Burası Türkiye Cumhuriyeti binlerce yıllık geçmişi olan, özünden devletler çıkmış, ülkeler kurmuş, üç kıtaya hükmetmiş şanlı bir geçmişi ile yüzlerce savaş görmüş başarılar elde etmiş, tarih yazmış bir toplum.
Halen dört kıtada eli olan, insanlarına yardım eden, merhametli şefkatli bir ülkedir. Bunların hepsi güzeldir güzel olmasına ama birde gerçekler var. Bu yaşanmışlıklardan kazanılan o da ne biliyor musunuz? Türkün Türk’ten başka dostunun olmadığıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti varsa hepimiz varız. O şanlı bayrağımızın altında birer neferiz. Rabbimde ülkemize zeval vermesin. Birlik içinde olursak büyürüz, gelişiriz, değerlerimize sahip çıkarsak, devletimiz güçlenir, üretirsek hep beraber kalkınırız zaten buda devlet olmanın gereksinimi oluşturur.
Şimdi gelelim “Neler oluyor bize” kısmına neden mi bu soruyu sordum?
Vatandaşlık satılır mı?
Geçmiş yıllarda dinci örgütlerin içinde birçok değişik yollarla Türk vatandaşlığını almış kişiler tespit edildi. Bugün, IŞİD, El Kaide gibi örgütlerde gerçek Türk vatandaşından çok, parayla ya da başka yollarla Türk vatandaşı olup, kendilerine göre “cihat bölgesi” ilan ettikleri çatışma bölgelerine gidenler var.
Yasalar gayet açık. Türk vatandaşlığı doğumla, evlilik dışı çocuğun babası tarafından kabul edilmesiyle, yabancı birinin Türk vatandaşıyla üç yıl evli kalmasıyla, yabancı biriyle evlenenin çocuklarının da 18 yaşını doldurduktan sonra iki vatandaşlıktan birini seçmesiyle kazanılır. Bir de “Fevkalade Telsik” denilen, ülkeye ekonomik, sosyal, kültürel, teknik yönden yararlar sağlayacağı, tanıtımında etkili olacağı isimlere Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaşlık hakkı verilir.
Bunlar tamamda bir de ülkemizde bulunan başka devletlerin dernekleri tarafından Türk vatandaşlığının satışı var.
Vatandaşlık almak isteyenler derneklere para karşılığında kayıt yaptırıyorlar ve kendilerini mülteci gibi gösteriyorlar. Sonra bunlara ikamet veriliyor bu insanlar Türkiye geldiğinde pasaportlarını kaybettiklerini belirterek konsolosluklarına başvuru yapıyorlar ve yeni pasaport ismi beyana göre alınıyor. Örneğin; Abdülaziz ismiyle giriş yapan Abdullah oluyor, böylelikle yurtdışına Abdülaziz olarak çıkmasında bir sorun yokken alınan ikamet izni Abdullah adına olduğu için bunlar yıllardır Türkiye’de gibi oluyor. Dernekler Polis kontrollü olacağı zaman şahıslara bilgi veriyor o adreslerde mülteciymiş uzun zamandır ikamet ediyormuş gözüküyor ve vatandaşlığı alıyorlar.
Bir başka yol ise kendilerini ülkemizde bir fabrikanın iş geliştirme müdürü, satış temsilcisi gibi sıfatlarla göstererek resmi çalışma izni üzerinden bir kaç yıl geçtikten sonra müracaat yapıp vatandaşlık istiyorlar ve çok kısa sürelerde alıyorlar.
Haç dönemi Arabistan’a gelen Müslüman uyruklu vatandaşlar orada bulunan vatandaşlık şebekeleriyle parayla anlaşıp tek kelime Türkçe bilmeden, ülkemizde hiç bir yatırım yapmadan ülkemize dahi gelmeden başvuruları alınıyor, paralar verilince vukuatlı nüfus kayıtları gönderiliyor sonra Cidde Başkonsolosluğuna müracaat edip ülkemize seyahat vizesi alıp turist olarak geldiği Türkiye’den Türk vatandaşı olarak ayrılıyor. Sistem o kadar hızlı yürüyor ki! işlemler bir haftada bitiyor. Türkiye’den vatandaşlık çıktığında konsolosluk veremem diyemiyor sonra bu insanlar bazı bölgelerde seçimlerin kaderini bile belirliyor yani o kadar çoklar ne ilginç değil mi? Kirli eller yeniden sahnede.
Eskiden iki milyon dolar para ve bir milyon dolar gayrimenkulü olan üç yılda bunu mecbur kılan bir yasa vardı vatandaşlık için…Şimdi 250 bin dolara düştü değişiklikle bas parayı al vatandaşlığı…
Suriyeliler var özel kararnamelerle binlercesine vatandaşlık verilen yarın öbür gün bunlar parti kuracak, meclise girecek, devlet memuru olacak sonra asker polis olacak hak isteyecekler sayıları milyonları bulacak yıllar içinde ya sonra?
Aklımda deli sorular, bu kadar kolay olmamalıydı, kanla alınan binlerce şehit verilen benim ülkenim vatandaşlığı parayla verilmemeliydi, vatandaşlık mı satılır? Savaşla alamadıklarını parayla mı alıyorlar bunlar. Tamam baktık, koruduk, yedirdik içirdik kendi rızkımızı paylaştık bu kadar sıkıntılar içinde ama daha fazlası sonra önüne geçemeyeceğimiz sorunlara dönüşür. Görünen köy kılavuz istemez birtakım menfaatler içinde bu belalara değmez. Yol yakın iken düşünmek lazım yarınlarımızı.
Çiftçilerimiz kan ağlarken, tarım bitme noktasına gelirken kooperatifler tefeci gibi çalışırken bu olmaz, büyük sanayiciler bir bir batarken bu olmaz, vergiler tavan yapmışken bu olmaz, trafik cezalarından medet umulurken bu olmaz, yanlış yatırımlarla halkın beline bu yükler yüklenirken bu olmaz, her gün boşanan parçalanan intihar eden aileler varken bu olmaz, cemaatlerin devletin içinde din diye direttikleri yalanlarla insanları kandırdığı nereye hizmet ettikleri belli olmayan yapılarla söz sahibi oldukları makamlarla bu olmaz, samanın yurtdışından ithal edildiği bu zamanda olmaz, olamaz…
Ne olduğu, kim olduğu belli olmayan yarın öbür gün başımıza daha büyük belalar açacak bu insanlarla olmaz, olmamalı.
Eğer bir yol arıyorsak kendi insanımıza yatırım yapalım, onları kalkındıralım parasız eğitim olsun, parasız sağlık hizmetleri olsun, parasız yollar olsun, milyarlarca doları bunlara harcayacağımıza kendi insanımıza harcayalım, israftan uzak duralım ve özümüze dönelim özümüze…
Ayaklar baş, başlar ayak olmuş yazık bize geleceğimiz gençlerimizde onlara sahip çıkalım, devlet okutsun, yedirsin, barındırsın ne olduğu belli olmayan oluşumların elinden kurtaralım ki geleceğimiz aydınlık olsun.
Kalın sağlıcakla vatan sevdalıları güzel ülkemin iyi yürekli insanları.