Myanmar olayları ve enerji politik arka planı
Myanmar’da geçen Kasım başında yapılan seçimlerden sonra çoğunluk sağlanarak iktidar oluşturulmuştu. Ancak, 1 Şubat 2021 tarihinde Myanmar ordusunun askeri darbe gerçekleştirdiği haberleri gelmiştir. Darbenin başarılı olduğu ve 1 yıllık bir askeri yönetime geçildiği ifade edilmekle beraber karşı halk hareketleri başlamış ve halen de süre gitmektedir. Böylelikle ülkede 50 yıllık askeri idareden sonra 2011’de demokratik düzene geçilmişken, 10 yıllık demokratik yönetimden sonra yine bir askeri yönetime geçildiği anlaşılmaktadır. Bu durum, Mynmar’da hoşnutsuzlukların devam edebileceğini düşündürmektedir.
Gerçekte önemli ve stratejik bir konuma sahip olan bu ülkede yaşananları daha iyi anlayabilmek için ülke coğrafyası, tarihi ve jeopolitiği ve de enerji politiği üzerinde durmak gerekmektedir. Öncelikle de ülkeyi tanımak yerinde olacaktır.
Günümüzde Myanmar adıyla anılan ülke, geçmişte Birmanya veya Burma olarak ta anılmıştır. Coğrafi olarak güneydoğu Asya’da Bengal Körfezi ile Andaman Denizine geniş kıyısı bulunan bir Asya devletidir. Bölgenin genel özelliklerini sahip olan ülke; Bengladeş, Hindistan, Çin, Laos ve Tayland ile komşudur.
Tarihsel olarak bakıldığında; Orta Asya’dan Türk ve Moğol asıllıların göçlerinin yapıldığı hayli eski bir yerleşim bölgesidir. Ancak esas itibariyle 11. yy.da devlet olarak tarih sahnesinde yerini aldığı görülmektedir. 13. yy.da Cengiz Han’ın torunlarından Kubilay Han’ın Çin’e hâkim olmasından sonra işgale uğramıştır. Sonraları farklı hanedanların etkinlik gösterdiği bir bölge olmuş ve 19. yüzyılda refah seviyesi hayli yüksek bir bölge karakteri kazandığı gözlenmiştir. Bölge, 1882’de İngiliz işgaline uğradıktan sonra İngiliz sömürgesi durumunda olan Hindistan’a bağlanmıştır. II. Dünya Savaşında Japon işgaline uğramış, 1948’de ise bağımsızlığını kazanmıştır. Ancak hayli çalkantılı dönemler yaşamış ve askeri yönetimler etkin olmuştur. 2010 yılında cumhuriyete geçiş süreci başlamış 2011’den itibaren demokrasi inşa edilmiş, ancak Müslümanlara yönelik acımasız davranışlar da gözlenmiştir. Son olarak da (1 Şubat 2021 de) yaşanan darbeyle tekrar dünya gündemine gelmiş bulunmaktadır.
Mynmar, 57 milyon civarında nüfusa sahip olmakla beraber farklı etnik grupları da içinde barındırmaktadır. Nüfusunun çoğunluğu Budist olup % 15’i ise Müslüman olarak bilinmektedir. Bölgede Müslümanlık, Müslümanlığın ortaya çıkışından yaklaşık bir yüzyıl sonra Bengal Körfezinde batan Müslüman tacirlere ait bir geminin yolcularının (deniz kıyısı bölgesi) olan Arakan (veya Rakhine) bölgesine yerleşmesiyle kendini göstermiştir. Böylelikle de bölgede Müslümanlık yaygınlaşmış ve yayılmıştır. Burada İslami bir devlet de kurulmuş ve deniz ticareti yoluyla varlıklarını zenginleştirerek sürdürmüşlerdir. Ancak, İngiliz işgalinin yaşanmasıyla Burma içinde nitelenmişlerdir. Bundan sonra da hayli sorunlu ve kanlı süreçler yaşanmış olduğu söylenebilir.
Enerji Politik Açıdan Myanmar
Myanmar yer altı maden yatakları bakımından hayli zengin bir ülkedir. Buna karşın Asya’nın yoksul ülkeleri arasında yer almaktadır. Kişi başı yurtiçi hasılası 1000 USD’ın altında olduğu ifade edilmektedir. Ülkenin sahip olduğu madenler arasında kalay, çinko, kurşun, tungsten, altın, gümüş, bakır ve yeşim taşı sayılabilir. Madenlerinin çok iyi değerlendirildiği söylenemez.
