20.1 C
İstanbul
Pazar, Haziran 8, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 114

“Geleceğe Yön Verecek Büyük Adımlar Atılmalı”

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Ankara, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal’ı ziyaret etti. MÜSİAD Ankara Başkanı ve DEİK Türkiye-Endonezya İş Konseyi Başkanı İlhan Erdal ve MÜSİAD Ankara Yönetim Kurulu üyeleri tarafından gerçekleştirilen ziyarette; bilişim, yazılım, sanayi ve yüksek teknolojili ürün gibi önemli konularda istişarelerde bulunuldu.

Uluslararası planda stratejik ve yüksek katma değerli ürünlerin yurt içinde üretilmesi konusunda TÜBİTAK’ın ve Hükümetin yaptıkları çalışmalar ile verdikleri desteklerden ve teşviklerden dolayı büyük memnuniyet duyduklarını belirten Başkan İlhan Erdal, “Yurt dışından ithal edilen ürünlerin Türkiye’de üretilmesi, yapay zeka ve savunma sanayi alanında TÜBİTAK’ın ülke geleceğine yön vermek adına yaptıkları çalışmalar oldukça önemli. İş dünyası olarak bu çalışmalardan büyük memnuniyet duyuyoruz. Ülkemizin gelişmesinin bilim, sanayi ve teknolojiden geçtiği bu dönemde her zaman TÜBİTAK ile iş birliği içerisinde olacağımızı vurgulamak isterim. İhracata dayalı üretim bazlı ekonomi modeli için AR-GE, inovasyon ve üniversite-sanayi işbirliği konusundaki çalışmalar sürdürülebilir kılınmalıdır. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı ülkemizin 5 bölgesinde mega endüstri bölgeleri kurulması projesi, ülkemizin üretim kapasitesine ve ekonomisine ciddi katma değer oluşturacaktır. 2023 hedeflerimiz için geleceğe yön verecek büyük adımlar atılmalı” ifadelerini kullandı.

TÜBİTAK’ın Geleceğe Yönelik Projeleri Masaya Yatırıldı

Bilişim, yazılım ve yüksek teknoloji konusunda TÜBİTAK’ın geleceğe yönelik projeleri hakkında bilgiler veren TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal “Ekonomiye katma değer sağlayacak bilgi, teknoloji ve ürün geliştirme potansiyeli bulunan, ülkemiz girişim sermayesi ekosisteminin geliştirilmesi amacıyla hazırlanan, Tech-InvesTR TÜBİTAK yeni 1514 Girişim Sermayesi Destekleme Programı’nın imza törenini geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdik. Programın gerçekleşme sürecindeki farklılık, yukarıdan aşağı tasarlanmış bir program olmaması. Bu süreçle ilgili paydaşların tümünün görüşlerinin alındığı bir program” dedi. 5G Yeni Nesil Haberleşme Teknolojileri projeleri hakkında da bilgi veren Mandal “5G yeni nesil haberleşme teknolojileri geliştirecek 17 şirket, TÜBİTAK Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı üzerinden desteklenecek.5G yeni nesil haberleşme teknolojileri için 10 üniversite, 17 firma, 3 operatör, 6 teknoloji geliştirme bölgesi, 1 OSB ve 1 düzenleyici kuruluş birlikte çalışacak. Ülkemizin inovasyon ve teknolojide yakaladığı yükselişi devam ettirmek ve teknoloji açığımızı kapatmak için çalışmalarımıza devam etmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.

Ziyaret, MÜSİAD Ankara Başkanı ve DEİK Türkiye-Endonezya İş Konseyi Başkanı İlhan Erdal tarafından TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal’a Osmanlı’dan gelen veresiye defterini satın alma yoluyla ihtiyaç sahibi kimselerin borçlarını kapatma geleneği olan zimem defteri takdimi ile son buldu.

Hainlere karşı dik duracağız

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan:

Cumhur İttifakı bizzat cumhurun ta kendisidir, Cumhuriyet’in kader çizgisidir. Zalimlere karşı ittifak diyoruz. Teröristlere karşı ittifak diyoruz. Hainlere karşı ittifak diyoruz. Küresel saldırı ve komplolara karşı ittifakla hareket ediyoruz. Kim ki, Cumhur İttifakı’nı dinamitlemeye kalkışırsa, kim ki Cumhur İttifakı’na vade biçip çürütmeye çalışırsa, biliniz ki, Türkiye’nin mahvına hizmet eden saat ayarlı alçaktır. Cumhur İttifakı, millidir, yerlidir, cesurdur, dik duruşludur, sabırdır, akıldır, sorumluluktur. Bu kavramlara yabancılık çekenler ne ittifakı ne de cumhuru bilirler. Türkiye’nin prangalarını sökecek kuvvet, engelleri birer birer yıkacak kudret cumhurun müttefiklik anlayışıdır.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli:

6-7 Ekim’de Diyarbakır’da 53 tane Kürt kardeşimin öldürülmesinin talimatını veren birisini Edirne’de gidiyor cezaevinde ziyaret ediyor. Kim bu? İnce İnce. 24 Haziran’da bunlara Osmanlı tokadı gerekmez mi?” “İnce İnce ne diyor. Bizim İsmail Metin Temel Paşa’ya, geldiğim gün apoletlerini sökeceğim diyor. Önce haddini bil. Apoletleri sen mi taktın sen sökeceksin. Bu apoletleri millet taktı. Bu ülke bir hukuk devletidir.

25 Haziran sabahı Türkiye’de güven ve istikrar daha da güçlenecektir

Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, 25 Haziran sabahı Türkiye’de güven ve istikrarın daha da güçleneceğini belirterek, “Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi ile Türkiye uluslararası arenada daha güçlü mücadele etme imkanını bu listelerle sağlayacaktır. 25 Haziran sabahı Türkiye’de güven ve istikrar daha da güçlenecektir. 24 Haziran yepyeni bir sistemle güçlü Türkiye’nin dünyaya ilanı olacaktır” dedi.

Bütün dertleri esasında Türkiye’nin hızını kesmektir

Başbakan Yardımcısı ve Hükumet Sözcüsü Bekir Bozdağ,“Millet oyunu gördü, oyuncuyu da gördü. Millet kuklayı da gördü, kuklacıları da gördü. Onlara fırsat ve izin vermeyecektir. Allah’ın izniyle 24 Haziran yeni bir gün olacağı gibi yeni bir dönemin de başlangıcı olacaktır” dedi.

24 Haziran seçimleriyle ilgili herkeste bir telaşın olduğunu aktaran Bozdağ, “Türkiye’nin içindeki adaylarda değil Türkiye üzerine hesap yapan çevrelerin hepsinde bir telaş var. Bütün dert 24 Haziran’da Cumhurbaşkanımızın kazanmasını engellemek bütün dert Cumhurbaşkanımızın kazanmasını engelleyemezsek parlamentoda hiç olmazsa onun elini ayağını bağlayacak çoğunluğu elde etmek. Böylece onu Beştepe’de hareketsiz bırakmak hesabı üzerine kuruluyor. Ve bütün dert esasında Türkiye’ye kaybettirmektir. Çünkü Cumhurbaşkanına karşı uluslararası çevrelerde ve onların uzantılarında yer alan duygunun altında yatan şey Türkiye güçlü yürüyor, Türkiye’nin yürüyüşünü durduramazsak biz Türkiye’yi bir daha kontrol edemeyiz. Türkiye’yi durdurmanın yolu Recep Tayyip Erdoğan’ı durdurmaktır. Türkiye’yi kaybettirmenin yolu Recep Tayyip Erdoğan’a kaybettirmektir. Eğer Recep Tayyip Erdoğan’ı durduramazsak Recep Tayyip Erdoğan’a kaybettirmezsek Türkiye’yi durduramayız. Türkiye’ye kaybettiremeyiz diyorlar. Ben buradan bir kez daha söylüyorum Türkiye’ye kaybettiremeyeceksiniz, Türkiye’yi durduramayacaksınız” şeklinde konuştu.

