25.1 C
İstanbul
Pazar, Temmuz 27, 2025
Ana Sayfa Blog Sayfa 114

Site sakinleri ile Emlak yönetimin arasına kara kedi girdi

Site sakinleri Emlak Yönetim A.Ş.’nin genel müdürlüğüne giderek, “Bizler sakinler olarak meslek sahibiyiz, işlerimiz var. Biz site yönetimini bilmeliyiz ve bu tarz bir hizmet alanı bizlere yabancıdır. Lakin sizlerin işlerinizi kurumsal bir şekilde yapmamanız, site sakinlerinin seslerine kulak vermemeniz site yönetimine talip olmamıza sevk etmiştir. Lütfen işinizi iyi yapınız. Allah işini iyi yapandan razıdır ve dolayısıyla bizlerde işlerini iyi yapandan razı oluruz. Lakin sizin yönetiminizden razı değiliz” diyerek mesaj vermişler. Emlak Yönetim site sakinlerinin bu çağrısına bir adım atarak cevap vermeyi uygun görmemiştir.

ÖZEL HABER / GÜZELVATAN GAZETESİ

Site sakinleri yönetime talip oldu

Emlak Konut tarafından inşa edilen dairelerin bulunduğu sitelerde çevre-temizlik, teknik işler, güvenlik, peyzaj bakımı, halkla ilişkiler ve muhasebe hizmeti veren Emlak Yönetim ile daire sahipleri yüksek aidat ve faturalar nedeniyle karşı karşıya geldiler.

Sitelerde daire alanların, ‘ev sahibi olduk’ sevinçleri aidatlar nedeniyle üzüntüye ve ümitsizliğe dönüştü. Ortak giderler adı altında vatandaşa fatura edilen miktarlar ortadirek diye tabir edilen halkın bütçesini zorluyor.

KİRA ÖDER GİBİ AİDAT ÖDEMEK SİTE SAKİNLERİNİ İSYAN ETTİRDİ

Site sakinleri öyle yüksek faturalar ve astronomik aidatlar ile kaşı karşıya kalıyor ki! Neredeyse insanlar kira öder gibi aidat ve ortak gider faturaları ödüyorlar. Kiracı olsa yüksek faturalar ile karşı karşıya kalınca taşınabiliyor, fakat ev sahibi olunca bırakıp gitme şansı da yok. Sitelerde oturanlar karşılarına çıkan bu faturaları ödemek zorunda yoksa icra takibi ile kendilerinden tahsil ediliyor. Geçmiş yıllarda apartmanlarda ve kooperatif sitelerinde yöneticilik yapacak kişi bulunmaz iken günümüzde rant kapısı haline gelen yöneticilik sektör haline geldi. Sitelerin hemen hemen hepsinde yönetim şirketlerin elinde bulunuyor. Ana amacı yaşam alanları oluşturmak olan TOKİ ve Emlak Konut ise iştirakleri olan Emlak Yönetim A.Ş vasıtasıyla yöneticilik sektöründe ilk sırada yer alıyor.

Yüksek aidat fiyatları konusunda özel şirketlerle yarışan Emlak Yönetim kaliteli hizmet konusunda ise diğer şirketlerin çok gerisinde yer alıyor.

Özellikle yeni şehir olan Kayaşehir’de Toki ve Emlak Konut’un inşa ettiği sitelerin yönetimini üstlenen Emlak Yönetim idare ettiği sitelerde kat malikleri ile yaşanan sorunlar nedeniyle karşı karşıya gelmiş durumdadır.

EMLAK KONUT BAŞAKŞEHİR EVLERİNDE YAŞAYAN SİTE SAKİNLERİ EMLAK YÖNETİME KARŞI ÖRGÜTLENMEYE BAŞLADI

Emlak Konut Başakşehir Evleri birinci, ikinci ve üçüncü kısımlarda yaşayan site sakinleri yüksek aidat ve ortak alanlarda yaşanan sorunlar nedeniyle Emlak Yönetim A.Ş’nin yönetimini kabul etmeyerek kendi yaşam alanlarını kendileri idare etmek için 2018 ayı ilk çeyreğinde seçimlerde aday oldular. Ve organize olarak Emlak Yönetime karşı seçimlerde liste çıkardılar.

İLK KIVILCIMI BİRİNCİ, İKİNCİ VE DÖRDÜNCÜ KISIM SAKİNLERİ ATEŞLEDİ

Seçimlerde site sakinleri birinci kısımda kaybederken, ikinci kısımda kazandılar. Dördüncü kısım sakinlerinin kazanacağını gören Emlak Yönetim kat malikleri ile anlaşma yoluna gitti ve yönetim kurulu kat maliklerinden oluşurken, yönetim hizmetini Emlak Yönetim vermeye devam etti.

ÜÇÜNCÜ KISIM SAKİNLERİ EMLAK YÖNETİME KARŞI BİRLİK OLDULAR

2018 yılının Ağustos ayında yapılması düşünülen 1. Etap 3. Kısım site yönetimi seçimlerine sayılı günler kala site sakinleri Emlak Yönetime karşı birlik içerisinde seçime katılma kararı aldılar.

BİRİNCİ KISIM SİTE SAKİNLERİ EMLAK YÖNETİMİ PROTESTO İÇİN SEÇİMİN YAPILACAĞI SALONU TERK ETTİ

Şubat 2018 tarihinde yapılan Başakşehir Evleri 1. Etap 1. kısım site yönetimi seçimlerinde daire sahiplerine vekalet ile oy kullanılamaz diyerek engel konulmaya çalışılınca oy kullanmaya gelen 150 daire sahibi seçimlerin adil olmadığını beyan ederek seçim alanını terk etmişler. Daire sahipleri karşılarına çıkarılan engellemeler nedeniyle seçimin yapılacağı salonu terk ettiği için Emlak Yönetim seçimi kazanmış oldu ve 1. kısım şu an Emlak Yönetim tarafından idare edilmektedir.

İKİNCİ KISIM SİTE SAKİNLERİ TARAFINDAN YÖNETİLMEKTEDİR

İkinci kısımda ise tüm engellemelere karşı daire sahiplerinin yönetimi devir almasına Emlak Yönetim engel olamamıştır. Seçimleri kazanan taraf site sakinleri olmasına rağmen yönetimi devir etmek istemeyen Emlak Yönetim ile daire sahipleri arasında zaman zaman tartışmalar yaşandığı da gözlemlenmiş. Şu an 2. kısım daire sahipleri tarafından yönetilmektedir.

DÖRDÜNCÜ KISIMDA İDARE EMLAK YÖNETİMDE, SÖZ SAHİBİ İSE SİTE SAKİNLERİ

Dördüncü kısıma gelince siteyi Emlak Yönetim idare ediyor görünse de söz sahipleri site sakinlerinden oluşuyor. Sebebine gelince; Emlak Yönetim bu kısımda yapılacak seçimler öncesi kaybedeceğini anlayınca daire sahipleriyle anlaşma yoluna gitmiş. Lakin yönetimde söz sahibi olan daire sahipleri bazı faturalar ile ilgili olarak Emlak Yönetimle aynı düşüncede olmadığı dillendiriliyor. Asansör bakım faturalarının piyasanın 3 katı fiyat olmasından rahatsız olanların olduğu ve yapılan itirazlarla 3/1 oranında indirim sağlandığı iddialar arasında yer almaktadır.

ÜÇÜNCÜ KISIM SAKİNLERİ SEÇİM TARİHİNİ EMLAK YÖNETİMDEN ÖĞRENEMEDİLER

Üçüncü kısım diğer kısımlara bakarak en son teslim edilen dairelerden oluşuyor. Bu sebeple de seçime diğer kısımlardan farklı bir tarihte giriyor. Ağustos ayı içerisinde yapılacağı tahmin ediliyor.

Fakat site sakinlerinden oluşan bir heyet Emlak Yönetim Genel Müdürlüğü’ne giderek,seçim tarihini öğrenmek istediler. Yetkililer ise; ‘seçim tarihinin ne zaman yapılacağı konusunda elimizde bilgi yok’ cevabını verdiler. Kendi sitelerinin karar defterini görmek ve yönetim kurulunun kimlerden oluştuğunu öğrenmek istediklerini söylediklerinde ise, karar defterini her gelene gösteremeyeceklerini, resmi başvuru veya mahkeme kararı ile görebilecekleri cevabını almışlar.

EMLAK YÖNETİM VE EMLAK KONUT, SİTE SAKİNLERİ YERİNE YÜKLENİCİ FİRMAYI KORUYOR

Üçüncü kısımda yaşayan site sakinlerinin Emlak Yönetime karşı liste çıkarmasının nedeni 1, 2 ve 4. kısımdaki daire sahiplerinin yüksek aidat ve ortak alan sorunlarına ek olarak evlerinde bulunan defoların ve hasarların Emlak Konut ve Emlak Yönetim tarafından yok kabul edilmesidir. Hatta bir kat sakininin dairesinde hasar ve defolar bulunduğu halde Site Müdürünün dairede bir sorun yoktur şeklinde tutanak tutması daire sahiplerinin tepkisine neden olmuştur.

SİTE SAKİNLERİ SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ İÇİN PLATFORM OLUŞTURDU

Site sakinlerinden İlyas Hasanbaşoğlu Temmuz 2017 tarihinden bu yana sitede yaşadığını belirterek, yaşanan sorunlara emlak yönetimin çözüm odaklı yaklaşmadığını söyledi. Hasanbaşoğlu, “Site sakinleri olarak bir platform oluşturduk. Sorunları çözüm önerileri ile beraber ilettik. Fakat sorunlar hala sorun olarak durmaktadır. Personelle zaman zaman sohbet ediyoruz. Hepsi güzel arkadaşlardan oluşuyor, fakat, yönetim ile bir iletişim kuramıyoruz” diyerek konuştu.

ÖZEL HABER / GÜZELVATAN GAZETESİ

5 yılda tüketim Türkiye’nin yüzde 43’ünü aştı, 715 bin yeni abone geldi

Elektrik dağıtımında Türkiye’nin lider şirketi BEDAŞ, 2013 yılında tamamlanan özelleştirme sürecinin ardından rekorlarla dolu beş yılı geride bıraktı. 2017 sonunda 5 milyon aboneye ulaşan BEDAŞ’a, bu dönemde katılan yeni abonelerin sayısı 715 bini aşarak Afyon ili nüfusu kadar büyüdü

İstanbul’un Avrupa Yakası’nda son beş yılda elektrik tüketimi 126 milyar kilovatsaati bulurken bu rakam, Türkiye’nin bir yıllık tüketiminin yüzde 43’üne denk geldi. Beş yılda toplam 1,4 milyar TL’lik yatırım yapan BEDAŞ, toplam arıza sayısını da yüzde 17 oranında düşürdü

Dünyanın mega kentleri arasında yer alan İstanbul’un Avrupa Yakası’nda elektrik dağıtım hizmeti veren Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. (BEDAŞ), 2013 yılında yaşanan özelleştirme sürecinin ardından rekorlarla dolu bir beş yılı geride bıraktı. 2012 sonunda 4 milyon 326 bin elektrik abonesinin olduğu bölgede bu rakam 2017 sonunda 5 milyon 41 bine ulaştı. Beş yılda abone sayısı yüzde 16,5 artan BEDAŞ, 715 bin yeni aboneye daha hizmet vermeye başladı. Yani yaklaşık altı aboneden biri BEDAŞ ailesine son beş yıl içinde dahil oldu.

