“Kontrollü Kaos”un en geniş çaplı olanı Kovid-19’la başladı ve pandemi ilanıyla tüm dünyayı içine aldı.
En temel enstrümanı, din/ dil/ ülke/ ayırt etmeksizin insan/ birey odaklı yaratılacak “korku” idi.
Çünkü “korkunun attıramayacağı adım, aştıramayacağı çizgi” yoktu.
Amacına ulaştı mı?
Fazlasıyla…
Pandemiyle iç içe ama pandemi eliyle ve sayesinde oluşan zeminde ikinci bir “kaos” başladı.
Küresel Ekonomik Kriz.
Hem de, gelişmiş ekonomiler de dahil; hemen her ülke ekonomisinde ve halkların alım gücünde bariz göstergelerle başladı ve her geçen gün acımasızca etkisini artırıyor.
Şimdi ise, sıra sac ayağının üçüncüsünde,
Yani savaş…
Yazımda bu konuyu irdeleyeceğim.
1 ve 2. Dünya Savaşı gibi olmayan/ olmayacak olan ama etkisi küresel ölçekte olacak savaş/savaşlar…
Klasik savaş yöntemlerini de içeren ama daha çok hakim gücün yönlendirmesiyle ve yeni nesil savaş enstrümanlarının ön planda olacağı, tarafların bile engel olamadığı/olamayacağı savaşlar…
Hal, ahval ve realite böyle olunca iki devletin savaşı sadece o iki devletin savaşı olmanın ötesine geçecek ve bir nevi küresel hesaplaşmaya dönüşecek.
Mesela Rusya-Ukrayna krizi ve savaş riski…
Öyle bir durum ki; adeta bir tarafta Rusya ve birkaç yandaş devlet, diğer tarafta ise tüm Avrupa ve Amerika var.
Hakeza, sonuçları itibariyle de geniş yelpazede ve büyük ölçekli olacak gibi…
Peki bu iki ülke savaşır mı?
Belki iki ülkenin inisiyatifine ve iradesine kalsa savaş olmayabilir.
Ama yukarında dediğim gibi bu iki ülkenin savaş riski, tarafların husumetiyle sınırlı değil.
“Kontrollü Kaos” senaryosunu yazanlar savaşı uygun görüyor ve planlıyorlarsa bu savaş olur ve olacaktır.
Ki, öyle de görünüyor; şimdi veya bir-iki yıl içinde…
Çünkü Yeni Dünya Düzeni senaryosunun üçüncü evresi veya süreçlerden birisi de bu iki ülkenin savaşımı…
ABD Başkanı ve küresel bazda etkili algı operasyonu yapan manipülatif güçler bu savaş çıkar diyorsa,
Rusya saldırır,
ABD ve Avrupa Birliği de Ukrayna’ya destek verir fikri dillendiriliyorsa; artık bir savaş kaçınılmazdır!..
O birilerinin, planları içinde bu savaşla hedeflenen sonuçlar var ve ancak bu savaşın olmasıyla veya savaş riskinin oluşumuyla olacak sonuçlardır.
Mesela neler?
—Kuruluşundan beri fiili bir etkinlik gösteremeyen, varlığı görüntüsel bir caydırıcılığın ötesine geçemeyen NATO’nun sonunun gelmesi,
—Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yeniden gözden geçirilip farklı bir formata büründürülmesi,
—Almanya’nın önderlik ettiği yeni bir Güvenlik Örgütü ve Küresel Ölçekli savunma paktının gündeme gelecek olması…
“Neden Amerika değil?” diyebilirsiniz.
Yeniden dizaynın mimarı olan “Güç ve Akıl” sahipleri için, Amerika veya Almanya’nın bir farkı yoktur. Bazen birini öne çıkartırlar bazen diğerini.
