Ana SayfaEKONOMİEnerji Bakanlığı bütçe sunumu

Enerji Bakanlığı bütçe sunumu

T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Dr. Berat ALBAYRAK’ın 2016 Yılı Bütçesini TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na Sunuş Metni
GİRİŞ
Ülkemiz ekonomisinde son 13 yılda önemliatılımlar gerçekleştirilmiş olup ekonomik büyüklük olarak önemli büyümelere şahitlik edilmiştir. Dünyanın 18. ve Avrupa’nın 7. büyük ekonomisi olan Ülkemiz, en güçlü ekonomilerin temsil edildiği G-20’nin faal bir üyesi olup son dönemin dönem başkanlığını yürütmüş ve G-20 zirvesine ev sahipliği yapmıştır. Küresel mali kriz nedeniyle birçok ülke ekonomisinin daralma gösterdiği bir dönemde Ülkemiz ekonomisi 2008 yılındaki ekonomik yavaşlamanın ve 2009 yılındaki küçülmenin ardından 2010 ve 2011 yıllarında sırasıyla yüzde 9,2 ve yüzde 8,8 oranında büyüme hızını yakalamış ve Ülkemiz ekonomisi 2003-2014 döneminde ortalama yüzde 4,8 büyümüştür. Sahip olduğumuz bu ekonomik büyümenin sağlanmasında enerji sektörü hayati bir rol oynamıştır. 2003-2014 arasında birincil enerji talebimizin yılda ortalama yüzde 4,12 büyümüş olması enerji tüketiminin ekonomiyle beraber büyüdüğünü göstermektedir.
Gerçekleşen ekonomik gelişme ve artan refah seviyesinin sonucu olarak enerji sektörünün her alanında hızlı bir talep artışı olmaktadır. Türkiye, gelişmekte olan ülkeler içerisinde geçtiğimiz 13 yıllık dönemde enerji talep artışının en hızlı gerçekleştiği ülkelerden biri konumundadır. Önümüzdeki 10 yılda da enerji talebinin iki katına çıkmasını bekliyoruz.
Enerji sektöründe tüm kuralların yeniden yazıldığı bir dönemden geçilmektedir. Büyük enerji ithalatçısı ülkeler ihracatçı konumuna geçmekte, büyük enerji ihracatçısı ülkeler ise talep büyümesinin merkezi haline gelmektedir. Ayrıca petrol fiyatlarında yaşanan önemli düşüşler neticesinde oyunun kuralları yeniden belirlenmektedir. Ekonomik büyüme, enerji talebi ve çevre ilişkisi her zamankinden önemli bir hale gelmiş olup en zengin kaynaklara sahip ülkeler için bile enerji verimliliği ve çevresel etki uyumu ana gündemi oluşturmaktadır. Dünyada dengelerin değiştiği, enerji sektörünün son derece dinamik olduğu bu dönemde, enerji talebi artmaya devam eden Ülkemizin belirleyeceği enerji stratejisi çok kritik ve uzun dönemli etkileri olacak bir konudur.
Enerji ve tabii kaynaklar alanını yönetirken, dışa bağımlılığı azaltmak, iki katına çıkacak olan enerji talep artışını sorunsuz karşılamak ve arz güvenliğini sağlamak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Enerji arz güvenliği için kritik bir unsur olarak gördüğümüz, son on yılda hızlanarak enerji sektörümüzün çehresini ciddi şekilde 2 değiştiren serbestleşme çabaları ile kurulmaya çalışılan rekabetçi piyasa yapısı, enerji politikalarımızın en önemli odak noktalarıdır. Bu bağlamda rekabetçi, şeffaf, tüketicinin korunduğu, çevresel sürdürülebilirliği de dikkate alan bir enerji sektörü önceliğimiz olmuştur ve olmaya da devam edecektir.
Enerji arz güvenliğinden kaynaklanan riskleri azaltmak, enerjinin daha verimli üretilmesini ve kullanılmasını sağlamak amaçları ile serbest piyasa şartlarının oluşturulması ve rekabete dayalı yatırım ortamının geliştirilmesi, enerji sektöründeki önemli talep artışını karşılamada başlıca stratejilerimiz olmaya devam edecektir.
Ülkemizin enerji talebini karşılamak için sınırlı olan doğal kaynaklarımızı rasyonel bir şekilde kullanmaya, yeni teknolojilerle enerji üretimini çeşitlendirmeye ve mevcut teknolojilerin verimliliğini arttırmaya, alternatif enerji kaynaklarını değerlendirmeye yönelik politika ve stratejilerin uygulanmasına büyük önem veriyoruz. Ayrıca, enerji ithalatımızın azaltılması noktasında toplumda enerji verimliliği bilincinin yerleştirilmesi ve geliştirilmesi de politikalarımızda ayrı bir önem taşıyor.
Ülkemizin zengin doğal kaynaklarından azami ölçüde ve sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda istifade etmek orta ve uzun vadede önceliğimiz olmaya devam edecektir. Bu bağlamda çevre ile uyumlu, öncelikle iş sağlığı ve güvenliği koşullarını sağlayan sürdürülebilir bir madencilik için etkin ve uygulanabilir politikaların oluşturulması, doğal kaynaklarımızın ekonominin büyümesine ve ülke refahına katkıda
bulunacak şekilde yönetilmesinin öncelikli şartıdır.
Madencilik sektörünün milli gelir içindeki payını arttırmak ve madencilik faaliyetlerinin çevreye zarar vermeyecek şekilde ve iş sağlığı ve güvenliği ilkeleri doğrultusunda yürütülmesini sağlamak madencilik sektörüne ilişkin temel stratejilerimizdir.
Bakanlığımız, Ülkemiz yer altı kaynaklarının ülke ekonomisine yüksek katma değer sağlayacak şekilde değerlendirilmesini amaçlayarak çalışmalarını bu doğrultuda yoğunlaştırmaktadır.
Türkiye, son 10 yılda bölgesindeki birçok önemli projede yer alan bir ülke haline gelmiştir. Doğusundaki kaynakların batıya ulaştırılmasında güvenli bir liman ve köprü konumunda olan Ülkemizin enerjide 2023 hedeflerini belirledik ve bu hedefler doğrultusunda ilerliyoruz.

31. ENERJİ POLİTİKA VE STRATEJİLERİMİZ
Bakanlığımız, Ülkemiz adına çok önemli uluslararası projeleri yürütmekle birlikte ülkemizin enerji altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmesi ve enerji piyasalarının rekabete dayalı olarak yeniden yapılandırılması sürecini yönetmekte olup; enerji ve doğal kaynakları verimli, etkin, güvenli, zamanında, çevreye duyarlı ve iş sağlığı ve güvenliği öncelikli olacak şekilde değerlendirerek dışa bağımlılığı azaltmayı ve ülke
refahına en yüksek katkıyı sağlamayı görev edinmiştir.
Enerji arz güvenliğinden kaynaklanan riskleri azaltmak ve enerjinin daha verimli üretilmesini ve kullanılmasını sağlamak amacıyla serbest piyasa şartlarının oluşturulması ve rekabete dayalı yatırım ortamının geliştirilmesi, enerji sektöründeki önemli talep artışını karşılamada başlıca stratejilerimiz olmaya devam edecektir.
Strateji ve politikalarımız; enerji arz güvenliği, alternatif enerji kaynakları, kaynak çeşitliliği, yerli ve yenilenebilir kaynakların ekonomiye kazandırılması, sürdürülebilirlik, enerji piyasalarında serbestleşme ve enerji verimliliği temellerine dayanmaktadır.
Bu politikalarımız; jeopolitik konumumuzun sağladığı avantajlar kullanılarak, ülke gerçekleri ile küresel ölçekli dinamikler çerçevesinde yönetilmektedir. Bu kapsamda,temel strateji ve politikalarımız;
– Yerli kaynaklara öncelik vermek suretiyle kaynak çeşitliliğini sağlamak,
– Yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içindeki payını arttırmak,
– Enerji verimliliğini artırmak,
– Serbest piyasa koşullarına tam işlerlik kazandırmak ve yatırım ortamının iyileşmesini sağlamak,
– Petrol ve doğal gaz alanlarında kaynak çeşitliliğini sağlamak ve ithalattan kaynaklanan riskleri azaltacak tedbirleri almak,
– Jeopolitik konumumuzu etkin kullanarak, enerji alanında bölgesel işbirliği süreçleri çerçevesinde Ülkemizi enerji üssü ve terminali haline getirmek,

