8.4 C
İstanbul
Pazartesi, Aralık 15, 2025

Karadeniz’de Son Yaşananların Enerji Politik Arka Planı

Must read

Prof. Dr. A. Beril TUĞRUL                                                

Giriş

Dünya uygarlık tarihinin merkezi durumundaki Orta Doğu, Mezopotamya ve Akdeniz Bölgesinin yanı başında hatta uzantısında yer alan Karadeniz, bir iç deniz görüntüsünde olsa da dünyanın Ticaret merkezleriyle olan bağlantıları ve son dönemlerde artan enerji politik önemi ile dikkatleri üzerine çeken bir bölge durumuna gelmiş bulunmaktadır. 2022’de başlayan Ukrayna Savaşı ile önemi giderek artan Karadeniz’de, özellikle 2025’in ikinci yarısında (var olanlara ilaveten) ilginç gelişmeler gözlenmektedir.

Şöyle ki; Avrupa Birliği (AB) Mayıs 2025’te Karadeniz’in daha istikrarlı ve güvenli hale gelmesini sağlamak amacıyla yeni bir strateji açıklamış, AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi tarafından “Yeni Karadeniz Stratejisi” olarak bir bildirim paylaşılmıştır. Bu paylaşımda “Güvenlik, büyüme ve çevre konuları üzerine kurulan yeni stratejiyle, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu, Karadeniz’i çevreleyen ülkelerle daha yakın işbirliği oluşturulmasının hedeflendiği belirtilmiş ve “Türkiye, hayati bir ortak ve aday ülke” olarak betimlenmiştir. Fazla olarak, AB tarafından “Karadeniz Deniz Güvenliği Merkezi” oluşturulmasının da gündeme alındığı belirtilmiş ve Türkiye’nin Karadeniz’in, Orta Asya ve Avrupa arasında bağlantıyı sağlaması açısından stratejik önemde olduğunun altı çizilmiş bulunmaktadır.

Eylül 2025’te Karadeniz’de, kıyılara yakın tespit edilen “Magura tipi sualtı dronları” Avrupa güvenlik çevrelerinde ciddi yankı uyandırmıştır. 7 Ekim 2025’te ise Artvin açıklarında, Hopa kıyılarına sürüklenen bir deniz aracı, Türkiye SAT komandoları tarafından etkisiz hâle getirilmiştir. Yine aynı gün Trabzon açıklarında başka bir insansız deniz aracı (İDA) tespit edilmiş ve yine SAS ekipleri tarafından imha edilmiştir. Müdahalelerden sonra liman operasyonları geçici olarak askıya alınarak sivil-deniz trafiği yakından izlemeye alınmıştır.

28 Kasım 2025 ve 02 Aralık 2025 tarihleri arasında, (Rusya-Ukrayna Savaşı ile ilişkilendirilen) Karadeniz’de ticari petrol tankerlerine yönelik bir dizi insansız deniz aracı saldırıları meydana gelmiştir. Olayların (güvenlik servislerince) Ukrayna tarafından gerçekleştirildiği bildirilmiştir.

Bu bağlamda Gambiya bayraklı KAIROS ve VIRAT adlı tankerler, Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) sınırları bağlamında hedef alınmıştır. KAIROS’ta patlama sonrası yangın çıktığı bildirilmiş, VIRAT ise isabet almıştır, Her iki geminin mürettebatı da Türk arama-kurtarma unsurlarınca tahliye edilmiştir.

Takiben Rusya’dan Gürcistan’a doğru yol alan MIDVOLGA-2 (petrol ve kimya) tankeri kıyıdan 80 mil açıkta uluslararası sularda hedef alınmıştır. Uğradığı saldırı sonrasında MIDVOLGA-2 gemisi kendi imkânlarıyla Sinop yönüne doğru seyrine devam etmiştir. 

Yine Aralık 2025’in ilk yarısında, can kaybı yaşanmamış olmakla beraber Karadeniz’in kuzeyinde (biri LPG tankeri olmak üzere) Türk gemilerine yönelik (Rusya tarafından insansız hava araçlarıyla düzenlendiği ifade edilen) saldırılar da yaşanmış ve Türkiye Karadeniz’de seyrüsefer güvenliğinin sağlanması gerektiğini vurgulamış bulunmaktadır.

Karadeniz’de art arda gerçekleşen söz konusu saldırılar bölgedeki gerginliği hayli artırmış olup vurulan gemilerin önemli bir kısmının tanker olması da dikkat çekmektedir. Bu durum, olayların enerji politik yönünün yadsınamaz olduğunu çağrıştırmaktadır.

Bu bağlamda, Türkmenistan’da düzenlenen “Uluslararası Barış ve Güven Yılı Forumu” sırasında Türkiye Cumhurbaşkanı ile Rusya Devlet Başkanı’nın görüşmesinde de (Ukrayna Savaşı ile ilgili olarak enerji tesisleri ve limanlara yönelik kısıtlı bir ateşkes üzerinde durulduğu ifade edilerek dolaylı olarak) konunun gündeme geldiği anlaşılmaktadır.

