın Türkiye ayağının sorumlusu ise EIT InnoEnergy’nin Türkiye’deki tek partneri olan Sabancı Üniversitesi.

Yarışmaya başvuran projeler arasında en iyilerin kendilerinin know-how’undan faydalanma imkanına sahip olacağını söyleyen EIT InnoEnergy Orta Avrupa CEO’su Jakub Miler;

“Biz, startup’lara yatırım yapan diğer şirketlerden farklıyız. Ticari hale gelene kadar projeleri sadece finanse etmekle kalmıyor, aynı zamanda destekliyoruz. Örneğin, takım oluşturma, eğitim, koçluk, mentorluk ile ilgili hizmetler sunuyoruz. Buna ek olarak, dış finansman kurumlarına erişimi kolaylaştırıyoruz, risk sermayesi ağlarıyla işbirliğine yardımcı oluyoruz ve ürünün kendisini de geliştiriyoruz. Bunun için araştırma kurumları ve üniversitelerle işbirliği yapıyor, çeşitli alanlardan mühendisleri davet ederek işbirliği ortamı yaratıyoruz.”

EIT InnoEnergy’nin İş Oluşturma Yöneticisi Michał Kraszewski ise PowerUp!’ın aynı zamanda çevre korumanın iyileştirilmesine katkıda bulunmak için de bir fırsat olduğunu vurguluyor:

“Bunun bir örneği de Polonya ekibi tarafından geliştirilen Bin-e. Bu, kentsel atıkları kendi kendine tanıyan ve ayırt edebilen akıllı bir çöp sepeti. Bu girişim, şu ana kadar 100 cihaz sattı ve yakınlarda yaklaşık 500 bin Euro tutarında bir destek aldı!”

EIT InnoEnergy Türkiye Direktörü Başar Kaya Türkiye’deki enerji startup’larının önemine değindi:

“Türkiye’de oldukça yeni ancak hızla gelişen bir girişimcilik ekosistemi var ve hem bölgesel öncelikler hem de global gelişmeler itibariyle ekosistemin en dikkat çeken girişimlerin başında ise enerji startup’ları geliyor. Enerji piyasalarının regülasyonlara tabi süreçleri ve çoğunlukla büyük oyuncuların kontrolündeki pazar dinamikleri, startup’ların pazara girişini engelleyebiliyor. Bu bağlamda InnoEnergy gibi global enerji pazarlarına hakim ve önemli iş ortaklarına sahip bir kurumun desteği, herhangi bir startup’ı bulunduğu yerel pazarlardan global pazarlara çok kolay bir şekilde taşıyabilir. Bu bakımdan PowerUp yarışması, ülkemizdeki enerji girişimcilerinin EIT InnoEnergy ile ilk teması sağlamaları ve global iş ağının bir parçası haline gelebilmek adına çok önemli.”

PowerUp! başvurusunu tamamlayan ve ön değerlendirmede yeterli bulunan startup’lar, 5-6 Mayıs’ta gerçekleşecek Bootcamp’e davet edilecek ve 10 Mayıs’taki ülke finalinde yer alabilecekler. Türkiye’deki finalde kazananlar, 19 Haziran’da gerçekleşecek Büyük Final için Prag’a davet edilecekler. Yarışmanın Türkiye organizasyonunu ise EIT InnoEnergy’nin Türkiye partneri olan Sabancı Üniversitesi yürütüyor.

Ortadoğu’daki petrol ve gaz endüstrisi, siber saldırıların hedefinde

0

Global antivirüs yazılım kuruluşu ESET, Siemens ve Ponemon Enstitüsü tarafından yapılan yeni bir araştırmaya dikkat çekiyor. Buna göre, Orta Doğu ülkelerinde meydana gelen tüm siber saldırıların yarısından fazlasının hedefinde petrol ve gaz endüstrisi var.

“Ortadoğu Petrol ve Gaz Sektörünün Siber Hazırlığını Değerlendirme” başlıklı çalışma, bölgenin petrol ve gaz şirketlerinin güvenlik duruşunu gözler önüne seriyor. Veriler, her bir kuruluşta siber riskin güvence altına alınmasından veya denetlenmesinden sorumlu olan 176 yöneticiyle yapılan ankete dayanıyor.

Çalışmanın sağladığı bilgilere göre, Orta Doğu ülkelerinde yer alan petrol ve doğal gaz endüstrisinin önde gelen dört kuruluşundan üçü, geçtiğimiz 12 ay içinde gizli veri veya operasyonel teknoloji (OT) kesintisi kaybına yol açan bir güvenlik saldırısı yaşadı. Siemens ve Ponemon Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen araştırmanın en göze çarpan bulgularından biri bu yönde.

IT, operasyonel teknoloji ile buluşuyor

Araştırma, fiziksel aygıtları ve endüstriyel süreçleri izleyen ve kontrol eden, IT ağları ve bu IT ağları sayesinde artan şekilde birbirine bağlanan sistemleri kapsayan operasyonel teknolojilere de (OT) dikkat çekiyor. Bu, IT – OT yakınlaşmasının tüm faydalarının yanında saldırılar için yeni yollar açtığı da belirtiliyor. Araştırmaya göre, bölgedeki saldırıların yüzde 30’u operasyonel teknolojileri hedef alıyor.

Önlem alıyorlar

Araştırma, kuruluşların giderek yaygınlaşan saldırılardan kurtulmak için çok önemli tedbirler almaya başladıklarını işaret ediyor. Bu tedbirler, özel OT güvenlik ekiplerinin kurulması, OT güvenlik uzmanlarıyla ortaklıklar oluşturulması, güvenlik analizlerinin kullanılması ve ileri izleme araçlarının değerlendirilmesini içeriyor.

Zararlar büyük

Çalışmaya göre Basra Körfezi’ndeki petrol ve gaz sektöründeki saldırılardan kaynaklanan mali zarar, sadece geçen yıl 1 milyar Euro olarak hesaplandı. Bölgenin petrol ve gaz endüstrisi, uzun bir süredir saldırganların hedefinde. Dünyanın en büyük petrol şirketi olan Suudi Arabistan’lı Aramco, 2012 yılında bir virüsün bilgisayarlarının 35 bin tanesine bulaşmasından sonra büyük bir kesintiye uğradı. Daha yakın bir tarihte, Ağustos 2017’de siber saldırganlar, yine Suudi Arabistan’da, adı açıklanmayan bir petrol ve gaz tesisinin güvenlik sistemini ele geçirmek için Trisis adlı operasyonel teknolojilere özel bir zararlı yazılım kullandılar ve tesisin faaliyetinin durdurulmasına neden oldular.

Karadeniz Enerji Grubu’na 250 Milyon ABD Doları Orta Vadeli Sendikasyon Kredisi

Karadeniz Enerji Grubu, Bank of America Merrill Lynch ve Standard Chartered Bankası’nın liderliğinde Endonezya’nın Medan şehrinde çalışmakta olan KPS14 Karadeniz Powership Onur Sultan enerji gemisinin kısmı finansmanı için 250 Milyon ABD Doları tutarındaki Orta Vadeli Sendikasyon Kredi sözleşmesini imzalamıştır.

Arab Banking Corporation (B.S.C.), Credit Suisse AG, ICBC Türkiye Bankası A.Ş. ve Siemens Bank ana lider düzenleyici bankalar arasında yer alırken, KEB Hana ise lider düzenleyici banka olarak görevlendirildi. Standard Chartered Bankası ayrıca teminat ve hesap bankası olarak da işlemde görev aldı.

