9.5 C
İstanbul
Cumartesi, Nisan 19, 2025

Sudan’a Enerji Politik Bakış

Must read

Giriş

Sudan son dönemlerde, hükümet kuvvetlerinin kazanımlarıyla tekrardan dikkatleri üzerine çeken bir ülke durumuna gelmiş bulunmaktadır. Bilindiği üzere Sudan, Kızıldeniz’e olan kıyısıyla önemli ve stratejik bir konuma sahiptir.

Ülkenin yakın geçmişine bakıldığında hayli çalkantılı dönemlerin yaşandığı da görülmektedir. Bunlardan biri; Eylül 2021’deki darbe girişimi ve takiben 25 Kasım 2021’de yaşanan askeri müdahaledir. Daha sonra Sudan’da 2023 yılında Sudan ordusu ile paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) olarak nitelenen güçler arasında silahlı çatışmalar başlamış ve kısa zamanda iç savaşa dönüşmüştür. Çatışmalar devam ederken ülkede yerinden edilme, siyasi istikrarsızlık ve açlık sorununun baş gösterdiği gözlenmiştir. Bu bağlamda Birleşmiş Milletler (BM) raporlarına göre, Sudan’daki çatışmalar nedeniyle binlerle ifade edile insanın hayatını kaybettiği on binlercesinin yaralandığı, yaklaşık 130 binden fazla Sudanlının ise yerinden edildiği ve önemli sayıda insanın da açlık kriziyle karşı karşıya olduğu belirtilmektedir.

Son olarak; Sudan’da ordu, (yaklaşık iki yıl sonra) başkent Hartum’un kontrolünü yeniden ele geçirerek Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Merkez Bankası gibi kritik noktalara hâkim olmuş ve HDK güçlerinin geri çekilmesiyle iç savaşın seyrini değiştirecek bir dönüm noktası yaşanmış bulunmaktadır. Burada önemli bir konu da; Sudan ordusunun Türkiye’den tedarik ettiği Bayraktar TB2’lerin, çatışmaların seyrinin değişmesinde önemli bir unsur olarak görev yaptığı ve ordunun üstünlük sağlamasında etkin olduğu hususu olmaktadır.

Sudan gibi jeopolitik önemi olan bu ülkeyi, öncelikle yakından incelemek yerinde olacaktır. Sudan Afrika’nın doğusunda Kızıldeniz kıyılarından başlayarak Batı Afrika’ya kadar uzanan “Sahel Bölgesi”nin doğu ayağını oluşturmaktadır. Günümüzde, Sudan olarak vasıflandırılan ülke yüzölçümü itibariyle Afrika’nın en büyük ülkelerinden biridir.

Burada şunu da belirtmek gerekir ki Sudan; yer altı zenginlikleri, su kaynakları ve doğal yapısıyla her dönemde dikkatleri üzerine toplamış bir bölge olmuş olup Nil Vadisi dışında önemli bir kısmı çöllerle kaplıdır. Dolayısıyla nüfusu, sahip olduğu topraklara göre hayli düşüktür. Dünyanın en uzun nehri olan Nil’in iki önemli kolu olan Beyaz Nil ve Mavi Nil ülke başkenti olan Hartum’da birleşmektedir (Şekil 1). Nil’in söz konusu bu iki kolu arasında “Cezire” olarak nitelenen geniş bir ova yer almaktadır. Bu ova; pamuk, yerfıstığı ve tarım ürünlerinin yetiştirildiği önemli bir tarım alanıdır.

Şekil 1 Sudan Bölgesi

Bölgenin tarihi geçmişinin, kadim Mısır medeniyetinin zengin Yukarı Mısır bölgesi olan Nubye’ye dayandığı ifade edilmektedir. M.S. 7. Yüzyılda Sudan’a, gelen Araplarla birlikte ticaret canlanmış ve İslamiyet de yayılmıştır. Mısır’ın 1517’de Osmanlılar tarafından fethedilmesi ile de Sudan bölgesinde Osmanlıların etkinliği söz konusu olmuştur. Bu bağlamda, Kızıldeniz kıyısında stratejik bir ada olan Sevakin (veya Suakin) Adası da bu dönemden itibaren Osmanlıların önem verdiği ve bu bölgede görevlendirilen Osmanlı üst düzey görevlilerinin ikamet ettiği özel bir mahal olmuştur.

Daha sonraları, Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa 1821’de Nil havzasını (Eski Mısır’daki gibi) tek bayrak altına almış, takiben de İngiliz etkinliği söz konusu olmuştur. İngilizlere karşı “Ensar hareketi” 1881’de oluşmuşsa da 1899’da İngilizlerin Sudan’a fiilen girmesiyle bu hareket dağıtılmıştır. Lozan antlaşmasıyla da 1923’te Sudan’ın, resmen Osmanlı ve Türklerle ilişkisi kesilmiştir.