5 milyon abonesi ile yıllık elektrik tüketiminde 16 Avrupa ülkesini geride bırakan İstanbul’un Avrupa Yakası’nda son beş yılda tüketim 126 milyar kilovatsaati (kWh) buldu. 2017 yılında Türkiye toplam tüketiminin yaklaşık 293 milyar kilovatsaat olduğu göz önünde bulundurulduğunda Avrupa Yakası, tüm Türkiye’nin yıllık tüketiminin yüzde 43’ü kadar elektrik harcadı.

VERİMLİLİK ARTTI, ABONE BAŞINA TÜKETİM DÜŞTÜ

Son beş yıldaki elektrik tüketiminin 59,5 milyar kWh’lik bölümü olan yüzde 47,2’si ticarethanelerden gelirken mesken aboneleri de bu dönemde 36,2 milyar kWh’lik tüketim gerçekleştirdi. Toplam içinde meskenlerin payı yüzde 29’u buldu. Sanayi abonelerinin tüketimi de bu dönemde 28,7 milyar kWh’ye ulaşırken toplam içindeki payı yüzde 22,7 seviyesine ulaştı. BEDAŞ’ın yıllar itibarıyla abone ve elektrik tüketim rakamlarına göre abone başına tüketimde düşüş gözlendi. 2012 sonunda her mesken abonesi başına düşen tüketim 2,02 MWh iken 2017 sonunda bu rakam 1,93 MWh’ye geriledi. Benzer durum tüm abone gruplarında gözlendi. Bu durumda verimli elektrik kullanımının yanı sıra ailelerin küçülmesi ve yalnız yaşayanların sayısındaki artışın de etkili olduğu tahmin ediliyor. Son beş yılda elektrik tüketimi yüzde 11,3 artarken abone sayısındaki artışın yüzde 16,5 yükselmesi de abone başına tüketimi düşürdü.

ARIZA SAYISI YÜZDE 17 GERİLEDİ

İstanbul’un Avrupa Yakası’nda 2013 yılında yapılan elektrik dağıtım özelleştirmesi sonrasında beş yıllık dönemde bölgeye 1,4 milyar TL’lik yatırım yapıldı. Kesintisiz enerji hedefi ile ilerleyen BEDAŞ’ın yaptığı yatırımlar arıza sayılarında yüzde 17’lik düşüş getirdi. 2013 sonu itibarıyla orta ve alçak gerilimde 99 bin 282 olan arıza sayısı, 2017 sonu itibarıyla 82 bin 738’e indi.

8.000 TRAFO MERKEZİNE KAPSAMLI BAKIM ÇALIŞMASI

2018 yılında yapacakları yatırımlar hakkında da bilgi veren BEDAŞ Genel Müdürü Murat Yiğit, BEDAŞ’ın arıza ve kesintileri düşürme hedefi ile yapacağı çalışmaları önemli başlıklarını şöyle özetledi:

* 8 bin trafo merkezinin kapsamlı bakım çalışmasına başlandı, yıl sonunda tamamlanması planlanıyor.
* Önleyici bakım ve tespit çalışmaları kapsamında özellikle yüksek gerilim kablolarının gerilim altında testlerinin yapılmasına yönelik çalışmalar başladı ve yıl boyu devam edecek.
* Toplam arıza sayısının yüzde 30’unu teşkil eden diğer altyapı kuruluşlarının yer altı kablolara verdiği hasarları engellemek için altı kişilik motorize bir ekip kurularak tüm ruhsatlı kazı noktaları gün içinde gezilmeye başladı. Çalışmaların etkinliği artırılarak yıl boyu sürdürülecek.
* SCADA kapsamında uzaktan kumanda ve kontrol edilen 375 trafo merkezi sayısı 775’e çıkarılacak.
* Sadece arıza odaklı 53 milyon TL’lik yatırım yapılacak.
* Teknoloji yatırımları kapsamında tüm süreçleri hızlandıracak olan Kesinti Yönetim Sistemi (OMS), İş Gücü Yönetim Sistemi (VSS) uygulamaları ile tablet kullanımı tamamlanmış olacak.
Murat Yiğit, Türkiye’nin gözbebeği bir kentte elektrik dağıtım hizmeti vermenin büyük bir sorumluluk ve onur olduğunu dile getirerek “İşimizi en iyi şekilde yapmak için tüm personelimiz ile 7/24 çalışıyoruz. İstanbul’un Avrupa Yakası, 5 milyonu aşkın abone ve Türkiye elektrik kullanımındaki payı ile ülkemizin en yüksek elektrik tüketimi gerçekleştiren bölgesi. Yılda yaklaşık 27 milyar kWh elektrik tüketiminin yapıldığı bölgemizde, her geçen gün artan elektrik ihtiyacını kaliteli, verimli ve kesintisiz bir şekilde karşılayabilmek için şebeke iyileştirme ve tesis kurma alanlarında yatırımlarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Son beş yılda yenileme, iyileştirme, kapasite artışı ve havai hatların yer altına alınması başlıklarını içeren 1,4 milyar liralık yatırım yaptığımız bölgemize bu yıl ayırdığımız yatırım bütçesi 412 milyon TL. Elektriğin temel yaşam gereksinimi olduğu inancı ile kaliteli ve kesintisiz enerjiyi ulaştırmak için durmaksızın çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz. Özelleştirme itibarıyla dağıtım altyapısında yapılan yatırım ve iyileştirmelerin öncüsü olma hedefiyle yürüttüğümüz çalışmalar her geçen gün artarak devam edecek” dedi.

Endüstriyel üretim sektörü 4.0 çıkmazında

KPMG’nin üretim sektöründen 300 CEO ile yaptığı araştırma, Endüstri 4.0’ın eşiğindeki sektörün sancılarını mercek altına aldı. CEO’ların yüzde 95’i, Endüstri 4.0’ı tehdit değil fırsat olarak görüyor. Ancak 4. Endüstri Devrimi’nin sınırlarının net görünmemesi, liderleri temkinli adım atmaya zorluyor. Küresel üretim sektörü CEO’larının yüzde 66’sı çevikliğin iş dünyasının yeni para birimi olduğunu belirtiyor ve yavaş olmaları halinde iflas edeceklerine inanıyor.

KPMG’nin 2018 Küresel Üretim Sektörünün Geleceğine Bakış raporu yayımlandı. Araştırma sonuçlarına göre, CEO’lar şirketlerini dijital geleceğe taşımak için hazır ve harekete geçmiş olsa da yüzde 70’i büyük şirketlerin bu yönde ilerlemesi için gereken sürenin ürkütücü olduğunu düşünüyor. CEO’ların yüzde 50’den fazlasına göre, yönetim kurulları dijital dönüşümde makul olmayan bir yatırım getirisi beklentisine sahip. CEO’lar, yıkıcı teknolojilere ayak uydurma gerekliliğini kabul ediyor ancak yanlış tercihlerin yüksek maliyeti yüzünden birçok CEO henüz eski iş yapma biçimlerini radikal olarak değiştirmek için gereken adımları atmadığını itiraf ediyor. Yüzde 33’ü ise şirketinin teknolojik yeniliğe ayak uydurma mücadelesi verdiğini belirtiyor.

KPMG Türkiye Endüstriyel Üretim Sektör Lideri Hakan Ölekli, araştırmanın üretim sektörünün dijital dönüşüme yaklaşımını ortaya koyduğunu söyledi. Sektörün geriden geldiğini ve önünü göremediği dönüşüme mesafeli durduğunu belirten Ölekli, “Dijital dönüşüm yolunda adım atmaya başlamamak bir seçenek değil. Şirket liderleri büyük düşünerek ve cesurca hareket ederek bu yolculuğu sahiplenmeli. Üretim, dijitalleşmenin etkilerini anlamaya yeni başladı ama şimdiden geleceğin işgücü yeniden tanımlanıyor. Araştırmaya katılan neredeyse her üretici dijital dönüşümün getireceği faydaları kabul ediyor ancak şu anki işgücü üzerindeki etkisi ve insanları geleceğin işgücüne çekebilme konusunda sorun yaşıyor. Geçen 1,5 yılda makine öğrenimi teknolojilerini kullanmak için veri bilimcisi grupları oluşturan şirket sayısında çok büyük artış olduğunu görüyoruz. Şirketler bunları yalnızca mevcut işletme sorunlarını çözmek için değil aynı zamanda yeni ve daha akıllı bağlantılı ürün ve hizmetler geliştirmek için kullanıyor” dedi.

Araştırmadan çıkan başlıklar şöyle:

Yeni para birimi: Çeviklik

Küresel üretim sektörü CEO’ları değişim ve büyümeye yönelik fırsatlar konusunda olumlu ve CEO’ların yüzde 95’i 4. Endüstri Devrimi’ni tehdit değil fırsat olarak görüyor.

CEO’ların üçte ikisi, şirketinin işletme modelinin radikal dönüşümüne liderlik etmeye hazır olduğunu belirtirken, her 10 CEO’dan 7’si dijital dönüşümden sonuç alma süresinin bunaltıcı olduğunu söylüyor.

CEO’ların yaklaşık üçte ikisi çevik bir şekilde hareket etmeyi iş dünyasının yeni kuralı olarak görüyor ve“Çeviklik iş dünyasının yeni para birimi, çok yavaş kalırsak iflas ederiz” diye düşünüyor.

Çalışan sayısı artacak

Araştırma sonucu, üretimde işgücünün parlak bir geleceği olduğunu söylüyor. CEO’ların yüzde 66’sı yapay zekanın yok edeceğinden daha çok iş yaratacağı konusunda hemfikir ve aynı oranda kişi, veri bilimcilerin üretim alanında en çok talep edilen uzmanlar olacağını tahmin ediyor. Yüzde 50’si kestirimsel analitiğin trendleri kestirmekteki becerisine güven duymuyor. Yapay zeka ise CEO’lar tarafından maliyet tasarrufu yerine bir stratejik fayda olarak görülüyor.

Siber saldırı büyük risk

Endüstriyel üretim CEO’larına göre, siber saldırılar kaçınılmaz. Siber güvenlik endişesi üretim sektöründe diğer sektörlere göre daha yüksek. Sektör CEO’larının yalnızca yüzde 50’si siber tehditlere hazır olduğunu düşünüyor.

Küreselleşme hem fırsat hem tehdit

CEO’ların yüzde 55’i, ülkeselliğe dönüşün sektörün büyümesi önündeki en büyük tehdit olduğuna inanıyor ve günümüzdeki jeopolitik belirsizliklerin, diğer sektörlere kıyasla üretim sektörü üzerinde eşi görülmemiş derecede endişe verici bir etkiye sahip olduğunu belirtiyor. Diğer yandan, Doğu Avrupa, Orta Amerika ve Asya Pasifik başta olmak üzere gelişmekte olan pazarları önümüzdeki iki yıl için bir büyüme kaynağı olarak görüyor.