Kredi piyasasından gelen yoğun talep sonucunda katılımcı bankalardan 352,5 milyon ABD doları tutarında talep toplanmış olup bankalara taleplerinin altında kalan bir kredi payı verilebilmiştir.

Karadeniz Enerji Grubu’nun Mali İşler Grup Başkanı İbrahim Çolak “Kredi piyasalarından finansmana gelen yoğun talep, Karadeniz’e gösterilen yüksek güvenin göstergesidir. Bu kredi anlaşması global enerji piyasasındaki konumumuzu güçlendirirken küresel bir oyuncu olma yolundaki büyüme hedeflerimizin gerçekleştirilmesinde yardımcı olacaktır,” dedi.

Karadeniz Holding

İstanbul merkezli Karadeniz Holding, dünyadaki ilk ve tek Powership filosunun sahibi ve işletmecisidir. 2010’dan bu yana toplam kurulu gücü 2,800 MW’ı aşan 15 Powership inşa edilmiştir. 2020 yılına kadar Powership filosunun kapasitesinin 7,500 MW’ı aşması planlanmaktadır. Karadeniz Holding, tasarımından, mühendisliğine, inşa sürecinden, saha hazırlama, devreye alma ve yakıt tedarikine kadar birçok faaliyeti kendi bünyesinde yürütmektedir.

Karadeniz Holding hakkında daha fazla bilgiye ww.karadenizholding.com/tr adresinden ulaşabilirsiniz.

Daha fazla bilgi için:

Ayşegül Kulu / Ünite İletişim (212) 272 93 13

[email protected]; www.unite.com.tr

Katılımcı Bankalar:

Kurum

Ünvan

Bank of America Merrill Lynch International Limited

Koordinatör, Ana Lider Düzenleyici Banka

Standard Chartered Bank

Koordinatör, Ana Lider Düzenleyici Banka, Acenta, Hesap Bankası

Arab Banking Corporation (B.S.C.) Bahreyn

Ana Lider Düzenleyici Banka

Credit Suisse AG Singapur Şubesi

Ana Lider Düzenleyici Banka

ICBC Türkiye

Ana Lider Düzenleyici Banka

KEB Hana Bank

Ana Lider Düzenleyici Banka

Siemens Bank GmbH Singapur Şubesi

Lider Düzenleyici Banka

DAF Enerji, Danfoss bünyesinde

Isıtma, soğutma, motor kontrol sistemleri ve güç çözümleri alanlarında dünya lideri Danfoss, 2015 yılında satın alım işlemlerine başladığı DAF Enerji’yi

bünyesine dahil etti

Danfoss, 2009 yılında tamamen Türk sermayesiyle kurulan ısıtma çözümleri firması DAF Enerji’nin satın alımına 2015 yılında başlamıştı. DAF Enerji, yönetim değişikliğiyle bu yıl itibariyle Danfoss bünyesine tamamen dahil edildi.

Danfoss Isıtma Çözümleri Bölge Satış Direktörü Serhan Günel; “Türkiye’de ısıtma segmenti özelinde, kat istasyonu piyasasında yüzde 70’lere yakın bir pazar payı olan DAF Enerji firmasını bünyemize katmak üzere çalışmalarımıza 2015 yılında başlamıştık. Bugün, DAF Enerji’yi bünyemize tamamen katmanın mutluluğunu yaşıyoruz.

Üretim alanı yaklaşık 4 bin m2 olan Tuzla Sanayi Sitesi’ndeki fabrikasında ısı istasyonu üretimi yapan DAF Enerji, müşterinin ihtiyacı ve talebi doğrultusunda özel üretim yapma kapasitesine sahip. DAF Enerji, ısı gider paylaşım sistemi için gerekli olan ısı istasyonu, ısı sayacı, sıcak ve soğuk su sayaçları gibi ürünlerin satışıyla birlikte gider paylaşım sisteminin doğru ve eksiksiz kurulumu için gerekli olan teknik desteği veriyor. Geçen sekiz sene içerisinde Türkiye’nin dört bir yanında 114 binden fazla konut, sistem tedariki konusunda DAF Enerji’yi tercih etti. Aynı zamanda sektörde, ‘Satış Sonrası Hizmetler’ ve ‘Teknik Servis ve Destek’ departmanlarında en fazla personel bulunduran öncü firmalardan biri.

Bu satın alma, Türkiye’nin bölgesel ısıtma dönüşümünü desteklemek için üretim ve tasarım altyapımızı geliştirmemize katkı sağlayacak. Aynı zamanda Türkiye’de bu pazara odaklanan bir Ar-Ge ve tasarım tesisimiz oldu” dedi.

Günel, ayrıca görevden ayrılan Satış Operasyonlarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Sibel Taşdemiroğlu’na ve Genel Müdür Tayfun Başaran’a DAF Enerji bünyesindeki azimli çalışmalarından ve sağladıkları önemli katkılarından ötürü teşekkür etti. DAF Enerji satış müdürü görevini ise İbrahim Ayan devraldı.

DAF Enerji bünyesindeki 69 çalışan, önümüzdeki günlerde hem Ankara hem İstanbul’da Danfoss ekibine dahil olarak aynı ofiste çalışmalarına devam edecek.

Otomotiv ve madeni yağ sektörleri, birbirlerinin gelişimini tetikliyor

Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği – OYDER tarafından bu yıl ‘Yeni Dönem’ Otomotiv Perakendeciliği başlığı altında gerçekleştirilen OYDER Otomotiv Kongresi’nde konuşan Petrol Ofisi Madeni Yağlar Direktörü Sezgin Gürsu, otomotiv ve madeni yağ sektörlerinin, birbirinden etkilenen çok iç içe sektörler olduğuna dikkat çekti.

25 yıldır madeni yağ sektörü içindeki bir isim olarak, bir taraftaki teknoloji ve ilerlemenin diğer tarafı tetikleyerek, gelişimin böylece tamamlandığını belirten Sezgin Gürsu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Otomotiv sektörünün paralel gelişimi ve bu etkileşim, madeni yağ sektörünün tarihinde de açıkça görülüyor. 1990’lı yılların başında Yetkili Satış ve Servis pazarında ilk plazalar kurulmaya başladı. Bu yıllarda madeni yağ şirketleri de bu plazaların yapılmasına, ekipmanların kurulmasına ürünlerin seçimine spesifikasyonların belirlenmesine destek oldu ve bugünlere gelindi. Bundan 5 yıl sonra ise bu günlerdeki iş yapış modelimiz, ürünlerimiz tamamen değişecek. Büyük bir hızla başlayan bu değişimi hali hazırda yaşıyoruz.

10 yılda 35 bin farklı spesifikasyona ulaşıldı

Bundan sadece 10 yıl önce, sadece birkaç standartta motor yağları vardı ve bunları her markaya her modele kullanabiliyorduk. Şu anda ise binek ve hafif ticari araçlarda 35 bin tane spesifikasyon bulunuyor. Bu tamamen otomotiv sektöründen kaynaklanan bir ilerleme, bir yenilenme. Bizleri 35 bin spesifikasyona taşıyan 3 temel kriter bulunuyor; egzoz emisyon oranları, motorların daha ağır çalışma şartları ve rekabetin getirdiği yakıt verimliliği.

İlk emisyon oranlarının yayınlandığı 1992 yılındaki kriterlere baktığımızda, Euro normlarına göre bugün %96 sıkılaştırma olduğu görünüyor. Bu daha da zorlayacak, önümüze yeni 2019, 2020 normları da gelecek ve süreç 0 emisyona doğru gidecek. ‘0 emisyon’ demek, ‘havadan daha temiz emisyon’ demek. Bu gelişim sektörü zorladı ve madeni yağlarda tam sentetik yağlara geçiş oldu.