– Enerji ve doğal kaynaklar alanlarındaki faaliyetlerin çevreye duyarlı halde yürütülmesini sağlamak,
– Doğal kaynaklarımızın ülke ekonomisine katkısını artırmak,
– Endüstriyel hammadde, metal ve metal dışı madenlerimizin üretimlerini arttırarak yurt içinde değerlendirilmesini sağlamak,
– Maliyet, zaman ve miktar yönünden enerjiyi tüketiciler için erişilebilir kılmak şeklinde özetlenebilir. Bakanlığımızca; enerji sektöründeki gelişmeler dikkatle izlenmekte ve gerekli tedbirler alınmaktadır. Ülkemiz enerji arz güvenliğinin sağlanmasına büyük önem verilmekte,
artan enerji talebi dikkate alınarak enerji arz güvenliğimize yönelik politikalar çerçevesinde çalışmalarımız devam etmektedir. Bu bağlamda, enerji arz güvenliğinden kaynaklanan riskleri azaltmak için;
– Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik verilerek kaynak çeşitlendirmesinin sağlanması,
– Serbest piyasa unsurlarının işlevselliğinin artırılması,
– Yatırım ve ticaret ortamının iyileştirilmesi,
– Enerji sektörünün sürdürülebilirliğini temin etmek amacıyla enerji kaynaklarının, taşıma güzergâhlarının ve enerji teknolojilerinin çeşitlendirilmesi,
– Ülkemiz yeraltı ve yerüstü kaynaklarının ülke ekonomisine yüksek katma değer sağlayacak şekilde değerlendirilmesi,
– Enerji arz ve talep zincirinin her halkasında enerji verimliliğinin artırılması,
– Sahip olduğumuz jeopolitik konumun etkin şekilde kullanılmasıyla Ülkemizin enerji koridoru haline getirilmesi,
– Elektrik arz güvenliğine katkı sağlamak ve yeterli miktarda enerjinin kesintisiz ve kaliteli bir şekilde temini açısından komşu ülkelerle enterkoneksiyonların sağlanması,

– Türkiye’nin daha şeffaf bir piyasaya kavuşması ile enerji ticaret ve dağıtım üssü olabilmesi yolunda enerji borsası ve uluslararası piyasa entegrasyonu projelerinin güçlendirilmesi,
– Nükleer enerjinin elektrik üretim portföyüne dahil edilmesi,
– Ülkemizin enerji alanındaki dışa bağımlılığının azaltılarak enerji maliyetlerinin ülke ekonomisi içindeki payının düşürülmesi ve cari açığın azaltılması,
– Enerji diplomasisi kapsamında uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi yönündeki çalışmalar büyük bir hızla devam etmektedir.

2. DÜNYA ENERJİ GÖRÜNÜMÜ
Dünyada nüfusu, kentsel gelişim ve sanayileşme ile birlikte birincil enerji tüketimi de giderek artmaktadır. Nüfus ve gelir artışı, enerji tüketiminin artmasına neden olan temel etkenlerin başında gelmektedir. Yapılan projeksiyonlar, 2040 yılında dünya nüfusunun 9 milyara yükseleceğini göstermektedir. Bu durum, 1,9 milyar insana daha enerji arzı sağlanması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Öngörülen nüfus artışının yüzde 90’ından fazlasının OECD dışı ülkelerden kaynaklanacağı tahmin edilmektedir. Söz konusu ülkelerin, gelişmekte olan sanayi ve kentleşmelerine bağlı olarak küresel Gayri Safi Hâsıla artışına yüzde 70 ve küresel enerji talep artışına yüzde 90’ın üzerinde katkı sağlayacağı öngörülmektedir.
Dünya Nüfus, Gelir ve Birincil Enerji Talebi İlişkisi Uluslararası Enerji Ajansı’nın (UEA) tahminlerine göre 13,5 milyar ton eşdeğer petrol (TEP) olan dünya birincil enerji talebinin 2040 yılında;
– Mevcut enerji politikaları ile devam senaryosuna göre yüzde 45 oranında artışla 19,6 milyar TEP,
– Yeni politikalar senaryosuna göre yüzde 32 oranında artış ile 17,9 milyar TEP,
– 450 ppm senaryosuna göre yüzde 12 oranında bir artışla 15,2 milyar TEP’e ulaşması beklenmektedir.
Nüfus Gelir Birincil Enerji

Söz konusu senaryoların tamamına göre 2040 yılına kadar olan dönemde fosil yakıtların (petrol, doğal gaz, kömür) payları nispeten azalmakla birlikte, bu yakıtlar hâkim kaynaklar olmaya devam edecektir.
2040 Yılı Enerji ve İklim Senaryolarına Göre Dünya Birincil Enerji Talebi Projeksiyonları Dünya birincil enerji tüketiminin yüzde 81’ini oluşturan fosil yakıtların 2040 yılındaki payı, mevcut enerji politikaları ile devam senaryosuna göre yüzde 79’a, yeni politikalar
senaryosuna göre yüzde 75’e ve 450 ppm senaryosuna göre yüzde 60’a düşecektir.
Uluslararası Enerji Ajansı projeksiyonlarına göre 2040 yılı birincil enerji talebinde kömürün payı, mevcut enerji politikaları ile devam senaryosuna göre yüzde 28,6, yeni politikalar senaryosuna göre yüzde 24,6 ve 450 ppm senaryosuna göre yüzde 16,4’tür.
Petrolün ve doğal gazın payı iki senaryoda da önemli derecede farklılıklar göstermemekte ve petrolün payının yüzde 27 ve doğal gazın payının yüzde 24, 450 ppm senaryosunda ise petrol ve doğal gazın paylarının yüzde 22 seviyelerinde olacağı tahmin edilmektedir.
Mevcut Politikalar Senaryosu
(19,6 milyar TEP)
Yeni Politikalar Senaryosu
(17,9 milyar TEP)
450 ppm Senaryosu
(15,2 milyar TEP)

