Mali, Afrika’nın batı bölgesinde yer alan bir kıta ülkesi olup kıtanın yedinci büyük ülkesi durumundadır. Cumhuriyet ile idare edilen ülkenin yüzölçümü 1 milyon 240 bin km2 olup sekiz bölgeden oluşmaktadır. Ancak, topraklarının yaklaşık % 65’i çöl bölgesidir. Bu bağlamda, kuzeyi bir Sahra ülkesi niteliği taşırken güneyde Nijer ve Senegal nehirlerinin geçtiği bölgeler nüfusun yoğunlaştığı daha yaşanası yöreleri oluşturmaktadır (Şekil 1).
20 milyona yaklaştığı ifade edilen nüfusun artış oranı % 3 mertebesindedir ve popülasyonun % 65 kadarı 25 yaşın altındadır dolayısıyla hayli genç bir nüfusa sahip bulunmaktadır. Çoğunluk güneyde ve kırsal alanlarda yaşamakta buna karşın % 40 kadarı kentlerde yaşamaktadır. Bununla beraber nüfusu 1 milyonu aşan şehirleri bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi, 2 milyona yaklaşan nüfusuyla Mali’nin başkenti olan Bamako’dur ve Afrika’nın nüfusu en hızlı artan şehirleri arasında yer almaktadır. Ülkenin büyük bir çoğunluğu (% 95 kadarı) Müslüman, % 2,4 kadarı Hıristiyan, % 3’e yakın kısmı ise yerli geleneksel dinlere mensup bulunmaktadır. Halen resmi dili Fransızcadır.
Mali’nin tarihi; hayli eski tarihlerde yaşamış geleneksel yapılara kadar götürülebilmekle beraber esas itibariyle Batı Afrika’da vücut bulmuş üç imparatorluğa dayandırılmaktadır. Bunlar; Mali İmparatorluğu, Gana İmparatorluğu ve Songhay İmparatorluğu’dur. Ülkenin bugünkü adının da Mali İmparatorluğu’ndan geldiği betimlenmektedir.
Detaylı tarihi kayıtlara ulaşmak hayli zor olmakla beraber, bu İmparatorluğun Mandingler tarafından Nijer Vadisinde, Bamako bölgesi-Mande yöresinde kurulduğu ve M.S. 1235 – 1670 tarihleri arasında hüküm sürdüğü ve zengin bir devlet olduğu bilinmektedir. Hükümdarının Mekke’ye gittiği ve bu bağlamda Mali bölgesinde Müslümanlığın daha da yaygınlık kazandığı söylenebilir. Burada şunu da belirtmek gerekir ki; (günümüz de dâhil) dünya tarihinin gelmiş geçmiş en zengin insanının (sahip olduğu altın ve tuz madenleri ile servetinin 400 Milyar USD olduğu tahmin edilen) Mali Kralı Mansa Musa olduğu kabul edilmektedir.
19. yüzyılın ortalarına kadar yerli unsurların çatışmaları ve bu bağlamda farklı devlet yapılanmalarının oluşmasıyla geçen bir süreçten sonra Senegal vadisinden başlayarak, misyoner faaliyetlerle birlikte Fransız müdahalesi yaşanmış ve kademeli bir işgalle 19. Yüzyılın sonunda işgal harekâtı tamamlanmıştır.
1904’te Haut-Senegal-Niger Sömürgesi oluşturulmuş, 1920’de ise bölge “Fransız Sudan”ı adını almıştır. Bu bağlamda, Mali bölgesi 1899-1959 yılları arasında Fransız Batı Afrikası Federasyonu’na bağlı kalmıştır. 1960’ta bağımsızlığını kazanarak Mali Cumhuriyeti adını almış ve bundan sonra darbelerin yaşandığı görülmüştür. 2012’de askeri bir isyan sonrasında Fransa’nın 2013’te müdahalesiyle Mali ordusunun denetimi sağlanmış bulunmaktadır.