Bunlardan ayrı olarak ülke, petrol ve doğal gaz yataklarına sahiptir. Karada yer alan petrol ve doğal gaz rezervlerinin yanı sıra (off-shore) denizde bulunan kaynaklar da bulunmaktadır. Şekil 1’de kara ve deniz petrol ve doğal gaz yatakları görülmektedir. Deniz rezervlerinin halen kanıtlanmış olan rezervlerden daha çok olduğu düşünülmektedir.
Myanmar’da ilk önemli petrol üretimi, İngilizler tarafından 1871 yılında başlatılmıştır. Ülke 1970 yılından beri de doğal gaz üretmektedir. Myanmar yönetimi 1990’lı yıllarda Andaman Denizi’ndeki doğal gaz yataklarının işletme ayrıcalıklarını Fransa ve İngiltere’ye vermiştir. İlaveten, önemli bir rezerv kapasitesine ilişkin işletme ayrıcalığı da ABD şirketlerine verilmiştir. Çin, Tayland ve Güney Kore 2005 yılında, Myanmar’ın petrol ve doğal gaz sektörüne yoğun yatırımlar yapmışlardır. Ayrıca, devlet tarafından ve Japon şirketleri tarafından işletilen sahalar da bulunmaktadır. Bu arada, Tayland bölgede araştırma yapmış ve yeni doğal gaz alanları bulunmuştur.
Hemen anlaşıldığı üzere Myanmar’ın fosil yakıt rezervleri hayli dikkat çekicidir. Fazla olarak deniz rezervlerinin daha da fazla olması söz konusudur. Bu bağlamda, enerji politik açıdan önemli bir bölge olarak nitelenmektedir. Sahil bölgesinde ise Arakan eyaleti yer almakta olup ülkenin genelinden farklı bir yapı sergilemektedir ve deniz ticareti ile deniz bağlantılı hatlar bu bölgenin kontrolü altında olduğu görülmektedir. Fazla olarak bu bölgedeki deniz rezervleri ile Çin ilgilenmektedir.
Çin açısından bakıldığında; bu bölgenin Çin için taşıdığı anlam yadsınamazdır denebilir. Zira Çin 20. yüzyılın son çeyreğinden bu yana önemli ölçüde büyüme ve gelişme göstermiş ve nitekim “Doğunun parlayan yıldızı” olarak anılmaya başlanmıştır. Fazla olarak ABD’yi zorlayacak kadar dünyada etkin olma yolunda yol almaktadır. Dolayısıyla da Çin’in enerji gereksinimi devasa boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. Kendisi daha çok kömür yataklarına sahip olduğundan petrol ve doğal gaz gereksinimini önemli ölçüde ithal ederek karşılamaktadır.
Çin petrol ithalatını büyük ölçüde deniz yoluyla Orta Doğu’dan ve Afrika bağlantılarından sağlamaktadır. Söz konusu bu deniz yolu güzergâhı; Hint Okyanusu üzerinden Malaka boğazından geçerek ve Hindi Çini’yi dolaşarak Çin’e ulaşmaktadır. Buna karşın iyi bir alternatif de; Hint Okyanusundan deniz yolu ile gelen petrolün Mynmar üzerinden boru hatları ile Çin’e ulaştırılması olmaktadır. Bu seçenek, Çin açısından hayli uygun ve kârlı bir seçeneği oluşturmaktadır (Şekil 3). Böylelikle güzergâh, yaklaşık 1200 km kadar kısalmış olmaktadır. Böylelikle, Hindi Çini bölgesi denizlerinde yaşanabilen tayfunlardan etkilenme de ortadan kalkmakta ve lojistik destek gereksinimi azalmaktadır.
Öte yandan, Myanmar’ın kendi enerji rezervleri de Çin’in petrol tedariki için yakın çevre alternatifini oluşturmaktadır. Bir başka deyişle, petrol ithalatının bir kısmını komşu ülke olan Myanmar’dan karşılanması Çin açısından hayli avantajlı görünmektedir. Keza doğal gaz açısından, Myanmar’ın kanıtlanmış rezervleri ve de bulunması olası rezervleri, Çin için hayli cazip görünmektedir.