Türkiye 1 dakika bile vakit kaybetmeyecek

Gazetemize açıklamalarda bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş 24 Haziran seçim sonuçları ile ilgili bir risk görmediklerini söyledi. Muhalefetin “yaptırmayacağız” kampanyasını eleştiren Kurtulmuş, “Erdoğan düşmanlığından Türkiye’ye hayır gelmez” dedi. Türkiye’nin dünyada süper lige çıkmak için çabaladığını vurgulayan Kurtulmuş, “Play off oynuyoruz, şampiyon olup süper lige çıkmak istiyoruz” dedi.

Kurtulmuş, “24 Haziran akşamı inşallah milletimiz Recep Tayyip Erdoğan’ı hükümetinin başı olarak seçtiği anda seçimler netleştikten sonra hükümetini ilan edecek. Türkiye 1 dakika bile vakit kaybetmeyecek” şeklinde konuştu.

OGUN GAZETESİ

Anketler Cumhur İttifakı dedi

Anketler, zaferin adı; “Cumhur İttifakı ve Recep Tayyip Erdoğan’dır” diyor.

Ogün Gazetesi, Gün Araştırma Şirketi’ne cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleriyle alakalı tarafsız bir anket yaptırdı.

24 Haziran 2018’de gerçekleştirilecek seçimler için yaptırılan araştırma ile seçmenin nabzı tutuldu.

Mayıs-Haziran aylarında 50 ilde 7 bin 500 kişi ile gerçekleştirilen anketler sonucunda Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk turda seçileceği ortaya çıktı.

Ak Parti, MHP ve BBP’nin yer aldığı cumhur ittifakının oyu %51.5 oranında iken, CHP, Saadet Parti, İYİ Parti ve DP’nin bulunduğu millet ittifakının oyu ise %37.7 oldu. HDP ise yapılan araştırmada %9.4 civarında oy aldı.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde Recep Tayyip Erdoğan yüzde 52,5 oy oranı ile ilk turda galibiyeti yakalayacak gözükürken, Muharrem İnce yüzde 23,9, Meral Akşener yüzde 12,9, Selahattin Demirtaş yüzde 9,1, Temel Karamollaoğlu yüzde 1,3, Doğu Perinçek yüzde 0.3 oranında destek gördü.

Yapılan araştırmada, cumhurbşkanlığı seçiminde sonucun ikinci tura kalmaması için katılımcıların % 10,3’ünün tercihlerini yeniden gözden geçirmeyi düşündükleri belirlendi.

Gerçekleşen anketlerde cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalmayacağı görülürken, düşük ihtimalde olsa ikinci tura kalması durumunda, Recep Tayyip Erdoğan’ın rakibinin Muharrem İnce olacak.

Erdoğan ve İnce’nin ikinci tura kalması durumunda Recep Tayyip Erdoğan yüzde 54,6, Muharrem İnce ise yüzde 45,4 oy alacak.

Naylon poşetler

Ben naylonu sevmem. Gördükçe sinirlerim. Bilirim her çöpe giden bir beyaz naylon torba onu denizanası sanıp yutan bir yunus balığının veya bir Caretta-Caretta’nın sonu olabilir. Naylon bulunduğu ortamın şeklini alır, her kalıba uyar, yani kaypaktır, eğilir, bükülür, yamulur. Sonra seçim yapmaz, don da olur, mandal da. Hani tıpta protez ve kalp kapakçıkları gibi kalıcı ve yararlı kullanılışına bir sözüm yok ama unutmayın standart bir naylon poşet beş yüz ile bin yıl çözülmeden doğada kalıyor.

Petrol ürünü olan polietilen poşetlerin kullanım alanı çok geniş. Alışveriş merkezlerinden bakkala, kasaptan, manava, giyim mağazasından ayakkabıcıya kadar bunlar veriliyor. Dünyada yılda 500 milyar naylon poşet üretiliyor ve her bir dakikada bir milyon poşet çöpe atılıyor.  Deniz dibi artık naylon leğene dönüşmüş. Tarlalar uçuşan naylonlarla  dolu. Göl ve nehirlerin atık sistemini bozuyorlar.  Yolculuk yaparken artık bir ağaç altında mola vermeye korkuyorum. Buralar da PVC ile örtülmüş. Dünyada plastik torba kullanım miktarı bir trilyona kadar çıkabiliyor. Bu torbaların geri dönüşüm oranı çok düşük. Oysaki bez torba kullanmakla haftada altı plastik torbayı doğaya bırakmamış oluyoruz.

Ruanda, Fas, Makedonya, Tanzanya, Botswana,  Tayvan, Kenya, İtalya,  Güney Afrika, Hindistan gibi ülkelerle San Fransisco ve Paris gibi kentlerde bu naylonların kullanılması yasalarla sınırlandırıldı. İrlanda ise her naylon poşetten 20 cent vergi alıyor. Çin sadece torbaları paralı  yaparak her yıl 37 milyon varil petrol tasarruf ediyor. Türkiye ise tam bir naylon cenneti oldu. Ama halen naylon tüketimini sınırlayacak yasal bir süreç bir türlü başlatılmadı. Türkiye’de dört kişilik bir aile bir yılda 1460 poşet tüketiyor.

Ayrıca poşetlerin aflatoksin içerdiğini söyleyen uzmanlar, bu maddelerin gıdalarla teması halinde, yiyeceklere kansere yol açan, cıva, kurşun, kadmiyum gibi zararlı maddelerin geçtiğini belirtiyorlar. Ayrıca plastik maddelerin içerdiği bileşenler de kanserojendir.

Bir yabancı, Türkiye’yi seven bir hanım, adı Cherly,  soyadı Tanrıverdi. Bakın bir PVC cenneti olan Türkiye için bazı ciddi önerileri var. Bütün Dünya dergisinde yayınlanan makalesinden bazı eklemelerle alıntılar yapıyorum.