Bununla beraber, bölgede 1920’li yıllardan itibaren çok sayıda isyanlar görülmüş 1956’da ise ülke bağımsızlığını kazanmıştır. Ancak, bu tarihten sonra da ülkede darbeler yaşanmış ve Sudan’ın güney bölgesinde karşı hareketler de hep görülmüştür.

2003 yılında olayların tırmanmasıyla birlikte 2007’de kanlı çatışmalar yaşanmış ve yapılan referandumla Ocak 2011’de Hıristiyan-Animist grupların etkin olduğu Güney Sudan, ekseriyeti Müslüman-Arap olan Kuzey Sudan’dan ayrılma kararı almış ve Temmuz 2011 tarihi itibariyle bölünme gerçekleşmiştir. Böylece bölge, Müslümanların çoğunlukta olduğu “Sudan” ile Hristiyanların çoğunlukta olduğu “Güney Sudan” olarak ikiye bölünmüştür (Şekil 1).

Bu karar o dönemde Mısır tarafından kabul görmemiş olmakla beraber Mart 2011’de Mısır’da yönetimin değişmesiyle Mısır konuya müdahil olamamıştır. Bu tarihten sonra da (Kuzey) Sudan’da arka arkaya darbeler yaşanmış ve son olarak iç savaş durumu yaşanır olmuştur.

Ekonomik ve Enerji Politik Değerlendirme

Sudan’da ekonomi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Bununla beraber yer altı zenginlikleri önemlidir. Söz konusu yeraltı zenginlikleri arasında; Kromit, mermer, manganez, alçıtaşı, tuz ve mika ile beraber zengin olarak nitelenebilecek petrol, bakır, çinko, altın, gümüş, demir, tungsten ve uranyum madenleri bulunmaktadır. Petrol halen en stratejik yeraltı kaynağı durumundadır.

Ekonomik açıdan bakıldığında; ülkede kişi başı Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH), 2000 USD mertebesindedir ve dolayısı ile yoksul ülkeler arasında yer almaktadır. Bu bağlamda, ihtiyaçlarının önemli bir kısmını ithal etmektedir. Buna karşın altın, petrol, canlı hayvan, et, deri, şeker, pamuk, susam ve yer fıstığı ihraç etmektedir.

İhracatı, ithalatının üçte biri kadardır. Çin, ülkedeki en önde gelen yatırımcı durumundadır. 1997’den itibaren de ABD, ülkeye ekonomik ve ticari yaptırımlar uygulamış olmakla beraber Ekim 2017’de bu uygulamaların kaldırılması kararı alınmıştır.

Petrol, 2000’li yıllardan itibaren ülke ekonomisinde öne çıkmış bulunmaktadır. Bölünmeden sonra petrolün yaklaşık 3/4’ü Güney Sudan’da kalmış olmakla beraber önemli rafineriler Sudan’da bulunmaktadır.  Ayrıca, Güney Sudan’ın denize kıyısı olmadığından petrolün limana ulaştırılması Sudan’daki Port Sudan limanı üzerinden olmaktadır (Şekil 1).  Dolayısı ile boru hatlarının önemli bölümü Sudan’da yer almaktadır. Bununla beraber, Güney Sudan petrolünün denize taşınmasına ilişkin olarak Kenya üzerinden bir boru hattının döşenmesi konusunda bir projeyi de geliştirmiş bulunmaktadır.

Sudan’da petrol çıkarımında, Çin, Malezya ve Hindistan gibi ülkelerin etkin oldukları görülmektedir. Port Sudan limanına ulaşan petrol boru hattı da yine bu ülkelerin şirketleri tarafından inşa edilmiştir. Fazla olarak, Çinli şirketlerin petrol araştırmalarında etkin olduğu da görülmektedir.

Burada şunu da ifade etmek gerekir ki; Sudan 1990’lı yılların başlarında petrol ithal eden bir ülke durumundayken son dönemlerde petrol ihraç eden ülke haline gelmiş bulunmaktadır. Söz konusu petrol ihracatının da (iç savaş öncesi) yıldan yıla arta gittiği gözlenmiştir. Sudan’ın en çok petrol ihracatı yaptığı ülkelerin, söz konusu yatırımlarda önemli paya sahip olan ülkeler olduğu da gözlenmektedir.

Sudan’ın yenilenebilir enerji konusunda da önemli sayılabilecek hamlelerinden bahsedilebilir. Bunlardan belki de en önemlisi hidrolik santrallardır. Nil ve kolları üzerinde çok sayıda baraj ve hidrolik santral kurulması planlanmaktadır. Mısır bu projelere, (kendisinin Nil’i kullanımının olumsuz etkileyebileceğini gerekçe göstererek) karşı çıkmakta olmasına karşın söz konusu baraj projeleri hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Burada da yine Çin’in etkisi görülmektedir. Hidrolik santral çalışmalarından ayrı olarak özellikle rüzgâr ve güneş santralı projeleri de gündeminde bulunmaktadır.

