İnsanoğlu aslında bencildir. Önce kendini düşünür, rahatını da sever. Sonra da bilim adamları hep böyle “felaket senaryoları çizerler, bak işte hayat aynen devam ediyor derler” !” Artık iş böyle değil sevgili bay ve bayanlar ! Durum sahiden çok ciddi. Doymak bilmeyen tutkularımız sonucu ekosistemi sürekli yok ettik. Karışan mevsimler, her gün türü yok olan onlarca hayvan ve bitki. Kirlenen, hızla zehir deposuna dönüşen denizler, göğsümüzü bir hançer gibi delen kirli hava, verimsizleşen toprak bizden şefkat ve sevgiyi boşuna bekliyor.
Aslında bu sadece bir ulusun sorunu değil, tüm insanların sorunu. Polinezya’daki Cook Adalarının, Maldiv Adaları’nın, Moğolistan’ın ortak sorunu Tuvalu Cumhuriyeti’nin, Kiribati’nin bir kısmı su altında kaldı bile. Kendisi zaten çok tüketen, tüm dünyayı da reklam film ve dizileri ile tüketime davet eden aşırı şişmanlar ülkesi ABD şimdiden sahil güvenliğini kuvvetlendirip hatta silahlandırıyor. Böylece Bangladeş ve Mısır gibi toprakları yakında su altında kalacak alçak ülkelerden gelen mültecileri ülkesine kesinlikle sokmamaya kararlı. Bu mültecilerin sayısı 100 milyonu bulacak. Bir yandan da ABD vatandaşlarına her türlü tüketimden uzak durup örneğin bir karavanda 100 eşya ile yaşamayı öneriyor.
Avusturalya ve Yeni Zelanda ise kıyıdaki önemli sanayi tesislerini iç kısımlara taşımaya devam ediyor. Bunun maliyeti ağır olacak. Hollanda ile İngiltere kıyılarına su baskınına karşı set inşa etti. Aç kalan ve kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan milyonlarca göçmen zorunlu olarak “yağmacılık” yapacaktır. Böylece iç savaşlar başlayacak. İşte “kıyamet” böyle bir şey olmalı. Gözüme iliştikçe “evrensel ısınma ve korkunç sonuçları” hakkında basında yer alan haberleri toparlamaya çalıştım.
• İrlanda’da, küresel ısınma sonucu yılda 300 hektar alan su altında kalıyor.
• Norveç Kutup Enstitüsü’ne göre kutup ayılarının nesli 60 yıl içinde tükenecek. 2060 yılında kutup bölgesindeki buzullar öyle eriyecek ki, bölgedeki 22 bin kutup ayısı açlıktan ölecek.
• Antarktika’da kopan bir buzdağı 55,5 kilometre uzunluğunda ve 11 kilometre genişliğinde idi. D-17 olarak adlandırılan bu buzdağının, Karaibler’deki St. Lucia Adası büyüklüğünde olduğu belirtildi.
• Antartika’daki 244 buzuldan % 87’sinde erime tespit edilmiş. Tonlarca ağırlıktaki kitleler devamlı kopuyor. Nedenini biliyorsunuz. “Küresel ısınma”. “Her şey insan için diyerek”, sürekli tüketmenin ve gözlerimizi tüm gerçeklere yummamızın doğal bir sonucu !
• Küresel ısınma, dünyanın en yüksek dağı Everest’i bile hızla eritiyor. 8848 metredeki buz kitlesinin büyük bölümü yok oldu bile !
• Küresel ısınma yüzünden sular altında kalacak yerlerin arasında Kıbrıs’ın da olacağı açıklandı.
• İklim değişiklikleri bu şekilde devam ederse 50 yıl sonra bir milyon tür bitki ve hayvan yok olacak. Tarlaların sular altında ülkeleri daha da zor duruma sokacak. Gelişmiş olarak tanımlanan ülkeler bu sorumsuzluğun baş aktörleri.
• Isınan – Soğuyan Havalar ! Biz insanların umursamaz tavrı ile ozon tabakasının delinmesi, kutuplardaki buzulların erimesi, hava ile su kirliliği, yeşilin Amazonlar dahil tüm dünyada hızla azalması, ekolojik dengenin bozulması sonucu dondurucu soğuklar, aşırı kar ve sıcaklar, kuraklık, fazla yağış ve seller ile tufanlar birbirini takip ediyor. Dean ile Felix kasırgaları gibi. Bunlar insanları korkutmak için yaratılmış birer felaket senaryoları değil! Doğanın insanoğlundan intikamı işte zaten böyle bir şey olmalı !
• Yüzmilyonlarca Çinli ve Hintli iklimlerin ısınması ile birlikte Himalayalardaki buzulların erimesi sonucu büyük tehditlerle karşı karşıya. Bu ülkelerde insanların etrafında yaşadığı yedi nehir ile 33 bin kilometre kare alan Himalaya buzullarınca besleniyor. İklim değişikliğinin dünya ekonomisine maliyetinin 7 trilyon dolar olması bekleniyor.
• Kirpiler kelleşiyor, yılanlar, ayılar kış uykusuna yatmıyor, Şubat ayında ağaçların üstü armutla doldu, dünya hızla gömlek değiştiriyor. Yazın ortasında insanları yaralayan dolu yağıyor. Hatta bazıları renkli. Kışın artık pek kar görülmüyor
• Bizim de iftihar ettiğimiz bir Bodrum’ummuz var. Site üzerine site, kooperatif yanına kooperatif kondurulan dağı taşı evle dolmuş bir Bodrum. Kral mezarlarının üstüne AVM’ler kuran bir Bodrum. Dağın başında yarım kalmış yıllardır çürümeye terk edilen evlerden tutun da içine girilip hemen oturulabilecek on binlerce dolara satılan çok odalı evlere kadar, Otuz bin ev. Otuz bin sayısı Bodrum’daki talanın tipik bir aynası. Magazinin kol gezdiği aşkları, showları, plajları, marinaları, lokantaları, barları, kahveleri İstanbul’da bile rastlanmayan lüks mağazaları ile bir muhteşem “Bodrum.”
Zaten bu coğrafyaya giden uçağa binince bu şımarık sosyetik kesimle hemen karşılaşıyorsunuz. Konuşmalarından ve seslenmelerinden en azından ben utanıyorum. “Ayy şekerim Bodrum gibisi yok”, akşam bir lokantaya gittik vallahi ucuzdu 50 bin liracık tuttu.”
• Bugünkü üretim modellerini devam ettiğimiz takdirde 2080 yılında üç gezegene daha ihtiyacımız olacak. Arabadan cep ve oyuncak telefonlara kadar vazgeçilmez olan plastiğin üretimi artık 350 milyon tona ulaştı. 2080 yılında bu miktar dört katına çıkacak, denizlerde balıktan fazla plastik ortada dolaşacak.
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.