Nükleer enerjinin birincil enerji kaynakları içindeki payı yüzde 4,8 iken, 2040 yılında mevcut enerji politikaları ile devam senaryosuna göre yüzde 5,3’e, yeni politikalar senaryosuna göre yüzde 6,7’ye ve 450 ppm senaryosuna göre yüzde 10,7’ye çıkması beklenmektedir. Projeksiyonlar, nükleer enerjinin enerji kaynakları içindeki payını arttıracağını göstermektedir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının 2040 yılındaki payının, mevcut enerji politikaları ile devam senaryosuna göre yüzde 12,8, yeni politikalar senaryosuna göre yüzde 15,7 ve 450 ppm senaryosuna göre ise yüzde 25 olacağı beklenmektedir.
2040 Yılı Birincil Enerji Talebi Projeksiyonu Birincil Enerji Tüketiminin Bölgelere, Kaynaklara ve Sektörlere Göre Dağılımı
Projeksiyonlar, enerji tüketimindeki artışın OECD üyesi olmayan ülkelerden kaynaklanacağını göstermektedir. Elektrik üretimi için kullanılan enerji miktarının 2040 yılına kadar yıllık ortalama yüzde 2 olmak üzere yüzde 70 oranında artacağı beklenmekte olup bu artış, küresel birincil enerji büyüme oranının yüzde 42’sine karşılık gelmektedir. Sanayide kullanılan birincil enerji tüketiminde yüzde 81 oranında artış öngörülmekte olup bu oran, dünya birincil enerji büyüme oranının yüzde 50’sini oluşturmaktadır.
2040 yılına kadar olan süreçte; nükleer ve yenilenebilir kaynaklar en hızlı büyüme oranına sahip enerji kaynakları olacaktır. Nükleer enerji yıllık ortalama yüzde 3 ve hidroelektrik yıllık ortalama yüzde 2,3 büyüme oranına sahip olacaktır. Bu iki kaynağın büyüme oranı, toplam birincil enerjinin büyüme oranından daha fazladır. Fosil yakıtlar arasında en fazla büyüme oranına sahip olan kaynak yıllık ortalama yüzde 1,7 büyüme oranı ile doğal gaz olacaktır. Doğal gazı sırasıyla yıllık ortalama yüzde 0,5 büyüme oranları ile kömür ve petrol izleyecektir.
Dünya Enerji Arz ve Talep Projeksiyonları Bazı Ülkelerin Elektrik Üretiminin Kaynaklara Göre Dağılımı
Dünyada elektrik üretiminde kullanılan kaynakların dağılımları incelendiğinde elektrik üretimi için en yaygın olarak kullanılan kaynağın kömür olduğu görülmektedir.
Kömürden sonra en fazla kullanılan kaynak ise doğal gazdır.
ABD, Çin, Hindistan ve Almanya’da kömür, Rusya’da doğal gaz, Fransa’da nükleer enerji ve Kanada’da yenilenebilir enerji, elektrik enerjisi üretiminde en fazla paya sahip olan kaynaklardır. Fransa, Almanya, ABD, Kanada ve Rusya elektrik üretiminde nükleer enerjiyi önemli oranda kullanan ülkelerdir.
Fransa’da nükleer enerji elektrik üretiminde yüzde 74 gibi yüksek bir oranla kullanılmaktadır. Hidrolik, güneş, rüzgâr ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklar ise yüzde 18’lik bir oranla ikinci sırada gelmektedir. Almanya’da elektrik üretimi için kullanılan en önemli kaynak kömür olup, elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 46’sı kömürden, yüzde 15’i nükleerden ve yüzde 26’sı yenilenebilir enerjiden sağlanmaktadır.
ABD’de, başta kömür olmak üzere (yüzde 39,8), doğal gaz (yüzde 26,9) ve nükleer enerji (yüzde 19,1) elektrik üretiminde kullanılan ana kaynaklardır. ABD’de bunların yanı sıra, yenilenebilir enerji kaynakları elektrik üretiminde yüzde 13,3’lük bir orana sahiptir. Kanada’da; yenilenebilir enerji, elektrik üretiminde yüzde 62,8 oranı ile önemli bir paya sahip olup elektrik enerjisinin elde edilmesinde yüzde 15,8 nükleer enerji, yüzde 10 kömür ve yüzde 10,3 doğal gaz kullanılmaktadır.
Çin ve Hindistan, sırasıyla yüzde 75,5 ve yüzde 72,8 olmak üzere yüksek oranlarda kömürden elektrik enerjisi üreten iki ülkedir. Yine her iki ülkede elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin kullanımı yüzde 20,7 ve yüzde 16,9’luk oranlar ile ikinci sırada yer almaktadır. Hindistan’da doğal gazın payı yüzde 5,5 iken Çin’de doğal gaz ile elektrik üretimi yüzde 1,7 gibi düşük bir orana sahiptir.
Rusya’nın elektrik üretiminde en fazla kullandığı kaynak yüzde 50 oranı ile doğal gaz olup diğer kaynaklar; nükleer enerji, yenilenebilir enerji ve kömürdür.
2015 yılı sonu itibarıyla Ülkemizde elektrik üretimi için kullanılan temel kaynaklar doğalgaz, kömür, petrol ve yenilenebilir enerjidir. Ülkemizde elektrik enerjisinin yüzde 37,9’u doğal gazdan, yüzde 31,5’i yenilenebilir enerjiden, yüzde 28’i kömürden ve yüzde 2’si petrolden ve yüzde 0.6’sı diğer kaynaklardan elde edilmektedir.
Bazı Ülkelerin Elektrik Üretiminin Kaynaklara Göre Dağılımı
Enerji YatırımlarıDünya enerji talebi her ülkede farklı oranlarda olmakla birlikte küresel ölçekte sürekli artmaktadır. Bu talebi karşılamak için küresel enerji yatırımları her yıl artış göstermektedir. UEA verilerine göre enerji sektörüne 2015 ile 2040 yılları arasında
küresel ölçekte üçte ikisi OECD dışı ülkelerde olmak üzere toplam 68,2 trilyon Dolar yatırım yapılacağı tahmin edilmektedir. Yatırımların;

– 21,8 trilyon Dolar’ının enerji verimliliği sektörüne,
– 19,7 trilyon Dolar’ının elektrik sektörüne,
– 15,4 trilyon Dolar’ının petrol sektörüne,
– 9,9 trilyon Dolar’ının gaz sektörüne,
– 1,4 trilyon Dolar’ının kömür sektörüne yapılması planlanmaktadır.
2015-2040 Yılları Arasında Yeni Politikalar Senaryosu Dikkate Alındığında Kaynaklara Göre Enerji Arzı Altyapısı için Yapılacak Yatırımların Dağılımı
Petrol
23%
Gaz
14%
Elektrik
29%
Kömür
2% Enerji Verimliliği
32%
13
ÜLKEMİZ ENERJİ GÖRÜNÜMÜ
Birincil Enerji Talebi
Ülkemiz birincil enerji talebi 2014 yılında 123,9 milyon TEP olarak gerçekleşmiştir.
Birincil enerji talebi içerisinde doğal gazın payı yüzde 32,5, kömürün payı yüzde 29,2, petrolün payı yüzde 28,5 hidrolik enerjinin payı yüzde 2,8, hidrolik dışı yenilenebilir enerji kaynaklarının payı yüzde 6,7 ve diğer kaynakların payı ise de yüzde 0,3’tür.
Birincil enerji talebimizin sektörlere göre dağılımı incelendiğinde; yüzde 23’ü sanayi, yüzde 24’ü konut ve hizmet sektörü, yüzde 19’u ulaştırma ve yüzde 30’u çevrim sektöründe kullanılmıştır.
2014 Yılı Birincil Enerji Tüketiminin Sektörlere Göre Dağılımı
2023 yılında birincil enerji talebimizin yüzde 76 oranında artarak 218 milyon TEP’e ulaşması beklenmektedir. Kömürün yüzde 37, doğal gazın yüzde 23, petrolün yüzde 26, hidrolik enerjinin yüzde 4, nükleer enerjinin yüzde 4, yenilenebilir ve diğer enerji kaynaklarının payının yüzde 6 olması öngörülmektedir.
Çevrim Sektörü
30%
Konut ve
Hizmetler
24%
Sanayi
23%
Ulaştırma
19%
Diğer
4%
14
2023 Yılında Birincil Enerji Talebi
Elektrik Enerjisi Sektörü
Elektrik Enerjisi Üretimi
Ülkemizde, ekonomik büyümenin sonucu olarak yıllık elektrik enerjisi tüketim artışı uzun yıllardan beri ortalama yüzde 5,5 seviyelerinde gerçekleşmiştir. Elektrik enerjisi talebinde 2014 yılında yüzde 4,4; 2015 yılında ise yüzde 2,6 artış olmuştur. 2002 yılında 132,6 milyar kWh olan elektrik tüketimimiz yaklaşık iki kat artarak 2015 yılında 263,8 milyar kWh’e ulaşmıştır.
2002 yılında 129,4 milyar kWh olan elektrik üretimi, 2015 yılı sonu itibariyle 259,6 milyar kWh olarak gerçekleşmiş olup, bu üretimin yüzde 37,9’u doğal gazdan, yüzde 25,8’i hidrolikten, yüzde 28,0’ı kömürden, yüzde 4,4’ü rüzgâr ve yüzde 3,9’u ise diğer kaynaklardan sağlanmıştır.
% 29,2
% 28,5
% 2,8
15
Ülkemiz Elektrik Enerjisi Üretim Gelişimi
2015 Yılı İtibarı ile Elektrik Enerjisi Üretiminin Birincil Enerji Kaynaklarına Göre Dağılımı Bakanlığımız tarafından yapılan talep projeksiyonlarına göre elektrik enerjisi talep artışı önümüzdeki on yıllık süreç içinde de devam edecek olup, yıllık ortalama talep artışının Baz Talep Senaryosunda yüzde 5,5, Yüksek Talep Senaryosunda yüzde 6,3 ve Düşük Talep Senaryosunda yüzde 4,6 seviyelerinde olması öngörülmektedir.
Milyar kWh
Hidrolik
25.8%
Doğal gaz
37.9%
Kömür
28.0%
Diğer
3.9%
Rüzgar
4.4%
16
Son yıllarda, belirli bir anda talep edilen en yüksek elektrik enerjisi talebi (puant talep);
– 2011 yılında 36.122 MW,
– 2012 yılında 39.045 MW
– 2013 yılında 38.274 MW
– 2014 yılında 41.003 MW
– 2015 yılı Ağustos ayında 43.289 MW olarak gerçekleşmiştir.
Elektrik Enerjisi Kurulu Gücü 2002 yılında 31.846 MW olan elektrik enerjisi kurulu gücümüz, 2015 yılı sonu itibarıyla 73.148 MW’a yükselmiştir. 2015 yılı sonu itibarı ile kurulu gücümüzün kaynaklara göre dağılımına bakıldığında; yüzde 35,4’ü hidrolik, yüzde 29,1’i doğal gaz, yüzde 20,6’sı kömür, yüzde 6,2’si rüzgâr, yüzde 0,9’u jeotermal ve yüzde 7,8’i ise diğer kaynaklardan oluşmaktadır.
2015 yılında işletmeye alınan yeni santraller ve kapasite artışları ile elektrik enerjisi kurulu gücümüze 4.288 MW’lık katkı sağlanmıştır. Ayrıca Ülkemizde 2002 yılında 300 olan elektrik enerjisi üretim santrali sayısı, 2015 yılı sonu itibarıyla ise 1.481’e yükselmiştir. Mevcut santrallerin 560 adedi hidrolik, 34 adedi kömür, 122 adedi rüzgâr, 21 adedi jeotermal, 244 adedi doğal gaz, 11 adedi fuel oil, 1 adet motorin, 1 adet asfaltit, 80 adedi yenilenebilir ve atık, 7 adedi çok yakıtlı (katı ve sıvı), 36 adedi çok yakıtlı (sıvı ve doğal gaz) santrallarıdır. Ayrıca 362 adedi güneş, 9 adedi rüzgâr, 24 adedi termik, 1 adedi hidrolik santralı olmak üzere toplam 396 adet lisanssız santral mevcuttur.