Garanti’den Zorlu Enerji’ye Türkiye’nin ilk “Yeşil Kredi”si

0

Garanti Bankası, Zorlu Enerji’ye sağladığı 10 milyon ABD Doları tutarındaki kredinin faizini şirketin sürdürülebilirlik performansına endeksleyerek Türkiye’nin ilk Yeşil Kredi anlaşmasını gerçekleştirdi. Toplam 10 milyon ABD Doları tutarındaki kredi, Zorlu Enerji’nin işletme sermayesi ihtiyaçları için kullanılıyor. Garanti Bankası, Yeşil Kredi ile vade süresince Zorlu Enerji’nin sürdürülebilirlik performansını iyileştirmesini faiz indirimiyle teşvik edecek.

Yeşil Kredi süreci kapsamında, Zorlu Enerji’nin çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim alanındaki performansı, uluslararası sürdürülebilirlik değerlendirme ajansı Vigeo-Eiris tarafından düzenli aralıklarla puanlanacak. Ortaya çıkacak puana göre Zorlu Enerji’nin kredi faizi her yıl yeniden değerlendirilecek. Şirketin baz puana göre daha düşük performans göstermesi durumunda kredi faizi artırılırken, daha iyi performans gösterdiği durumda faiz düşecek. Bu yaklaşımla, yeşil krediyi kullanan firmaların başlangıçtaki sürdürülebilirlik performansını koruması ya da artırması hedefleniyor.

Türkiye’de ilk kez Garanti’nin hayata geçirdiği, dünyada da çok yeni duyulmaya ve gelişmeye başlayan Yeşil Kredi ürünü, bankanın bünyesinde bulunduğu BBVA’nın da ürün portföyünde yer alıyor. BBVA geçtiğimiz Mart ayında, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ulaşılmasını desteklemek üzere, Paris Antlaşması’yla uyumlu iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma stratejisini açıklamıştı. BBVA finansman, yönetim ve işbirliği olarak üç farklı eylem alanında temellendirdiği 2025 Taahhüdü kapsamında, yeşil fon, sürdürülebilir altyapı, sosyal girişimcilik ve finansal kapsayıcılık için 100 milyar Euro seferber edeceğini duyurmuştu.

Garanti Bankası da bu taahhüde, sürdürülebilir ekonomiye geçiş konusundaki Güneş Enerjisi Kredisi, Büyük Menderes Havzası Temiz Üretim Kredisi, İklim Değişikliği Eylem Planı, Kadın Girişimcilere Özel Sosyal Bono ihracı, uluslararası en iyi standartlarda Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirme Sistemi ve Yeşil Mortgage gibi öncü uygulamalarıyla katkıda bulunuyor.

Konuyla ilgili bilgi veren Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin, “Zorlu Enerji ile imzaladığımız anlaşma, bir şirketin işletme sermayesi için Türkiye’de verilen ilk sürdürülebilir ve yeşil kredi olma özelliğini taşıyor. Bugüne kadar pek çok başarılı ürünle uzun yıllardır sürdürülebilirlik konusuna her alanda öncülük ettik. Gelişmekte olan Piyasaların ilk sosyal bono ihracından sonra, Türkiye’nin ilk Yeşil Kredi’siyle de sürdürülebilir finansman konusunda sektörümüzde yine öncü bir rol üstleniyoruz. Bu sayede Türkiye’nin sürdürülebilir ekonomiye geçişine ve şirketlerin bu alandaki performanslarını iyileştirmesine destek olacağımız inancındayız. İlk defa bir şirkete işletme kredisi olarak verilen Yeşil Kredi’yi yurtdışından bir fon kullanmadan kendi kaynaklarımızla sağlıyoruz. Uluslararası bir sürdürülebilirlik değerlendirme ajansı tarafından şirketin sürdürülebilirlik performansı puanlanacak ve faiz oranını bu puana endeksleyeceğiz. Dolayısıyla kredi verdiğimiz şirketin sürdürülebilirlik performansını koruduğundan emin olarak, vade boyunca müşterimizin çevresel, sosyal ve yönetişim kaynaklı risklerini daha da iyi yönetmesini teşvik etmeyi hedefliyoruz. Bu kapsamda ülkemizde sürdürülebilirlik alanında iyi performans gösteren şirketlerin Yeşil Kredi’ye ilgi göstereceğine ve mevcut kredisini yeşil kredi yapısına çevireceğine inanıyoruz.” dedi.

Konuyla ilgili açıklamada bulunan Zorlu Enerji CEO’su Sinan Ak, sürdürülebilirliği işlerinin bir parçası olarak değil, bütünü olarak ele aldıklarını söyleyerek şöyle konuştu: “Zorlu Enerji olarak yenilebilir enerji başta olmak üzere enerjinin her alanında devam ederken bir yandan da yaptığımız her işte çevreye, doğaya, insana ve topluma değer katmaya odaklanıyoruz. Zorlu Enerji ekosistemi içerisinde yer alan, çalışanlarımız, tedarikçilerimiz ve iş ortaklarımız dahil tüm paydaşlarımızın sahip olduğumuz sürdürülebilirlik vizyonu çerçevesinde hareket etmesini sağlıyoruz. Bu açıdan Garanti Bankası ile yaptığımız ‘Green Loan’ anlaşması; bizim bu vizyonumuzu, tüm iş modelimizin ayrılmaz bir parçası haline getirme yolundaki kararlılığımızı gösteren, çok kıymetli bir adımdır. Sadece Türkiye’de bir ilk değil dünyada da ilkler arasında yer alan bu anlaşma ile bir yandan Zorlu Enerji’nin çevresel, sosyal ve yönetişim alanındaki performansını iyileştirirken bir yanda da sürdürülebilir bir şirket olarak finansman maliyetimizi aşağı çekmiş olacağız. Mevcut kredimiz üzerinde yapılacak değerlendirme sürdürülebilirlikte geldiğimiz noktayı bir kez daha tescil edecektir. Sürdürülebilirlik adına Türkiye’de birçok ilke imza atmış bir şirket olarak Garanti Bankası ile yapmış olduğumuz ‘Green Loan’ anlaşmasının hem Türkiye’de hem de dünyada birçok şirkete örnek olmasını diliyorum.”

YENİLENEBİLİR ENERJİYE IBS’TEN 2 MİLYAR DOLARLIK TEMİNAT

Sigorta ve reasürans brokerlik şirketi IBS, Türkiye ve bölge coğrafyasında hayata geçirilen yenilenebilir enerji yatırımlarını, yurt içi ve yurt dışı piyasalardan temin ettiği poliçelerle teminat altına alıyor. IBS, bugüne kadar Türkiye’de yenilenebilir enerji alanındaki yatırımlara 2 milyar doların üzerinde teminat sağladı. Güvence altına alınan yatırımların arasında 150’nin üzerinde rüzgar tribünü (yel değirmeni) de bulunuyor.

Sigorta ve reasürans konusunda danışmanlık hizmeti veren, uzman sigorta ve reasürans brokerlik şirketi IBS, pek çok sektörde olduğu gibi, yenilenebilir enerji sektöründe de uzmanlığı ile müşterilerinin yatırımlarını güvence altına alıyor.

Türkiye’de son 3 yılda hızla artarak 10 milyar doların üzerine çıkan yenilenebilir enerji yatırımları, IBS güvencesiyle tamamlanıyor.

Türkiye ve bölge coğrafyasında hayata geçirilen yenilenebilir enerji yatırımlarını proje ve inşaat aşamasından itibaren yakından izleyen IBS, enerji sektörünün ihtiyaç duyabileceği teminatları içeren poliçeleri yurt içi ve yurt dışı piyasalardan temin ediyor. IBS, portföyündeki şirketlere yenilenebilir enerji yatırımları için bugüne kadar 2 milyar doların üzerinde teminat sağladı.

“Bu sektörde edindiğimiz deneyimle yenilenebilir enerjiye yatırım yapan pek çok şirkete sigorta danışmanlığı hizmeti sağlıyor ve yatırımlarını güvence altına alıyoruz” diye konuşan IBS Sigorta ve Reasürans Brokerliği Genel Müdürü Murat Çiftçi, “Teknolojik ilerlemeler, finansal gelişmeler ve yeni pazar imkanları rüzgar ve güneş başta olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak elektrik üretimi ile ilgili maliyetleri azaltan bir etki yapıyor olsa bile makine kırılması gibi fiziksel hasarlar, deprem, sel, yıldırım gibi doğal afetlerin yıkıcı etkileri ya da işin sürdürülebilir olmasına engel olan iş durması riskine karşılık sigorta tamamlayıcı bir finansal araç haline gelmektedir.” uyarısında bulundu.

Türkiye’nin enerji konusunda yaptığı gelecek planları ve özellikle 2023 hedefleri kapsamında yenilenebilir enerjinin ayrı bir önem kazandığını vurgulayan Çiftçi, “Bu yol haritasında Türkiye’nin en büyük global – yerli karma sermayeli sigorta brokeri IBS olarak yenilenebilir enerji girişimlerinin çözüm ortağı olmaktan mutluluk duyuyoruz” şeklinde konuştu.

Boğaziçi Üniversitesi yeni çalışmasıyla Türkiye’nin enerji politikalarına yön verecek

“Boğaziçi Üniversitesi Enerji Modelleme Sisteminin Geliştirilmesi ve Sera Gazı Salım Kısıtlamalarının Türkiye’ye Etkilerinin Araştırılmasına Yönelik Olarak BUEMS Türkiye Modelinin Kurulması ve Senaryo Analizi” başlıklı çalışma; Türkiye’de karar vericilerin, uzmanların ve iş dünyasının kısa ve uzun vadeli enerji-çevre planlama ve politikalarında daha sağlıklı adımlar atmalarına yardımcı olacak.

Boğaziçi Üniversitesi, “Boğaziçi Üniversitesi Enerji Modelleme Sisteminin Geliştirilmesi ve Sera Gazı Salım Kısıtlamalarının Türkiye’ye Etkilerinin Araştırılmasına Yönelik Olarak BUEMS Türkiye Modelinin Kurulması ve Senaryo Analizi” başlıklı projesi ile Türkiye’de bugüne kadar enerji alanında hayata geçirilen en gelişmiş modelleme sistemini hayata geçirdi. Bu çalışma ile Boğaziçi Üniversitesi, enerji sektöründe farklı parametreler ve senaryolar doğrultusunda 2050’ye kadar farklı projeksiyonlar ortaya koyuyor, bu projeksiyonların getirdiği maliyetleri ve enerji sistemi üzerine etkilerini araştırma olanağı veriyor. BUEMS Modeli, enerji sektöründeki karar vericileri daha önce kullanılan yabancı modelleme sistemlerine olan bağımlılıktan ve bunların kısıtlılıklarından kurtarıyor. Geliştirilen yerli ve milli sistemle, Türkiye’nin hem kısa hem de uzun vadeli enerji-çevre planlama ve politikalarının oluşumuna destek sağlayacak nitelikte sonuçlar elde edilmesi amaçlanıyor.