Şimdi de sıra Almanya’da…
Bu bağlamda; planlanan ve öngörülen bu yeni yapı, daha işlevsel/fonksiyonel ve yeni dünya konseptine uygun şekilde oluşturulacak; dünyanın her bölgesinden ülkelerin katılabileceği stratejik ve proaktif bir örgüt olacaktır. Buna Rusya’nın bile, dahil olmak isteyeceğini söyleyebilirim…
—Son tahlilde, demode olmuş uluslararası örgütlerin tasfiyesi ve yeni nesil örgütlerin oluşumu gündeme gelecektir.
Bu yeni örgütlenme, “yeni yüzyılın” hakim gücü haline gelecek olup; küresel bazlı siyasal/askeri/ekonomik ve hatta sosyal, pek çok parametreyi etkileyecek bir özellik arz edecektir.
Bu ittifak ve paktlar dünyanın yeni bir şekle girmesini/yeniden şekillenmesini, “Güç ve Aklın” yeni tasarımının yerleşmesini/müesses hale gelmesini sağlayacaktır.
Tarımdan petrole,
Doğalgazdan yeni nesil enerjilere kadar pek çok şeyin dizaynı/paylaşımı ve sahipliği bu “ittifak ve pakt”lar sayesinde yenilenecektir.
Coğrafyaların/ülkelerin ve hatta kıtaların tanımları değişecek ve yeniden tanımlanacaktır.
Haritalardaki sınırların önemsizleştiği/değiştiği ve plana uygun yeni sınırların çizileceği bir döneme girdik.
Hiçbir ülke “ben tarafsız kalırım/karışmam ve olan savaşa mesafeli dururum…” diyemez/ dedirtmezler.
Hatta böylesi açıklamalar yaparken bile, bir de bakarsın ki; o savaşın aktif bir aktörü oluvermişsin.
Nasıl mı? Tıpkı 1. Cihan Harbinde “Goeben ve Breslau” zırhlılarına “Yavuz ve Midilli” adını verip Rusya’nın Sivastopol limanını bombalayarak dahil olmuş olduğun gibi…
İşte bu nedenlerden ötürü “Rusya-Ukrayna” krizi ve savaş riski, anahtar bir önem taşımaktadır ve bu önemlilik her iki ülkeyi aşan bir boyuta gelmiş vaziyettedir.
Olay Rusya ve Ukrayna’nın savaşma/savaşmama inisiyatifinden çıkmıştır.
Eğer savaşmaları gerekiyorsa; istemeseler de savaştırılacaklardır.
Tıpkı Suriye’de, Afganistan’da, Yemen’de, Somali’de olduğu gibi,
Tıpkı Venezuela’da, Kazakistan’da, Sudan’da olanlar gibi…
Bu ülkelerin hemen hepsi, olanları istememişlerdi ama engel de olamamışlardı.
Şimdi de Rusya savaş istemiyoruz diyor,
Ama hakim gücün başat aktörü Amerika’nın Başkanı ısrarla, “hayır hayır; eminim, siz Ukrayna’ya saldıracaksınız…” diye açıklama yapıyor.
Çünkü bölge ve bölgenin sahip olduğu jeostrateji/ yeraltı ve yerüstü imkanlar yeni küresel planda olağanüstü belirleyici önemi haizdir.
Bakalım hayırlısı ama su bulandıkça bulanıyor/bulandırılıyor.
Pandemi ilanıyla kabul edilemez çok şey, nasıl kabul edilir hale geldiyse; bu savaşla birlikte bölgesel dengelerin değişmesi de, küresel örgütlerin etkisizleşmesi de ve yeni oluşumların oluşturulması da, daha bir mümkünleşecek ve daha da kolaylaşacaktır.
Açıkçası 2030’a kadar savaş ağırlıklı bir süreç bekliyorum.
Rus-Ukrayna krizi henüz başlangıç,
Ama çok önemli, noktasal ve sonraki olacakları belirleyecek pilot bir başlangıç…
Yaşayıp göreceğiz…
Not: Bu kriz savaşa dönüşürse, başta Türkiye olmak üzere; tüm bölge ülkeleri bazında ne tür sıkıntılar/sonuçlar doğuracağını gelecek yazımda paylaşacağım.