Ülkemiz Elektrik Enerjisi Kurulu Güç Gelişimi 2015 Yılı Sonu İtibarı İle Kurulu Gücün Birincil Enerji Kaynaklarına Göre Dağılımı
Elektrik Enerjisi Altyapısı 2002’de 44.544 km olan elektrik enerjisi iletim hattımız yapılan yatırımlarla 2015 yılı sonu itibarıyla 56.892 km’ye çıkarılmıştır. Elektrik enerjisi dağıtım hattımız ise 2002 yılında 812.399 km iken bugün itibarıyla 1.100.000 km’yi aşmıştır.
Hidrolik
35.4%
Doğal gaz
29.1%
Kömür
20.6%
Diğer
7,8%
Rüzgar
6.2%
Jeotermal
0.9%

Toplam elektrik iletim ve dağıtım şebeke uzunluğumuz mevcut haliyle dünyanın en büyük beşinci, Avrupa’nın ise en büyük üçüncü şebekesidir.
2002 yılında elektrik iletim sistemi trafo gücümüz 65.133 MVA, dağıtım sistemi trafo gücümüz 78.181 MVA olup toplam trafo gücümüz 143.314 MVA iken, elektrik iletim ve dağıtım hattı alt yapılarımızı güçlendirmek için yapılan yatırımlarla birlikte toplam trafo gücümüz 2015 yılı sonu itibarıyla 270.000 MVA düzeyini aşmıştır.
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Arzı İçindeki Payının Artırılması Ülkemiz coğrafi konumu ve jeolojik yapısı nedeniyle yenilenebilir enerji kaynakları bakımından zengin bir ülkedir. Bu kaynaklardan azami ölçüde yararlanmak hem enerji arz güvenliğine katkı sağlayacak hem de yeni istihdam alanlarının oluşumuna zemin hazırlayacaktır.
2002 yılında 12.277 MW olan yenilenebilir enerji kaynakları kurulu gücümüz 2015 yılı sonu itibarı ile iki buçuk kat artarak 31.244 MW’a ulaşmıştır.
2002 yılında yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimimiz 34 milyar kWh iken, 2015 yılında yüzde 142 artışla 82 milyar kWh’a çıkmıştır.
2015 yılı içinde rüzgâr, jeotermal, hidrolik, güneş ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına (çöp, biyokütle, atık ısı, pirolitik yağ) dayalı santrallerin kurulu gücünde yaşanan artış 3.600 MW olup bunların;
– 873,5 MW’ı rüzgâr,
– 2.224,6 MW’ı hidrolik,
– 219 MW’ı jeotermal,
– 282,9 MW’ı çöp gazı, biyokütle, atık ısı, prolitik yağ ve güneş elektrik üretim santralleridir. 2014 yılında kurulu gücümüzde gerçekleşen 5.512 MW’lık artışın yaklaşık yüzde 45’i, 2015 yılında gerçekleşen 3.628 MW’lik artışın ise neredeyse tamamı yenilenebilir kaynaklara dayalıdır. Bu durum yenilenebilir enerji uygulamalarımızın olumlu sonuçlarının en güzel göstergelerinden biridir.
Ülkemizin yenilenebilir enerji potansiyeli içinde en önemli yeri tutan hidrolik kaynaklarımız incelendiğinde Türkiye’de teorik hidroelektrik potansiyelinin 433 milyar kWh, teknik olarak değerlendirilebilir potansiyelin 216 milyar kWh ve ekonomik hidroelektrik enerji potansiyelinin ise 140 milyar kWh/yıl olduğu görülmektedir. 2002 yılında 12.241 MW olan hidrolik kurulu gücümüz yüzde 111 artışla 2015 yılı sonu itibarıyla 25.868 MW’a ulaşmıştır. 2002 yılında neredeyse yok sayılacak düzeyde (18,9 MW) olan rüzgâr enerjisi kurulu gücü 2015 yılı sonu itibarıyla 4.503 MW’a ulaşmıştır.
20
Yıllar İtibarıyla Hidrolik Enerji Kurulu Güç Gelişimi
Yıllar İtibarıyla Rüzgâr Enerjisi Kurulu Güç Gelişimi
Bir diğer yenilenebilir enerji kaynağı olan jeotermal enerjinin yenilenebilir enerji kaynaklarımıza dâhil edilmesine yönelik sürdürülen çalışmalarla 2002 yılında sadece 17,5 MW olan jeotermal kurulu gücümüz ise 2015 yılı sonu itibarıyla 624 MW’a ulaşmıştır.
Diğer taraftan jeotermal uygulamalar 2002 yılına göre 2015 yılında sera ısıtmada yüzde 686 artış ile 3.931 dönüme ve konut ısıtmada yüzde 281 artış ile yaklaşık 114.567 konuta (Konut eşdeğeri 100 m2’lik konut) ulaşmıştır. 2007 yılında yürürlüğe giren 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu ile beraber özel sektör de bu çalışmalarda yer almaya başlamıştır. 2015 yılı sonu itibarıyla 16 adedi elektrik üretimi ve 78 adedi ısıtma ve termal turizme uygun toplam 94 adet jeotermal saha yatırımcıya devredilmiştir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içindeki payının artırılması çalışmaları kapsamında güneş enerjisinden de azami seviyede yararlanılması planlanmaktadır.
Bu kapsamda güneş enerjisinden elektrik üretimine yönelik hukuki ve teknik düzenlemelerin tamamlanması sonrasında Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından 10-14 Haziran 2013 tarihleri arasında lisans başvuruları alınmıştır.
Bu başvurularda, 600 MW olarak belirlenen kapasite için yaklaşık 9.000 MW’lık kurulu güce karşılık gelen 496 adet başvuru yapılmıştır. GES önlisans başvuru yarışmaları sonuçlanmış olup, bugün itibarıyla EPDK tarafından 5 adet güneş enerjisi santraline önlisans, 2 adet güneş enerjisi santraline lisans verilmiştir. Sürecin sonunda toplam 49 adet güneş enerjisi santraline önlisans-lisans verilmiş olacaktır. Ayrıca, 249 MW toplam kurulu güce sahip 362 lisanssız güneş santrali işletmededir.
Nükleer Güç Santralleri

Günümüzde dünyada elektrik enerjisi üretiminin yaklaşık yüzde 11’i nükleer enerjiden sağlanmaktadır. Ayrıca yarısı Fransa, ABD, Rusya ve Çin’de olmak üzere dünyada 442 nükleer güç santrali ünitesi (reaktör) işletmede, 66 tanesi ise inşa halinde olup 164 nükleer reaktörün daha yapılması planlanmaktadır. Fransa elektrik üretiminin yüzde 74’ünü, ABD yüzde 19’unu, Almanya ise yüzde 15’ini nükleer enerjiden karşılamaktadır.