Olaylara enerji politik yaklaşmadan önce Karadeniz jeopolitiğine bakmak, konuyu anlamaya yardımcı olacağı düşüncesi ile önce Karadeniz ele alınarak hızlıca incelenmeye çalışılacaktır.

Karadeniz

Eski karalar topluluğu olarak nitelenen coğrafyada önemli bir deniz olan Karadeniz’in oluşumu incelendiğinde, geçmişi 3. Jeolojik dönem ve öncesine kadar uzanmaktadır. Büyük Tetis Denizi olarak betimlenen bir jeolojik çağ denizinin kalıntısı olduğu düşünülen bu bölge 6.500 yıl önce göl durumunda iken Boğazların ve Marmara Denizi’nin oluşumuyla bir iç deniz haline geldiği kabul edilmektedir.  Dolayısıyla da tuzluluğu yüksek olmayıp binde 18 civarındadır.

461.000 km² alana sahip olan Karadeniz’in, doğudan batıya en geniş yeri 1.175 km, en derin noktası da 2.210 m. mertebesindedir ve 8.350 km.lik kıyıya sahip bulunmaktadır. Boğazlar ve Marmara Denizi ile Adalar Denizi’ne dolayısıyla Akdeniz’e bağlanmaktadır. Daha da ileri bir değerlendirmeyle, Cebelitarık üzerinden Atlantik’e, Süveyş ve Kızıldeniz üzerinden de Hint Okyanus’una, dolayısıyla bölgeden, dünya okyanuslarına ulaşılabilmektedir.

Eski bir jeolojik geçmişe sahip olması nedeniyle Karadeniz`in dibinde önemli ölçüde tortu birikmesinden bahsedilmekte olup (zehirli) hidrojen sülfür gazının bulunduğu ifade edilmektedir. Bu nedenle de genel olarak 200 m’nin altında canlı yaşama rastlanmamaktadır.

Dünyanın iki önemli kıtası (Avrupa ve Asya) arasında yer alan Karadeniz’in çevresinde 6 ülke yer almaktadır. Bunlar; Karadeniz’de en uzun kıyıya sahip Türkiye ile beraber Gürcistan, Rusya, Ukrayna, Romanya ve Bulgaristan’dır. Romanya ve Bulgaristan’ın Avrupa Birliği (AB)’nde yer alıyor olması nedeniyle AB’nin de Karadeniz’e kıyısı bulunmaktadır.

Burada şunu belirtmek de yerinde olacaktır ki; Karadeniz’de deniz taşımacılığı yadsınamaz önem taşımaktadır (Şekil 1) ve bu bağlamda enerji kaynağı taşımacılığı da son derece önemlidir.

Şekil 1 Karadeniz, Limanları ve Deniz Taşıma Yolları (5).

Karadeniz’in Enerji Politik Önemi

Karadeniz, günümüzde ticari ağırlığı olan bir deniz olup özellikle enerji politik açıdan öne çıkan bir geçiş bölgesi durumuna haizdir. Nitekim bölgeden hayli uzak ülke ve aktörlerin dahi Karadeniz’e ilgi duyduğu ve strateji ürettiği gözlenmektedir.

Karadeniz’in bu önemi, önce deniz bölgesi olarak sahip olduğu deniz dibi rezervlerini akla getirmektedir. Gerçekten de Karadeniz’de hayli yüksek miktarda doğal gaz ve petrol rezervleri bulunmaktadır. Bunlara ülkemizden öne çıkan bir örnek, Türkiye Münhasır Ekonomik Bölgesi’ndeki (açıklanmış değeri ile 710 Milyar m3 olan) doğal gaz rezervidir. Ayrıca Karadeniz’de, gelecek dönemlerde öne çıkacağı düşünülen gaz hidrat ve Hidrojen Sülfür (H2S) gibi önemli kaynaklar da bulunmaktadır.

Karadeniz’de var olan enerji kaynaklarından ayrı olarak, (hatta günümüzde küresel bağlamda öne çıkan başatlığıyla) enerji geçiş bölgesi niteliği taşıması olmaktadır. Yıllardır tankerler vasıtasıyla petrol taşımacılığı zaten yapılmakta ve önem taşımaktaydı. Ancak, burada hayata geçirilmiş enerji boru hatlarının da bölgenin enerji politik önemini pekiştirdiğini söylemek yerinde olacaktır. Karadeniz’de iki önemli deniz dibi doğal gaz boru hattı Türkiye ile ilgili olup bunlar; “Mavi Akım” ve “Türk Akım” enerji boru hatları olmaktadır. Böylelikle de Karadeniz, bölge enerji politiği açısından önemi yadsınamaz hale gelmiş bulunmaktadır.