Ağaçların dallarında sallanıyorlar, nehirleri kirletiyorlar, çitlerde asılı kalıyorlar, kanalizasyonları tıkıyorlar, hayvanların boğazlarına tıkayarak boğularak ölümlerine neden oluyorlar. Polietilen poşetlerin üretimi yaklaşık 35 yıl önce moda olmaya başladığından bu yana dünyada hemen her ülkede kullanılıyorlar. Sebze ve meyveden, kıyafet ve kitaplara değin her şeyi taşımaya elverişliler. Yoğurt ve maalesef canlı akvaryum balığı bile poşette satın alıyoruz. Bazen çanta gibi kullanıyor, evde çıkan çöplerimizi onlara koyuyoruz. Naylon poşeti birkaç dakikalığına kullanıyor olsak da, bu  poşet doğada tümüyle yok olana değin aradan en az  bin yıl geçmesi gerekiyor. Eve kadar giderken simiti bir poşette taşımak, o poşetin doğayı 3005 yılına dek kirleteceği anlamına geliyor. Naylon poşetler ayrıca yavaşça bozulmaya başladığında çevreye zararlı kimyasallar yayılıyor ve besin zincirimizi zaman içinde kirletiyor. Çevreyi düşüncesizce naylon poşetlerle kirlettiğimizde, hayvanların yaşamlarını da korkunç zararlar vermiş oluyoruz. Antartika’dan Kuzey Denizi’ne Trinidad’dan Fiji’ye değin hemen hemen her deniz kuşunun midesinde plastik atık bulunuyor. Deniz hayvanları denize atılan poşetleri deniz anası veya başka bir yiyecek sanıp yiyorlar bu da onların sindirim sistemlerinin bozulmasına yol açarak sonuçta  ölümlerine neden oluyor. Kimi balinaların midelerinde yapılan otopsiler polietilen poşetlerle dolu olduğunu gösteriyor. Dünya Doğa Vakfı’na göre naylon poşetlerden dolayı her yıl 100 binin üzerinde balina, fok, su kaplumbağası ve kuş ölüyor. Karada ise inekler, keçiler, sincaplar ve öteki hayvanlar yem ararken genellikle plastik parçalar yiyorlar. Hatta içine girip bir daha çıkamıyorlar. Çin’de ise caddelerde uçuşan naylon poşetlere “beyaz kirlilik” adı verilmiş. Bangladeş ülkenin üçte ikisini sular altında bırakan 1988, 1998 ve daha sonraki yıllardaki sellerinin nedenin naylon poşetler olduğuna inanıyor. Çünkü sellerle sürüklenen poşetler kanalizasyon sistemini tümüyle tıkamıştı. Bangladeş daha  sonra başkent Dakka’da polietilen kullanımını yasakladı ve  geleneksel jütten yapılan poşetlerin yeniden yaygınlaşması için çaba gösterdi. Artık plastik kullananlar tüm dünyada kirlettikleri için  daha fazla vergi ödüyorlar. İrlanda da böyle bir vergi uygulaması başladıktan sonra plastik  tüketimi  % 95 oranında düştü. İsviçre, Avusturya ve Almanya’da müşteriler mağazalara kendi poşetlerini götürüyorlar ya da yeni poşet satın alıyorlar. Tayvan’da okullarda, orduda, süpermarketlerde ve mağazalarda ücretsiz, tek kullanımlık naylon poşet dağıtımı yasaklandı. Hong Kong’da “lütfen naylon poşete hayır !” sloganıyla büyük bir kampanya başlatıldı. Yeni Zelanda’da önde gelen perakende mağazaları yeniden kullanılabilir poşetleri satıyorlar. Hindistan’da kutsal inekler öldüğünden naylon torbalara savaş açıldı. Türkiye’de sadece Metro Zinciri naylon poşetleri ücretli satıyor.  Eğer her birimiz her ay yalnızca bir naylon poşet daha az kullansak bile her yıl milyonlarca poşet üretimini önlemiş oluruz.

Naylon poşetler ayrıca  enerji düşmanı, bir naylon poşet üretmek için gerekli olan enerji ile bir arabayı 115 metre boyunca ilerletmek için gerekli enerji aynı. Doğada yıllar sonra bozulmaya başladıkları zaman kimyasallar suya ve toprağa karışıyor. Hatta deniz ekosistemine bile çok zarar veriyor. Denize atılan poşetler deniz canlıları tarafından besin zannedilerek yenildiğinde, sonuç bir felaket oluyor. Uzmanlar ölen  balinaların, kuşların midelerinde poşetlere rastlıyor. Ayrıca şeffaf oldukları için tıpkı sera gibi ısıyı emerek orman yangınlarına neden oluyor. Temas ettikleri gıdaların vitaminlerini yok ediyorlar.

Okyanus seferi yapan gemiler bir yılda toplam 3 milyon 632 bin kilogram plastik atığı denize döküyor. ABD kıyı şeridindeki tüm atıkların % 10’unu plastik poşetler oluşturuyor.

Nasıl olsa naylon, cam ve kağıttan 2-3 defa daha ucuz. Torbayı kullan fırlat ve at !  Gerçi PVC  atıklar da  toplanmaya başlandı. Hacimce fazla, ağırlığı ise az ama toplayıcıları bunları  satılabiliyor. Eğer çöpe karışmadan yani kirlenmeden geri dönüşüm tesislerine  ulaşırsa elyaf maddesi olarak kullanılıyor. Ama en iyisi ve en doğrusu  az ve bilinçli  tüketmek !

Çerkeslerin 154 yıllık dramı

Şu üzerinde yaşadığımız dünyanın, ne acıları, ne faciaları yıllar içinde nasıl yuttuğunu daha doğrusu bu tür olayların, nasıl hatırlanmadığına şaşmamak hatta ürkmemek elden gelmiyor.

Ne kanlı olaylar, ne badireler, ne soykırımlar artık sadece tarihin sayfaları arasına gün geçtikçe daha da sıkışıyor.

Bu dramların başında, Çerkeslerin 154 sene önce karşılaştıkları faciaları göstermek gerekiyor.

Oysa, sözüm ona hür dünya Çerkeslerin başına gelenleri çoktan unutmuş ve sadece yıldan yıla yapılan hatırlatmalarla acılar dile getirilebiliyor.

Kadim dostumuz, Çerkes Dernekleri Federasyonu Başkanı Dr. Nusret Baş 154 sene önceki trajik gelişmeleri ve gerçekleri dile getirirken, bize de bu satırları karalamamız düşüyor.

Tarihte en büyük zulme ve haksızlığa uğrayan halklardan biri de Kuzey Kafkasyalıların olduğu kabulleniliyor.

***

Rusya’nın işgal girişimlerine karşı devletsiz ve ordusuz olarak, hiçbir dünya devletinin desteğini de yanlarına almadan 285 yıl direnildiği de biliniyor.

1859-1879 yılları arasında 2 milyon Çerkes ana yurtlarından sürülmüş; bunlardan ancak 1,5 milyonu hayatta kalıyor.

1 milyonu Anadolu’ya, kalanları da Balkanlar, Suriye, Irak, Ürdün ve Kıbrıs’a yerleştiriliyor.

Bu sürgün sonucu, günümüzde, Rusya sınırları dışında, 6 milyonu Türkiye’de olmak üzere 7 milyon civarında Adige, Abaza ve Kuzey Kafkasya’nın diğer halklarından insan, dünyanın 40 ülkesine dağılmış vaziyette yaşıyor.

Kafkas halklarının hepsinin kendi dillerinde özgün adı ve kimlikleri ile tanınıyor.

Ancak diasporadakilere diğer toplumlar tarafından genel olarak Çerkes ismi verilmiş ve alt kimlikleri fazla bilinmiyor.

Bugün ana vatanı dışında yaşayan ve Çerkes olarak isimlendirilen topluluğun içinde Adige, Abaza, Osetin vd.. Kafkas dil gruplarından insanlar yaşıyor.

İzmir’in İşgali ile başlayan gayrinizami savaşta Çerkeslerin en ön cepheleri tuttuğu unutulmuyor.

***

Anadolu’ya doğru ilerleyen Yunan ordusunu durdurmak amacıyla Ege Bölgesinde kurulan Kuvva-i Milliye’yi Çerkes General Aşir Atlı ve Pşav Ethem yönlendirdiler.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanı, Çerkeslerin sosyal ve siyasal yaşamına keskin bir gerileme getiriyor.

1951 yılında İstanbul’da Cumhuriyet döneminin ilk Çerkes sivil toplum kuruluşu açılıyor.

Sonra da büyük vilayetlerde başka STK’lar oluşuyor.

Sovyetler Birliği’nin perestroika politikası, diasporadakilere ata yurtlarıyla ilişki kurma fırsatı veriyor.

Bu süreçte, Çerkesler de kimliklerine daha çok ilgi duymaya başlıyor.

Abhaz-Gürcü savaşı ve Rus-Çeçen savaşı bu ilgiyi doruğa çıkartıyor.

Savaş hem Türkiye’de, Kuzey Kafkasya toplumları arasındaki etkileşimi; hem de Suriye, Ürdün, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri’nde kurumlara üye olanların sayısını ve kendi aralarındaki irtibatları artırıyor.