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılında elektrik enerjisi ihtiyacımızın bugünkü düzeyin iki katına ulaşarak yaklaşık 414 milyar kWh’e yükseleceği tahmin edilmektedir.
Bu doğrultuda, yerli ve yenilenebilir enerji ile enerji verimliliğinden azami düzeyde yararlanma çalışmalarımızın yanı sıra; nükleer enerjinin enerji arz kaynaklarımız arasına dâhil edilmesi, artan elektrik enerjisi talebinin karşılanması ve ithal yakıtlara bağımlılıktan kaynaklı risklerin azaltılması açısından büyük önem arz etmektedir.
Petrol ve doğal gazda dışa bağımlı olan Ülkemizde, nükleer santral mevcut değilken petrol ve doğal gaz zengini G. Afrika, Rusya, ABD, Kanada, Meksika ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde nükleer santrallerin bulunması önemli ve anlamlıdır.
Bu gerçekler karşısında Ülkemizde nükleer enerjinin, mümkün olan en kısa süre içerisinde, elektrik enerjisi üretim portföyünde yer alması ve ilerleyen dönemde portföy içindeki payının artırılması büyük önem arz etmektedir.
Bu amaçla; Mersin İli Akkuyu Bölgesinde nükleer santral kurulmasına yönelik 12 Mayıs 2010 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti arasında yapılan anlaşma çerçevesinde projenin yürütülmesi için 13 Aralık 2010 tarihinde Akkuyu Nükleer A.Ş. adında proje şirketi kurulmuştur. Projeye ilişkin arazi tahsis işlemleri tamamlanmıştır. Proje Şirketi, EPDK’ya Elektrik Üretim Lisansı başvurusu ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Başvurusunu 2011 yılında yapmıştır. Mart 2014’te ÇED Raporu tamamlanarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığına sunulmuştur. 2014 yılı Aralık ayında ÇED ile ilgili olumlu karar çıkmış olup, raporla ilgili nihai kararın çıkması beklenmektedir. 25 Haziran 2015 tarihinde EPDK’dan 3 yıl süreli önlisans alınmıştır. ÇED ve İmar Planı çalışmaları tamamlandığında ve sınırlı çalışma izni alındığında, Akkuyu sahasında mevzuatın öngördüğü hazırlık çalışmaları başlayacak, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’ndan (TAEK) inşaat lisansının alınmasıyla birlikte inşaat çalışmaları bütün yönleriyle başlayacak olup santralin ilk ünitesinin 2022 yılına kadar elektrik üretimine başlaması planlanmaktadır.
Santralin gerek inşaatı gerek işletimi sırasında mümkün olduğunca yeterli ve yetkin insan gücünün eğitilmesi, çalıştırılması ve insan kaynakları potansiyelimizin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Bu kapsamda 2010 yılından beri Rusya’ya nükleer mühendislik eğitimi almak üzere 2 ayrı üniversiteye öğrencilerimiz gönderilmektedir.
Şu anda toplam 307 öğrencimiz Rusya’da nükleer mühendislik eğitimi almaktadır. Bu eğitim sürecinin sonunda eğitim gören öğrenci sayımız 600 olacaktır.
Ülkemizde kurulması planlanan ikinci nükleer güç santrali için 03 Mayıs 2013 tarihinde “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Nükleer Güç Santrallerinin ve Nükleer Güç Sanayisinin Geliştirilmesi Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşma” imzalanmıştır. Akabinde Projenin hayata geçirilmesi amacıyla, Bakanlığımız ile Proje Şirketi arasında imzalanacak Ev Sahibi Hükümet Anlaşması (HGA) müzakereleri sonuçlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında İşbirliği Zaptı 22 Ağustos 2014 tarihinde Ankara’da ve 27 Ağustos 2014 tarihinde Tokyo’da imzalanmıştır. Hükümetlerarası Anlaşma, İşbirliği Zaptı ve Ev Sahibi Hükümet Anlaşması metinleri Nisan 2015’te TBMM tarafından onaylanarak 31 Temmuz 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten itibaren 18 ay içerisinde teknik fizibilite aşamasının tamamlanması planlanmaktadır.
Sinop Nükleer Santral projesi için fizibilite çalışmaları ile ilgili olarak deprem kataloğu oluşturma çalışmalarına başlanmış ve mikro deprem istasyonlarının kurulumu tamamlanarak istasyonlar devreye alınmış olup, istasyonlardan gerçek zamanlı veri akışı devam etmektedir. Deniz tarafında Oşinografik parametrelerin ölçüm çalışması ile karadaki sismik ve paleosismolojik çalışmalar 2014 Ağustos ayında tamamlanmıştır.
Diğer taraftan ÇED çalışmalarının yaptırılmasına yönelik olarak Japon Konsorsiyumu (JAPCO) tarafından 2014 Haziran ayı sonunda danışman firma ile imzalanan sözleşme ile ÇED çalışmalarına başlanmıştır. Saha çalışmalarının yürütülmesi için 15 Temmuz 2014 tarihinde Sinop Sahası’nda Bakanlığımız adına 60 ay süre ile ön izin alınmıştır. Yakın bir tarihte EÜAŞ’ın da ortak olacağı bir Proje Şirketi kurulacaktır.
Sinop Nükleer Güç Santrali Projesinde, EÜAŞ’ın Projede önemli bir hisse oranına sahip olması nükleer teknolojinin Ülkemize transfer edilmesi, sanayimizin geliştirilmesi ve insan kaynağımızın yetiştirilmesi gibi hususlar için önem arz etmektedir. Akkuyu ve Sinop Nükleer Santral Projelerinde nükleer standartlara uygun ekipman üretip malzeme tedarik edebilecek yerli firmalarımıza en az 16 milyar Dolarlık iş imkanı doğabilecektir.
Kayıp-Kaçak ile Mücadele
Kaçak ve kayıt dışı elektrik kullanımının önlenmesi amacıyla elektrik dağıtım şirketleri tarafından elektrik abonelerinin ölçü sistemleri kaçak kullanımı engelleyecek şekilde kontrol edilmekte ve kaçak kontrol takibi için kayıp-kaçak tarama çalışmaları periyodik olarak devam etmektedir.
Kayıp-kaçak oranlarının azaltılması konusu öncelikli hedeflerimizin başında gelmekte olup bu alandaki yoğun çalışmalarımız ve alınan tedbirler neticesinde ülke genelinde kayıp-kaçak oranları yüzde 25 düzeylerinden yüzde 15 düzeylerine kadar düşürülmüştür. Özelleştirilen elektrik dağıtım şirketlerine ise kayıp kaçakları azaltma zorunluluğu getirilmiş olup Ülkemiz genelinde kayıp kaçakta 2016 yılı hedefi yüzde 13 olarak belirlenmiştir ve 2019 yılına kadar yüzde 10’a düşürülmesi hedeflenmektedir.

Yerli Enerji Kaynaklarının Arzının Artırılması Çalışmaları Bakanlığımız tarafından yapılan arz planlamalarında, 2023’e kadar yerli linyit ve taşkömürü kaynaklarımızın tamamının elektrik üretim amaçlı değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Bakanlığımız 2015-2019 yılı Stratejik Planına göre 2019 yılına kadar hidrolikte 32.000 MW’a, rüzgârda 10.000 MW’a çıkarılması, jeotermalde 700 MW’a, güneşte 3.000 MW’a ve biyokütlede 700 MW kurulu güce ulaşılması hedeflenmektedir.
Türkiye ekonomisinin yüksek ve istikrarlı büyüyebilmesi için, mümkün olan bütün yerli kaynakların enerji üretimi amacıyla değerlendirilmesi öncelikli bir husustur. Onuncu Kalkınma Planı kapsamında yer alan ve Bakanlığımızın sorumlu olduğu “Yerli
Kaynaklara Dayalı Enerji Üretim Programı” kapsamında, yerli kaynakların enerji üretimindeki payının artırılması suretiyle enerjide dışa bağımlılığın azaltılması amaçlanmaktadır. Söz konusu amaçları gerçekleştirmek için çeşitli hedefler belirlenmiştir. Bu hedeflerden biri de, 2015 yılında yaklaşık 35 milyar kWh olarak gerçekleşen yerli kömür kaynaklı elektrik enerjisi üretiminin 2018 yılında 57 milyar
kWh’e çıkarılmasıdır. Belirlenen hedeflere ulaşabilmek için sorumlu ve ilgili kuruluşların ayrıntılarıyla belirlendiği alt politikalar belirlenmiştir. Yerli kömürlerin elektrik üretimi amacıyla değerlendirilebilmesi için, başlıca altı temel politika belirlenmiştir. Bu politikalar özetle aşağıdaki gibidir.
– Afşin-Elbistan gibi büyük linyit havzaları ile daha düşük kapasiteli diğer rezervlerin değerlendirilmesi için özel bir finansman yöntemi geliştirilmesi ve uygulanması,
– Kamu elinde olup redevans usulüyle yeni ihale edilecek sahaların özel sektöre devrinin sağlanması,
– Kömür aramalarına hız verilerek rezervlerin artırılması,
– Yerli kömürün temiz kömür teknolojileri ile üretilmesi, gazlaştırılması,sıvılaştırılması gibi alanlarda Ar-Ge çalışmalarına ağırlık verilmesi,
– Yerli kömürlere dayalı elektrik üretim tesisi yatırımlarına yönelik teşvik uygulamasının izlenerek ihtiyaçlara göre güncellenmesi,
– Kamu elinde bulunan linyit yakıtlı termik santrallerin rehabilite edilmesi.