Son zamanlarda Karadeniz’de yaşanan saldırılar da bölgenin enerji ve ticaret yolları açısından ne kadar hassas olduğunu göstermektedir. Saldırıların hedefinde genellikle tankerlerin olması, Karadeniz’deki jeopolitik gerilimin enerji taşımacılığı üzerinden devam ettiğini gösteren önemli bir hususu oluşturmaktadır.

Öte yandan, Karadeniz’de enerji ticareti bağlamında Türkiye’de İstanbul, Sinop ve Samsun, Gürcistan’da Supsa, Rusya’da Novorossiysk enerji-politik açıdan öne çıkan limanlar olmaktadırlar. Nitekim son olayların da daha çok bu limanlar ve çevresinde ilgili olayların yaşandığı gözlenmektedir.

Burada Türk Akım üzerinde ayrıca durmak gerekmektedir. Ukrayna savaşından sonra Rusya’dan Avrupa’ya (Ukrayna üzerinden) giden Rus gazının ana arteri riske girince, “Türk Akım” ve (Baştık Denizinden geçen) Kuzey Akım, Rusya’dan Avrupa’ya alternatif doğal gaz akışını sağlayacak boru hatları olarak öne çıkmışlardır. Ne var ki; Baltık denizinde “Kuzey Akım”ın Eylül 2022’de bombalanmasından ve devre dışı bırakılmasından sonra sadece “Türk Akım” alternatif hat olarak kalmış olmaktadır.

Kuzey Akım’a yapılan saldırı sonrasında her ne kadar Türk Akım’a karşı da bazı sabotaj girişimleri olduysa da başarılı olamadığı bildirilmiştir. Ancak Ocak 2025’te gerçekleştirilen sabotaj en ciddi olanı olarak kayıtlara geçmiş bulunmaktadır. Konuyla ilgili olarak Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna tarafından Krasnodar bölgesindeki Russkaya kompresör istasyonuna insansız hava araçlarıyla saldırı girişiminde bulunulduğu ancak saldırının püskürtülerek ciddi bir hasar oluşmasına mâni olunduğu bildirilmiştir.

Dolayısıyla günümüzde Türk Akım son derece stratejik öneme sahip duruma gelmiştir. Böylelikle de Türkiye’nin enerji politik bağlamda merkezi rolü katmerlenmiş olmaktadır. Bu bağlamda, Karadeniz enerji politiğinin de küresel bağlamda hayli önemli olduğu ve bir o kadar da riskli bir bölge olarak görüldüğü söylenebilir.

Sonuç

Yukarıda anlatılanlar ışığında görülmektedir ki; Karadeniz, doğusunda bulunan bölgelerdeki zengin petrol ve doğal gaz kaynağı bölgeleri ile söz konusu bu kaynaklara büyük gereksinimi olan Avrupa ülkeleri arasında geçiş bölgesi niteliği taşımaktadır.

Petrolün taşınımı yıllardan beri Karadeniz’de daha çok deniz tankerleri kullanılarak yapılmıştır ve halen de yapılmaktadır. Deniz taşımacılığı açısından İstanbul’un kilit liman olduğu hemen kendini göstermektedir. Ayrıca Montrö Anlaşması bağlamında Türkiye’nin rolü de yadsınamaz boyutlardadır.

21. yüzyılda petrol ve doğal gaz ticaretinin giderek boru hatlarıyla yapılmasının öne çıktığı göz önüne alındığında Karadeniz bu açıdan da gelişim göstermiştir. Nitekim Karadeniz enerji limanlarına (karadan) ulaşan enerji hatları olduğu kadar Karadeniz deniz dibinden geçen Türkiye’ye ulaşan önemli boru hatları da bulunmaktadır. Dolayısıyla Karadeniz’in bu açıdan da öne çıkan bir enerji-politik bölge halini almış olduğu görülmektedir.

AB’nin 28 Mayıs 2025’te yayımladığı “Ortak Karadeniz Yaklaşımı” ile bölgenin artık sadece çevresel veya ekonomik bir bölge olmaktan öte lojistik koridorların güvenliği, enerji hatlarının korunması ve hibrit tehditlere karşı ortak savunma mekanizmalarının öncelikli hale geldiği stratejik bir bölge olduğu belgelenmiş olmaktadır. Bu kapsamda Türkiye, Batı’nın Karadeniz stratejisinde belirleyici bir aktör konumuna gelmiş bulunmaktadır. Bu durum ise Türkiye için güvenlik bağlamında fiziksel güvenlik, siber güvenlik ve diplomasi çerçevesinde istikrarlı ve dengeli bir politika sergilemesini bir gereklilikten öte zorunluluk haline getirmektedir.

- Advertisement -spot_img

More articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisement -spot_img

Latest article