Boğaziçi Üniversitesi Enerji Modelleme Sistemi (BUEMS) Türkiye Modellemesi, Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği (IAEE) ve Boğaziçi Üniversitesi Enerji Politikaları Araştırma Merkezi (EPAM) Başkanı ve Endüstri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu liderliğinde, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. İlhan Or ve Doç. Dr. Gönenç Yücel, Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yıldız Arıkan ve Işık Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Kemal Sarıca tarafından üç yıllık bir çalışmanın ürünü olarak geliştirildi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve TÜBİTAK desteğiyle gerçekleştirilen BUEMS’in modelleme altyapısı, ulusal enerji sektörünün kendine has karakteristikleri çerçevesinde enerji-çevre etkileşiminin gerçekçi ve detaylı incelenmesine katkı sağlamak üzere, “temelden zirveye” yaklaşımıyla sektörel ve teknolojik detay seviyesi yüksek bir model yapı olarak geliştirildi. BUEMS kapsamında bir veritabanı oluşturularak BUEMS/Türkiye enerji modeli kuruldu. Model çerçevesinde karbon emisyonlarının kısıtlandığı ve karbon vergisinin tanımlandığı çeşitli senaryo analizleri gerçekleştirildi. Hazırlanan arayüz ile paket program haline getirildi, makroekonomik modül geliştirilerek entegre edildi; senaryoların gayrisafi yurtiçi hasıla ve enerji kaynaklarının kullanımlarına etkileri incelendi.

Birçok diğer sektörde olduğu gibi enerjide de arz ve talebin dengelenmesi temel sorun olarak karşımıza çıkıyor. Fakat enerji alanında arz-talep dengesini karmaşık hale getiren birtakım faktörler bulunuyor. Bu nedenle enerji sektöründe arzın talebi karşılayacak düzeye gelmesi için çok iyi planlanması gerekiyor. BUEMS Modeli; bir planlama çerçevesinde ne zaman, hangi mali kaynakları kullanarak yatırım planlaması yapılmalı, ne zaman, hangi enerji üretim tesislerine yatırım yapılmalı, bunlar birbirine nasıl bağlanmalı, nasıl dengelenmeli, talep ne şekilde tahmin edilmeli gibi sorulara yanıt vermeyi hedefliyor. Bu planlamayı yapıyor ve olası sonuçlarını ortaya koyuyor. İstenen değişikliklerin istendiği şekilde yapılmasına olanak tanıyan “yerli ve milli” BUEMS Modeli, bu yanıyla dünyada birtakım detaylara hakim olmaya ya da bazı detayları değiştirmeye izin vermeyen uluslararası birçok modelleme sisteminden farklılaşıyor, onlardan daha sağlıklı sonuçlar ortaya koyuyor. Bu yapı kullanılarak arz – talep dengesi dengeleri daha sağlıklı görülebiliyor.

Yerli teknolojiyle geliştirilen Türkiye’ye özgü bir modelleme

Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, “Yabancı modelleme sistemleri kısıtlamalar nedeniyle AR-GE’ye imkân tanımıyor. Biz yabancı programlarda model koduna açıkça erişip istediğimiz değişiklikleri yapamıyoruz. Bu proje bizi, daha önce kullandığımız yabancı modelleme sistemlerine olan bağımlılıktan ve bunların kısıtlılıklarından kurtarıyor. Tamamen yerli olan bu teknoloji daha sağlıklı kararlar alınabilmesine olanak tanıyor, bunun ardından AR-GE kısmı başlıyor. BUEMS Modeli ile karar vericilerin, uzmanların ve iş dünyasının enerji alanında gerçekten rasyonel kararlar alabilmeleri ve ileriyi sağlıklı öngörebilmelerini sağlamak amacıyla detaylı analiz yapabildiğimiz yerli ve milli bir model ortaya koyuyoruz” diye konuştu.

Enerji alanında gerçek bir yol gösterici olacak

Günümüzde sadece Türkiye’de değil, Avrupa ülkeleri de dâhil olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde, karar vericilerin yukarıdan bazı kararları empoze ederek enerji sektörünü yönlendirdikleri gözlemleniyor. BUEMS Modeli, politika yapıcılara enerji alanında atılan adımların en başta doğru planlanabilmesi, öngörülerin test edilebilmesi, bir karar alırken bu kararın maliyetinin ne olduğu hakkında bilgi sahibi olabilmek için iktisadi verilerle yol gösteriyor. Model kullanılarak, kısa veya uzun vadede ekonomik maliyet de hesaplanarak neler olabileceği, alınacak bu kararın nasıl bir ekonomik etkisi olacağı öngörülebiliyor. BUEMS Modeli, enerji-ekonomi-çevre ilişkilerinin birbirleriyle olan çift yönlü etkileşimlerini işin içine alabiliyor, çeşitli senaryolarda belli bir duruma göre nasıl değişiklikler meydana geldiğini ölçme olanağı veriyor. Örneğin bu sistemle emisyonlara kısıt getirildiği takdirde ekonomik büyümeden ne kadar kayıp meydana gelebileceğine dair ölçüm yapılabiliyor; vergilendirme yapıldığında ya da 2023 yılından itibaren nükleer enerji devreye alındığında emisyonların ne kadar değiştiği görülebiliyor, tüm enerji arzının kompozisyonun nasıl değiştiği izlenebiliyor. Nükleer olduğu zaman doğrudan emisyonlar azaldığı için, yenilebilir enerji kaynaklarına gereksinimin ne kadar azalacağı yüzde olarak ölçülebiliyor.

Boğaziçi Üniversitesi enerji modelleme sistemi üzerine uzun zamandır çalışıyor

Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, “Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde bu çalışmaların tarihi ve bilgi birikimi yaklaşık 40 yıla uzanıyor. Prof. Dr. İbrahim Kavrakoğlu döneminde 1979 yılında yapılan Türkiye Enerji Modelleme Sistemi (BÜTEMS) bundan tam 41 yıl önce Türkiye’nin resmi raporu olarak Dünya Enerji Kongresi’nde sunuldu. Bundan 41 yıl sonra biz BUEMS projesiyle çıkıyoruz. Öncesinde de Boğaziçi Üniversitesi’nin bu alandaki çalışmaları arasında bakanlıklar ile yapılan çalışmalar, Kalkınma Bakanlığı’na, Çevre Bakanlığı’na kurulma modelleme sistemleri var. Bu modelleme sistemlerinin sonuçlarının Başbakanlık’a, Cumhurbaşkanlığı’na aktarıldığını, İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu’nda ele alındığını biliyoruz. Dolayısıyla üniversitemiz bünyesinde bu alanda çok uzun süredir önemli bir bilgi birikimi oluşmuş durumda” dedi.

Etkinliklerin enerjisi Aksa Jeneratör’den

Aksa Jeneratör sağladığı kesintisiz enerji ile etkinliklerin en büyük destekçisi konumunda yer almaya devam ediyor. Nisan ayında Eurasia Airshow ile başlayan Haziran’da Cappadox gibi büyük organizasyonlara enerji sponsoru olan Aksa, uzun süredir beklenen Shakira konserine de destek verdi

Üç kıtadaki üretimiyle 160 ülkeye ihracat gerçekleştiren, 5 kıtada faaliyet gösteren ve üretiminin yüzde 50’den fazlasını ihraç eden Aksa Jeneratör, konser, festival organizasyonlarına sponsor olmaya devam ediyor. Nisan ayında Antalya’da dünya havacılık sektörüne yön veren Eurasia Airshow’a, Haziran ayında Kapadokya bölgesinde turizme büyük bir katkı sunan Cappadox’a enerji sponsoru olan Aksa, merakla beklenen Shakira konserine de destek verdi. İstanbul’un yıl boyunca hevesle beklediği Harbiye Açık Hava Konserleri’nin düzenli destekçisi olan Aksa Jeneratör, ünlü yarışma programı Survivor’ın da enerjisine enerji katarak açık hava etkinliklerinin vazgeçilmezi olduğunu ortaya koymuştu.

Yıl boyunca farklı alanlardaki unutulmaz festivallere sponsorluklarıyla destek olduklarını belirten Aksa Jeneratör CEO’su Alper Peker; “Aksa Jeneratör olarak spor, eğlence, sanat ve etkinliklere enerjimizle destek olmaktan mutluluk duyuyoruz. Dünya çapında bir sanatçı olan Shakira’nın konserinde kendisinin performansının izleyicilere kesintisiz ulaşması için hazır bulunmaktan gurur duyduk. ‘Kesintisiz Enerji’ sloganımızla bu tarz dinamik ve etkili festivallere destek olmaya devam edeceğiz. Aksa Jeneratör’le enerji hiç bitmeyecek” dedi.

İlk Başkan Yemin Etti, İlk Bakanlar Kurulu’nu Açıkladı

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı kabinede Cumhurbaşkanı Yardımcısı görevine getirilen Fuat Oktay, son olarak Başbakanlık Müsteşarlığı görevinde bulunmuştu.

 

ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL

AK Parti 5. Olağan, 2. ve 3. Olağanüstü Büyük Kongrelerinde MKYK’de yer alan Abdülhamid Gül, AK Parti Genel Sekreterliği görevini yürüttü.

19 Temmuz 2017’de 65. Hükümetin Adalet Bakanlığına getirilen Gül, 24 Haziran’da yapılan 27. Dönem Milletvekili Genel Seçiminde Gaziantep’ten milletvekili seçildi.

 

ÇALIŞMA, SOSYAL HİZMETLER VE AİLE BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK

Eski Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un kızı olan Selçuk, KADEM Ankara temsilciliği ve Denetleme Kurulu üyeliği, Kadın Birliği Platformu üyeliği, Satrançla Büyüyorum Derneği Yönetim Kurulu Üyeliği ve Bilkent Üniversitesi Mezunları Derneği üyeliği görevlerinde bulunmuştur.

 

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT KURUM

2009-2012 tarihleri arasında Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nda uzman olarak çalıştı. 2009 yılından bugüne kadar T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı iştiraki Emlak Konut GYO A.Ş. Genel Müdürlüğü görevini yürüttü.

 

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU

26 Aralık 2013 ve 29 Ağustos 2014 tarihleri arasında Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci olarak görev yapmıştır. 29 Ağustos 2014-30 Ağustos 2015 tarihleri arasında 62. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı olarak görev yapmıştır.

24 Kasım 2015 tarihinde 64. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı olarak yeniden atanmıştır.

 

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI FATİH DÖNMEZ

4 Ocak 2008’de EPDK Kurul üyeliğine atanan Dönmez, EPDK’nın üyesi olduğu ERRA’da (Enerji Düzenleyicileri Bölgesel Birliği) 2008 ve 2010 Genel Kurullarında üye ülkelerin temsilcileri tarafından Yönetim Kurulu üyesi seçildi. ERRA’nın strateji raporunun hazırlanmasına öncülük ederek, arz güvenliği komitelerinde görev aldı.

Fatih Dönmez, 24.12.2015-09.07.2018 tarihleri arasında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarlığı görevini yürütmüştür.

 

GENÇLİK VE SPOR BAKANI MEHMET KASAPOĞLU

Mehmet Kasapoğlu, 2009 yılında Başbakanlık Müşavirliği’ne atanmasının ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’nda çeşitli görevler üstlendi.

 

HAZİNE VE MALİYE BAKANI BERAT ALBAYRAK

25., 26. ve 27. Dönem İstanbul milletvekili olarak Meclis’e girdi. Adalet ve Kalkınma Partisi Merkez Karar Yürütme Kurulu üyesidir. 64. ve 65. Hükümetlerde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olarak görev yaptı.

 

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU

AK Parti AR-GE Başkanlığı ve Teşkilat Başkanlığı görevlerini üstlendi. 64. Hükümette Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak görev yaptı. Parlamenter sistemin son hükümetinde İçişleri Bakanı olarak görev yaptı.

 

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MEHMET ERSOY

İkiz kardeşi Murat Ersoy’la birlikte 1991 yılında ETS Tur’u kurdu. Mehmet Ersoy İstanbul Üniversitesi’nde İngilizce İşletme okudu.