İkinci faktör ise artık daha küçük motorlardan daha yüksek performanslar beklenmesi. Bu da OEM’lerin farklılaştırılmış ürünlere ihtiyaç duymasına sebep oldu. Faklı spesifikasyonlar, her markanın kendine özel ürünlere gitmesi de burada oluştu. Yine formülasyonlar ağırlaştı. Zira bu küçük motorlarda daha fazla koruma sağlanması gerekiyordu.

10W40, 20W50’lerden, 0W30, 0W20’lere yolculuk

Fakat burada tersine çalışan bir denklem de var. Çünkü koruma sağlamak için viskoziteyi arttırmak gerekiyordu. Ancak tüm otomotiv üreticileri için yakıt tüketimi de çok önemli bir kriter. Zira 100 km’de 7-8 litrelerden, bugünlerde artık 4 litreler konuşuluyor. Bu da madeni yağ teknolojisi açısından çok ters bir kriter, daha zor yollara yöneltiyor. Daha ince yağlara doğru gitmeye başladık. Dolayısıyla 70’li – 80’li yıllarda 10W40’lar, hatta 20W50’ler konuşulurken, şimdi 5W30’lar da piyasadan kalkmaya başlıyor, ağırlık 0W30’lara, 0W20’lere doğru gidiyor. Artık çok daha ince yağlar ve her araca, hatta her modele özel yağlar ortaya çıkıyor. Madeni yağ sektörünün işi zorlaşıyor.

Hem bir yandan daha düşük emisyon değerlerine uygun, diğer yandan daha ağır şartlarda çalışan motorlar için daha yoğun koruma yapacak, ama öte yandan da daha düşük yakıt tüketimine hizmet edecek madeni yağlar üretiyoruz.

Petrol Ofisi Teknoloji Merkezi, otomotiv sektörünün hizmetinde

Biz tüm bu zorlu süreçleri Derince tesisimizdeki Petrol Ofisi Teknoloji Merkezi – POTEM’de başarıyla yürütüyoruz. Türkiye’nin en gelişmiş laboratuvarlarından biri olan POTEM’de, tüm global katık üreticileri ile iş birliği içinde Ar-Ge çalışmaları yürütüyoruz. Globalde tüm standartlara uygun ve uluslararası şartnameleri kapsayan, Türkiye’nin tüm ihtiyacını karşılayan ürünler geliştiriyor ve üretiyoruz.

Petrol Ofisi olarak madeni yağlar ve kimyasallar pazarında liderliğimizi 8 yıldır aralıksız olarak koruyoruz. Derince’deki fabrikamızda 140 bin tonluk yıllık üretim kapasitemiz ve 350’den fazla çeşit ürünle hizmet veriyoruz. Petrol Ofisi markalı ürünlerimizi tam 33 ülkeye ihraç ediyoruz. Otomobil ihracatına oranla küçük bir rakam gibi görünse de gerçekleştirdiğimiz ihracat, bu topraklarda doğmuş bir markanın 4 kıtada 33 ülkeye ulaşması anlamı ile bizler için ayrı bir değer taşıyor.

Petrol Ofisi olarak, 77 yıllık bilgi birikimimiz, ileri teknolojimiz ve küresel Ar-Ge gücümüz ile otomotiv sektörünün her zaman yanında olduk, olmaya devam edeceğiz. Otomotiv sektörünün bugünkü ihtiyaçlarında olduğu gibi gelecekteki ihtiyaçlarını da anlayıp, POTEM’de onlara en uygun çözümleri, ürünleri şimdiden yaratmaya başlıyoruz”.

Hem akaryakıtın hem de madeni yağların lider markası: Petrol Ofisi

Konuşmasında hem akaryakıt hem de madeni yağlar & kimyasallar pazarlarının lideri ve Türkiye’nin en büyük ikinci şirketi Petrol Ofisi’nin gücüne de vurgu yapan Sezgin Gürsü, “Petrol Ofisi olarak, halihazırda tüm Türkiye’de yaygın 1.700’ün üzerinde istasyonumuz ile hizmet veriyoruz. Ülkenin en büyük akaryakıt depolama ve LPG tesislerine sahibiz. PO AIR ile havalimanlarında uçaklara yakıt ikmali yapıyoruz. PO Marine ile de denizcilik sektörünün yakıt ve madeni yağ ihtiyaçlarını karşılıyoruz.

e-POwer ile elektrikli araçların gelişimine destek veriyor

Elektrikli ve hibrit araçların gelişiminin önündeki en büyük engeller olan şarj ve menzil sorununu, özel bir sistem ve özgün bir marka olarak yarattığımız e-POwer’lar ile çözüyoruz. Elektrikli ve hibrit araçların şehirlerarası kullanımına olanak sağlamak, bu alanda gelişim sağlamak için öncü olduk, belirlediğimiz güzergahlarda ve belirli aralıklarda açmaya başladık ve devam ediyoruz” dedi.

MÜSİAD Avrupa’da Büyümeye Devam Ediyor

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), dünyanın her noktasına ulaşma hedefiyle, şube ve temsilci sayısını artırmaya devam ediyor

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), dünyanın her noktasına ulaşma hedefiyle, şube ve temsilci sayısını artırmaya devam ediyor. Küresel vizyon çerçevesinde, dünyanın dört bir yanında yurtdışı teşkilatlanma çalışmalarını sürdüren MÜSİAD, Yurtdışı Teşkilatlanma Komisyonu koordinatörlüğünde 13-15 Nisan 2018 tarihleri arasında, Belçika’nın Başkenti Brüksel’de şube açılışı ve Avrupa Genel İdare Kurulu (AGİK) toplantısı gerçekleştirecek.

Program kapsamında ilk olarak 13 Nisan Cuma günü, Avrupa Genel İdare Kurulu (AGİK) düzenlenecek.‘Avrupa Başkanlar Toplantısı’ ve ‘Sektör Kurulları Toplantısı’nın bir arada gerçekleştirileceği programda, MÜSİAD’ın Avrupa’daki faaliyetleri, iş fırsatları, yatırım çalışmaları ve Türkiye ile Avrupa arasında süre gelen ilişkiler ele alınacak. Hotel Crowne Plaza Brussels’de düzenlenecek AGİK programının ardından, MÜSİAD Belçika Şube Başkanı Hayri Apaydın, MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan ve T.C. Brüksel Büyükelçisi Levent Gümrükçü’nün katılımlarıyla “Gala Programı” düzenlenecek.

14 Nisan Cumartesi günü MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan ve T.C. Brüksel Büyükelçisi Levent Gümrükçü, Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri, Yurt Dışı Teşkilatlanma Başkanı İbrahim Uyar, Avrupa Şube Başkanları ve MÜSİAD Üyelerinin katılımlarıyla MÜSİAD Belçika Şube Açılış Töreni gerçekleştirilecek.

11 bini aşan üye sayısıyla 50 bine yakın işletmeyi temsil eden ve bu özelliği ile Türkiye’nin en büyük STK’sı konumunda yer alan MÜSİAD, gerçekleştirilecek şube açılışlarıyla birlikte, yurt dışında 73 ülkede 194 farklı noktada temsil edilecek.

Bosch Termoteknik’e Maliye Bakanlığı’ndan teşekkür belgesi

Yaptığı yatırımlar ile ısıtma, soğutma ve havalandırma sektörünün gelişimine destek veren Bosch Termoteknik’e Maliye Bakanlığı tarafından teşekkür belgesi verildi.