Nitekim 2004 yılından itibaren Çin ile Mynmar petrol ve doğal gaz konusunda iş birliğine gitmiş bulunmaktadırlar. Fazla olarak 2009 yılında Çin ile Myanmar arasında Çin-Myanmar Petrol ve Doğal Gaz Boru Hatları Projesi başlatılmıştır. Proje iki hattan oluşmakta olup, biri petrol ve diğeri doğal gaz boru hattıdır. Petrol boru hattı projesi (deniz yoluyla gelecek petrolün taşınması bağlamında) kara terminali bağlantılı boru hattı niteliğindedir. İkinci hat doğal gaz boru hattı olup, Mynmar’ın derin su doğal gaz geliştirme projesi ile ilişkilidir. Dolayısıyla, Mynmar’ın doğal gaz kaynaklarından taşıma yapılmasını amaçlayan doğal gaz boru hattını ifade etmektedir (Şekil 4).
Bu hatlar gündeme geldiğinden bu yana Myanmar ile ilgili birçok siyasi, ekonomik ve enerji-politik gelişmeler ve olaylar yaşanmış ve halen de yaşanmaktadır. Burada, şunu da belirtmek gerekir ki; bu bölgede etkin olmak isteyen yalnız Çin değildir. Enerji-politik olarak, farklı ülkeler ve aktörler (yukarıda belirtildiği üzere) bölgeye yatırım yapmışlardır ve etkinliklerini sürdürmek istemektedirler. Bu bağlamda, bölge üzerinden önemli rekabet yaşanmakta ve dolayısıyla da bu durumun bölge olaylarına yansımaları olmaktadır.
Bunlardan önemli biri Arakan’da yaşananlardır denebilir. Mynmar ve kıyı eyaleti Arakan, petrol ve doğal gaz rezervlerin bulunması ve de boru hattı projeleriyle dikkat çeken önemli bir enerji-politik alan haline gelmiş olmaktadır. Nitekim önce Mynmar’ın kendi içinde eyalet bazında Arakan sorunu olarak görülmüşse de kısa zamanda sorunlar üst boyutlara taşınmıştır. Dinsel farklılıklar öne çıkarılarak Müslümanların katledilmesi ve Arakanlıların göçe zorlanması söz konusu olmuştur. Bu bağlamda, hayli elim olaylar yaşanmıştır. Zor şartlarda kalan Arakanlılar çevre ülkelere özellikle de Bangladeş’e geçmeye çalışmışlardır. Son olarak bakıldığında, Arakanlı Müslümanlar çoğunlukla ya hayatlarını kaybetmiş veya göç etmek zorunda kalmışlardır. Bu olaylar sırasında Türkiye de, zor durumda kalan Müslümanlara yardım elini uzatmıştır.
Son olarak da yaşanan darbe ile, Myanmar’da enerji-politik manada uzlaşmalı bir durumun taraflarca kabul görmemiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumun, seçim ve sonrasında yaşanan darbe ve takiben ortaya çıkan sokak olaylarıyla kendini gösterdiği söylenebilir.
Sonuç
Açıklananlar doğrultusunda denebilir ki; Myanmar bölgesi üzerinde eski ve yeni etkin olanlar ve de olmak isteyenler arasında acımasız bir rekabet ve birbirlerini engelleme yaşanmaktadır. Önceleri Müslüman Arakanlılar üzerinden yaşananlar, dünya kamuoyunda sadece bir dini etnisite olarak görülmüştür. Oysa Arakan olaylarından sonra da bölge sükûnet bulamamıştır. Bu da esas sorunun, dini etnisiteden öte olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla bölgede, enerji-politik arka plan bağlamında etkin olmak isteyen aktörlerin durumlarını koruma ve geliştirme veya dengeleri değiştirme gibi hayli karmaşık bir yarışma ve çekişme ortamını çeşitli yerel yapılar üzerinden dizayn etmekte olduklarını düşündürmektedir. Sahada hayli farklı ülke ve güçlerin çıkarları gündeme geldiğinden, yaşanan gelişmeleri pek çok dünya ülkesinin sessizlikle izlediği gözlenmektedir. Sonuçta, bölgenin sükûnete ermesinin pek de kolay olmayacağı anlaşılmaktadır.