Türkiye’nin özellikle son 10 yılda küresel anlamda verdiği mücadele her geçen zaman daha da sertleşiyor.
Sayın Cumhurbaşkanımız (Recep Tayyip Erdoğan) aklı, fikri, zikri ve zekası ile can siperhane ülkesini savunurken, içerideki hainlerde maalesef emperyalistlere yardımcı ve destek olmanın çabası içerisindeler…
2002-2012 yılları arası içerideki birçok hainle mücadele edilirken, daha sonra Ortadoğu’da başlayan iç karışıklık ve sınırlarımıza dayanan terör tehdidi başlı başına büyük sorunla karşı karşıya kalmamız anlamına geldi.
Hiç alakası olmayan ülkelerin gerek Irak gerek Suriye’de bulunmaları ne anlam ifade ediyordu?
Tüm bunlarla mücadele etmek ve Türkün kararlı ve dirayetli duruşunu göstermek gerekirdi mutlaka.
Bölge ateş çemberi olmuştu. Rusya, ABD, Fransa, Almanya… Kimi arasanız sınırımıza kadar gelmişler.
PKK, PYD terör örgütlerini desteklemek için NATO müttefiki olan ülkeler karşımızda, Rusya, Çin gibi ülkeler rejimi (Esad) desteklemek için bölgedeler.
Rusya ile ilişkilerimizi bozmak için düşürülen uçak, sonrası Rusya ile yaşanan sıkıntıyı düzeltmek için yapılan görüşmeler, uluslararası alanda verilen mücadele ve içerideki hainlerin planladığı 15 Temmuz hain darbe girişimi. Hangisini anlatalım…
Bu beladan halkın dirayeti ve liderimizin cesareti ile kurtulduk ama Suriye’de resmen DEAŞ ile savaşa girdik.
El-Bab ve Cerablus hareketleri ile devam eden kahraman Türk Ordusu desten yazmaya başladı.
Başkomutan talimat verdi, “Bir gece ansızın geliriz” dedi ve geldik. Dünya gördü. Ama bitti mi?
Tabi ki bitmedi.
ABD’nin sürekli desteklediği PKK, PYD örgütleri azmaya başladı ve bir gece ansızın gereken cevap onlara da verildi Elhamdülillah. Tüm bunlar olurken içeride bulunan bazı müptezeller halen iktidarı eleştirmeye devam ediyor.
Suriye sıkıntıları devam ederken bu sefer İdlib’e yığınak yapmaya başladık çünkü önemli bir tehdit bu bölgedeydi.
Bir gece hain Esad güçleri kalleşçe saldırı yaptı ve askerlerimizi hedef aldılar. Şehitlerimiz oldu, yaralı askerlerimiz oldu. Rusya’ya güvenen Esad da bu kalleşliği ağır ödemeliydi. Öyle de oldu. Ordumuz birkaç günde Esad ve Rusya’ya haddini bildirdi ve çok ciddi kayıplar verdirtti.
Türkiye, Suriye’de dediğini yaptı ve güvenli alanlar oluşturdu. Hal böyleyken Libya’dan değişik sesler gelmeye başladı. Akdeniz’in karbon gazları ve doğal kaynaklarına göz dikenler o bölgeye konuşlanmaya başladılar. Türkiye çok önemli bir hamle yaparak, Libya Mutabakat Hükümeti ile Akdeniz kıta saha anlaşması ile münhasır bölge sınırlarını belirledi ve anlaşma imzaladı. Dünya özellikle Yunanistan, İsrail, Kıbrıs Rum kesimi, Fransa, Mısır gibi ülkeler şok oldular.
Türkiye bölgeye kendi arama gemilerini gönderdi ve o bölgede faaliyet alanlarında çalışmalar başlattı. Karşı atağa kalkan AB’nin şımarık ülkesi Yunanistan uluslararası hukuku ayaklar altına almaktan çekinmedi ve İsrail ve Mısır ile hukuksuz anlaşmalar imzaladı.
Ben Yunanistan’ı Tosun Paşa filmindeki küçük enişteye benzetiyorum.
Yanındakilere güvenerek onların “hadi” demesiyle saldırır ve sürekli dayak yer ya işte Yunanistan da aynı öyle.
Libya’da Türkiye olarak hakimiyetimizi kurduk. Gönderdiğimiz asker ve silah gücümüz Hafter yanlılarını bozguna uğrattı. Önemli bölgeler geri alındı. Hal böyleyken rahatsızlıkları devam eden ülkeler, Türkiye’ye bölgeye karşı belli bölgelere askeri yığınağa devam edip psikolojik bir üstünlük kurma peşindeydiler.
Artık Türkiye eski Türkiye değil bunu biliyorlar inanın.
Yapacakları bir hamlede başlarına nasıl bir bela geleceğini az çok tahmin ediyorlar.
Doğu Akdeniz’deki ganimeti paylaşmak isterken Türkiye’nin burada kimseye aldırmadan faaliyet göstermesi onları çıldırttı ve çıldırtıyor.
Türkiye artık çok farklı bir ülke.
Türkiye lideri Erdoğan büyük bir lider.
Korkusuz, cesaretli, akıllı bir lider. Ne yaptığını ve ne yapması gerektiğini çok iyi biliyor.
Bakın tüm bunların üzerine bir de Kovid-19 diye bir virüs ortaya çıktı. Dünya panikledi. Ölümler, hastalar ve hastane yetersizliği başta ABD olmak üzere tüm dünya adeta perişan olmuş durumda.
Türkiye ise bu süreçteki hazırlığı ve sürekli açılan yeni hastanelerde sağlık anlamında da AB ve ABD’nin çok önünde oldu. Gelelim işin püf noktasına.
Neden Türkiye neden?
Küresel güç dengesi değişime uğruyor.
Eskiden şamar oğlanına çevirdikleri Türkiye artık onlara şamar atıyor.
Kendi İHA ve SİHA’larını üretiyor.
Savunma Sanayi’de yerlilik oranı %70’e karar yükseldi.
Kendi yeraltı madenlerini ve gaz yatakların tespit ediyor.
Terörle mücadelede sona doğru geliniyor.
Kendi savaş uçağı projesini geliştiriyor.
Kendi yerli otomobilini üretmek için tarih veriyor.
Karadeniz’den müjde geliyor.
Doğu Akdeniz’de ciddi rezervlerin bilgilerine ulaşıldı.
Türkiye dev bir küresel ülke olma yolunda önemli işlere imza atıyor.
Yıllarca kafasına vurup “Sus otur oturduğun yerde” dedikleri ülke artık değişmiş tabi ki Erdoğan’ı sevmezler.
Tabi ki Ak Parti’yi sevmezler.
“Dostlarımla iktidar olacağız” diye çığırtkanlık yapanlara ABD, Fransa ses veriyor. İşte her şey ortada Recep Tayyip Erdoğan ve onun iktidarına olan düşmanlık budur.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan mutlaka ve mutlaka bir dönem daha başkan olmalı.
Çünkü kazanımlarımızın devamı için çok önemli. Aksi halde bu ülkeyi elleri ile teslim ederler.
Dostlarına güvenenlere, dostlarına sırtını dayayanlara bu ülke bırakılmaz…