Bosch Termoteknik 2017 yılında Manisa ili Kurumlar Vergisinde en yüksek beyanda bulunan ilk 5 mükellef olması dolayısıyla Maliye Bakanlığı tarafından verilen teşekkür belgesine layık görüldü. Manisa Vergi Dairesi Başkan Vekili Ramazan Yaşar ve Grup Müdür Vekilleri Ruhi Petek, Mehmet Uslu ve Dr. Hayrettin Çiçek tarafından yapılan ziyarette, Bosch Termoteknik’e ülke ekonomisine yaptığı katkılarından dolayı teşekkür edilirken, teşekkür belgesi Bosch Termoteknik Ticari Genel Müdürü Akın Kazak’a takdim edildi.

Manisa Fabrikası önemli bir uzmanlık merkezi

İklimlendirme sektörünün ihracat lideri Bosch Termoteknik, Manisa’da bulunan fabrikasından Avrupa, Kafkaslar, Ortadoğu, Körfez Bölgesi, Latin Amerika ve Uzak Doğu’daki toplam 41 ülkeye ihracat gerçekleştirdi. İhracat başarısının yanı sıra Bosch Grubu’nun önemli bir üretim ve Ar-Ge üssü olan Manisa Fabrikası, dünyanın en fazla kombi üreten tesisleri arasında ön sıralarda yer alıyor. Kuruluşundan bu yana 7 milyonu aşkın kombi üreten Bosch Termoteknik’in sorumluluk alanında Türkiye’nin yanı sıra Orta Doğu ve Kafkasya bölgesindeki 17 ülke de bulunuyor.

Kömüre Değer Katan 14 Firmaya Ödül

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın desteğiyle Kömür Üreticileri Derneği (KÖMÜRDER) tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen Uluslararası Temiz Kömür Teknolojileri Zirvesi ve Fuarı’nda kömüre değer katan kişi, kurum ve şirketler ödüllendirildi. İstanbul Pullman Kongre Merkezi’nde 10 Nisan 2018 tarihinde gerçekleşen ödül töreninde, kazananlar ödüllerini Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Zafer Benli ile Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdür V. Ömer Bayrak’ın elinden aldı.

İşte kömüre değer katanlar:

Yatırım Ödülleri: Polyak Eynez, Aksa Enerji, Bereket Enerji

50. Yıl Ödülleri: Akçelik Madencilik, Aydın Linyit, Ercan Şirketler Topluluğu

Çevre Ödülü: Yeniköy – Kemerköy Elektrik Üretim A.Ş.

Sosyal Sorumluluk Ödülleri: TKİ (Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu), CEN-MA (Cengiz Madencilik)

Rehabilitasyon Proje Ödülü: Anadolu Birlik Holding

Proje Ödülü: Garanti Koza Enerji

Onur Ödülü: Prof. Dr. Güven Önal

İstihdam Ödülü: İmbat Madencilik

Teknoloji Ödülü: Kolin – Hidro – Gen

KÖMÜRDER Başkanı Muzaffer Polat, “Kömür Üreticileri Derneği olarak gerek sektöre gerek çevreye gerekse hayatımıza katkıda bulunan değerli sektör temsilcilerini desteklemek ve sektördeki firmalarımızı teşvik etmek için ödüllendiriyoruz. Bu yıl 9 dalda 14 başarılı kurum, kişi ve projeleri belirledik. Milli enerji politikamızın değişmez bir parçası olan yerli kömürle ilgili örnek olan bu projeler, inanıyoruz ki sektörle ilgili olumsuz algıları da kırmaya yardımcı olacak. Hedefimiz Türkiye’nin kendi enerjisini kendi üreten, enerjide bağımsız bir ülke olması. KÖMÜRDER olarak biz de tüm üyelerimizle birlikte bu hedefi hayata geçirmek için çalışmalarımıza var gücümüzle devam ediyoruz” diye konuştu.

Yerli Kömür Üretimini Artırmak İçin 5 Öneri

Kömür Üreticileri Derneği’nin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın desteğiyle düzenlediği 2. Uluslararası Temiz Kömür Teknolojileri Zirvesi ve Fuarı’nda yerli ve temiz kömür üretiminin nasıl artırılacağı tartışıldı. KÖMÜRDER Başkanı Muzaffer Polat, yerli kömür üretimini artırmak için beş kritik öneride bulundu

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın desteğiyle Kömür Üreticileri Derneği (KÖMÜRDER) tarafından düzenlenen 2. Uluslararası Temiz Kömür Teknolojileri Zirvesi ve Fuarı, 10 Nisan 2018 tarihinde İstanbul Pullman Kongre Merkezi’nde kapılarını açtı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Zafer Benli ve Kömür Üreticileri Derneği (KÖMÜRDER) Başkanı Muzaffer Polat ile kamu, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, üniversite ve özel sektörün önemli temsilcilerinin katılımıyla başlayan Zirve’de, Türkiye’nin enerjide omurgası kabul edilen kömürün verimli ve temiz teknolojilerle üretimi ve tüketimi masaya yatırıldı.

Kömürde lider ülkeler ABD, Çin ve Hindistan Zirve’de

Zirve’ye Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Temiz Kömür Merkezi’nden Dr. Andrew Minchener, SPC Çevre Koruma Teknolojileri’nden Yan Qiang gibi birçok önemli isim konuşmacı olarak katıldı. Dünya kömür üretimi ve tüketiminde lider olan ABD, Çin, Hindistan, Kanada, Malezya, Çek Cumhuriyeti, Avusturya, Almanya, Güney Kore, Afrika ve Polonya’dan da sektör temsilcileri de Zirve’de hazır bulundu.

Polat: Yerli kömür üretimini artırmak için 5 öneri

Yerli kömür üretimini artırmak için atılması gereken adımları Kömür Üreticileri Derneği (KÖMÜRDER) Başkanı Muzaffer Polat şu şekilde açıkladı:

1.Isı merkezi projeleri eylem planı yapılarak; enerji, sanayi ve kırsal alanda ısınma ve sıcak su ihtiyacının kömürden karşılanması sağlanmalı. Vatandaşımızın kırsal alanda kömür kullanımıyla çevreye kontrolsüz zarar vermesini engellemek için ısı merkezi projeleriyle merkezden kontrollü enerji sağlanması son derece verimli bir adım olacak.

2.İthal kömürle çalışan santrallerin bulunduğu bölgeler, yerli kömürün üretim bölgeleri düşünüldüğünde taşıma maliyetleri ile birlikte çok daha fazla maliyet artışına sebebiyet getiriyor. Ülkemizin özellikle ithal kömürün kalitesinde olan Amasra ve Zonguldak bölgelerindeki kömür sahalarının hızla yatırımlara dönüşebilmesi için mümkün kılan finanse edilebilir bir yapı tasarlanırsa hem enerjide dışa bağımlılığı azaltmak mümkün olacak, hem arz güvenliği sağlayacağız, hem de ülkemize istihdam kazandırmış olacağız.

3.Türkiye’de sanayi amaçlı kömür ithalatı enerji, çimento ve diğer sektörler için sıfır vergi ile yapılabiliyor. Kömür ithalatında verilen serbestlikler nedeni ile yerli kömür üretimi sektörü geriye gitmiş, özel sektör maden işletmeleri kapanmış, kamu ve belirli ölçekteki firmalar ayakta kalabilmiştir. Gerek termik santrallerde gerekse çimento üretiminde kullanılmak amacı ile ithal edilen kömürlerin daha fazla bir serbestlik içerisinde ithal edilebilmesine imkan sağlayacak yeni kararlar gözden geçirilmeli; bu konu ile ilgili tüm bakanlıklarımız, yerli kömür üreticilerinin isteklerini, problemlerini ve önerilerini üst düzeyde kurulacak olan komisyonlar vasıtası ile beraberce yerli kömürü nasıl daha kaliteli üretebileceğimiz ve enerji ihtiyacını gidermede nasıl daha yoğun kullanabileceğimiz konusunda yollar belirlemelidir.