Mehmet Ersoy, 2012 yılında cruise sektörüne yatırım yaparak, Türkiye’nin tek cruise gemisi işletmecisi oldu. 2017’de online rezervasyon platformunu hayata geçirerek, dünyanın dört bir köşesinden 200 bine yakın tesis için rezervasyon hizmeti sağlamaya başladı.

 

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ZİYA SELÇUK

Ziya Selçuk, Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu eski başkanıdır. Ayrıca Ziya Selçuk, çoklu zeka kuramı ile ilgili olarak kitaplar yazmaktadır.

Bunun yanı sıra Ziya Selçuk Gazi Üniversitesi gazi eğitim fakültesi, sınıf öğretmenliği ana bilim dalında öğretim görevlisi olarak da görev almıştır.

Ziya Selçuk 21 Mart 2003 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı görevine geldi ve 8 Mayıs 2008 tarihinde görevinden ayrıldı.

 

MİLLİ SAVUNMA BAKANI HULUSİ AKAR

Kara Harp Okulu Komutanlığı ve Kara Harp Akademisi Komutanlığı görevlerinin ardından Korgeneral rütbesiyle Kara Kuvvetleri Lojistik Komutanlığı, ardından 3. Kolordu Komutanlığı yapmıştır.

2011 yılında orgeneral rütbesiyle Genelkurmay 2. Başkanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevlerinde bulunmuş, 2015 yılında Genelkurmay Başkanlığına atanmıştır.

 

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA

Medipol Üniversitesi’ni kuran vakfın başındaki isim Dr. Fahrettin Koca, aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aile doktoru olarak biliniyor. Erdoğan’ın annesi Tenzile Erdoğan, Kadıköy’deki Medipol Hastanesi’nde uzun süre tedavi altında kalmış 88 yaşında hayatını kaybetmişti. Erdoğan’ın ailesi de Medipol’ü tercih ediyor.

1997 yılında kurulan Medipol Hastanesi güçlü sağlık kadrosu ve kullandığı en ileri tıp teknolojisi ile tüm dallarda sağlık hizmeti vermektedir. Medipol Hastanesi TESA tarafından kurulmuştur. Vakıf ayrıca Medipol Üniversitesi kurucusudur. TESA vakfın kurucu başkanı Dr. Fahrettin Koca’dır.

 

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞINA MUSTAFA VARANK

Mustafa Varank, 2005 yılında Başbakanlık’ta çalışmaya başladı ve 2011’de Başbakan Başdanışmanlığı görevine getirildi. Recep Tayyip Erdoğan’ın en yakınındaki isimlerden biri olan Varank, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle 2014’te Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı görevine getirildi. Varank, Erdoğan’a kurulan böcek kumpasının ortaya çıkartılmasında kilit rol oynadı. Özellikle 17-25 Aralık süreci ve sonrasında FETÖ/PDY mensuplarının en fazla hedef aldığı isim olarak dikkati çekti. 15 Temmuz kanlı darbe girişimine katılan Özel Kuvvetlerdeki darbeci kurmayların odasında ele geçirilen notta, Varank’ın ismi ve ev adresi yazılıydı. Aynı darbe girişiminde, Yıldız Teknik Üniversitesinde bölüm başkanı olarak görev yapan ağabeyi Prof. Dr. İlhan Varank, darbeci teröristler tarafından Şehzadebaşı’nda şehit edildi. Varank’a 2016 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Büyükelçi unvanı verildi.

 

TARIM VE ORMAN BAKANLIĞINA BEKİR PAKDEMİRLİ

Gıda, bilgisayar ve otomotiv alanında çeşitli şirketlerin kuruluşunda bulunan ve yöneticiliğini yapan Pakdemirli, çok uluslu McCain Foods şirketinde üst düzey yöneticilik görevlerinde bulundu.

Albaraka Türk Katılım Bankası, BİM AŞ, Turkcell İletişim Hizmetleri AŞ’de yönetim kurulu üyeliklerini sürdüren Pakdemirli’nin çeşitli sivil toplum kuruluşlarında da üyelikleri bulunuyor.

Güneş Enerjisi Sistemleri Hakkında Bunları Biliyor Musunuz?

Yenilenebilir enerji sektörünün lider şirketlerinden Solimpeks, 5 kWh’lik bir güneş enerjisi elektrik üretim sistemiyle bir evin ihtiyacının tamamını karşılanabileceğine dikkat çekiyor. Böylelikle hem elektrik hem de ısıtma ve soğutma faturalarından tamamen kurtulmak ve temiz bir enerjiyle tasarruf yapmak mümkün oluyor.

Dünya nüfusunun artışına paralel olarak enerji ihtiyacı da artış gösteriyor. 2050 yılında dünya nüfusunun şimdikinden altı kat (9 milyar), buna karşılık enerji ihtiyacının ise 140 kat fazla (28 milyar kWh) olacağı öngörülüyor. Özellikle fosil yakıtlar gibi şu anda kullandığımız enerji kaynaklarının azalması, gelecekte enerjinin, en önemli ihtiyaçların başında geleceğini gösteriyor. Güneş ise bize sürdürülebilir ve bağımsız bir enerji kaynağı sunuyor. Solar termal alanında Türkiye’nin en büyük üreticisi olan Solimpeks, güneşin tek başına gereksinim duyduğumuz tüm enerji ihtiyacını karşılayabilecek emsalsiz bir kaynak olduğuna dikkat çekiyor. Türkiye’nin her bölgesinde güneşten enerji üretilebileceğinin altını çizen Solimpeks, bu enerjinin ısıtma-soğutma, sıcak su ve elektrik ihtiyacı için rahatlıkla kullanılabileceğini belirtiyor.

1 evde yılda 10 bin 500 kWh enerji ısıtma-soğutmaya harcanıyor

100 metrekare büyüklüğündeki izolasyonu yapılmış bir ev yılda toplam 14 bin kWh enerjiye ihtiyaç duyuyor. Bu enerjinin 10.500 kWh/yıl kısmı ısıtma-soğutma, 1.680 kWh/yıl kısmı sıcak su, 1.800 kWh/yıl kısmı ise aydınlatma ve elektrikli ev aletlerinde tüketiliyor. Bu açıdan bakıldığında ortalama saatlik 5 kWh’lik bir güneş enerjisi elektrik üretim sistemiyle bir yıllık enerji ihtiyacının tamamı karşılanabiliyor. Ayrıca güneş enerjisi sayesinde çevreye zarar vermeden, dışa bağımlı olmadan kendi enerjimizi üretip tüketmek mümkün oluyor.

Güneş enerjisi elektrik sistemleri 6-7 yılda kendini amorti ediyor

Solimpeks Genel Müdürü Mehmet Emin Keçeciler, güneş enerjisi ile sıcak su ve elektrik üreterek bir evin ihtiyacı olan enerjinin tamamında yıllık yaklaşık 7 bin TL tasarruf sağlanabildiğini belirtiyor. Keçeciler, “Hatta bu sistem, ihtiyaç fazlası bir üretim yapacak şekilde tasarlandığında gelir elde etmek de mümkün oluyor. Güneş enerjisi sistemi ile ısı sağlarken, Solimpeks hibrit sistemleri ile aynı anda hem ısı hem elektrik üretilebiliyor ve ortalama 6-7 yılda kendini amorti edebiliyor. Ayrıca eskisi gibi çatıda görüntü kirliliği oluşmuyor ve bakım gerektirmeyen sistemler ile müşteriler yalnızca tasarrufları ile ilgileniyorlar” diyor.

Sistemi kurarken firma seçimine dikkat

Güneş enerjisi sistemlerinin 30-40 yıl enerji üretmeye uygun uzun ömürlü sistemler olduğunun altını çizen Keçeciler, dikkat edilmesi gereken noktaları şöyle sıralıyor: “Güneş enerjisi sistemi satın alırken uluslararası geçerliliği olan kalite sertifikaları talep edilmeli. Çatıda problem çıkaracak merdiven altı ürünler değil garantili, servisli ulusal markaların ürünleri tercih edilmeli. Ayrıca tüketici ihtiyacını net olarak bilmeli ve ona göre güneş enerjisi ile sadece su ısıtma değil aynı zamanda bir evi ısıtmayı, soğutmayı, aydınlatmayı projelendirebilecek mühendislik ekibi olan firmalarla görüşmeli ve satın alma öncesi planladığı güneş enerjisi sisteminin simülasyonunu ve amorti süresi hesaplarını net olarak görmeli.”

Türkiye’nin Enerji Akademisi ikinci mezunlarını verdi

Limak Enerji’nin, Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi işbirliği ile enerji sektöründe nitelikli iş gücü yaratmak için oluşturduğu programda 100 genç mühendis adayı, ABD dahil 20 farklı ülkede geçerli NCCER sertifikalarına kavuştu.

Enerji sektöründe üretim, ticaret ve dağıtım alanlarında önemli yatırımları bulunan Limak Holding, sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli çalışan sayısını artırmak için 2017 yılında hayata geçirdiği Türkiye’nin Enerji Akademisi, ikinci dönem mezunlarını verdi.

Limak Holding çatısı altında faaliyetlerini sürdüren Limak Enerji’nin Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi ile birlikte hayata geçirdiği “Türkiye’nin Enerji Akademisi” eğitimleri online olarak yürütülüyor. Türkiye’nin birçok farklı üniversitelerinden ve bölgelerinden İstanbul’a gelerek, katıldıkları sınavın ardından sertifika almaya hak kazanan mühendislik öğrencileri, Boğaziçi Üniveristesi’nde düzenlenen törenle sertifikalarını aldı.

Kasım ayında başlayan ve yaklaşık 7 ay süren eğitim programının ardından 100 gencin mezuniyet törenine Limak Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Batuhan Özdemir, Boğaziçi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ayşın Ertüzün, akademisyenler ve Limak Enerji yöneticileri katıldı.

Sertifika töreninde konuşan Batuhan Özdemir; “Sahip olduğumuz deneyim, bilgi ve aklı genç nesillere aktarmak bizim için her şeyden daha önemli. Biliyoruz ki;güçlü yarınlar, ancak eğitimli ve bilgiyi doğru kullanan siz gençlerle mümkün olacak.Limak olarak bu sorumluluğun her daim farkındayız” dedi. Özdemir, “Türkiye’nin Enerji Akademisi, üniversite ile iş dünyası arasında çok önemli bir köprü kuruyor. Bu köprü sayesinde, hem iş dünyası ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücüne ulaşabilecek hem de gençler iş hayatına girdiklerinde onları nelerin beklediğini bilecekler” şeklinde konuştu.

Özdemir, sözlerine şöyle devam etti: İkinci dönem mezunlarımızı vermenin heyecanını ve gururunu yaşıyoruz. Umuyoruz ki, enerji sektörünün ve dolayısıyla ülkemizin yarınlarının şekillenmesinde her birinin rolü olacak. Biz de Limak olarak enerjik gençlerimizi desteklerken, kariyer hedeflerine ulaşmak üzere çıktıkları yolda, onlaraışık tutacağız.

