Değerli dostlarım, Ülke olarak bulunduğumuz konum itibariyle iç ve dış siyasi gündemimizin sükunet bulmasının imkansız olduğu topraklarda yaşıyoruz.
Beyrut’taki büyük patlamanın ardından devletimiz bir yandan komşunun yaralarını sarmaya çalışırken, bir yandan Mısır-Yunanistan arasında yapılan kabul edilemez bir yetki anlaşması üzerine elini masaya vurarak Barbaros kozunu kullanmış, Akdeniz’deki varlığımızı sonuna kadar koruyacağını bildirmiştir.
Bütün bu hareketli gündemin ardından dün akşam bir talihsiz ve çirkin açıklama ABD’den geldi.
ABD eski senatörü ve başkan adayı olan Joe Biden’in haddi ve hakkı olmayarak yaptığı çirkin açıklamanın en çarpıcı kısmı şuydu; “Muhalefet ile doğrudan iletişimde olup, hâlâ var olan unsurlarını destekleyip onları Erdoğan’ı mağlup etmeleri için cesaretlendirebiliriz. Darbe ile değil, darbe ile değil, seçimle.”
Tabi ki Başkan Sayın Erdoğan’dan evap gecikmedi; “Biz kimin ne dediğine değil, milletimizin ne istedeğine, hangi istikameti gösterdiğine bakarak yolumuza devam edeceğiz. Gereksiz tartışmalarla enerjimizin bölünmesine, vaktimizin zayi edilmesine, dikkatimizin dağılmasına izin vermeyeceğiz.”
Şahsın ismini dahi zikretmeden verilen bu cevap aslında bir nevi “Sen kimsin seni umursamıyoruz, söylediklerinin bizim açımızdan değeri yok” mesajını içeriyordu.
Gerçekten de kimdir bu John Biden?
ABD’nin Ermeni yasasını kabul etmesi yönünde Obama’yla çalışmış, Türkiye’yi PKK ve YPG ye saldırmakla suçlamış, her fırsatta PKK ve YPG’nin arkasında olduğunu ifadeden çekinmeyen, geçmiş yıllarda söyledikleri nedeniyle Erdoğan’dan üç kere özür dilemiş olan bir politikacı.
Sadece politik düşüncelerindeki saldırganlığı, hadsizliği ile gündeme gelmemiş, hakkında sekiz taciz bir darp suçlaması var. Senatoda görev yaptığı yıllarda sekiz ayrı kadına tacizde bulunduğu iddialarıyla gündeme gelmiş. Her fırsatta LGBT destekçisi olduğunu da dile getirdiğini göz önünde bulundurursak siyasi arenada Erdoğan’ın tabiri caizse tırnağı dahi olamaz.!
Devletimiz kendisine gerekli cevabı her geçen gün başarıyla yürüttüğü siyasi-politik-askeri hamleleriyle verecektir.
Ben burdan kendisine bir kaç şey hatırlatmak istiyorum.
Bu çirkin lafları sarfetmeniz büyük talihsizlik, öncelikle tarihe bakmanız lazım. Size indirdiğimiz Osmanlı tokatlarının hangi birini hatırlatalım.
Murat Hüdavendigar’ı bilirsiniz, ya Kanuni?
Fransa’ya yazdığı ve dans adetini onlara yüz yıl boyunca yasak eden mektup,
“… İş bu rezaletin memleketime de sirayeti ihtimali muvacehesinde name-i hümayunum yed’inize (elinize) vusulünden (ulaşmasından) itibaren derhal son verilmediği takdirde, bizzat ordu-yu hümayunumla gelip men’e muktedirim.”
Ve bir diğeri Fransa Kralının yardım çağrısına yazdığı mektup;
Françe vilayetinin kralı Françesko’sun.
Sultanların sığınma yeri olan kapıma, adamın Frankipan ile mektup gönderip, memleketinizin düşman istilâsına uğradığını, hâlen hapiste olduğunuzu bildirip, kurtulmanız hususunda bu taraftan yardım ve medet istida etmişsiniz (istemişsiniz). Her ne ki demiş iseniz benim yüksek katıma arz olunup, teferruatıyla öğrendim…..
Sadece bunlar mı?
Size Fatih Sultan Mehmed Han’ı hatırlatalım, Çanakkale’yi, Kut-ül Amare’yi ve Kurtuluş Savaşlarını, 15 Temmuzu…
Belki bunları hatırlarsanız hadsiz sözler sarfetmekten vazgeçersiniz.
Siz kim oluyorsunuz da kirli geçmişinize bakmadan bu şanlı devlete, millete oturduğunuz yerden karışmaya kalkıyorsunuz.
Siz kimsiniz?
Haddinizi bilin yoksa Devletimiz ve aziz milletimiz tarih boyunca ceddinize atmaya alışkın olduğu Osmanlı Tokadını size de atmasın!