Ana SayfaGENELTrump gün geçtikçe Neron’a benziyor

Trump gün geçtikçe Neron’a benziyor

İsrail’in olmadık istekleri yüzünden Filistin meselesini yeniden gündeme getirmekten kendini alamayan Trump’ın Irak ve Suriye’de giriştiği eylemler ve İran’a karşı yeni stratejisi insanı derin düşünceye düşürüyor.

Her şeyden önce, bir ABD’nin terör örgütleri kuracağını, besleyeceğini ve destekleyeceğini bilmek akıllara durgunluk veriyor. Oysa, ABD’nin yıllardan beri Afganistan’dan başlattığı “örtülü istila” harekatlarının Irak’ta felce uğradığı, şimdi de, bölgemizde paniklediği açıkça görülüyor.

Trump’ın, Çin ile tutuştuğu anlaşmazlıklar, Meksikalılar’a karşı takındığı tavır daha doğrusu “her taşın altından çıkması”, hem karizmasını hem de ABD’nin dış politikasını yıpratması bekleniyor.

Ekonomi alanındaki çıkışları ve vergi kararları ile dünyanın ticari dengesini bozmaya çalışan Trump’ın en büyük hedefinin ise İran’ın olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

Suudi Arabistan’dan petrol üretimlerini süratle artırmasını isteyen Trump, İran’ı ekonomik olarak boğmaya çalışıyor.

İran’ın petrol üretimini ve ihracatını durdurmak isteyen Trump’ın asıl niyetinin ise çizmek istediği yeni Orta Doğu haritası olduğu anlaşılıyor.

Trump’ın Başkan olduğu tarihlerde “Şimdi de Trump sendromu mu” başlığı altında gazetemizde yer alan yazımızda aynen şu satırlar yer alıyor:

Aslında, ABD’nin Orta Doğu’da en büyük işlevi İsrail ve Körfez ülkelerinin güvenliklerini korumak bir yana enerji yollarının denetimi ile özetleniyor.

Bu pozisyonda da Türkiye’nin konumu büyük önem arz ediyor.

Nereden bakılırsa bakılsın, gezegenimizde özellikle bölgemizde hatta sınırlarımızda bir “fırtına” yaşanıyor.

Yıllardır, dünyanın endişeyle odaklandığı Orta Doğu’da, tarihi bir “trajedi” kendini bir kez daha gösteriyor.

Bir yanda, ABD’nin “geleneksel” yani uzun vadeli, çok yanlı, değişken ve tehlikeli Orta Doğu politikası…

Diğer yanda; Rusya’nın havadan ve denizden bir “ahtapot” gibi sardığı Suriye, Irak ve hatta Türkiye’ye karşı açık ve gizli emelleri. Öte yanda; İran ve dostlarından yıllardır korkan, çekinen ve belki de, bu yüzden saldırgan, katı ve istilacı, ABD’nin himayesinde bir ülke İsrail…

Tabii ki, “satranç” gibi oynanan oyunda sıra şimdi İsrail ile İran arasında görünüyor.

Ne var ki, kendisinden büyük petrol üretimi istenen Suudi Arabistan’ın ürkekliği bitmiyor.

Zaten, Orta Doğu aslında insanoğlu tarafından yapılan katliamlara “mekân” olmaktan yorulmuş bezmiş bulunuyor.

Üstelik hem din, hem soy-sop savaşları buranın insanına soluk aldırmıyor.

Her şeyden önce, Orta Doğu’da en büyük çıbanbaşının “Siyonizm” olduğunu kabullenmek gerekiyor.

Gerçekten de “İsrail” maskesiyle “Siyonizm”in altmış-yetmiş yıldan beri giriştiği siyasi ve askeri hareketler bir türlü dinmek bilmiyor.

Filistin ve yöresinde devlet kuran, kendisine toprak bağışlanan İsrail genişlemekten bir türlü doymak bilmiyor.

Kim diyebilirdi veya düşünebilirdi ki, bir ABD Başkanı’nın dünyanın ve özellikle Orta Doğu’nun başına “bela” olacağını ve zaman geçtikçe “barış” için tehlikeli oyunlara girişeceğini.

***

Fuat Sezgin ödül alırken

Hakk’ın rahmetine kavuşan, dünyanın önde gelen tarihçilerinden, İslam Bilim Tarihi Araştırmacısı Prof. Dr. Fuat Sezgin 1978’de “Kral Faysal” ödülünü alırken, töreni takip eden tek Türk gazetecisi olarak o günleri hatırlamak bile insana gurur veriyor.

Gerçekten de, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da sarayda yapılan ödül töreni sırasında tanıştığımız Fuat Sezgin’in konumu yıllar geçse de büyük başarılarla doluydu.

Kendilerine hediye ettiğimiz “Kutsal Vaha” adlı kitabımızı beğenmesi ve hislerini samimi bir şekilde belirtmesinin hazzı halen duyuluyor. Allah Rahmet eylesin…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

spot_img
spot_img

BUNLARI DA OKUYUN