4.Sektör olarak açık kömür işletmelerinde kullanılan akaryakıtta ÖTV indirimi teşvik uygulaması söz konusu olduğunda, istihdamın ve üretimin artması sanayi sektöründe ucuz maliyetli enerji kullanılmasının sağlanması maden ve santral yatırımlarında yan sanayinin gelişimini olumlu yönde etki yapmasını sağlayacak olmasıdır.

5.Özel sektöre ait linyit sahalarında elektrik üretim amaçlı projelerde alım garantisi getirilmiş olmasına rağmen, termik santral ve maden sahalarının yatırım süresi göz önüne alındığında alım garantisi süresinin 10 yıl ve üzeri olması yerli kömüre dayalı termik santral yatırımları hız kazanacaktır.

Akiş GYO Hisselerine Avrupa Kalkınma ve İmar Bankası (EBRD)’ndan Büyük Yatırım

Akkök Holding’in gayrimenkul sektöründe faaliyet gösteren firması Akiş Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş.’nin %17.39’luk hissesi Ünlü Menkul Değerler A.Ş.’nin aracılığı ile, BİST Toptan Alış Satış İşlemleri Uygulama Esasları kapsamında, aralarında Avrupa Kalkınma ve İmar Bankası’nın da (EBRD) olduğu yabancı ve yerli kurumsal ve nitelikli yatırımcılara satıldı. Bu işlem ile EBRD ilk kez Türkiye’de halka açık bir gayrimenkul yatırım ortaklığına yatırım yapmış oldu.

Avrupa Kalkınma ve İmar Bankası (EBRD), Akiş GYO hisse satışından 102 milyon TL alım gerçekleştirdi. EBRD, bu yatırımıyla şirketin çevre dostu ve sürdürülebilir gayrimenkul projeleri geliştirmesine destek olacak ve şirket portföyüne değer kazandıracak.

Akiş GYO A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü İ. Gökşin Durusoy ise yaptığı açıklamada EBRD’yi şirket ortağı olarak görmekten duyduğu mutluluğu dile getirirken, “EBRD ile çıktığımız bu yolculuk sadece şirketimize değil aynı zamanda ülkemiz geleceğine de yapılan bir yatırımdır. Akiş GYO, Akkök Holding çatısı altında yıllardır gayrimenkul sektörünün öncü şirketlerinden biri olmuştur. EBRD’nin yaptığı bu yatırım gayrimenkul sektöründe stratejik konumlanma anlamında doğru noktada olduğumuzun bir göstergesidir. EBRD’nin iş yaptığı ülkelerdeki tecrübelerinin Akiş GYO vizyonuyla birleşmesiyle gayrimenkul sektöründeki yerimizi daha da kuvvetlendireceğiz.” Dedi.

Durusoy; sözlerine şu şekilde devam etti “EBRD’nin şirketimize sermaye yatırımı yapması aynı zamanda bir kaldıraç etkisi de sağlamış oldu. EBRD’nin ana yatırımcı olduğu satışta hisseler için satış tutarından çok daha fazla talep geldi. Bunun yanında biz şirket olarak özellikle çevresel ve sosyal gelişim alanlarımızı EBRD’nin tecrübesi sayesinde çok daha hızlı şekillendirip, hem yeni projelerimizde hem de varolan gayrimenkullerimizde en yüksek standartları uygulayarak tüm paydaşlarımız için maddi ve manevi artı değer yaratmak istiyoruz.”

İşleme aracılık eden, ÜNLÜ & Co Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut L. Ünlü “Başarıyla tamamlanan bu arz, yabancı ve yerli yatırımcıların gayrimenkul piyasasına ilgi göstermesi yönüyle büyük önem taşıyor. Toplanan yüksek talep sonucu başarıyla gerçekleşen plasman, yatırımcıların Türk Sermaye Piyasalarına duyduğu güvenin yeni bir göstergesi olmuştur.” dedi.

Aygaz ‘İhracatın Yıldızları Ödülleri’nden İki Ödülle Birden Döndü

LPG sektörünün lider markası olan Aygaz, İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği’nin (İKMİB) “İhracatın Yıldızları Ödülleri’nde” iki ödüle birden layık görüldü.

Kimyanın farklı alt sektörlerinde faaliyet gösteren 10 binden fazla ihracatçı firmayı temsil eden İKMİB’in düzenlediği törende, en fazla ihracat yapan birlik üyeleri ödüllendirildi. 24 farklı kategoride 120 ödülün verildiği törende Türkiye’nin en çok tercih edilen ve en güvenilir otogaz ve tüpgaz markası Aygaz, “Mineral Yakıtlar İhracatı” kategorisinde birincilik, “İhracatını En Çok Artıran” kategorisinde dördüncülük ödüllerinin sahibi oldu.

Aygaz adına birincilik ödülünü Aygaz Tedarik Zinciri Direktörü Ayşe Abamor Bilgin, dördüncülük ödülünü ise Aygaz LPG Temin ve Ticaret Operasyon Uzmanı Serra Salt; Ekonomi Bakan Yardımcısı Fatih Metin, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi ve İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz’den aldılar.

Aygaz Hakkında

Koç Topluluğu’nun enerji sektöründe faaliyet gösteren ilk şirketi olan Aygaz, Türkiye’nin 14. büyük sanayi kuruluşudur. Kurulduğu 1961 yılından bu yana Türkiye’de LPG (Likit Petrol Gazı) sektöründe liderliğini sürdüren, Aygaz; LPG’nin tüpgaz, otogaz ve dökmegaz olarak dağıtımının yanı sıra LPG basınçlı kap ile aksesuarları üretimi ve satışını da gerçekleştirmektedir. 2.359 tüpgaz bayisi ve 1.710 otogaz istasyonu ile hizmet veren Aygaz ayrıca, 40’tan fazla ülkeye gaz aletleri ihracatı yaparak, Avrupa, Ortadoğu ve Afrika pazarlarında da faaliyet göstermektedir. Aygaz tüpleri her gün 60 binden fazla eve ve işyerine girmekte, 1 milyondan fazla araç Aygaz’ın otogaz ürünü Aygaz Otogaz ile yolculuk yapmaktadır. Aygaz merkez, tesisler, bayiler, istasyonlar ve tankerler olmak üzere 25 bini aşkın kişiye yarattığı iş imkânı ile 55 yılı aşkın süredir Türkiye’nin dört bir köşesinde hizmet vermektedir.

Çelik sektöründen ilk çeyrekte 3,6 milyar dolarlık ihracat

Çelik sektörü yılın başından bu yana karşılaştığı zorluklara rağmen Türkiye ihracatına katkı vermeyi sürdürüyor. Çelik İhracatçıları Birliği verilerine göre sektör, yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre miktar bazında yüzde 5,1 azalışla 4,9 milyon tonluk ihracat yaptı. Değer bazında ihracat ise yüzde 21 yükselişle 3,6 milyar dolara ulaştı. Bu dönemde sektörün en önemli pazarlarından ABD’ye olan ihracatın Section 232 etkisiyle 2017’nin ilk çeyreğine kıyasla yüzde 40 düştüğü ve 371 bin tona gerilediği görüldü.