“ÖZEL SEKTÖRÜN İHTİYACI OLAN EĞİTİMLERİ ÜRETMEYE DEVAM EDECEĞİZ”

Boğaziçi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ayşın Ertüzün de yaptığı konuşmada, 2015-2019 yıllarını kapsayan Boğaziçi Üniversitesi Stratejik Planı’nda, yaşamboyu eğitim faaliyetlerinin güçlendirilmesinin stratejik hedeflerden biri olarak benimsendiğini belirterek, bu çerçevede Boğaziçi Üniversitesi’nin yaşam boyu eğitim anlayışıyla sadece kendi öğrencilerine değil, toplumda eğitim ihtiyacı bulunan her kesime uzanmayı bir toplumsal sorumluluk olarak gördüğünü söyledi. “Üniversitemizin kaliteli akademik kadrosunun bilgi birikimini daha geniş kesimlerle paylaşmaya aracı olan bu tür projelerde yer almaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Bu konuda bizimle işbirliği yaparak, mühendis adaylarının donanımını artırmamızı sağlayan Limak Enerji’ye üniversitem ve şahsım adına teşekkür ederim” diyen Prof. Dr. Ertüzün, konuşmasını şöyle tamamladı: Üniversitemiz bu tür programlarla özel sektörün ihtiyacı olan özelleştirilmiş eğitimleri üreterek nitelikli ve ihtiyaç duyulan insan kaynağı oluşturulmasına ve bu sayede işsizliğin giderilmesine katkıda bulunmaya gayret etmektedir. Üniversitemizde farklı alanlarda uzmanlaşmış akademik kadrolarımız, bu projeye bilgi ve becerilerini kanalize ederek disiplinlerarası bir yaklaşımla mühendis adaylarının kendilerini geliştirmelerine katkıda bulundu. Toplumumuzun gelişmesi ve ekonomik gücünün artırılması için girişilen bu tür çabaların içinde olmaya bundan sonra da devam edeceğiz.

ULUSLARARASI ENERJİ SERTİFİKASI ALACAKLAR

Limak Enerji’nin, Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi işbirliğiyle bir sosyal sorumluluk projesi olarak yürüttüğü “Türkiye’nin Enerji Akademisi”, mühendislik fakültesi öğrencilerinin enerji sektörüne yönelik donanımlarını artırmak amacıyla bir online eğitim platformu sunuyor.

Devlet üniversitelerinin elektrik, elektrik-elektronik, makine, inşaat, endüstri, enerji sistemleri, jeoloji, maden, petrol, meteoroloji ve işletme mühendisliği bölümlerinden, 3. ve 4. sınıf öğrencilerine açık olan projeye, bu yıl 2 bin 500’e ulaşan başvuru yapılmıştı. Bu başvurular arasından seçilen 34’ü kız olmak üzere toplam 100 öğrenci, programı başarıyla tamamladı.

Programı başarıyla tamamlayan üniversite öğrencilerine Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi (BÜYEM) Yeterlilik Sertifikası ile ABD ve 20 farklı ülkede geçerli NCCER Enerji Sertifikası verildi.

Atıklardan yılda 1 milyar dolarlık doğalgaz üretebiliriz

Döviz kurunun yüksekliği dış ticaret açığını da yükseltiyor. İthalat gider kalemlerinin başında da enerji geliyor. 2017 yılında 55 milyar 250 milyon metreküp doğalgaz ithalatı gerçekleşti. Doğalgazda dışa bağımlı olan Türkiye’nin,biyogaz üretimi ile ithal doğalgaza olan bağımlılığını azaltabileceğini söyleyen IFAT Eurasia Proje Müdürü Namık Sarıgöl, “Türkiye’de her yıl çöpe atılan bitkisel ve hayvansal atıklar ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayabilir. Teknolojinin hızla geliştiği bu dönemde atık yönetiminde doğru karar ve uygulamalar çok önemli. Bu hem ülke ekonomisine hem de çevreye katkı sağlar.28-30 Mart 2019 tarihleri arasında düzenlenecek ‘IFAT Eurasia Çevre Teknolojileri Fuarı’ bu kapsamda yeni açılımlar sağlayacak” dedi.

Elektrik üretimi, yerleşim birimleri ve sanayi kullanımı gibi birçok farklı alanda doğalgaz kullanılıyor. Çok yönlü bir kullanımı olan fosil yakıt, Türkiye gibi doğalgaz ithal eden ülkeler için önemli bir gider kapısı oluyor.‘Doğalgaz ithalatını nasıl azaltabiliriz?’ sorusunun cevabı ise biyoenerjide saklı. Biyoenerji Derneği Başkanı 2. Başkanı Sedat Akar, Türkiye’nin biyoenerji potansiyelinin çok yüksek olduğunun altını çiziyor. Akar, ‘’Bitkisel ve hayvansal atıkların ortak adı organik maddelerdir. Bu organik maddelerin oksijensiz şartlarda fermentasyonu sonucu biyogaz üretiliyor. Biyogaz, içindeki karbondioksit ayrıştırıldığında ise doğalgaza dönüşüyor. Ülkemizde kurulan biyogaz santralleri ağırlıklı olarak elektrik ve gübre üretimi yapıyor. Türkiye potansiyel olarak doğalgaz tüketiminin yüzde 6’sını karşılayabilir ama hali hazırda bu rakam yüzde 2. Kendi doğalgazımızı ürettiğimizde ise ülke ekonomisine yaklaşık 1 milyar dolarlık katkı sağlayabiliriz” diye konuştu.

Geleceğin Sektörü Çevre Teknolojileri

Yükselen bir sektör olan çevre teknolojileri her geçen gün önem kazanıyor. Teknolojinin doğru kullanımının çevreye olduğu kadar ekonomiye de olumlu etki yapacağını söyleyen IFAT Eurasia Proje Müdürü Namık Sarıgöl ise, “ Çevre teknolojilerine yapacağımız yatırım aynı zamanda ekonomik anlamda da katkı sağlayacaktır. Türkiye tarım, hayvancılık ve gıda sektörlerinde önemli bir üretici statüsünde ama burada çıkan atıkları değerlendirme konusunda yetersiz kalıyoruz. Doğru hamleler ile doğalgaz ithalatını azaltabiliriz “ dedi.

Periyodik bakımı yapılmayan jeneratör sorun kaynağı olur

0

Sıcak havaların kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladığı bu günlerde yüksek oranda soğutucu ve klima kullanımı zaman zaman elektrik kesintilerine yol açıyor. Kesintisiz enerjinin garantisi olan jeneratörler aşırı yüklenme sonucu yaşanan elektrik kesintilerinde can simidi görevi görüyor. Ancak yedek enerji kaynağı olarak alınıp bir köşede unutulan ve bakımı düzenli yapılmayan jeneratörler ihtiyaç anında çalışmama riski taşıyor. Teksan Jeneratör Satış Sonrası Hizmetlerden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Elif Ata Erduran, kesintisiz elektrik için jeneratörlerin periyodik bakımının mutlaka yaptırılması gerektiğine dikkat çekiyor.

Yaşadığımız dijital çağda hayatın normal akışında ilerleyebilmesi için elektrik kesintilerine yer yok. Ancak aşırı yüklenme, arıza ve bakım gibi sebeplerle zaman zaman elektrik kesintileri ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu kesintilerden olumsuz etkilenmemenin yolu ise jeneratör kullanmak. İhtiyaç duyulan anlarda jeneratörlerin sorunsuz bir şekilde devreye girmesi için ise periyodik bakım yaptırmak şart.

Düzenli bakımı yapılan jeneratörlerin hızlıca devreye girerek elektrik kesintilerinden olumsuz etkilenmeyi önlediğini belirten Teksan Jeneratör Satış Sonrası Hizmetlerden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Elif Ata Erduran şunları söyledi: “Konutların yanı sıra hastane gibi hayati öneme sahip yerlere, sanayi ve ulaşım gibi kritik sektörlere kesintisiz enerji sağlayan jeneratörler elektrik kesintilerinde devreye girerek büyük avantajlar sağlıyor. Her gün kullanılmadığı için bakımı ihmal edilen jeneratörler ihtiyaç anında sorun çıkarabiliyor. Oysa periyodik bakımı yapılan jeneratörler istenildiği anda hızlıca devreye girerek kesintilerden olumsuz etkilenmeyi engelliyor. Jeneratör satın alırken güvenilir ve satış sonrası hizmetlerde de kendini ispatlamış bir marka seçmek gerekiyor. Ucuz diye tercih edilenve işinin ehli olmayan markaların jeneratörlerinde yaşanan sorunlar satış sonrası hizmetlerle ilgili muhatap bulunmadığı için çözülemiyor.”

Jeneratörlerin periyodik bakımlarının mutlaka uzman ekiplerce yapılması gerektiğini belirten Elif Ata Erduran; “Türkiye’nin yanı sıra ürünlerimizi 128 ülkeye ihraç ediyor ve yurtdışındaki müşterilerimize de satış sonrası hizmet veriyoruz. Deneyimli ekibimizle yılda 50 bine yakın noktaya servis veriyoruz. Bugüne kadar müşterilerimizden aldığımız geri bildirimler gösteriyor ki jeneratörlerde en sık karşılaşılan arızalar bakımların düzenli olarak yapılmamasından kaynaklanıyor. Teksan Jeneratör olarak, ürünlerimizin bakım ve kontrollerini gerçekleştirmek üzere alanında uzman güçlü bir teknik ekibe sahibiz. Jeneratör bakımının mutlaka profesyoneller tarafından yapılması gerekiyor. Ürünlerimizi sadece bu konuda eğitim almış ve tecrübeli kişilere emanet edebileceğimizi unutmamalıyız. Servis hizmetimizin yanı sıra çağrı merkezimizle 7/24 müşterilerimizin sorunları ile ilgileniyoruz. Bölge Müdürlüklerimiz, bayilerimiz ve müşterilerimize yönelik eğitimler de düzenliyoruz” dedi.

Her fırsatta periyodik bakımın öneminin altını çizdiklerini söyleyen Elif Ata Erduran; “Periyodik bakımın önemine dikkat çekmek için ‘Çak bir 5’lik’ sloganıyla başlattığımız hizmet kapsamında sektördeki garanti süresini 5 yıla yükselttik. Yeni jeneratör alımlarında 5 yıllık bakım sözleşmesi imzalayan müşterilerimize 2 yıl yerine 5 yıl garanti veriyoruz. Ayrıca bu uygulamadan yıl sonuna kadar yararlanan herkese jeneratör çalışma ve performans verilerini anlık olarak takip etme olanağı sağlayan Uzaktan İzleme ve Kontrol Modülü ile Uzaktan İzleme Hizmetini de hediye ediyoruz” diyerek açıklamalarını bitirdi.

Tüketim fazlası elektrik gaza dönüşecek

KPMG, dünyada enerji sektöründen 200’den fazla üst yöneticiyle görüşerek ‘Yenilenebilir Enerji İşlemleri Araştırması’yaptı. Sonuçları yorumlayan KPMG Enerji Sektör Lideri Ümit Bilirgen, “Gelecekte enerji sektörünün merkezinde yapay zekayla çalışan akıllı şebekeler olacak. Akıllı şebekeler, arz ve talebi yönetirken en kritik nokta tüketim fazlası enerjinin depolanması olacak. Elektriği gaza çeviren teknolojiler gündemde” dedi

KPMG’nin ‘Yenilenebilir Enerji İşlemleri Araştırması’, dünya çapında yenilenebilir enerji sektöründeki gelişmeleri ve trendleri inceledi. Araştırmaya göre yenilenebilir enerji alanında birleşme ve satın almalar artacak. Bu sayede rüzgar, güneş ve hidroelektrik alanlarında yeni yatırımlar yapılacak. Yatırımların kaderini enerji depolama çözümleri belirleyecek.