Yerli kaynakların elektrik üretiminde kullanılması için aşağıda belirtilen çalışmalar yapılmıştır.
– Bakanlığımız Stratejik Planı (2015-2019) ve Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018) öncelikli dönüşüm programları arasında “Yerli Kaynaklara Dayalı Enerji Üretimi Programı” eylem planı yer almakta olup, başta yenilenebilir ve yerli kömür olmak üzere tüm yerli kaynaklarımızın ekonomiye kazandırılmasını teminen atılması gereken adımlar belirlenmiştir. Bu amaca yönelik olarak, yatırımların izin süreçlerinin takip ve denetiminden sorumlu, yatırım sürecinde izni gereken kurum ve kuruluşların temsilcilerinden oluşan, kurumlar arası koordinasyonu sağlayacak “Enerji Yatırımları Takip ve Koordinasyon Kurulu” oluşturulmasını öngören bir Başbakanlık Genelgesi oluşturulmuş ve konuya ilişkin Başbakanlık nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmuştur.
– 08 Nisan 2015 tarih ve 29320 sayılı Resmi Gazete’ de yer alan Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar ile daha önce teşvik kapsamından çıkarılmış olan doğal gaza dayalı elektrik üretim yatırımlarından asgari yüzde 15 oranında azaltmaya yönelik modernizasyon türündeki yatırımlar istisna tutulmuştur.
– Ayrıca, 19 Kasım 2015 tarih ve 29537 sayılı Resmi Gazete’ de yer alan Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar ile Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Öncelikli Yatırım Konuları Başlıklı 17 nci maddesine “Yenilenebilir enerji üretimine yönelik türbin ve jeneratör imalatı ile rüzgâr enerjisi üretiminde kullanılan kanat imalatına ilişkin yatırımlar” da eklenerek teşvik kapsamı genişletilmiştir.
Ayrıca, Ülkemizin kömür potansiyelini daha doğru bir şekilde belirleyebilmek için ise 2005 yılından itibaren başta Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA), Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TKİ) ve Elektrik Üretim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü (EÜAŞ) olmak üzere, ilgili kuruluşlarımızın imkânları seferber edilerek kömür arama ve rezerv geliştirme hamlesi başlatılmıştır. Bu kapsamda yapılan çalışmalar neticesinde, Ülkemiz linyit rezervleri toplamda yaklaşık 15,5 milyar tona çıkmıştır.

Özelleştirme Onay Süreci Devam Eden Varlıklar ÖYK’nın 07.08.2014 tarih ve 2014/75 kararı ile Hopa Termik Santralinin özelleştirme kapsam ve programına alınmasına ve Varlık Satışı yöntemi ile özelleştirilmesine, karar verilmiştir.
Santralın ve taşınmazlarının 30 Kasım 2015 tarihinde yapılan özelleştirme ihalesi nihai pazarlık görüşmesinde en yüksek teklif 76 milyon TL ile Eti Bakır A.Ş. tarafından verilmiştir. İhalede onay süreci devam etmektedir.
TÜRKİYE ELEKTRİK TİCARET VE TAAHHÜT A.Ş. GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (TETAŞ) Devletin genel enerji ve politikalarına uygun olarak Kamu adına elektrik ticaret ve taahhüt faaliyetlerinde bulunmak üzere kurulmuş olan TETAŞ, toplam kurulu gücü 8.706 MW olan, Yap-İşlet, Yap-İşlet Devret ve İşletme Hakkı Devri Modelleri ile işletilen santrallerden, EÜAŞ’dan, İthalat/Mübadele Anlaşmaları kapsamında diğer ülkelerden ve EPİAŞ’dan elektrik enerjisi satın almakta ve bu enerjiyi, Dağıtım Şirketlerine, Görevli Tedarik Şirketlerine, iletim sistemine doğrudan bağlı müşterilerine, İhracat/Mübadele Anlaşmaları kapsamında diğer ülkelere ve EPİAŞ’a satmaktadır.
2015 yılında Ülkemizde tüketilen elektrik enerjisinin yüzde 41’ini alıp satan TETAŞ, 2015 yılında 112,9 milyar kWh elektrik enerjisini toplam 20,2 milyar TL bedelle satın almış, 111,7 milyar kWh elektrik enerjisini toplam 19,5 milyar TL bedelle satmıştır. 2016 yılında ise, 106,8 milyar kWh elektrik enerjisini toplam 19,6 milyar TL bedelle satın almayı, 106,8 milyar kWh elektrik enerjisini toplam 18,4 milyar TL bedelle satmayı planlamıştır.
Bakanlığımızca, komşu ülkelerle Ülkemiz arasındaki enerji iletim hattı bağlantılarındaki kapasiteler, bu ülkelerin enerji alt yapıları ve arz-talep durumları izlenmek suretiyle, enerji ithalatı/ihracatı ile ilgili ilişkiler canlı tutulmaya çalışılmaktadır.
Bu kapsamda: bugüne kadar Türkmenistan, Nahçivan Özerk Bölgesi, Yunanistan, Rusya, Bulgaristan, Gürcistan Acara Özerk Cumhuriyeti, İran ve Suriye ile elektrik enerjisi ithalatı, ihracatı ve mübadelesi yapılmıştır.
Diğer taraftan TETAŞ’a, Rusya ile Ülkemiz arasında 2010 yılında imzalanan Hükümetler arası Anlaşma çerçevesinde Akkuyu’da tesis edilecek toplam 4.800 MW gücündeki Nükleer Güç Santralinin birinci ve ikinci ünitelerinde üretilecek enerjinin yüzde 70’i ile üçüncü ve dördüncü ünitelerinde üretilecek enerjinin ise yüzde 30’unu 15 yıl süre ile satın alma görevi verilmiştir. Hükümetler arası Anlaşma çerçevesinde Kurulan Akkuyu Nükleer A.Ş. ile TETAŞ arasında Haziran 2012 tarihinde başlanan Enerji Satın Alma Anlaşması (ESA) görüşmeleri devam etmektedir.
Sinop Nükleer Nükleer Güç Santrali Projesi kapsamında, Türkiye Cumhuriyeti ile Japonya arasında 2013 yılında imzalanan Hükümetler Arası Anlaşma ve eki Ev Sahibi Hükümet Anlaşması 23 Mayıs 2015 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olup, bu kapsamda Sinop Nükleer Güç Santralinde üretilecek elektrik enerjisinin tamamının satın alınması amacıyla Proje Şirketiyle Elektrik Satın Alma Anlaşması (ESA) imzalama görevi TETAŞ’a verilmiştir.
93
BORU HATLARI İLE PETROL TAŞIMA ANONİM ŞİRKETİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(BOTAŞ) BOTAŞ tarafından 2015 yılı sonu itibariyle, 7,4 milyar Sm3’ü doğal gaz eş değeri sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) olmak üzere yaklaşık 40,6 milyar Sm3 doğal gaz ithalatı gerçekleştirilmiştir. Yine 2015 yılı sonu itibarıyla toplam 40,4 milyar Sm3 yurtiçi doğal gaz satışı geçekleştirilmiştir. Ayrıca, 2015 yılı sonu itibarıyla yaklaşık 624 milyon Sm3 doğal gaz da Yunanistan’a ihraç edilmiştir.
Türkiye halihazırda doğal gaz alımına yönelik olarak Türkmenistan dahil toplam 6 ülke ile 9 ayrı doğal gaz ve/veya LNG alım ve satım anlaşması imzalamış durumdadır. Diğer taraftan Rusya Federasyonu’ndan Ülkemize Batı Hattı yoluyla yılda 6 milyar m3 doğal gaz alımına ilişkin BOTAŞ ile Gazprom Export LLC arasındaki 14 Şubat 1986 tarihli Doğal Gaz Alım Satım Anlaşması’nın süresi 31 Aralık 2011 tarihinde sona ermiştir. www.turkiyedeenerji.com
İthal edilen doğal gazın tüketim noktalarına ulaştırılması ve doğal gazın ülke sathında yaygınlaştırılması kapsamında BOTAŞ tarafından inşa edilen doğal gaz boru hatlarının uzunluğu 2002 yılı sonunda 4.510 km iken 2015 yılı sonu itibarıyla 12.964 km’ye ulaşmıştır.
TPAO’ya ait Kuzey Marmara ve Değirmenköy’deki 1,6 milyar Sm3 depolama kapasiteli doğal gaz depolama tesisleri 2007 yılı içinde devreye alınmış olup, Eylül 2009 tarihi itibarıyla bu kapasite 2,7 milyar m3’e çıkarılmıştır. Söz konusu deponun 2,1 milyar m3 kapasitesi BOTAŞ’a tahsis edilmiştir. Kış aylarında arz-talep dengesinin sağlanması amacıyla 2015 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla BOTAŞ adına 2,1 milyar m3 doğal gaz söz konusu depolarda geri üretim yapılmak üzere hazır bulundurulmuştur. Ayrıca, Tuz Gölü Doğal Gaz Yeraltı Depolama Projesinin 2011 yılı içerisinde yapım sözleşmesi imzalanmış olup, 8 yıl sürmesi planlanan proje kapsamında 12 adet depo oluşturularak yaklaşık 1 milyar Sm3 işletme gazı depolanması sağlanacaktır. İlk 6 deponun 2017 yılında, ikinci 6 deponun 2020 yılında devreye alınması planlanmakta olup, proje için Dünya Bankası kredisi kullanılmaktadır. Projenin en önemli noktalarından biri olan tuzlu su deşarjı Tuz Gölü’ne çevresel etkileri yönünden olumlu katkı sağlamaktadır.