***

Çerkeslerin, bugün Türkiye genelinde 160 kadar sivil toplum kuruluşu  devletten de destek talebinde bulunuyor.

Türkiye’deki mütevazı gelişmelere ve  örtülü siyasi desteğe rağmen, ne yazık ki, dünya kamuoyu Çerkes dramına gereken ilgiyi bir türlü gösteremiyor.

Tabii ki, bunda en büyük etkenlerin başında Rusya’nın bitmez tükenmez baskısı ve hararetli bölgede gelişen olayların vahameti geliyor.

Aynı zamanda çok önemli bir göz hekimi olan, Çerkes Dernekleri Federasyonu Başkanı Dr. Nusret Baş’ın ısrarla dediği gibi, bütün dünyanın artık Çerkes dramına yakından yaklaşmasının üzerinden bir asır daha geçmemesi bir insanlık vecibesi olarak ortada duruyor.

Havalimanı mı, şantiye mi, uçak mı, yolcu otobüsü mü!

Yurt içi ve Yurt dışına gerçekleştirdiğim seyahatlerimde Türk Hava Yollarını tercih ederim. Tercih nedenimde milli havayolumuz olmasıdır. Lakin son seyahatlerimde yaşadıklarım inanılır gibi değil.

Bilet alırken acil çıkış olarak koltuk seçiminizi yapıyorsunuz. Uçağa bindiğinizde sizin başka koltukta oturacağınız söyleniyor. Hay aksi böyle bir durum nasıl olur elimde biletim var diyorsunuz ama nafile.

Olay bununla da sınırlı kalmıyor, 45 dakika uçakta bekliyorsunuz. Rötarın sebebi de söylenmiyor.

1 saate yakın zaman uçakta bekliyorsunuz, sıcaklık buz gibi bir vaziyette, 4 kez uyarmanıza rağmen ısıyı ayarlamıyorlar. Bir vatandaşın söylediği söz durumumuzu anlatır vaziyetteydi. “THY uçakta kese ikramına da başlasın artık, bu ne ya!!!”

Şikayetlerin artması üzerine başhostes gelerek, kabin sıcaklığını pilotların ayarladığını söyledi.

Bu arada yeni uygulamaya konulan pilotların ayar verdiği sıcaklık nedeniyle beraber seyahat ettiğimiz arkadaşlarla hasta olduğumuzu da belirtmek isterim.

Çay ile ısınmaya çalıştık ama nafile.

Battaniye verdiler ama hala soğuktu. Tepki sesleri artınca ikinciyi vermeyi teklif ettiler.

HAVALİMANINDA HİLTİLİ CALIŞMA, THY VE TAV ORTAK REZALETİ

Bir önceki uçuş için Atatürk Havalimanına gittiğimde yaşadığım enteresan olayı da sizlere aktarmak istiyorum.

Ankara’ya gitmek için AtatürkHavalimanına geldim.

Sabah 9.00 uçağı 111 nolu çıkış kapısındayız. Havalimanımı, şantiye mi, uçak mı, yolcu otobüsümü belli değil.

Kulaklarında büyük korumalıklar olan bir grup isçi geldi,iş güvenliği tedbiri kulaklarını kapattılar ve bacak boyunda bir hilti ile çıkış kapısının tam yanını kırmaya başladılar. Yaklaşıkuçağın kalkmasına 30 dakika var ve 200 kişi yerinden zıpladı. Bir hanımefendi olaya müdahil olarak, tepki verdi. Çalışma durdu pesinden spor giyimli uzun boylu bir beyefendi geldi, bayanla konuştu, telefon açtı bir yerlere ve devam arkadaşlar diye emir verdi. Bende bunun üzerine telefonumun kamerasını açıp, şef olduğunu söyleyen beyefendiye sordum. İki yüz kişiyi rahatsız edecek bu emri kimden aldınız şeklindeki soruma cevap vermedi ve şahsımı çekim yapmamam konusunda uyardı. Hemen polis çağırdı. Bende yolculara rahatsız olup, olmadıklarını sorduğumda hepsi ayağa kalkarak duydukları rahatsızlığı dile getirdiler.

Görevli polis beni izinsiz çekim yapmakla suçlayarak, gözaltına almakla tehdit etti.

Havalimanı müdürü geldiğinde yaşananları kendisine ilettim. Havalimanında bu tarz bir olayla karşı karşıya kalmamalıydık. Bu olayda esas beni şaşırtan söz ise çalışmanın emrini içişleri bakanının bizzat kendisinin verdiğinin söylenmesiydi. Sayın bakanımızı arayıp hemen soracağımı söylediğimde ise ifadelerini hemen değiştirdiler.

Kısacası TAV gibi bir şirkete bu yakışmadı ayrıca ayıplarını örtmek için polisimizi de bu olaya karıştırmak hiç yakışmadı.

Umarım siz değerli okurlarımıza bir mesaj verebilmişizdir.

Donald Trump ve ülkücü şehidimiz Davut Turan

Birileri makara kukara yapmak adına bazen eline sazı alıyor çalmaya başlıyor. Sazdan çıkan seslerdeki çirkinlikleri görenler ise sazın telini sazı çalanın boynuna dolamayı arzuluyor. İnternet’te dolaşan bir ifadeden oldukça rahatsız oldum.

İŞTE O SÖZ;

“Donald Trump aslında Türk’tür. Gerçek adı Davut Turan’dır” Donald Trump’ın soyunu, sopunu bilmem ama Davut Turan’ın kim olduğunu ve soyunu çok iyi bilirim. Davut Turan Samsun Eğitim Enstitüsünde okurken, milliyetçi olduğu için şehit edilmiştir. Soyu soyumdur. Davut abimiz İstanbul’daki evimize geldiğini ve bizde hoş seda bırakan tebessümleri ise hala hafızamdadır. Ülkücü şehidimiz Davut Turan 28 Haziran 1978 yılında Samsun’da şehit edilmiştir. Allah gani gani rahmet eylesin.

Önümüzdeki günlerde akrabam olan Davut Turan ağabeyimizi ve adına babam tarafından yazılmış ağıdı konu olarak ele alacağım.

 ‘Böru Budun’ ve ‘Aksakallılar’

Önce siyaseti peygamber mesleği olarak gören cennet mekan Muhsin Yazıcıoğlu’nu şehit ettiler. Ardından akıncılar ve ülkücüleri birbirine düşürmek adına saçılma projesini uygulamaya koydular.

Daha sonra ise MHP’yi etkisiz bir tabela partisi konumuna getirmek adına ayrılıkçıları 3 koldan Devlet Bahçeli’nin karşısına diktiler. Baktılar ki bir arpa boyu yol kat edemiyorlar, Meral Akşener’i dinamit etkisi yaratmak adına kullanma yolunu seçtiler. Akşener ise kurduğu parti ile bırakın dinamit etkisi yaratmayı, çocukların bayramda adrenalin için patlattığı torpil kadar bile etki yaratamadı.

Bir yandan Amerika, diğer yandan destekçileri, bir başka taraftan da maşaları ortamı germek için canla başla çıktılar yola.

BU ÜLKENİN ESAS EVLATLARINI HESABA KATMADILAR

Lakin, ‘Böru Budun’u yani Aksakallıları ve bu ülkeyi karşılıksız seven vatanımızın esas evlatlarını hiç hesaba katmadılar.

MHP’nin AK Parti ile hareket etmesinin altında imzası olanlar ülkenin geleceğine dinamit koymaya çalışanların hesaplarını alt üst etmiştir.