Bununla beraber, günümüze kadar çoğu kez kuzeydeki Tuaregler’den kaynaklandığı belirtilen sorunlar, hoşnutsuzluklar ve siyasi krizlerden bahsedilebilir. Bu bağlamda, Fransa tarafından “Barkhane Operasyonu” olarak nitelenen harekât ile Mali’de görevlendirilen 4 bin kadar asker bulunmaktadır. Birleşmiş Milletlerce oluşturulan “Mali Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu (MINUSMA)”nun 15 bin kişilik Barış Gücü ile de şimdiye kadar güvenliğin yeterince sağlanamamış olduğu görünmektedir Şiddet olayları yaşanmaya devam ede gitmektedir. Ülkede kişi başı milli gelir ise 1000 USD mertebesindedir.
Türkiye- Mali İlişkileri
Türkiye Cumhuriyeti ile Mali arasındaki ilişkiler farklı yönlerden hayli ileri seviyede olarak nitelenebilir. İlk ilişki, Türkiye ve KKTC (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) Dışişleri yetkililerinin beraberce 1998 de Mali’ye gerçekleştirdiği resmi ziyaretle başlamıştır. Türkiye’nin Mali Elçiliği 2010 tarihinde faaliyetlerine başlamıştır. 2014 yılında ise Mali, Ankara Büyükelçiliği’ni oluşturmuştur. Türk Hava Yolları, doğrudan Bomako seferlerine 2015 yılında başlamış bulunmaktadır.
İki ülke arasındaki temaslar 2 Mart 2018’de T.C. Cumhurbaşkanı’nın Mali’ye gerçekleştirdiği resmi ziyaretle hız kazanmıştır. 2003 Yılında 5 milyon USD olan ikili ticaret hacmi 2019 yılında, 2003 deki ticaret hacminin 10 mislini aşarak 57 milyon USD seviyesine çıkmıştır. İkili ticaret hacminin 48 milyon USD’ı aşkın kısmı ihracatı ve 9 milyon USD’a yakın kısmı ise ithalatı ifade etmektedir. Ayrıca, Mali’de TMV vakfı bulunmakta ve Burslu öğrenciler Türkiye’de öğrenim görmektedirler.
Enerji Politik Değerlendirme
Mali esas itibariyle tarım ülkesi olarak nitelense de zengin yer altı kaynaklarına sahiptir. Nitekim Mali’nin en önemli ihracat ürünleri, altın ve tarım ürünleri olmaktadır. Ülkenin yer altı kaynakları arasında; altın, demir, boksit, nikel, fosfat, manganez, uranyum, lityum, kireçtaşı sayılabilir. Ayrıca, petrol rezervlerinden de bahsedilmektedir. Yakın zamana kadar altın, demir, tuz ve kireçtaşının değerlendirilmesine ağırlık verilmiştir. Petrol ve elmas da potansiyel yer altı kaynakları arasındadır. Şekil 2’de Mali’nin bazı önemli yer altı rezerv bölgeleri görülmektedir.
Hemen anlaşıldığı üzere Mali’nin yer altı kaynakları yadsınamaz önemdedir. Afrika’nın üçüncü büyük altın üreticisi durumundadır. Ayrıca, Mali’nin yer altı kaynakları arasında enerji kaynağı ve/veya enerji sistemleri için stratejik olarak ifade edilen rezervler bulunmaktadır. Bunlar arasında; nükleer güç santraların yakıt malzemesi olan uranyum ayrı bir yere sahiptir. Mali’nin Falea bölgesindeki uranyum madeni potansiyelinin 5 bin ton olduğu ifade edilmektedir. Fazla olarak lityum, nikel gibi elementler de enerji sistemlerinde, özellikle de bataryaların yapımında temel eleman durumundadırlar.
Burada şunu da belirtmek gerekir ki; Fransa, dünyada en çok nükleer santrala sahip olan ülkeler arasında yer almakta olup halen çalışır halde 57 nükleer güç santralı bulunmaktadır. Fazla olarak Fransa, dünyada elektrik üretiminde en yüksek oranda nükleer enerjiden yararlanan ülke olup elektriğinin % 70’inden fazlasını nükleer santrallardan sağlamaktadır. Dolayısıyla uranyum, Fransa için yadsınamaz öneme haizdir.