TÜRKİYE PETROLLERİ ANONİM ORTAKLIĞI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (TPAO)
Kurulduğu günden beri Ülkemizde petrol ve doğal gaz sektöründe öncü bir rol üstlenen Türkiye Petrolleri 2013 yılından itibaren yurt içi yatırımları düşme eğiliminde iken yurtdışı yatırım ve faaliyetlerine büyük ivme kazandırmıştır. 2015 yılında yurtiçi-yurtdışı toplam yatırım gerçekleşmesi 2,06 milyar Dolar olup, 2016 yılında ise yaklaşık 2,07 milyar Dolar olarak planlanmaktadır.
2015 yılında yurt içi arama faaliyetleri kapsamında 27,26 adam/ay jeolojik saha çalışması ile karalarda 721 km 2B ve 545 km2 3B, denizlerde 4.424 km2 3B sismik veri toplama çalışması yapılmış olup, 28 adet arama kuyusunun sondajı gerçekleştirilmiştir.
Yurtiçi üretim faaliyetleri kapsamında ise 25 adet üretim kuyusunun sondajı yapılmış olup, 12 milyon varil ham petrol ve 210 milyon Sm3 doğal gaz üretimi gerçekleştirilmiştir.
2004 yılında itibaren Karadeniz’de BP, Petrobras, ExxonMobil ve Chevron ile yapılan ortak arama çalışmalarında Hopa-1, Sinop-1, Yassıhöyük-1, Kastamonu-1 ve Türkiye Petrolleri tarafından Sürmene-1/1RE “ultra derin deniz” sondajları gerçekleştirilmiş olup, 2012 yılında Tekirdağ deniz alanında açılan Istranca-1 kuyusunun sondajı yıl içerisinde tamamlanmıştır. 2014 yılında yine Tekirdağ deniz alanında Istranca-2 ve Istranca-3 kuyularının sondajı yapılmıştır. 2015 yılında Shell ortaklığında Şile-1 kuyu sondajı tamamlanmıştır. Açılan bu kuyuların bilgisi ışığında Karadeniz’in derin suları altında tespit edilen yapıların hidrokarbon potansiyelinin keşfedilmesi ve ekonomiye kazandırılması hedeflenmektedir. Diğer taraftan, 2014 yılında Doğu Akdeniz ruhsatlarında İskenderun Baseninde açılan Gülcihan-2 kuyusu sondajı tamamlanmıştır.
Türkiye Petrolleri’nin Akdeniz deniz alanlarında sahip olduğu ve/veya olacağı ruhsatlar, ülke çıkarları ve uluslararası stratejilerde büyük önem taşımakta olup, denizlerimizdeki sondajlardan elde edilebilecek başarılı sonuçların; Türkiye’yi, 2023 yılı hedeflerine taşıyacak önemde olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
Trakya, Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu Bölgelerimiz başta olmak üzere diğer kara alanlarındaki geleneksel metotlarla arama çalışmaları yoğun olarak sürdürülürken, Ülkemizde bir ilk olan kaya gazı ve kaya petrolü gibi geleneksel olmayan yöntemler ile petrol ve doğal gaz üretimi yapmaya yönelik çalışmalar da devam etmektedir. 2013
yılında Konacık-1 ve Akçay-1 kuyuları sondajı yapılmış olup, 2015 yılında Türkiye Petrolleri’nin kendi imkanlarıyla açılan Çeşmekolu-1 kuyusu 4.850 metrede tamamlanmıştır. 2016 yılında ise Terzili-2RE kuyusu sondajı öngörülmektedir.
Ülkemizin acil ihtiyacı olan ve deniz aramacılığında dışarıya olan bağımlılığımızı ortadan kaldıracak günümüz teknolojilerine sahip “Barbaros Hayreddin Paşa Sismik Arama Gemisi” 2012 yılında satın alınmıştır. Bu kapsamda, 2013 yılında denizlerimizde 12.533 km 2B ve 3.583 km2 3B, 2014 yılında 16.533 km 2B ve 6.133 km2 3B, 2015 yılsonu itibariyle 4.424 km2 3B sismik veri toplama çalışması gerçekleştirilmiştir.
Türkiye Petrolleri, Ülkemizin gelişmesi ve refahı için doğal gaz depolama tesislerine olan gereksinimini göz önünde bulundurarak, çalışmalarına 1996 yılında başladığı ve Türkiye’nin ilk yeraltı doğal gaz depolama tesisi olan Silivri Doğal Gaz Depolama Tesislerini ülke ekonomisi ve hizmetine kazandırmıştır. Bu proje ile Türkiye’de bir “ilk” başarılmıştır. Ülkemizin doğal gaz arz güvenliğini artırmak amacıyla projeye ilave tesislerin kurulma ve depolama kapasitesinin artırılması gündeme gelmiştir. Bu kapsamda Değirmenköy Tevsi ve Çevre Doğal Gaz Sahaları Depolama Projesi (Faz II) 2015 yılı sonunda devreye alınması planlanmakta olup, toplam depolama kapasitesi 2,84 milyar Sm3, geri üretim kapasitesi 25 milyon Sm3/gün, enjeksiyon kapasitesi 16 milyon Sm3/gün olacaktır. 2016 yılında Kuzey Marmara Depolama Tevsii Projesine (Faz III) başlanması öngörülmekte olup, Kuzey Marmara Depolama Tevsii Projesine (Faz III) tamamlanması ile toplam depolama kapasitesinin 4,3 milyar Sm3 geri üretim kapasitesinin 75 milyon Sm3/gün’e, enjeksiyon kapasitesinin 45 milyon Sm3/gün’e çıkarılması hedeflenmektedir.
2016 yılında yurtiçi arama faaliyetleri kapsamında 8 adam/ay jeolojik saha çalışması ile karalarda 650 km 2B ve 285 km2 3B sismik veri toplama çalışması ile 9 adet arama kuyusunun sondajı planlanmaktadır. Yurtiçi üretim faaliyetleri kapsamında ise 27 adet üretim kuyusunun sondajı ve 12 milyon varil ham petrol ile 227 milyon sm3 doğal gaz üretimi planlanmaktadır.
Türkiye Petrolleri, yurt içinden sağlanan hidrokarbon üretiminin yanında Ülkemiz ihtiyacının kesintisiz, yeterli ve ekonomik bir biçimde karşılanması amacıyla yurtdışında da petrol ve doğal gaz arama, sondaj ve üretim faaliyetlerini finansman
yükümlülüğü olan projelerimizden Azerbaycan’da; ACG, Şah Deniz, Bakü-Tiflis Ceyhan Ana İhraç Hampetrol Boru Hattı ve Güney Kafkasya Doğal Gaz Boru Hattı Projeleri, Libya’da; Blok NC 147/3-4 Projeleri, Irak’ta; Badra, Missan, Siba ve Mansurya, Afganistanda; Sandıklı ve Mezarı Şerif Projesi ve Rusyada; Baytugan Projesinde faaliyetlerini sürdürmektedir. 2015 yılında yurtdışı projeleri kapsamında yaklaşık 22 milyon varil petrol eşdeğeri üretim gerçekleşmiş olup, 2016 yılında 22,4 milyon varil petrol eşdeğeri üretim yapılması planlanmaktadır.
MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (MTA) MTA Genel Müdürlüğü Kuruluş Kanununda belirtilen görevleri kapsamında doğal kaynakların aranmasına yönelik çalışmalarını sürdürürken; yerkabuğunun temel jeolojik özelliklerini araştırarak, Ülkemizdeki madencilik ve hammadde kaynağı çalışmalarına, doğal enerji kaynaklarının aranmasına, bulunmasına ve doğal afet risklerinin belirlenmesine temel oluşturan veriler elde etmekte ve bu verileri başta madencilik olmak üzere diğer sektörlerin kullanımına sunmaktadır.
MTA, yaptığı jeolojik araştırmalar sonucunda değişik ölçekte jeoloji haritaları hazırlayarak kullanıcıların hizmetine sunmaktadır. Ülkemiz 5.547 adet 1/25.000 ölçekli paftadan oluşmakta olup, bu paftalara ait jeoloji haritalarının tamamı MTA tarafından yapılmış ve Türkiye genelinde hazırlanan bu haritaların sayısal ortama aktarılmasıyla da Türkiye Jeoloji Veri Bankası oluşturulmuştur. 1/25.000 Ölçekli Jeoloji Haritalarının Güncellenmesi Projesi kapsamında, son 13 yılda, 1.525 adet 1/25.000 ölçekli jeoloji haritası güncellenmiştir. Ayrıca Ülkemizde sanayi-madencilik ve pek çok alt yapı hizmetinde önemli bir yeri olan 1/100.000 ölçekli jeoloji haritalarından 311 adedinin açıklama kitapçıkları ile birlikte basımı gerçekleştirilmiştir. Bunun yanında, 29 adet 1/100.000 ölçekli jeoloji haritası revize edilerek 2. baskısı ile çok sayıda küçük ölçekli Türkiye Jeoloji Haritalarının basımı gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, MTA Genel Müdürlüğü tarafından yer bilimlerinin değişik alanlarında üretilen raporların (harita, şekil, vs.) sayısal ortamlara aktarılması çalışmaları tamamlanmıştır.
Deprem, jeolojik kökenli süreçlerden kaynaklanan bir doğal afettir. Ülkemizin jeolojik yapısı gereği deprem ve heyelan gibi doğal afetlerden sıkça etkilendiği bilinmektedir.
Bir ülkenin deprem tehlikesi ve riskinin anlaşılabilmesi için öncelikle deprem kaynağı
olan yani depreme yol açan diri (aktif) fayların bilinmesi gerekmektedir. Deprem tehlikesinin en doğru şekilde ortaya konulabilmesi eldeki diri fay bilgisiyle doğru orantılıdır.
2004 yılında başlanan Türkiye Diri Fay Haritası’nın Güncellenmesi Projesi arazi çalışmaları 2011 yılı sonunda tamamlanmıştır. Söz konusu çalışma sonucunda Ülkemizi kapsayan 1/250.000 ölçekli diri fay haritalarının tamamı (59 adet) basılmış ve Bakanlığımız tarafından kamuoyu ile paylaşılmıştır. Ayrıca 1/1.250.000 Ölçekli Türkiye Diri Fay Haritası 2013 yılı başlarında basılmıştır. Bu haritalara altlık oluşturan 1/25.000 ölçekli toplam 1.914 adet Diri Fay Haritası da sayısal ortamda kullanıcıların hizmetine sunulmuştur.
Ayrıca Ülkemizde deprem kaynağı olan diri (aktif) fayların jeolojik geçmişteki davranışları ve olası depremlerin yeri, büyüklüğü, kırılacak fayın uzunluğu ile depremlerin tekrarlanma sıklığına dayalı jeoistatistiksel tahminler yapılmasına olanak sağlayacak paleosismoloji çalışmaları yapılmaktadır.
Ülkemizde depremden sonra en çok can ve mal kaybına yol açan doğal afet heyelandır. Planlama ve uygulamalarda kullanılmak üzere ülke genelinde heyelanları belirleyip, risk potansiyelini ortaya koymak amacıyla başlatılan Türkiye Heyelan Envanteri Projesi kapsamında Ülkemiz heyelan haritaları tamamlanmış ve 1/500.000 ölçekli Heyelan Envanteri Haritalarının tamamı (18 adet) ile 1/1.500.000 ölçekli Heyelan Envanter Haritasının basımı gerçekleştirilmiştir. Ülke çapında toplam 5.547 adet 1/25.000 ölçekli paftada heyelan araştırması yapılmış ve içinde heyelan bulunan 2.945 adet harita sayısallaştırılmış olup, Türkiye Jeoloji Veri Tabanı’na entegre edilerek kullanıcıların hizmetine sunulmuştur.
2003 yılından itibaren aramalarda sondaj çalışmalarına ağırlık verilmiş, 32 bin metrelerde olan sondajlı arama miktarı, 350 bin metrelere çıkarılmıştır.
Derin maden aramacılığını desteklemek amacıyla 2007 yılından itibaren yatırım bütçesi arttırılmış ve buna bağlı olarak 2009 yılında jeotermal amaçlı 3 adet (1 adet 2.500 m, 2 adet 1.500 m), maden arama amaçlı 750-1.500 m derinlikte arama kapasiteli 15 adet yeni ve 2012 yılında 1 adet 750 m kapasiteli havalı sondaj makinesi ile 2013 yılında 1 adet 2.000 metre delme kapasiteli karotlu sondaj makinası olmak üzere toplam 20 adet sondaj makinası alınarak sondaj makine parkı yenilenmiştir.