Çelik İhracatçıları Birliği tarafından açıklanan 2018 yılı Ocak-Mart dönemi verilerine göre; Türkiye’nin miktar bazındaki çelik ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5,1 azalışla 4,9 milyon ton olurken, sektörün değer bazındaki ihracatı yüzde 21 artışla 3,6 milyar dolara ulaştı. İhracat miktar bazında düşüşe karşın değer bazındaki yükselişini sürdürdü.

Çelik sektörünün direkt ihracatına, diğer birliklerin faaliyet alanına giren demir çelik ürünleri de eklendiğinde Türkiye’nin 2018 yılının ilk üç ayındaki toplam çelik ihracatı; miktar bazında 5,1 milyon ton, değer bazında ise 4,2 milyar dolar oldu.

Ocak-Mart 2018 döneminde miktar bazında en çok ihraç edilen çelik ürünü yüzde 15,7’lik düşüşe rağmen 1,6 milyon ton ile inşaat çeliği oldu. İnşaat çeliğini 778 bin tonla yassı sıcak, 473 bin tonla dikişli boru, 422 bin ton ile filmaşin ve 417 bin tonla profil izledi.

Çelik sektörünün Mart ayı ihracatı 1,3 milyar dolara ulaştı

Çelik İhracatçıları Birliği verilerine göre; 2018 yılı Mart ayı ihracatı ise 2017 yılının aynı ayı ile kıyaslandığında miktarda yüzde 15 azalış ile 1,7 milyon ton olurken değerde yüzde 11 artış ile 1,3 milyar dolara yükseldi.

Çelik ihracatının yılın ilk çeyreğindeki performansını değerlendiren Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, şunları söyledi: “Küresel çelik sektörü açısından kritik bir yıl yaşıyoruz. ABD’nin Section 232’yi yürürlüğe alması diğer ülkeleri bu karara karşı savunma durumuna geçirdi. Dünya Ticaret Örgütü kuralları çerçevesinde adil ticaretin engellenmeye çalışılması küresel ticarette taşları yerinden oynatıyor. En önemli pazarlarımızdan biri olan ABD’de kan kaybetmeye başlayan sektörümüz şimdi de AB’nin koruma duvarları ile karşı karşıya. İhracatımızda kilit rol oynayan AB, Section 232’nin tetiklemesi ile oluşacak muhtemel arzın kendi iç piyasasına zarar verebileceğine dair isabetsiz hesaplarıyla 26 Mart 2018’de 26 ayrı çelik ürün grubunda bir Korunma Önlemi Soruşturması (SafeGuard Investigation) başlattı. Avrupa Birliği’nin ayrılmaz bir parçası olan Türkiye bugüne kadar AKÇT ve Gümrük Birliği kapsamında üzerine düşeni yapması sebebi ile bu uygulamanın dışında tutulmalıdır. ABD’nin NAFTA kapsamında Kanada ve Meksika’yı Section 232’den muaf tutması gibi, AB’nin de Türkiye’yi muaf tutmasını bekliyoruz. Hatta Gümrük Birliği ülkesi olarak AB’nin bizi de kendi yanında değerlendirerek üçüncü ülkelere karşı birlikte hareket etmemize imkân tanıması gerektiğini düşünüyoruz. Çelik İhracatçıları Birliği olarak hem ABD hem de AB’nin çelik sektörünü hedef alan tavırlarına karşı sektörümüzü korumak için elimizden gelen gayreti göstermeye devam edeceğiz”.

​TİKAV ile Akfen Yenilenebilir Enerji’den Sağlık Eğitimi

Akfen Holding tarafından kurulan Türkiye İnsan Kaynakları Eğitim ve Sağlık Vakfı (TİKAV) koordinatörlüğünde, Akfen Yenilenebilir Enerji bünyesinde yatırımları yapılan 17 enerji santralinin bulunduğu kırsal bölgelerde yaşayan halka yönelik düzenlenen “Önce Sağlık” projesi devam ediyor.

2018’de Mersin ve Muğla ile başlayan “Önce Sağlık” projesi geçen hafta Denizli ve Aydın’daki eğitimlerle sürdü. Köy kahveleri ve okullarında gerçekleştirilen buluşmalara katılan kadınlara ilkyardım, temel sağlık, kanser taraması, kadın hastalıkları ve organ bağışı ile ilgili uygulamalı eğitimler verildi.

Akfen Holding tarafından kurulan Türkiye İnsan Kaynakları Eğitim ve Sağlık Vakfı (TİKAV) koordinatörlüğünde 2018 yılı boyunca Akfen Yenilenebilir Enerji şirketinin elektrik üretim santrali yatırımlarının bulunduğu Türkiye’nin 17 farklı kırsal bölgesinde gerçekleştirilen “Önce Sağlık” projesi tüm hızıyla devam ediyor.

Proje kapsamındaki eğitimlere katılan kadınlara ilkyardım, temel sağlık, kanser taraması, muayene rutinleri, kadın hastalıkları ve organ bağışı ile ilgili uygulamalı seminerler veriliyor.

Geçen yıl “Evde Okullu Olduk” projesiyle 0-6 yaş grubu çocukların gelişimi konusunda 15 farklı bölgede 1000 kadına ulaşılırken, ‘sağlık’ olarak belirlenen bu yılın teması ile 1200 kadına eğitim verilmesi amaçlanıyor.

KÖY KAHVELERİ KADINLARIN

SAĞLIK EĞİTİMİNE AYRILIYOR

TİKAV Yönetim Kurulu Başkanı Sultan Yılmaz, kırsal bölgelerde yaşayan kadınlara yönelik her yıl farklı konularda düzenledikleri eğitimlerle ailenin temeli olan kadınların farkındalıklarını arttırmayı hedeflediklerini söyledi. Yılmaz, “Kadınlarımıza bu eğitimler ile ulaşarak tüm evlere girebilmek ve evlerdeki bireylerin tamamında bu konuda farkındalık yaratmak mümkün oluyor. Yılsonuna kadar 17 farklı bölgede en az 1200 kadına ulaşacağımızı öngörüyoruz” ifadelerini kullandı.

“Önce Sağlık” projesinde 2018 yılının ilk 3 ayında Mersin Anamur Otluca HES, Muğla Ula Kavakçalı HES, Muğla Seydikemer Sekiyaka HES, Denizli Kale Demirciler HES, Denizli Acıpayam Yeşilvadi GES ve Aydın Bozdoğan Sırma HES yatırımlarının bulunduğu bölgelerde sağlık eğitimleri verildi. Proje Nisan ayında ise Konya Ereğli’deki Yaysun GES ve Kayseri Yahyalı’daki Çamlıca HES eğitimleri ile devam edecek. Köy kahve ve okullarında gerçekleştirilen “Önce Sağlık” projesi ile 2018 yılı sonunda toplam eğitim verilen noktaların sayısı 17’ye ulaşacak.

“EVDE OKULLU OLDUK”TAN

SONRA SAĞLIĞA YÖNELDİ

“Önce Sağlık” projesi, TİKAV ile Akfen Yenilenebilir Enerji’nin ilk sosyal sorumluluk projesi değil. Geçen yıl da “Evde Okullu Olduk” projesi ile yine Akfen Yenilenebilir Enerji şirketinin enerji yatırımlarının bulunduğu noktalarda yaşayan halka yönelik bir proje gerçekleştirildi.