KPMG Türkiye Enerji Sektör Lideri Ümit Bilirgen, yenilenebilir enerjinin sürdürülebilirliği için akü depolama teknolojilerinin kritik önem taşıdığına dikkat çekti. Bilirgen, “Büyük akü sistemleri, üretilen fazla enerjinin depolanmasına ve tutarsız ya da değişken kaynaklardan sürdürülebilir enerji arzı yaratılmasına imkan tanıyor. Halihazırda verimli ve etkin elektrik depolama sistemlerinin sayıca yetersiz olması, talebin düştüğü veya şebekeye aşırı yükün bindiği dönemlerde rüzgar türbinlerinin durdurulması anlamına geliyor. Ancak yeni nesil batarya teknolojileri, bu santrallerin konvansiyonel enerji santralleri gibi davranabilmelerine imkan tanıyacak. Bu nedenle; 2018 sonrasında yeni bir yatırım alanı olarak öne çıkan akü depolama teknolojileri, bu santrallerin geleceğinde kilit rol oynuyor. Katılımcı yöneticilerin yüzde 98’i yenilenebilir kaynaklara yatırım yaparken dikkate alacakları unsurlar arasında akü depolamanın önemli, yüzde 57’si ise çok önemli olduğunu düşünüyor” şeklinde konuştu.

‘Power-to-gas’ tekniği

Bilirgen şöyle devam etti; “Akü depolama gibi hidrojen teknolojisi de normalde israf edilecek elektriğin büyük kısmının ‘power-to-gas’ (elektriği gaza dönüştürme) teknolojisiyle kullanılabilmesine imkan tanıyor. Bu teknolojinin temelinde, su moleküllerinin elektrik kullanılarak hidrojen ve oksijene ayrıştırıldığı elektroliz işlemi yatıyor. Elektriğin hidrojene (veya ek bir adımla metana) dönüştürülmesi, ortaya çıkan gazın doğal gaz veya diğer fosil yakıtlara alternatif olarak kullanılabilmesine imkan tanıyor. Hidrojenin, son derece yüksek bir enerji yoğunluğuna sahip, yakıldığında CO2 salmayan ve elektriğin aksine süresiz depolanabilen bir gaz olduğunu da akılda tutmak gerek. Araştırmaya katılan enerji uzmanlarının yaklaşık dörtte üçü (yüzde 74) hidrojenin, yenilenebilir enerjinin gelişiminde önemli bir kolaylaştırıcı unsur olacağını düşünüyor.”

Akıllı şebekeler arz ve talebi yönetecek

Bilirgen, KPMG araştırmasında ortaya çıkan diğer sonuçları ise şöyle aktardı:

“Araştırmaya katılanların yenilenebilir enerji pazarını etkileyeceğine inandığı bir başka teknoloji alanı ise arz ve talebi koordine etmek için gerçek zamanlı dijital iletişim kullanan akıllı şebekeler. Merkezi enerji santrallerinden merkezi olmayan enerji üretimine geçiş yaptığımız bu dönemde mevcut şebekeler, enerji arz hacmiyle baş etmekte zorlanacak. Orta ve düşük gerilimli yenilenebilir enerji kaynaklarını mevcut enerji şebekesine entegre etmeye çalışmak ise bu zorluğu ve karmaşıklığı daha da artıracak. Bu noktada akıllı şebekeler, tutarlı ve güvenli bir arz sağlayarak enerji sağlayıcıların hem performanslarını artırabilmelerine ve faaliyetlerini izleyebilmelerine hem de varlıklarından en iyi şekilde faydalanarak elektrik şirketleri ile yatırımcılardan daha fazla yatırım çekmelerine imkan tanıyacak.”

Çimento sektöründe üretim artıyor

2018 yılı Ocak-Nisan döneminde çimento üretimi, geçen yıla göre yüzde 12,86 oranında arttı. Aynı dönemdeki üretimin yüzde 9,3’ü ihraç edildi.

Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB) tarafından sektörün ilk 4 aylık verileri açıklandı.

Türkiye ekonomisinin lokomotifi çimento sektörünün Ocak-Nisan verilerine göre; iç satışlarda yüzde 15,42 artış yaşanırken; bölgesel bazda yapılan satışlarda en büyük artış Doğu Anadolu bölgesinde görüldü.

Geçen yıl yaşanan zorlu kış şartlarından sonra bu yılın ilk aylarında beklenmedik şekilde hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üstünde seyretmesiyle, üretim ve satışlarda çok yüksek artışlar yaşandığını belirten Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB) Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, bu artış oranlarının Mart ve Nisan aylarında aylık bazda normale döndüğünü ifade etti. Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği (TÇMB) Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir; “TÜİK verilerine göre, 2018 yılı Ocak-Nisan döneminde, ihracatımızı (çimento+klinker) en çok artırdığımız ülke Haiti olurken; bu ülkeyi A.B.D ve Gana izliyor. Yalnızca Nisan ayı verilerilerine bakıldığında da en çok çimento ihracatı A.B.D’ye yapılmıştır” dedi.

Jeotermal enerjide devrim: Hedef sıfır emisyon

Türkiye’nin yerli ve yenilebilir enerji alanındaki öncü şirketlerinden Zorlu Enerji, Avrupa Birliği tarafından Horizon 2020 Programı kapsamında yürütülen GECO (Geothermal Gas Emmisson Control – Jeotermal Gaz Emisyonlarının Kontrolü) Projesi’nin ortakları arasında yer aldı.

Türkiye’den sadece Zorlu Enerji ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin yer aldığı ve Fransa, İngiltere, İtalya, İzlanda, Almanya gibi ülkelerden toplam 18 kurum tarafından yürütülecek proje, jeotermal sahalarda sürdürülebilirliğin sağlanması için karbondioksitin ve benzeri gazların bertaraf edilerek emisyonların sıfıra indirilmesi alanında uluslararası saha uygulamalarının yapılması, bilgi birikimi ve tecrübe aktarımı sağlanmasını amaçlıyor.

Sadece yaptığı yatırımlarla değil sahip olduğu bilgi birikimini uluslararası işbirliklerine dayalı projelere de taşıyarak ülkemizin enerjide dışarıya açılan kapısı olmaya devam eden Zorlu Enerji, doğal mineral kaynakların sürdürülebilir yönetimini hedefleyen GECO projesine ortak oldu. Zorlu Enerji, GECO projesine jeotermal alanında sahip olduğu deneyim ve AR-GE kaynaklarıyla katkıda bulunacak.

Avrupa Birliği’nin en büyük Araştırma ve İnovasyon programı olan, daha sürdürülebilir bir dünya için büyük keşiflerin, yaratıcı fikirlerin ve buluşların laboratuardan dünya pazarlarına taşınmasına destek olmak amacıyla kurulan ve bu doğrultuda 7 yıllık süre içinde 80 milyar Euro fonlama olanağına sahip olan Horizon 2020 programı, Zorlu Enerji’ye bu alandaki başarılı çalışmaları göz önünde bulundurarak GECO projesine katılımı için hibe desteği sağlayacak.

GECO projesinde Fransa, İngiltere, İtalya, İzlanda, Almanya gibi ülkelerden çeşitli kurum ve kuruluşlar yer alıyor. Proje, Horizon 2020 programının içerdiği “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Üretim Maliyetlerinin Düşürülmesi” üst başlığı kapsamında “Jeotermal Kaynaklı Karbondioksit (CO₂) Emisyonlarının Azaltılması”na yönelik ülkeler arası saha uygulamalarının yapılması, yeni ekipman ve teknolojilerin test edilmesi, bilgi birikimi ve tecrübe aktarımı sağlanmasını hedefliyor.

“Jeotermal enerjide sıfır emisyon hedefiyle çalışıyoruz”

Konuyla ilgili duygu ve düşüncelerini dile getiren Zorlu Enerji Yatırımlar, İşletme ve Bakımdan Sorumlu Genel Müdürü Ali Kındap, bu hibe desteğini jeotermal sektöründe sahip oldukları tecrübe ve yaptıkları Ar-Ge yatırımları sayesinde almaya hak kazandıklarına inandığını söyledi. Zorlu Enerji’nin jeotermal alanında öncü konumuyla sürdürülebilir üretim için çalıştığını dile getiren Kındap; “Uluslararası ölçekte, içerisinde Avrupa’nın farklı ülkelerinden, alanında uzman şirketlerin ve saygın kurumların yer aldığı GECO Projesi’nin bir parçası olduğumuz için gurur duyuyoruz. Türkiye’de Zorlu Enerji’nin Kızıldere sahasındaki jeotermal santralleri ve İtalya, İzlanda ve Almanya’daki diğer santrallerde hep birlikte çalışacağız.

Gerçekleştireceğimiz Ar-Ge çalışmaları sonunda mevcut koşullarda işletmekte olduğumuz ve kuracağımız santrallerimizde, sahalarımızda yeraltından gelen ısıyı kullanıp karbondioksit dahil tüm atıkları reenjekte ederek (yer altına geri gönderim) sıfır atıkla enerji üreteceğiz. Elde edeceğimiz sonuçları rapor haline getirip dünyanın farklı ülkelerindeki diğer jeotermal santral işletmecileri ile paylaşarak bu konuda dünya çapında bir katkı sağlamak istiyoruz. Karbondioksit ve benzeri gazların emisyonlarının azaltılması, jeotermal akışkandan daha yüksek verimle faydalanılması ve kaynağın sürdürülebilirliğinin korunmasına önemli katkılar sağlayacağına inandığımız bu projeye, tüm bilgi birikimi ve tecrübemizi aktarmaya hazırız. Zorlu Enerji olarak hem yaptığımız yatırımlarla hem de sahip olduğumuz bilgi birikimi ve tecrübemizle Türkiye’yi enerjinin birçok alanında olduğu gibi jeotermal alanda da başarıyla temsil ediyor olmaktan dolayı gurur duyuyoruz.”

Türkiye’den uluslararası arenada tek şirket Zorlu Enerji

20 Ağustos 2018 tarihinde imzalanması planlanan “Hibe Sözleşmesi” ile başlayacak proje kapsamında toplamda yaklaşık 15 milyon Euro’luk bir hibe desteği alınacak ve jeotermal enerjide sürdürülebilir üretim alanında Ar-Ge çalışmaları için kullanılacak. Toplam proje bütçesinin büyük bir kısmı Avrupa Toplulukları Komisyonu tarafından finanse edilecek GECO Projesi’nde; enerji sektörünün önde gelen şirketlerinin yanı sıra Türkiye’ den ODTÜ’ nün de dahil olduğu üniversite ve araştırma enstitülerinden oluşan 18 kurum ve kuruluş birlikte çalışıyor.

Haziran ayında en fazla ihracat yapılan ülkeler Mısır ve ABD oldu

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) verilerine göre; Haziran ayında kimya ihracatı 2017 yılı Haziran ayına göre yüzde 12,34 artarak, 1 milyar 424 milyon dolar ile en çok ihracat yapan ikinci sektör oldu. Haziran ayında en çok ihracat gerçekleştirilen ülkeler sıralamasında Mısır, 99 milyon 95 bin dolar, ABD 92 milyon 712 bin dolar, Almanya 77 milyon 655 bin dolarlık kimya ihracat rakamıyla ilk üçte yer aldı.