İktidar partisinin kapısından içeri girmeyen, ne de muhalefet partisi ile ilişkisi olmayan sadece devletçi olan vatan sevdalıları ise Amerika’nın kurduğu oyunu bozmak adına misyonlarını yerine getirmek için tarihi günü beklemektedir.

PKK’lılar ve sahte Atatürkçüler kolkola girerse, millet vatanı için bayrağı için kankardeş olmaz mı? Olur tabiki de hem de bal gibi olur.

24 Haziran’a sayılı günler kala millet hazır kıta durumdadır…

Elektrikli araçlar yüzde 55 arttı

2017 yılında dünya genelindeki elektrikli araç sayısı 2016 yılına oranla yüzde 55 artış gösterirken, toplam araç sayısının 3 milyonun üzerine çıktığı saptandı.

Medya takibinin öncü kurumu Ajans Press, dünya genelinde kullanılan elektrikli araç sayılarına yönelik yapılan araştırmayı inceledi. Ajans Press’in Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerinin yanı sıra medya yansımalarından da derlediği bilgilere göre, 2017 yılındaki elektrikli araç sayısı 2016 yılına oranla yüzde 55 artış gösterdi. Böylelikle, 2017 yılında elektrikli ve plug-in hibrid araç kullanımının 3 milyon 109 bin 50 olduğu saptandı. Bu rakamın 2016 yılında ise 2 milyon civarında seyrettiği belirlendi.

EN ÇOK SATIŞ ÇİN’DE GERÇEKLEŞTİ

ITS Medya ve Ajans Press’in gerçekleştirdiği medya incelemesinde, elektrikli araçlarla ilgili medyaya yansıyan haber adetleri de belli oldu. 2017-2018 yıllara arasında elektrikli araçlarla ilgili 4 bin 886 haber yansıması tespit edildi. Raporda, 2017 yılında Çin’de 600 bin civarında elektrikli araç satışının gerçekleştiği açıklanırken, geçen yıl elektrikli araç sayısının bu kadar çok artmasında Çin’in çük büyük rolü olduğu görüldü. ABD’de de ise elektrikli araç satışının 300 bin sınırına yaklaştığı saptandı. Bununla birlikte, Avrupa’daki en büyük payın, elektrikli araç oranı yüzde 39olan Norveç’e ait olduğu belirlendi. Norveç’i yüzde 12 ile İzlanda takip ederken, listenin ilk beşinde yer alan diğer ülkeler İsveç, Çin ve Almanya olarak kayıtlara geçti. Elektrikli araç kullanımı giderek artarken buna paralel olarak özel şarj istasyonlarının da düzenli bir şekilde arttığı görüldü. 3 milyon sınırına gelen halka açık istasyon sayısının ise sadece yüzde 25’inde hızlı şarj özelliği olduğu tespit edildi.x

Çimento sektörü büyüyor

0

Türkiye ekonomisinin lokomotifi çimento sektörünün ilk üç aylık rakamları açıklandı.

2018 yılı Ocak-Mart döneminde çimento üretiminde, geçen yıla oranla yüzde 15, 5‘lik bir artış yaşanırken; üretilen çimentonun yüzde 9,4’ü ihracat edildi.

Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB) tarafından sektörün, 3 aylık verileri açıklandı. Rapora göre 2018 yılı Ocak-Mart döneminde iç satışlarda yüzde 19,5 artış oldu. Bölgesel bazda ise, iç satışlarda en büyük artış Doğu Anadolu bölgesinde yaşandı.

Raporla ilgili değerlendirmede bulunan Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB) Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, “2017 yılının ilk aylarındaki zorlu kış şartlarının, bu yıl yaşanmaması nedeniyle yılın ilk 2 ayında satışlarda yüzde 31’lik büyüme gerçekleşti. Satışlar Mart ayında ise aylık bazda yüzde 4 artarak normal seyrine döndü. Raporumuzdaki TÜİK verilerinden de görüleceği üzere, 2018 yılı Ocak-Mart döneminde, sektörün ihracatını (çimento+klinker) en çok artırdığı ülke Haiti oldu. Bu ülkeyi Moritanya, Gana ve Brezilya izledi. 2017 yılında ilk 10 ülke içerisinde yer alan Kolombiya, Yemen, Sierra Leone ve Liberya, 2018 yılı ilk 3 ayında ilk 10 arasında yer bulamadı. Yine 2018 yılı Ocak-Mart dönemi rakamlarında; en çok ihracat yapılan ülkeler Gana, A.B.D. ve İsrail oldu. Çimento sektörü olarak üretimi aralıksız sürdürdüğümüz gibi, ihracatımızla da ülke ekonomimize katkı sağlamaya devam edeceğiz” dedi.

Eline kan bulaşan cumhurbaşkanı adayı

Türk milletinin olmazsa olmazları, kırmızı çizgileri vardır. Vatanıyla, bayrağıyla, ezanıyla ve değerleriyle ilgili hassasiyetleri vardır.

Bu kırmızı çizgileri aşar, olmazsa olmazları çiğnemeye kalkarsanız, Türk milleti sizi ayağının altında ezer, isminizin üstünü de kalın keçeli koli kalemiyle çizer. Yani Türk milletinin damarına basarsanız hem ezilir hem de çizilirsiniz.

Eline kan bulaşan, kalbi karanlık, nefsi kutuplaşmış bir aday var ve bu aday cumhurbaşkanımız olmaya aday… Kandilden talimat aldığı tapelerle ispatlı olan, halkların kardeşliği sözünü ağzından düşürmeyen fakat söyleminin aksine kardeşi kardeşe düşman etmek misyonunun sahibi olan bu kişi nasıl oluyor da bizim cumhurbaşkanımız olmaya aday olabiliyor.

Bırakın cumhurbaşkanlığına, başbakanlığa aday olmayı muhtar adayı olsa bile adalet bakanlığından sabıka yoktur yazısı almak mecburiyeti vardır.  Demek ki! Selahattin Demirtaş devlet kanadında cumhurbaşkanlığına aday olacak kadar tertemiz gözüküyormuş!!!! YSK’da bir problem görmemiş.

Bence siz Demirtaş’ı YSK yerine TSK’ya sorsaydınız onlar size tüm soruları cevaplarıyla beraber verirdi.

Şimdi bu süreçte milletin kafasının içi arap saçı gibi karmakarışık…

TERTEMİZ, PASPARLAK VE SUÇSUZ ER KİŞİ

Adalet bakanlığı, Demirtaş’a adli sicil kaydı yoktur, tertemiz, pasparlak ve suçsuz er kişidir belgesi veriyorsa, YSK, cumhurbaşkanı adayı olmasında herhangi bir sakınca görmeyerek aday başvuru dosyasını onaylıyorsa,

ŞİMDİ MİLLET OLARAK SÖZÜMÜZÜ DE ONAYLAYINIZ

Bayrağımıza, vatanımıza, askerimize saldıran Demirtaş tertemiz görülerek, cumhurbaşkanı adayı olabiliyorsa, Vatanımızı, bayrağımızı, sancağımızı karşılıksız seven,devleti için kendini saldırganlara siper eden bu ülkenin esas evlatları olan bizler temiz değiliz, suçluyuz, bizim oy verme hakkımızı elimizden alında bizler bu karmaşadan kurtulup selamete erelim.