Burada önemle belirtmek gerekir ki; Sudan önemli bir su yolu olan Kızıldeniz’in orta bölgesinde yer almakta ve enerji yollarını kontrol edebilme yetisine sahip bir konumda bulunmaktadır. Geçmişte ticareti kontrol etmesi bağlamında önem taşırken, günümüzde de ekonominin yanı sıra enerji politik bağlamda da stratejik bir ehemmiyete sahip bulunmaktadır. Zira, Kızıldeniz’in Güneyinde yer alan Bab-ül Mendep Boğazı’ndan ve Kuzeyinde yer alan Süveyş Kanalı üzerinden hiç de küçümsenmeyecek miktarlarda petrol taşınmaktadır. Ancak, Gazze olaylarından sonra Yemen’in Gazze’ye destek vermesi bağlamında bölgede yaptığı ataklar Kızıldeniz geçişlerinde önemli düşmeye neden olmuştur. Bu durum Sudan’ı da etkileyen bir husustur.

Türkiye de, bölgeye ilgi göstermekte olup Sudan’ın Port Sudan limanına yakın ve korunaklı bir konumuna sahip olan Sevakin adası (Şekil 1) için 2019 yılında, 99 yıllığına anlaşma imzalanmıştır. Söz konusu ada, Kızıldeniz üzerinde son derece stratejik konuma sahip olmanın yanı sıra İslami Kutsal topraklar olan Mekke ile Suudi Arabistan’ın liman ve ticaret kenti Cidde’nin de hemen karşısında yer almaktadır.

Türkiye ile Sudan arasında ekonomik, askeri, kültürel, bilimsel, eğitim, enerji, tarım gibi pek çok alanda anlaşma, mutabakat zaptı ve protokoller imzalanmıştır. Bu bağlamda iç savaş öncesi Türkiye ile Kızıldeniz’de gemiler vasıtasıyla elektrik üretimini 150 MW’tan  250 MW’a çıkarılması yönünde bir anlaşma imzalanmıştır.

Sonuç

Sudan Kızıldeniz’deki konumu ve Afrika’da Sahel Bölgesi içindeki yeri itibariyle stratejik bir ülke durumundadır. Bu bağlamda, Afrika Kıtası’nda Sahra Çölü’nün güneyi ile savanlar arasında yer alan ve Kızıldeniz ile Atlantik Okyanusu arasında uzanan Sahel Bölgesi için Sudan’ın yeri önem arz etmektedir. Geniş bir tanımlamayla Sahel ülkeleri olarak betimlenen ve Moritanya, Mali, Burkina Faso, Cezayir’in güneyi, Nijer, Nijerya’nın kuzeyi, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Güney Sudan ve Eritre’yi içeren bölgenin önemli bir Kızıldeniz çıkış ülkesi Sudan olmaktadır.

Söz konusu bölgede halen çalkantılı ve sorunlu durumlar yaşansa da bölgenin sahip olduğu yeraltı zenginlikleri ve göç rotası nedeniyle küresel güçlerin ilgisini çekmektedir. Bu bağlamda (halen Kızıldeniz geçişi sorunlu olsa da) Uzak Doğu’dan ve Körfez Bölgesinden Avrupa’ya veya tersine olarak Avrupa ve hatta Amerika’dan Afrika’nın doğusuna ve de Asya’ya gerçekleşen ekonomik ve enerji politik ticaret dolayısıyla ve ilaveten Modern İpek Yolu güzergahları için Sudan’ın önemi hayli yüksektir.

Türkiye için Sudan, Afrika’da en kapsamlı ilişki ve işbirliğine sahip olduğu ülkeler arasında yer almaktadır. Bu bağlamda, Türkiye ile Sudan arasında iyi düzeyde seyreden siyasi ilişkiler, uluslararası örgütler ve platformlardaki işbirliğine de yansımaktadır. Nitekim iki ülke arasında imzalanan çeşitli anlaşmalarla başta enerji, tarım, sağlık, güvenlik ve eğitim olmak üzere birçok alanda ilerleme sağlanmış bulunmaktadır. Dolayısıyla Sudan hükümetinin ülkede istikrarı sağlayabilmesi Türkiye için de önem arz etmektedir.

Öz olarak belirtilmek istenirse, Sudan’da yaşanan tüm siyasi çalkantılara rağmen son olarak (Türkiye’nin de desteklediği) hükümet güçlerinin önemli mahalleri kontrol altına almasıyla birlikte, ülkede istikrarın sağlanmasına yönelik yaşanan gelişmeler ekonomik ve enerji-politik anlamda stratejik bir bölgede yer alan bu ülkenin durumunu ve bölgedeki gelişmelere bağlı olarak konjüktürel şartlarını önemle etkileyecektir denebilir.

Prof. Dr. A. Beril TUĞRUL

- Advertisement -spot_img

More articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisement -spot_img

Latest article