Ne yazık ki; İslam dünyası bir bayrama daha yine acılar içinde giriyor. Gerçekten de, İslam ülkelerinden bazıları, ya “istilâ altında” ya da “yok olma” tehdidi altında çırpınıyor, çatışıyor, savaşıyor. Üstelik aziz vatanımızda; mel’un silahlı güruhlar “terör” estiriyor. Çoluk çocuk demeden sivil halka bile saldırıyor.
Nitekim son zamanlardaki eylemler, terör örgütlerinin ne denli uyuşturulmuş ve yönlendirilmiş olduğunu adeta ispatlıyor. İster PKK, ister IŞİD ister diğer terör örgütleri olsun, yaptıklarının yanlarında “kâr” kalmayacağının bilincinde değiller, çünkü çoğunun uyuşturulan beyinlerine kan ve kurşun şırıngalanıyor. Bazen tehdit ile bazen şantaj ile bazen de işkence ile yönlendirilen tüm teröristlerin sonu ölüm oluyor. Afrika’nın ortalarından, Afganistan’ın içlerine kadar bir “kaos” içinde çırpınan İslam alemi, çıkış yolunu bir türlü bulamıyor. Daha doğrusu, malum “şer güçler” her seferinde yeni bir oyunla, yeni bir tuzakla İslam alemini adeta sindirmek istiyor.
Libya’da bitmeyen “kanlı oyun”, Filistin, Tunus ve Yemen trajedisinin yanı sıra, komşumuz Irak ve Suriye’de yaşananlar, bayramlarımıza yine gölge düşürüyor. Irak ve Suriye’de cereyan eden iç savaşın boyutu o kadar “hassas” ki “mezhep” çatışmasını da içeriyor. Belki de; dünyada en fazla “mezhep” duyarlılığı, asırlardan beri Irak’ta yaşanıyor. Her fırsatta tekrarladığımız üzere; asırlar önceki Kerbela faciasından sonra, aralıklarla meydana gelen “mezhep” çatışmalarında binlerce kişinin can verdiği, acıyla hatırlanıyor. Etnik ve mezhep ayrılıklarının kasıp kavurduğu Irak’ta her olaydan sonra ABD’nin, dolayısıyla Kürtlerin ekmeğine yağ sürülüyor.
Her ne kadar, IŞİD denilen örgüt Irak’ta hâkimiyetini ilan etmek için kan döküyor ve tehditler savuruyorsa da, bu kanlı kargaşadan en fazla Kürtlerin yararlanacağı sanılıyor. Nitekim, Irak’ın Kuzeyinde hâkimiyeti eline geçiren Kürt oluşum, petrol gelirlerinin de büyük bir kısmını “gasp” ediyor ve artık kendi namına satıyor. ABD ve müttefiklerinin dümen suyundan giden Kürt oluşumu, Kerkük ve petrolünü de tamamen ele geçirdikten sonra “mezhep” kavgalarından fazla etkilenmiyor. Ne var ki Kürt oluşumu her an ABD tarafından “vurucu güç” olarak kullanılma emrivakisiyle “tedirginlik” duyuyor. Şükürler olsun ki gün geçtikçe IŞİD’e karşı girişilen “imha” hareketi başarı kazanıyor. Özellikle Felluca’nın alınışından ve Irak’ta uğradığı art arda hezimetler IŞİD’e pahalıya mal oluyor, bundan ötürü de “bireysel” terör canavarca işletiliyor.
Anlaşılan; daha çok bayramlar, yabancı güçlerin gölgesi altında kutlanmayı veya yaşanmayı bekliyor. Her ne kadar, Türkiye-İsrail yakınlaşmasından bölgede bir “güvenlik” ortamı bekleniyorsa da, gelişmelerin sürprizlerle dolu olduğu da hatırlatılıyor. İsrail’i korumaya “ant içmiş” bir ABD’nin asıl niyeti ise tehlikeleri ortadan kaldırarak, “enerji güvenliğini” sağlamakta “saklı” olduğu biliniyor. İslam aleminin ne denli tehlikeler içinde olduğunu belirtmeye çalışırken, hemen hemen her taşın altından İsrail, arkasından da ABD çıkıyor. En fazla kaybedenin ise Türkiye’nin olduğu anlaşılıyor. Sevgili okurlarımız, “buruk” da olsa bayramımızı kutlarım.