Ne tesadüftür ki; Mali’de uranyum rezervlerinin gündeme gelmesinden sonra, ülkede sorunlar giderek şiddetlenmiş ve (Mali yönetimince davet edilmesiyle) Fransa müdahalede bulunmuştur.
Öte yandan Mali’nin kuzey bölgelerinde yaşayan aşiret ve Tuaregler’in maden üretimlerinden pay istedikleri belirtilmektedir. Sonuçta söz konusu bu hareketlerin dünyanın birçok yerinde olduğu üzere, İslam ile ilişkilendirilerek haberleştirildiği görülmektedir.
Bütün bunlardan ayrı olarak, Sub-Sahara (Sahra altı) bölgesinden geçirilmesi planlanan enerji boru hattının, Mali’den de geçmesi planlanmaktadır. Yakın gelecekte, bu bölge dolayısıyla Mali de önemini arttıracaktır. Afrikanın batısında var olan ve/veya çıkarılmayı bekleyen yeni rezervlerin Afrika’nın doğusuna taşınması farklı yönlerden bölgenin ve bölge ülkelerinin stratejik önemini arttıracaktır.
Sonuç
Günümüzde yeraltı kaynakları açısından hayli zengin olan Mali, yazıktır ki; dünyanın en yoksul 25 ülkesi arasında yer almaktadır. Oysa, geçmişte zenginliği ile anılmış böyle bir ülke, yaşadıkları ile dikkat çekmektedir.
Bilindiği üzere Mali; Sahra kuşağının güneyinde kalan ve Atlantik’ten Kızıldeniz’e ulaşan “Sahel” coğrafyasında yer almaktadır. Senegal, Moritanya, Mali, Nijer, Çad ve Sudan’ın yer aldığı söz konusu bu bölgede bulunan Mali ve Mali’de yaşananların münferit olaylar olarak düşünülmemesi gerektiği de söylenebilir. Bu bağlamda, sahra altı bölgeden enerji hatlarının geçirilmesi planları da bu bölgeyi giderek öne çıkarmaktadır. Mali’nin güney bölgesinden geçirilmesi düşünüldüğü anlaşılan söz konusu boru hattının kuzeyde bulunan gruplar tarafından nasıl karşılanacağı konusu da gelecekte hırçın olayların yaşanabileceğini düşündürmektedir.
Denize kıyısı olmayan Mali’nin zengin kaynaklarını dış pazarlara ulaştırması ancak farklı ülkeler üzerinden mümkün görünmektedir. Dolayısı ile Sahel ülkeleri ile ilişkisinin önem arz ettiği söylenebilir. Bu bağlamda, Sahel coğrafyası ile ilişkilendirilen Nijerya ve Burkina Faso ile etkileşimler de önem arz etmektedir. Bir başka deyişle bu durum, ülkelerde yaşananların birbirini etkileyecek ve tetikleyecek mahiyette olabileceğini düşündürmektedir. Burada özellikle enerji-politik gelişmeler önem kazanacaktır.
Türkiye’nin THY ile Mali’ye hava taşımacılığını başlatmış olması, burada ayrı bir önem taşımaktadır. Bu durumun, Türkiye-Mali ilişkilerine giderek daha stratejik bir veçhe kazandırması beklenebilir.
Öte yandan, Fransa’nın Mali’deki pozisyonu, enerji politik olarak irdelendiğinde olayların derinliğinin hayli fazla olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda durum, olayların kısa sürede sonuca ulaşmasının zor olabileceği ve çevre ülkelerle de ilişkili olayların yaşanabileceğini düşündürmektedir.
Öz olarak belirtmek gerekirse; Mali ve ilgili gelişmeler ve ülkenin sahip olduğu altının yanı sıra uranyum gibi enerji-politik açıdan son derece önemli bir madenin bulunması, olayların kolay durulmayacağını ve yazık ki, yine bölge insanlarının ve inançlarının sorun oluşturduğu üzerinden gidileceği izlenimi edinilmektedir.