 

Doğubayazıt bu kış doğal gazla ısınacak

0

Ağrı Merkez’i 2017 yılında doğal gaz konforuyla buluşturan Aksa Ağrı Doğalgaz, temmuz ayında Doğubayazıt ilçesinde de abone alımına başlıyor.
Doğal gaz kullanımını yaygınlaştırmak için altyapı çalışmalarına hız kesmeden
devam eden Aksa Ağrı Doğalgaz, dağıtım bölgesinde 2018 yılı sonu itibariyle 29,5 milyon yatırımla 12 bin konuta eş değer aboneye doğal gaz ulaştırmayı hedefliyor

Lisans bölgelerini genişleterek abone sayısını artıran ve her geçen yıl daha fazla aileyi doğal gaz konforuyla tanıştıran Aksa Doğalgaz, Ağrı il merkezinin ardından Doğubayazıt ilçesinde de abone alımına başlıyor.

Gerçekleştirdiği altyapı çalışmaları kapsamında Ağrı’ya toplamda 9,5 milyon liralık yatırım gerçekleştiren Aksa Doğalgaz, yapılan yatırımlarla bölgede 65 kilometre şebeke altyapısı ve 5 bin 500 potansiyel abone sayısına ulaştı.

Hedef: 5 yılda 120 Milyon TL yatırım

Türkiye’nin en soğuk ve en uzun kış şartlarının Ağrı’da yaşandığının altını çizen Aksa Ağrı Doğalgaz Dağıtım A.Ş. Şirket Müdürü Engin Yazıcı, “Lisans aldığımız günden bu yana vatandaşlarımıza doğa dostu, güvenli ve temiz yakıt doğal gazı ulaştırmak için çalışıyoruz. Uğraşlarımız ilk meyvesini geçen sene verdi. Geride bıraktığımız kış, Ağrı Merkez’de vatandaşlarımız doğal gazla ısındı. Şimdi ise Doğubayazıtlılara doğal gaz konforunu ulaştırmaya başlıyoruz. Merkez ve Doğubayazıt ilçelerimiz başta olmak üzere Ağrı’da daha fazla eve doğal gaz dağıtım hizmeti götürmek için tüm olanaklarımızla çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

Doğal gaz konforuyla rahat ve sıcak bir kış geçirmek için Doğubayazıtlı vatandaşların abonelik işlemlerini kış gelmeden gerçekleştirmelerinin ve doğal gaz dönüşüm işlemlerini tamamlamalarının önemine değinen Engin Yazıcı, “Mevcut durumda Lisans bölgelerimiz olan Ağrı ili ve Doğubayazıt ilçesine ek olarak genişleme bölgelerimiz olan Patnos, Eleşkirt ve Taşlıçay ilçeleri ile beraber önümüzdeki 5 yılda 120 Milyon TL yatırım yapmayı planlıyoruz. Bu yatırımlar neticesinde, Ağrı ve Doğubayazıt’ta doğrudan ve dolaylı olarak 350 Milyon TL değerinde ekonomik büyüklük oluşacak. Hem altyapı hem de müşteri noktalarındaki çalışanlarımızla bölgedeki istihdama ve ekonomik hareketliliğe katkıda bulunmaktan mutluluk duyuyoruz. Doğal gaz dağıtım hizmeti alanında deneyimli kadromuzla, Doğubayazıtlı vatandaşlarımızın kaliteli ve güvenli şekilde doğal gaz hizmetinden faydalanabilmesi için çalışmalarımızı hız kesmeden sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

Doğal gaz abonesi olmak için neler yapılmalı?

Abone işlemleri, kat maliki tarafından T.C. kimlik belgesi ve konuta ait müstakil tapu ile bizzat başvuru yapılarak başlıyor. Ardından abone tarafından sertifikalı tesisat firmalarından biriyle anlaşma yapılarak hazırlanan proje onaya sunuluyor ve kat maliki ya da dairede kiracı oturuyorsa ilgili kiracı, Aksa Ağrı Doğalgaz Dağıtım A.Ş.’ye şahsen başvuru yaparak Gaz Kullanım Sözleşmesi’ni düzenliyor. Sonrasında ilgili tesisat firması tarafından organize edilecek gün ve saatte tesisatın projeye uygunluğu Aksa Ağrı Doğalgaz Dağıtım A.Ş. teknik personeli tarafından kontrol ediliyor ve doğal gaz uygunluk belgesi düzenleniyor.

Tesisat onaylandığında, yetkili servisler tarafından cihazların gerekli ayarları yapılıyor ve abone doğal gaz kullanmaya başlayabiliyor. Servis kutusu olmayan binaların doğal gaz kullanması mümkün olmadığı için; bina içi doğal gaz tesisat dönüşümüne başlanmaması gerekiyor.

​Atıklardan yılda 1 milyar dolarlık doğalgaz üretebiliriz

0

Döviz kurunun yüksekliği dış ticaret açığını da yükseltiyor. İthalat gider kalemlerinin başında da enerji geliyor. 2017 yılında 55 milyar 250 milyon metreküp doğalgaz ithalatı gerçekleşti. Doğalgazda dışa bağımlı olan Türkiye’nin,biyogaz üretimi ile ithal doğalgaza olan bağımlılığını azaltabileceğini söyleyen IFAT Eurasia Proje Müdürü Namık Sarıgöl, “Türkiye’de her yıl çöpe atılan bitkisel ve hayvansal atıklar ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayabilir. Teknolojinin hızla geliştiği bu dönemde atık yönetiminde doğru karar ve uygulamalar çok önemli. Bu hem ülke ekonomisine hem de çevreye katkı sağlar.28-30 Mart 2019 tarihleri arasında düzenlenecek ‘IFAT Eurasia Çevre Teknolojileri Fuarı’ bu kapsamda yeni açılımlar sağlayacak” dedi.

Elektrik üretimi, yerleşim birimleri ve sanayi kullanımı gibi birçok farklı alanda doğalgaz kullanılıyor. Çok yönlü bir kullanımı olan fosil yakıt, Türkiye gibi doğalgaz ithal eden ülkeler için önemli bir gider kapısı oluyor.‘Doğalgaz ithalatını nasıl azaltabiliriz?’ sorusunun cevabı ise biyoenerjide saklı. Biyoenerji Derneği Başkanı 2. Başkanı Sedat Akar, Türkiye’nin biyoenerji potansiyelinin çok yüksek olduğunun altını çiziyor. Akar, ‘’Bitkisel ve hayvansal atıkların ortak adı organik maddelerdir. Bu organik maddelerin oksijensiz şartlarda fermentasyonu sonucu biyogaz üretiliyor. Biyogaz, içindeki karbondioksit ayrıştırıldığında ise doğalgaza dönüşüyor. Ülkemizde kurulan biyogaz santralleri ağırlıklı olarak elektrik ve gübre üretimi yapıyor. Türkiye potansiyel olarak doğalgaz tüketiminin yüzde 6’sını karşılayabilir ama hali hazırda bu rakam yüzde 2. Kendi doğalgazımızı ürettiğimizde ise ülke ekonomisine yaklaşık 1 milyar dolarlık katkı sağlayabiliriz” diye konuştu.

Geleceğin Sektörü Çevre Teknolojileri

Yükselen bir sektör olan çevre teknolojileri her geçen gün önem kazanıyor. Teknolojinin doğru kullanımının çevreye olduğu kadar ekonomiye de olumlu etki yapacağını söyleyen IFAT Eurasia Proje Müdürü Namık Sarıgöl ise, “ Çevre teknolojilerine yapacağımız yatırım aynı zamanda ekonomik anlamda da katkı sağlayacaktır. Türkiye tarım, hayvancılık ve gıda sektörlerinde önemli bir üretici statüsünde ama burada çıkan atıkları değerlendirme konusunda yetersiz kalıyoruz. Doğru hamleler ile doğalgaz ithalatını azaltabiliriz “ dedi.

Klima Alırken Ve Kullanırken Dikkat!