Kırsal bölgelerde ikamet eden ve 0-6 yaş grubu çocuk sahibi olan kadınların katılımıyla hayata geçirilen “Evde Okullu Olduk” projesi ile annelere çocukların muayene ve aşı takvimleri, beslenme sağlığı ve ev kazaları hakkında eğitim verildi. 15 farklı noktada 1000 kadının katılımıyla gerçekleşen eğitimlerde yetişkinlerin çocuklarıyla nitelikli zaman geçirebilmeleri ve onların gelişim süreçlerine destek olabilmeleri için evde bulunan malzemelerle ev içinde okul öncesi etkinlik atölyesi çalışması yapıldı.

Elektrik zammı tüketicileri etkilemeyecek

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) 1 Nisan 2018 tarihinden itibaren tüketicilere uygulanacak elektrik tarifeleri fiyatlarında artış yaptı. Buna göre daha önce elektrik tedarik şirketi değiştirmemiş tüketiciler Nisan’dan itibaren yaklaşık yüzde 2,8 oranında daha yüksek elektrik faturası ödeyecek.

EPDK tarafından bu yılın Ocak ayında alınan bir başka karara göre ise aylık 70 Lira ve üzerinde elektrik faturası ödeyen tüketiciler cep telefonu operatörü değiştirir elektrik tedarik şirketi değiştirebiliyor. Tedarik şirketi değiştiren tüketiciler ise daha cazip fiyatlar sunan şirketleri tercih ederek daha ucuz elektrik faturası ödeyebiliyor. Bu durum ise tüketicilerin serbest piyasadan yararlanabilecekleri ve bu yapılan fiyat değişikliğinden etkilenmeden elektrik kullanabilecekleri anlamına geliyor.

Yapılan zam tedarikçi değiştireni etkilemiyor

Konuyla ilgili bir açıklama yapan elektrik tarifeleri karşılaştırma internet sitesi EnCazip’in kurucu ortağı Çağada KIRIM, “EPDK 1 Nisan’dan geçerli olmak üzere ulusal elektrik tarife fiyatlarına zam yaptı. Ancak aynı kurum tarafından daha önce alınan bir kararla 70 Lira ve üzerinde fatura ödeyenler tedarikçi değiştirme hakkını kazanmıştı. Bu zam oranı, tedarikçi değiştirerek elde edilecek tasarruftan daha düşük bir seviyede kaldı. Çoğu serbest tüketicinin henüz tedarik şirketi değiştirmediğini düşünürsek tedarikçi değiştirecek tüketicilerin bu zamdan etkilenmeyeceğini, hatta bu orandan fazla tasarruf edeceğini söyleyebiliriz.” şeklinde konuştu.

Türkiye hala en ucuz elektrik kullanan ülkelerden biri

Elektrik fiyatlarının neden zamlandığı sorularına da yanıt veren Kırım görüşlerini şu şekilde ifade etti: “Tüm dünyada enerji fiyatları daima yukarı yönlü eğilim içinde. Neticede enerji kaynakları sınırlı ancak enerjiye olan talep her geçen gün artıyor. Sınırlı bir kaynağa olan talebin artması durumunda fiyatların yukarı doğru çıkması sürpriz değil. Yani enerji fiyatlarının yukarı yönlü trendi global bir durum, ancak diğer ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye hala elektrik enerjisini ucuza kullanan bir ülke olarak ön plana çıkıyor.”

EPDK’nın kararlarına göre Türkiye’de aylık 70 Lira ve üzerinde fatura ödeyen herkes elektrik tedarik şirketi değiştirebiliyor. Tedarik şirketlerine direkt olarak ya da karşılaştırma sitelerini kullanarak ulaşıp sözleşme yapan tüketiciler bir aylık elektrik faturalarını bedavaya getirebiliyor. Tüketicilerin tedarik şirketi değiştirmek için sözleşme imzalamaları ve güncel elektrik faturalarını şirkete iletmeleri yeterli. Bu işlemden sonra tedarikçi değişikliği sistem üzerinden yapılıyor ve geçiş esnasında elektrik kesintisi kesinlikle yaşanmıyor. Serbest piyasanın gelişimi tüketicilere daha iyi hizmet ve daha cazip fiyatlar olarak geri dönüyor.

Elektrik ve altyapı piyasasında küresel işlem değeri 200 milyar dolara ulaştı

Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi EY’nin Enerji Sektörü İşlem ve Trendleri: 2017 Değerlendirmesi ve 2018 Görünümü Raporu sonuçlarına göre; elektrik ve altyapı piyasasında küresel olarak işlem değeri 200,2 milyar dolar ile 8 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Geçen yıl toplam 516 işlem gerçekleştirildi

Dünyanın lider denetim ve danışmanlık şirketlerinden EY, Enerji Sektörü İşlem ve Trendleri: 2017 Değerlendirmesi ve 2018 Görünümü Raporu’nun sonuçlarını açıkladı. Rapora göre; elektrik ve altyapı piyasalarında küresel olarak gerçekleştirilen işlemler geçtiğimiz yıl hem değer hem de hacim bakımından 8 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. 2017 yılında 200,2 milyar dolar değerinde 516 adet işlem gerçekleştirildi.

Yenilenebilir enerji işlemlerinde %28 artış yaşandı

Yatırımcıların uzun vadeli ve istikrarlı getiri sağlama arayışında olma arayışı ile birlikte iletim – dağıtım işlemleri 2017 yılında total işlem değerinin %50,1’ini (100,3 milyar dolar) oluşturdu. Öte yandan raporda; toplam işlem hacminde bir önceki yıla göre %10 oranında yükseliş görülmesinde yenilenebilir enerji işlemlerinde %28 artış yaşanmasının etkili olduğu belirtiliyor. Geçtiğimiz yıl 42,8 milyar dolar değerinde yenilenebilir enerji işlemi gerçekleştirilirken, yenilenebilir enerjiye yatırım bir buçuk kat artış gösterdi. Yenilenebilir enerji işlemlerinin değer olarak üçte birinden fazlası (15,1 milyar dolar) Avrupa merkezli olarak gerçekleşti.

Birleşme ve satın alma faaliyetleri hız kazandı

Raporun sonuçlarına göre; özellikle Avrupa ve ABD’deki bağımsız elektrik üreticilerinde işlem değerlerinin iki kattan fazla yükseliş göstermesi ile birlikte birleşme ve satın alma faaliyetleri hız kazandı. Bağımsız elektrik üreticilerinin gerçekleştirdiği işlemlerin değeri 2016’da 15,2 milyar dolar seviyesinde iken, 2017’de 33 milyar dolara ulaştı. Bununla birlikte yeni enerji teknolojilere odaklı start-up şirketleri ise 746 milyon dolar fon temin etti. Raporda; söz konusu rakamın 253 milyon dolarlık kısmının enerji hizmetleri odaklı olduğu ifade ediliyor.

Rapor ile ilgili değerlendirmede bulunan EY Türkiye Enerji Sektörü Lideri Erkan Baykuş şunları söyledi: “2017 yılı, enerji sektöründe birleşme ve satın alma aktivitelerinin gelişim gösterdiği bir yıl oldu. Enerji sektörüne yapılan yatırımların devam eden teknolojik değişimden etkilendiğini gözlemliyoruz.Yenilenebilir enerji sistemdeki yerini genişletmeye devam ederken, yeni teknolojilere odaklı enerji piyasası da ölçek ve önemini artırarak büyümeyi sürdürüyor. Teknoloji şirketlerinin elektrik sistemde giderek temel paydaşlar haline gelmesi ile birlikte geleceğin enerji piyasası için daha uzun vadeli ihtiyaçlara odaklanacaklarını öngörüyoruz.