Türkiye’nin en çok ihracat gerçekleştiren üçüncü sektörü konumundaki kimya sanayi ihracatı Haziran ayında otomotivden sonra ikinci sıraya yerleşti. Kimya ihracatında Haziran ayında ilk üçte yer alan Mısır, ABD ve Almanya ön plana çıkarken, sektörün Haziran ayı ihracatı 1 milyar 424 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Haziran ayında en fazla ihracat yapılan ülkeler Mısır ve ABD oldu

Mısır, Haziran ayında en çok ihracat yapılan ülke oldu. Mısır’a yapılan kimya ihracatı 2017 yılının Haziran ayında 70 milyon 259 bin dolar iken; 2018 Haziran ayında yüzde 41,04 artışla 99 milyon 95 bin dolar olarak gerçekleşti. Çoğu sektörün Haziran’da kayıp yaşadığı ABD’ye kimya ihracatımız, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 30,81 artarak 92 milyon 712 bin dolar olarak gerçekleşti. Sektörün ihracatında ABD’dan sonra ilk onda yer alan diğer ülkeler ise; Almanya, Yunanistan, Irak, İtalya, İngiltere, Çin, Romanya ve Hindistan oldu.

Kimya alt sektörlerinde en çok “plastikler ve mamulleri” ihracatı gerçekleştirildi

Alt sektörlerde plastik ve mamulleri ihracatı kimya ihracatının itici gücü olmaya devam ediyor. Haziran ayında en fazla ihracatı gerçekleştirilen plastikler ve mamulleri 484 milyon 96 bin 238 dolarlık ihracatla birinci sırada yer aldı. İkinci sırada 256 milyon 248 bin 844 dolarlık ihracatla mineral yakıtlar, yağlar ve ürünleri yer alırken, anorganik kimyasallar ihracatı 160 milyon 389 bin 118 dolarla üçüncü sırada yer aldı. Anorganik kimyasalları takiben ilk onda yer alan diğer sektörler ise; “kauçuk, kauçuk eşya, ‘eczacılık ürünleri’, ‘boya, vernik, mürekkep ve müstahzarları’, ‘uçucu yağlar, kozmetikler’, ‘sabun ve yıkama müstahzarları’, ‘organik kimyasallar’ ve ‘muhtelif kimyasal maddeler’ oldu.

Sektörün altı aylık ihracat performansına bakıldığında ise Ocak – Haziran döneminde 2017 yılı aynı dönemine göre ihracatın yüzde 6,38 artışla, 8 milyar 431 milyon dolara ulaştığı görüldü. Bu dönemde en çok ihracat yapılan ülkeler; Almanya, ABD, Mısır, İspanya, Irak, İtalya, İngiltere, Hollanda, Yunanistan ve İran olarak sıralandı.

Kimya sektörünün Haziran ayı performansını değerlendiren İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “Türkiye’nin en önemli sektörlerinden Kimya sanayi ihracatımız artmaya devam ediyor. Kimya sektörü ihracatımız 2018 yılı Haziran ayında, 2017 yılı Haziran ayına göre yüzde 12,34 artarak, 1 milyar 424 milyon dolar olarak gerçekleşerek Türkiye’nin en çok ihracat gerçekleştiren ikinci sektörü konumuna ulaştı. Bu dikkat çekici gelişmeye ABD, Çin ve Hindistan’a yaptığımız ihracattaki artışın etkili olduğunu görüyoruz. Çoğu sektörün Haziran’da kayıp yaşadığı ABD’ye kimya ihracatımız, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 30,81 artarak Mısır’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Haziran ayında en çok ihracat gerçekleştirdiğimiz ülkeleri sıralamak gerekirse, Mısır,ABD, Almanya, Yunanistan, Irak, İtalya, İngiltere, Çin, Romanya ve Hindistan olduğunu görüyoruz. Burada dikkat çeken bir diğer etken de Yunanistan’a sektör ihracatımızın neredeyse iki katına yakın olmasıdır. Bu ay bizi ikincilik konumuna ulaştıran tüm kimya ihracatçılarımızı tebrik ediyor ve başarılarının artarak devam etmesini diliyorum. Yenilikçi projelerimizle ihracatçı firmalarımıza destek olmaya devam ederek, birlikte kimya sektörümüzü daha ileriye taşıyacağız” dedi.

2018 yılı Haziran ayı kimya sektörü ihracatı

2017 -2018
HAZİRAN 2017 HAZİRAN 2018 %FARK
ÜRÜN GRUBU DEĞER ($) DEĞER ($) DEĞER
PLASTİKLER VE MAMÜLLERİ 446.005.895 484.096.238 8,54
MİNERAL YAKITLAR,MİNERAL YAĞLAR VE ÜRÜNLER 250.951.986 256.248.844 2,11
ANORGANİK KİMYASALLAR 86.493.507 160.389.118 85,43
KAUÇUK,KAUÇUK EŞYA 104.069.094 107.074.659 2,89
ECZACILIK ÜRÜNLERİ 77.257.408 85.382.126 10,52
BOYA,VERNİK,MÜREKKEP VE MÜSTAHZARLARI 57.618.845 63.264.908 9,80
UÇUCU YAĞLAR,KOZMETİKLER 63.976.359 63.170.841 -1,26
SABUN VE YIKAMA MÜSTAHZARLARI 61.600.223 62.085.570 0,79
ORGANİK KİMYASALLAR 50.793.404 57.831.758 13,86
MUHTELİF KİMYASAL MADDELER 44.197.895 46.752.617 5,78
GÜBRELER 7.825.615 21.892.546 179,75
YAPIŞTIRICILAR, TUTKALLAR, ENZİMLER 15.512.305 14.710.857 -5,17
FOTOĞRAFÇILIK VE SİNEMACILIKTA KULLANILAN ÜRÜNLER 1.122.091 1.146.031 2,13
BARUT,PATLAYICI MADDELER VE TÜREVLERİ 966.148 795.303 -17,68
GLİSERİN,BİTKİSEL MAMÜLLER,DEGRA,YAĞLI MADDELER 7.339 44.349 504,31
İŞLENMİŞ AMYANT VE KARIŞIMLARI,MAMÜLLERİ 25.603 13.611 -46,84
TOPLAM 1.268.423.717 1.424.899.378 %12,34

2018 yılı Haziran ayı en fazla kimya ihracatı yapılan ülkeler

S. NO Ülke HAZİRAN 2017 DEĞER ($) HAZİRAN 2018 DEĞER ($) DEĞİŞİM DEĞER (%)
1 MISIR 70.259.100,12 99.095.682,54 % 41,04
2 ABD 70.875.126,10 92.712.093,26 % 30,81
3 ALMANYA 67.011.840,07 77.655.576,54 % 15,88
4 YUNANİSTAN 31.141.852,73 65.804.659,85 % 111,31
5 IRAK 63.244.395,58 59.122.904,46 % – 6,52
6 İTALYA 52.175.727,55 49.726.577,85 % – 4,69
7 İNGİLTERE 36.401.677,20 49.122.894,79 % 34,95
8 ÇİN HALK CUMHURİYETİ 15.094.152,89 42.962.052,25 % 184,63
9 ROMANYA 42.183.400,56 40.925.996,25 % – 2,98
10 HİNDİSTAN 8.195.714,73 40.116.728,65 % 389,48

2018 aylık bazda kimya ihracatı

AY 2017 DEĞER ($) 2018DEĞER ($) FARK (%)
Ocak 1.233.334.806,57 1.353.177.280,24 % 9,72
Şubat 1.347.778.115,32 1.267.294.194,32 % -5,97
Mart 1.529.755.306,88 1.566.822.140,35 % 2,42
Nisan 1.220.717.755,64 1.352.601.019,97 % 10,80
Mayıs 1.326.204.738,14 1.466.751.130,42 % 10,60
Haziran 1.268.423.717,12 1.424.899.377,55 % 12,34

www.ikmib.org.tr

UEDAŞ’TAN “YENİLENEBİLİR ENERJİ” MESAJI

Sosyal sorumluluk alanında farkındalık çalışmalarıyla öne çıkan Türkiye’nin önde gelen elektrik dağıtım şirketleri arasında sayılan UEDAŞ, yenilenebilir enerji konusuna dikkat çekmek için Bursa’da trafolarda “Yenilenebilir Enerji ile Geleceğe” mesajını verdi.

Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova’da 3 milyonu aşkın aboneye kesintisiz ve kaliteli hizmet sunmak için çalışmalarını sürdüren Uludağ Elektrik Dağıtım A.Ş. (UEDAŞ) toplumun bilinçlenmesi için de çeşitli sosyal sorumluluk projeleri geliştiriyor. Hizmet bölgesinde sürdürdüğü “Trafolar Konuşuyor” Projesi ile toplumsal farkındalığı artırmayı hedefleyen UEDAŞ, bu kapsamda yeni bir çalışmaya daha imza attı.

Toplumu ilgilendiren çeşitli konularda duyarlılık oluşturmak için başlatılan proje kapsamında son olarak yenilebilir enerji konusu ele alındı. Pilot bölge olarak belirlenen Bursa’da yer alan bir trafo binasına “Yenilenebilir Enerji ile Geleceğe” mesajı verilen projesi kapsamında, alternatif enerji kaynaklarının yaygınlaşmasını ve toplumun bu konuda bilinçlendirilmesini amaçlanıyor. UEDAŞ, ayrıca çocuklara bilinçli enerji kullanımı ile ilgili yıl boyunca eğitim ve seminerler veriyor.

TRAFOLAR SOSYAL MESAJ VERİYOR

2017 yılının sonlarında başlanan “Trafolar Konuşuyor” projesi ile UEDAŞ, atıl konumda olan trafoları sosyal sorumluluğa açarak toplumun bilinçlenmesini hedefliyor. Böylelikle trafolardaki olumsuz yazıların ve tekdüzeliğin önüne geçilirken aynı zamanda sosyal mesajlar verilmesi sağlanıyor. Proje kapsamında, “Engel Sen Olma”, “Emniyet Kemeri Hayata Bağlar”, “Kadına şiddete, dur de” bilgilendirme yazıları trafolara grafiti sanatı ile yazıldı. Ayrıca sağlıklı yaşam ve bağımlılık konularını içeren uyarı ve bilinçlendirme yazıları da trafolara grafiti sanatçıları tarafından işlendi.

Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova’da belirlenen 30 trafoda boyama çalışmaları devam eden projenin çeşitli kurumlarla da işbirliği yapılarak ulusal çapta yaygınlaştırılması planlanıyor.

UEDAŞ HAKKINDA

Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Yalova illerinde 35.501 km² alanda 3.1 milyon müşteriye hizmet veren Uludağ Elektrik Dağıtım A.Ş. (UEDAŞ), 4 il, 55 ilçe, 2221 mahalle ve 636 köy sorumluluk sahasında 2177 personelle 7/24 hizmet veriyor. Kurulduğu yıldan bu yana kurumsal sosyal sorumluluk bilinciyle hareket etmeye özen gösteren firma gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk ve sponsorluk projeleri ile çevre, eğitim, kültür ve sanat, spor konularına da destek oluyor. 2010 Eylül’ünde özelleşen şirket Limak Holding bünyesinde bulunuyor.