0

Sıcakların artmasıyla birlikte klima sezonu açıldı. Oda ısısını düşürerek konforlu bir ortam yaratmak için kullandığımız klimalar bilinçli kullanılmadığında çeşitli hastalıklara davetiye çıkarabildiği gibi kullanıcıları ekonomik açıdan da zora sokuyor. Uzmanlar, klima seçiminin ihtiyaca göre yapılması gerektiğini belirterek klima bakımının her yıl ciddi ve düzenli olarak kontrol edilmesinin önemli olduğunu söylüyor.
Yazın sıcağından korunabilmek için hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline dönüşen klimalar, yanlış kullanıldığında daha büyük zararları beraberinde getirebiliyor. Klimaların bilinçsiz kullanımı çeşitli hastalıklara yol açabildiği gibi ihtiyaca uygun tercih edilmeyen klimalar kullanıcıları ekonomik açıdan zora sokuyor. Yanlış konumlandırılmış, aşırı soğuk hava üfleyecek şekilde ayarlanmış, ani soğutan, kalitesiz, filtre temizliği yapılmayan klimalar, kas ağrıları başta olmak üzere tutulmalara, enfeksiyon hastalıklarına ve alerjik reaksiyonlara yol açabiliyor. Ev ve iş yerlerinin ihtiyacına göre tercih edilmeyen klimalar ise kullanıcılara ekstra fatura masrafları çıkartıyor.

‘’Hatalı Kullanımlar Hasta Ediyor, Ekonomik Açıdan Zora Sokuyor’’

Klima kaynaklı sağlık problemlerinin genellikle bilinçsiz veya aşırı kullanım sebebiyle görüldüğünü hatırlatan Teknoloji perakendeciliğinin öncü firmalarından İstanbul Bilişim’in Genel Müdür Levent Menteşe, ‘’Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki ev tipi klima modellerinde %20’ye yakın artış yaşandığını gözlüyoruz. Sıcaklıkların artmasıyla klima satışları da önemli ölçüde arttı. Tabi bu başka problemleri de beraberinde getiriyor. Öncelikle klimaların sağlığımızı bozmaması için gerekli bakım ve temizliği yaptırmanızda büyük fayda var. Klimaların bakımı ve temizliğinin her yıl ciddi ve düzenli olarak yapılması çok önemlidir. Bakteri filtresi kullanılmalıdır. 25 derecelik sıcaklık en uygun ısı derecesidir. Ortamın aşırı soğutulmamasına dikkat edilmelidir. Klimaların üflediği havaya direkt maruz kalmamaya özen gösterilmelidir. Tercih edilecek klima ihtiyaca uygun olmalıdır. Bu ekonomik açıdan oldukça önemidir.’’ açıklamasında bulundu.

‘’BTU Değerine Göre Klima Seçimi Yapılmalıdır’’

Klimaların soğutma ihtiyacını ifade eden ölçü biriminin BTU olarak adlandırıldığını dile getiren Levent Menteşe, ‘’Klima alınırken soğutulacak alanın hesaplanması alınacak olan klimanın BTU değerini belirler. Klimanın bir saatlik sürede ortamdan taşıdığı ısı miktarını gösteren BTU değeri arttıkça klimanın maddi değeri de artış gösterir. Bu açıdan klima seçerken soğutulacak alana göre BTU değeri belirlemek kullanıcılara verimlilik ve ekonomik yönden kolaylık sağlar. Oda metrekaresinin 2,2’ye bölünerek 1000 ile çarpılması sonucu yaklaşık BTU değeri hesaplanır. Klima seçimi yaparken en önemli ölçüt soğutulacak alanın BTU değerinin iyi bilmesidir.’’ ifadelerini kullandı.

Yatırımcılar için İş Portföy’den Elektrikli Araçlar Karma Fon

İş Portföy, yatırımcılara sunduğu yeni Elektrikli Araçlar Karma Fon ile elektrikli araç üretiminin getirilerinden yararlanmak isteyenlere tek fonla yatırım yapma imkânı sağlıyor.

İş Portföy Elektrikli Araçlar Karma Fon; toplam portföyünün en az %80’i ile devamlı olarak, yurt içinde veya yurt dışında işlem gören ve elektrikli araç üreten şirketlerin yanı sıra, akıllı araç teknolojisi geliştiren, pil üretimi yapan ve pil üretiminde kullanılan madenleri işleyen madencilik şirketlerinin ortaklık paylarına ve özel sektör borçlanma araçlarına yatırımı hedefliyor. Fon ile böylelikle elektrikli araç üretim sürecinin tamamına kolaylıkla yatırım yapılabiliyor.

TEFAS’ta işlem görmeye başlayan fon, İşCep’ten, İş Bankası İnternet Şubesi’nden ve tüm İş Bankası şubelerinden kolayca alınıp satılabiliyor.

Robot ve İnsan Birlikte Çalışarak Verimliliği Artıracak

Otomasyon sektörünün öncü markası Mitsubishi Electric, insanla işbirliği içinde çalışan yeni kollobratif robot serisiyle üretim hatlarında yüksek performans sağlıyor. İnovatif kontrol ve programlama opsiyonlarıyla kolay kullanım avantajı da sunan kollobratif robotlar, Mitsubishi Electric’in Sanayi 4.0’a yanıtı olan dijital fabrika konsepti e-F@ctory içinde önemli bir rol oynuyor. Üretimde hız, esneklik, verimlilik ve maliyet tasarrufu sağlayan e-F@ctory ve ileri robot teknolojileri sanayicilerin küresel rekabette öne geçmesine imkan tanıyor.

Elektrik, elektronik ve otomasyon alanında dünyanın önde gelen oyuncularından Mitsubishi Electric’in dijital fabrika konsepti e-F@ctory içinde robotlar önemli bir rol oynuyor. Dijital fabrikalarda robotlar ve insanların etkileşimli çalıştığı üretim hatlarının, sadece robotlardan oluşan üretim hatlarından daha verimli olduğu bilinciyle hareket eden Mitsubishi Electric, insanla işbirliği içinde görev alan yeni kollobratif robot serisiyle sanayiye değer katmaya devam ediyor.

Mitsubishi Electric’in yeni kollobratif robot serisi, güvenlik nedenlerinden ötürü koruyucu bariyerlerin arkasına yerleştirilmesi gereken endüstriyel robotların aksine fabrikalarda insanlarla yakın çalışmalarda bulunmak üzere tasarlandı. Bu seri, insanlarla birlikte çalışabilmesi sayesinde üretim hatlarında herhangi bir yerde esnek bir şekilde konumlandırılabiliyor. Yeni kollobratif robotlar yüksek performansın yanı sıra inovatif kontrol ve programlama opsiyonları ile kolay kullanım avantajı da sağlıyor. Robota takılabilen dokunmatik operatör terminali, özel programlama uzmanlığı gerektirmeden robota görevini öğretmek için sezgisel bir arayüz sunuyor. Öğretme fonksiyonu, operatörün robotu elle ve kontrollü güçle bir pozisyondan diğerine hareket ettirmesine imkan tanıyan direkt kontrol modu içeriyor. Kurulum tamamlandığında robota tam hareket serbestliği tanımak üzere operatör terminali kolaylıkla kaldırılabiliyor.

