Ana SayfaKÖŞE YAZARLARIEnerji ve gıdada küresel kriz kapıda Acil önlem almalıyız

Enerji ve gıdada küresel kriz kapıda Acil önlem almalıyız

Sevgili Bir Portre okurları, yeni bir sayıda daha sizlerle beraber olmanın haklı gururunu yaşıyorum.

Küresel Kriz büyüyor.

Pandemi ile başlayan küresel musibet üç alanda krizleşmeye doğru hızla ilerliyor.

1-Enerji Krizi,

2-Gıda Krizi,

3-Finansal Kriz…

Öncelikle, Pandemi’nin zemin hazırlama görevini bihakkın ifa ettiğini ve artık kanıksanıp insanların pandemiyi rutinleştirdiğini,

Şimdiyse, bu krizlerin daha öne çıkarak, insanlar nezdinde daha belirleyici hale geldiğini belirtmeliyim.

Pandemi ise eğer ihtiyaç duyulursa; zaman zaman farklı isimlerdeki varyantlarla katalizör görevi yapacak.

Pandemik süreç, gelişmiş/başat ve küresel ekonomik gidişatı belirleyen lokomotif ülkelerde, (G7/G20 ülkeleri) enflasyonist etkiyi artırdı ve “geçici” diye söylenen bu durumun “geçici” olmadığı kesinleşti.

Enflasyonist etkiyse, yukarıda söylediğim üç krizi tetikledi.

Bu üç kalem, öyle önemli ve iç içe bir olgu ki; biri birinden beslenen, birbirini tetikleyen ve kriz sarmalına dönüşebilecek önem ve özellikte unsurlar.

Basite indirgeyerek bakalım,

Enerji dediğimizde, “petrol/doğalgaz ve elektrik” akla gelmektedir.

Bu üçünün bile kendi içinde birbirine bağımlı olduğunu, birindeki aksamanın diğerini doğrudan etkilediğini de unutmayalım.

Mesela bir ülkede elektrik kesintileri başlasa,

Doğalgaz arz/sevk ve erişiminde bir aksama olsa;

Sanayide/üretimde aksama olur mu?

Olur.

Gıda ürünlerinin tüketiciye ulaşımı aksar mı?

Aksar.

Ekonomide durgunluk vb. gibi sıkıntıya sebebiyet verir mi?

Verir.

Mesela ihracat kesintiye uğrar, ithalatla sağlanan hammaddeye erişim zorlaşır ve hatta ülkelerin temel tüketim malları tedariki bile sıkıntıya girer.

Bu ise ülke ekonomilerine öngörülemez yükler getirir.

Keza Gıda Krizi,

Ekonomileri doğrudan etkileyeceği gibi; ülke halklarında sosyal çalkantıları da doğurabilme risk ve kabiliyetine sahiptir.

Hakeza Finansal Kriz,

Kurlardaki öngörülmezlik, alım gücünün düşmesi, finansal sistemlere güvensizlik, ülke borsalarındaki çöküşler vb. gibi istenmeyen durumlar birbiri peşine gelir.

Bu üç krizden ekonomik boyutlu olan, “küresel enflasyon” şeklinde kendini gösteriyor ve her geçen gün daha çok hissediliyor.

Şimdi ise,

ABD-Çin ve Rusya-Ukrayna gerginliğinin de etkisiyle enerji krizi de eklendi.

Bu sene içerisinde küresel ölçekte ve dolar bazlı olarak, enerjide %50’ye yakın fiyat artışları olacağı düşüncesindeyim.

Bunun ise arz ve erişim odaklı sorunlara yol açacağını,

Enerji sıkıntısına sebebiyet vereceğini,

Özellikle de, “yedekleme/depolama/rezerv” sorunu olan ve enerjide dışa bağımlı gelişmekte olan ülkeleri derinden etkileyeceği endişesindeyim.

Dünya, şuanda çok önemli bir üç yıla girdi.

Bu üç krizin sarmala dönüşeceği bir üç yıl…

Bence, bu durum “Kontrollü Küresel Kaos”un, planlanan bir parçasıdır.