2017 yılında gerçekleşen 200 milyar doların üzerindeki işlemlerin yarısından fazlası ABD de gerçekleşti. Avrupa piyasasında ise yenilebilir enerji işlemleri ve iletim dağıtım işlemleri önceliği aldı. Avrupa piyasası konvansiyonel enerji üretimi tarafında cazip görünmüyor. Yurtdışı yatırımlarda birinci ve ikinci sıralarda Çin ve Kanada’yı görüyoruz.Bu iki ülke yabancı yatırımcı olarak dünyanın birçok bölgesine yaklaşık 46 milyar dolarlık elektrik ve altyapı işlemi gerçekleştirdi. Bu da toplam yabancı yatırımın yarısına yakın bir rakamı teşkil ediyor. Türkiye olarak bizde bu yabancı elektrik yatırım pastasından daha büyük paylar alabilmek için çabalarımızı artırmalıyız.”

Amerika kıtasının büyüme gündeminde yenilenebilir enerji en üst sırada

Amerika kıtasında işlem değeri 102,2 milyar dolara ulaşarak 8 yıl sonra ilk kez 100 milyar dolar seviyesini aştı. ABD 87,9 milyar dolarla hacmin büyük kısmının gerçekleştiği ülke oldu. İşlemlerin 29,4 milyar dolarlık bölümü elektrik şebekesi alanında gerçekleşti. 28,4 milyar dolarlık anlaşma entegre varlıklar üzerinde olurken, üretim alanındaki yatırımlar 24 milyar dolar olarak kaydedildi. Bu dönemde yenilenebilir enerji ile ilgili işlemler 14,2 milyar dolara yükseldi. Yenilenebilir enerji anlaşmaları yıllık bazda hacim olarak %28 büyürken, işlem değerindeki artış %71’i buldu.

Avrupa piyasasını yenilenebilir enerji canlandırdı

Avrupa’da işlem hacmi %11 artarak 213 oldu. İşlem değeri ise 50,3 milyar dolar ile 2016 seviyelerinde gerçekleşti. Toplam işlem değerinin % 30’u yenilenebilir enerjide gerçekleşirken, dağıtım %27 ve üretim %26’lık bir kısmı oluşturdu.

Asya-Pasifik’te kamu politikaları büyümeyi destekledi

Asya-Pasifik, 2017 yılında ılımlı bir büyüme kaydeden tek bölge oldu. Toplam işlem değeri %14 artarak 46,7 milyar dolara yükseldi. Geleneksel üretim hariç tüm alt segmentlerde artış yaşandı. Yenilenebilir enerjide işlem değeri yıllık bazda %72 arttı ve 13,5 milyar dolara yükseldi. Söz konusu yüksek büyümede kamu politikaları belirleyici oldu.

Türkiye ve köprü görevi

Sınır güvenliği ve terör önlemi için, ikinci defadır Suriye topraklarında başarılı askeri harekat yapan Türkiye’ye, ileride elde edilmesi planlanan petrolden pay verilmemesi için süper güçlerin gayretleri daha doğrusu oyunları şimdiden sezinleniyor.

Hatta, özellikle ABD’nin gayretleri neredeyse bir savaşa dönüştürülmek isteniyor.

Her şeyden önce, bir ABD’nin terör örgütleri kuracağını, besleyeceğini ve destekleyeceğini bilmek akıllara durgunluk veriyor.

Bilindiği üzere, dünyaya muhtaç olduğu enerjinin büyük bir bölümünü sağlayan, Orta Doğu ve Avrasya bölgelerinin daima tehlikenin odağı halinde olması, hepimizi endişelendiriyor.

Bir bakıma; enerji kaynağı sahibi olmak ve onu pazarına ulaştırmak daima ya sorun oluyor ya da olmaya namzet bulunuyor.

Nitekim, sözde “Arap Baharı” ve ötesinin asıl nedenlerinin başında petrol gözüküyor. Asırlardır insanoğlunun dikkatini sarsan ve çoğu zaman endişeyle üzerine çeken Orta Doğu’ya bakıldığında; çeşitli görüntüler, süreçler, beklentiler ve tehlikeler görülüyor.

Öteden beri, çoğu enerji kaynaklarının ve yollarının Orta Doğu’da olması bu bölgeyi daha da “stratejik” hale getiriyor.

Orta Doğu’yu çoğu zaman buhrana sokan bu stratejik değerin en büyük unsurlarından birinin de Türkiye’nin olduğu tartışılıyor.

Bilindiği gibi; Türkiye uzun yıllardan beri enerjinin güvenli bir şekilde ulaşımını sağlıyor.

Yani, Türkiye bir bakıma “köprü” görevini üstleniyor.

Zaten, küresel güç ve sermayenin, Orta Doğu’dan beklentisi ve istemi, enerji kaynakları ve enerji yollarının güveni ile özetleniyor.

Tabii ki enerji denirken, öncelikle petrol ve türevleri ile su akla geliyor.

İsrail’in ve bazı ülkelerin yakında büyük su sıkıntısı çekeceği öne sürülüyor.

Beklentiler de, bu çerçevede değerlendiriliyor.

Enerjinin Orta Doğu’dan Batı’ya ve öteye intikalinde Türkiye önemli rol oynuyor.

Her şeyden önce, özellikle petrolde büyük paylaşım sorununun çıkmaması için, “güven” önlemleri hayati bir değer taşıyor.

Bir başka deyişle, kalkınma ve toplum refahının yükseltilmesi için gerekli olan ana unsur her zaman enerji oluyor.

Dolayısıyla, enerjiye veya kaynaklarına ulaşmak, günümüzde tüm ülkeler için önem arz ediyor.

Gezegenimizde, en büyük acının, en büyük kan dökmenin ve en büyük kazanç elde etmenin “petrol” yüzünden kaynaklandığı yıllardır biliniyor.

Böylelikle, Türkiye’nin konumu, ülkemize çok stratejik bir önem kazandırıyor.

Üstelik, gerek Irak’ın gerek Suriye’nin kuzeyinde yaşayan Kürtlerin yıllardan beri Batı’nın emrinde olması ve zaman zaman kullanılmaları Türkiye’yi daha “hassas” hale getiriyor.

Orta Doğu’da yaşanmakta olan kanlı gelişmeler, petrolün bütün dünya için bir “baş belası” olduğunu adeta ispatlıyor.

Üstüne bir de, gerek korsan addedilen Peşmerge devletçiği, gerek terörist örgütleriyle, Kürt oluşumlar, bölgedeki yangını sürekli alevlendiriyor.

Zaten, ABD, Avrupa Birliği ve İsrail bu yüzden, Kürtleri çeşitli şekillerde ve zeminlerde destekliyor.

Gerçekten de, özellikle enerji ve yollarının güveni için başta Kürtler olmak üzere çeşitli terör örgütleri Batı tarafından hem kuruluyor hem finanse ediliyor hem ikmalleri yapılıyor hem de istenildiğinde bir “koz” olarak sancılı bölgeye salınıyor.

Özellikle, ABD ve İsrail’in bu tehlikeli projenin yandaşı olduğu da  hemen fark ediliyor.

Kısacası, Orta Doğu’da yaptığımız iki askeri hamlemizin önemini  kavramamız gerekiyor.

Zira, ABD yine “Kürt kozunu” kullanamamanın telaşını yaşıyor.

Bölgeden, beklenen petrolden pay almaması için Türkiye’nin aleyhine şimdiden kumpaslar tezgahlanıyor.

Ne yazık ki, başını ABD’nin çektiği “şer koalisyonunda” Rusya, İsrail, İngiltere gibi ülkelerin de bulunduğu açıkça görülüyor.