Küresel rekabetin yolu kollobratif robotlarla donatılmış dijital fabrikalardan geçiyor

Türkiye’nin sürdürülebilir bir şekilde küresel boyutta rekabet edebilmesi için üretim teknolojilerinin Sanayi 4.0’ın gereklilikleri ölçüsünde geliştirilmesi gerekiyor. Bu noktada üretim kalitesi artarken maliyetlerin düşmesi önem arz ediyor. Robotlu sistemler tüm bu avantajları bir arada sunabilecek en ideal çözüm olarak öne çıkıyor. Mitsubishi Electric’in e-F@ctory konsepti altında tasarlanan ve ileri teknolojiye sahip kollobratif robotları ile daha esnek hale gelen dijital fabrikalar; üretimde hızı, kaliteyi ve verimliliği artırırken çok ciddi maliyet tasarrufu sağlıyor. Mitsubishi Electric bu sayede sanayicilere fabrikalarını Sanayi 4.0’ın tüm ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde kurma imkanı tanıyor. Fabrika yatırımından önce sanal bir fabrika oluşturarak ortaya çıkacak fabrikanın ve üretimin simülasyonunu gerçekleştirme, verimliliği değerlendirme ve oluşan çıktılar doğrultusunda yatırımı şekillendirme fırsatı sunuyor. e-F@ctory konseptinde fabrika otomasyonunda yer alan tüm ürünler birbirleriyle entegre ve açık bir mimari ile çalışıyor. Bu sayede üretim hattındaki diğer sistemlerle haberleşebilen robotlar, sadece mekanik işleri değil elektronik operasyonları da takip edebiliyor. Böylece üretim hatlarını kişiselleşen ihtiyaçlar doğrultusunda optimize ederek küresel pazardaki rekabet koşullarına ayak uydurmak hiç olmadığı kadar kolaylaşıyor.

ASELSAN’da ikincil halka arz başarıyla tamamlandı

ASELSAN’ın ikincil halka arzına 31 Mayıs-1 Haziran talep toplama döneminde 64.646 sayıda yatırımcıdan 160.594.642 adet talep geldi ve 140.000.000 adet pay satışı yapıldı. Yatırımcı Türkiye’nin ASELSAN’ına güvendi, halka arz yoğun taleple tamamlandı.

ASELSAN’ın ikincil halka arzında talep toplama dönemi sona erdi. İki günde 64.646 sayıda yatırımcıdan 160.594.642 adet talep toplanırken 140.000.000 adet pay satışı yapıldı.

ASELSAN’ın ikincil halka arzına 64.352 bireysel yatırımcı katıldı.

1 TL Nominal değerli hisse fiyatı 21,35 TL olarak belirlenirken, son tahta kapanış fiyatından (23,60 TL) oluşan şirketin toplam piyasa değeri 26,9 milyar TL oldu.

İkincil halka arz ile ödenmiş sermayesini 140 milyon TL artırarak 1 milyar 140 milyon TL’ye yükselten şirketin yeni halka açıklık oranı, ikincil halka arz sonrası yüzde 25,70’e çıktı.

Yüzde 60 ile en büyük payın yerli yatırımcıya ayrıldığı ASELSAN’in ikincil halka arzında, payların yüzde 80’i yerli yatırımcılar tarafından satın alındı. Yerli yatırımcılardan toplamda 132.398.750 adet talep geldi ve kendilerine 111.804.108 adet pay satıldı. Yabancı yatırımcılar tarafından talep edilen 28.195.892 adet payın ise tamamı karşılanarak kendilerine bu miktarda satış gerçekleştirildi.

ASELSAN Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Prof. Dr. Haluk Görgün, konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

“Dünyadaki ekonomik konjonktüre karşın milletimizin güveni ile başarılı bir halka arz gerçekleştirdik. Türkiye’nin gözbebeği ASELSAN’ın dünya savunma sanayinin ilk sıralarında yer alması için önemli bir aşamayı başarıyla tamamladık. İkincil halka arzımızda son zamanlarda hiçbir halka arzda görülmemiş ciddi bir bireysel yatırımcı talebi aldık. Gerçek anlamda tabana yayılmış olan bu talebi çok değerli buluyoruz. 64 binin üzerinde bireysel yatırımcının beklenenin çok üzerinde bir taleple katıldığı ikincil halka arzda ‘milletin hayali’ olduğumuzu bir kez daha gösteren, Türkiye’ye güvenen, ASELSAN’a inanan, güç katan tüm yatırımcılarımıza teşekkür ediyorum. Halka arzdan gelen geliri TÜRKİYE’NİN ASELSAN’I şirketimizi çok daha ileri götürmek için yüksek yerli teknoloji, Ar-Ge, yapay zeka, yurt içi ve yurt dışı yeni yatırımlarda değerlendireceğiz. Yatırımcılarımızın ASELSAN’a gösterdiği teveccühün bize büyük bir sorumluluk yüklediğinin farkında olarak milletimizin hayallerini gerçeğe dönüştürmek için gece gündüz çalışacağız.”

Yenilebilir enerjiye yatırımlar arttı!

Geçtiğimiz günlerde Uluslararası Enerji, Ekonomi ve Güvenlik Kongresi’nde Türkiye’de ve dünyada yenilenebilir enerji verimliliği paneli gerçekleşti. İstanbul Medeniyet Üniversite’sinde gerçekleşen panelde Özgül Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Faruk Özgül bir konuşma yaptı. Tecrübeleri ve bilgi birikimi, enerji sektöründe bir kaynak niteliği taşıyan Özgül, konuşmasında bugün dünyadaki en sıcak konulardan biri olan ve iklim tehdidi, karbon emisyonları ve dünyanın sürdürülebilirliğine olan güvenin azalmasının yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımları arttırdığını söyledi.

Özgül konuşmasında şu bilgileri verdi:

“Düşük karbon salınımı ve teknolojinin gelişmesiyle, yenilenebilir enerji üretim maliyeti fosil yakıtlara çok yaklaşmıştır, haliye bu projelerin fizibilitesinin artması kamu ve özel yatırımlarını arttırmıştır. Günümüzde dünyadaki enerjinin %9,95’i yenilenebilir enerjiden üretilmektedir, bu trendi takiben Türkiye’de de geçtiğimiz yıllarda yenilenebilir enerjiye ciddi yatırımlar olmuştur. 2002’den bu yana 95 milyar USD yatırılmış ve 2017 yılında 6.12%’lik elektrik ihtiyacı yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilmiştir. ”

Yenilenebilir enerji geniş bir yelpazedeki doğal kaynaklardan üretiliyor. Bu kaynakların arasında en çok öne çıkan, özellikle alan işgalinin az olması, çevreye olumsuz etkilerinin diğerlerine nazaran daha az olması ve daha verimli olması sebebiyle rüzgar. Aynı zamanda Türkiye’nin yerel üretimine ve teknoloji transferine de katkı sağlıyor. Türkiye, bugün vizyon 2023 planına göre kurmayı planladığı rüzgar enerjisi kapasitesinin %35’ini halihazırda işletmeye soktu. Ayrıca 2017 hedeflerini, 6,872 MW kurulu kapasiteye ulaşarak %4lük bir sapmayla tutturdu. Bununla beraber rüzgar, ülkemizin GSYH’ye yaklaşık 2 milyar USD ve 10,000 kişiye istihdam sağlıyor.

Türkiye’de enerji sektörü henüz daha olgunlaşmasını tamamlamamış olmakla beraber, son on senede ciddi bir mesafe kat etti. Özellikle yerli ve milli enerji politikalarının revize edilmesi, düzenlemelerin güncellenmesiyle, belirlenmiş kapasitelerin daha verimli işlenmesini sağlıyor. Bu gelişmelerle YEKA projeleri gibi devasa projeler mümkün kılıyor.

Özgül, konuşmasında sektördeki düzenleyici riski, finansal risk ve elektrik fiyatı riski gibi sektörel risklere maruz kalsa da, tüm bunlar için yapıcı çözümlerin mevcut olduğunu da söyledi. Bu yapıcı çözümlerin uygulanması halinde Türkiye’nin yenilenebilir enerji sektöründe büyük oyunculardan olmasının kaçınılmaz olduğunun da altını çizdi.