Son iki yazımda Rusya-Ukrayna gerginliğinin hacim ve etki bakımından büyüklüğünden dem vurduğumu söyleyebilirsiniz.

Evet, söyledim,

Çünkü birbiri ile bağlantılı ve çelişen bir durum yok.

Öyle ki; yerkürede olan herhangi bir olay tesadüfî değildir ve biri diğeriyle mutlak bağlantılı,

Biri birinin sebebi/tetikleyicisi/sonucu veya tamamlayıcısı gibidir.

Böyle bakıp/görüp, entegre bir düşünceyle bakmazsak; doğru analiz yapamaz ve sağlıklı sonuç çıkartamayız.

Tam bu noktada,

Rusya-Ukrayna gerginliği ve muhtemel bir savaş da, bu üç krizi tetikleyecek ve küresel hale getirecek en önemli etkenlerden birisidir.

Daha önemlisi ise,

Bu üç krizin ülkelerde,

Özellikle kırılgan ekonomili/dışa bağımlı ve öz yeterliliği zayıf gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde,

Çok önemli, tehlikeli, yönetimleri ve hatta yönetim sistemlerini değiştirebilecek sosyal çalkantı/iç kargaşa/korku ve endişe içerikli olaylara sebep olabilme riskiyle karşı karşıya olmamızdır.

Ki bu noktada, kıtlık/yokluk/açık ve korku ile halklarda oluşacak sürü psikolojisinin nelere mal olabileceğini ve hangi boyutlara ulaşabilirliğini söylemek bile istemiyorum!..

Üç kriz ve Türkiye bağlamında değerlendirme yaparsak;

Öncelikle şunu belirteyim.

Bu kriz Türkiye’den başlamadı ve Türkiye başlatmadı.

Yani bu noktadan hareketle bir siyaset yapmanın, politizasyona girmenin, iktidarı sorumlu tutmaya çalışmanın filan hiçbir gereği yok.

Bu, sadece, bizi önlemler bağlamında geciktirir ve daha zor duruma sokar.

Çünkü işin esası ve bu küresel planların çıkış noktası iktidarın filan çok ötesinde,

“Küresel Yapıcılar” tarafından oluşturulan bir süreçtir.

Peki, iktidarın eksikleri yok mu derseniz; olabilir, vardır.

Ama geldiğimiz nokta “sen-ben/iktidar-muhalefet/iyi yönetim-kötü yönetim” gibi, iç siyasi saiklerle konuşma vakti değildir.

Gelen kriz herkesi/hepimizi/topyekün halkı etkileyecek,

Önlem alınmazsa, o-bu-şu/iktidar/muhalefet demeden buldozer gibi kürüyüp gidecektir.

Ne yapabiliriz/Ne yapmalıyız?

Önceki birkaç yazımda vurguladığım gibi;

Depolama/yedekleme/rezerv etme hususlarına acilen/behemahal ve ivedilikle başlamalıyız.

Bunlar; Ulusal gıda ve enerji rezervidir. Aksi takdirde, sadece bu iki kalemde değil; ekonomik/finansal alanda da sıkıntı/kriz baş gösterir.

Kaldı ki ve ne yazık ki;

Enerjide dışa bağımlıyız,

Kırılgan bir ekonomiye sahibiz ve küresel etkiler katlamalı şekilde yansıyor.

Gıda’da bile öz yeterlik konusunda, bazı ana ürünlerde ithalatçı durumdayız.

Hal böyleyken,

Küresel kriz her ülke ve her sektöre yayılırken,

Ve “acil rezerv” için, enerji ve gıda konusunda henüz erişebilirlik/temin edebilirlik imkanı varken;

Büyük resme,

Olandan ziyade, gelmekte olan daha büyük krize odaklanıp,

Sadece yapılması gerekenleri yapmamız gerekmektedir.

Bu lüzumludur demiyorum; elzemdir/acildir/lüzumlunun da bir adım ötesidir.

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah’a emanet olun sevgili okurlar.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

spot_img
spot_img

BUNLARI DA OKUYUN