Ayrıca neredeyse durma noktasına gelmiş olan jeofizik etütler için gerekli makine ve teçhizatlar alınarak tüm jeofizik yöntemler uygulanabilir hale getirilmiştir.
MTA’nın toplam arama ruhsat sayısı 2004 yılında 25 iken, 2015 yılı sonu itibariyle; Maden arama ruhsatı 124, kömür arama ruhsatı 72, jeotermal kaynak arama ruhsatı 99 adet olmak üzere toplam 295 adete ulaşmıştır. Ayrıca havza madenciliğini geliştirmek amacıyla, yoğun arama ve sondaj faaliyetleri artarak devam ettirilmektedir.
Kömür aramalarına yönelik olarak yapılan projelerin uygulaması sonucunda 2005-2015 döneminde 1.636.940 m sondaj yapılarak 3 adedi büyük rezervli (KarapınarAyrancı,
Eskişehir-Alpu, Afyon-Dinar) olmak üzere 12 adet yeni kömür sahası keşfedilmiş olup, büyük rezervli 3 sahada ise rezerv artışı sağlanarak 7,38 milyar ton yeni linyit rezervi bulunmuştur. Bu linyit rezervleri yaklaşık 20.000 MW’lık santralin 30 yıl boyunca ihtiyacını karşılayabilecektir. 8,3 milyar ton olan Ülkemiz linyit rezervi yüzde 89 arttırılmıştır. Bu sahalardan Karapınar-Ayrancı (1,832 milyar ton), Kahramanmaraş-Elbistan (515 milyon ton), Tekirdağ-Çerkezköy (495 milyon ton), Afyon-Dinar (941 milyon ton) EÜAŞ’ a, Eskişehir-Alpu (1,453 milyar ton), KırklareliPınarhisar-Vize (140 milyon ton), Konya-Ilgın (30,5 milyon ton), Amasya-Merzifon (9,2 milyon ton) TKİ’ye, 17 milyon Malatya-Yazıhan MİGEM’e devredilmiştir.
Yenilenebilir enerji kaynağı olan jeotermal enerjide Ülkemiz önemli potansiyele sahiptir. 31.500 MW termal ısı potansiyeli ile dünyada 7. Avrupa’da ise 1. sırada yer almaktadır. MTA Genel Müdürlüğü jeotermal arama çalışmaları kapsamında 350.000 m sondajlı arama gerçekleştirerek, toplamda rezervlerin 5.000 MW‘lık bölümünü görünür hale getirmiştir. 2008 yılında özel sektöründe devreye girmesiyle Ülkemiz toplam görünür jeotermal ısı kapasitesi 14.000 MW’ye ulaşmıştır. MTA tarafından 25 adedi elektrik üretimine uygun olmak üzere toplam 230 adet jeotermal saha keşfedilmiştir. 2008 yılından itibaren 16 adedi ısıtma ve termal turizme uygun 78 adet olmak üzere toplam 94 adet jeotermal saha yatırımcıya devredilerek ülke ekonomisine 1 milyar 175 milyon TL kazandırılmış olup, bu bedelin yaklaşık 436 milyon TL’si Büyükşehir Belediyeleri ile İl Özel İdarelerine aktarılmıştır.
Ayrıca birçok özel sektör yatırımcısına etüt, sondaj, kuyu testleri, jeofizik ölçümler ve koruma alanları etüt çalışmaları ile kurumsal danışmanlık desteği verilerek, jeotermal yatırımların hızlandırılması ile sürdürülebilir üretime ve korunmasına büyük destek verilmektedir. Böylece jeotermal kaynak kullanımı; 2002 yılından 2015 yılı sonuna kadar büyük gelişme sağlayarak termal tesis ve sağlık uygulamalarında 175 tesisten 350 tesise, Sera ısıtması 500 dönümden 3.931 dönüme, konut ısıtmasında 30.000 konuttan 114.567 konut eşdeğerine, elektrik üretiminde ise 15 MW’den 612,83 MW’ye artış göstermiştir.
Son beş yılda metalik maden ve endüstriyel hammadde aramalarına yönelik olarak sondajlı çalışmalar sonucunda önemli gelişmeler sağlanarak, yeni maden sahalarının varlığına yönelik bulgular elde edilmiştir. Bu kapsamda, 8 milyon ton bakır cevheri (%1Cu), 175 ton altın, 1,5 milyar ton demir cevheri (%15-20 Fe), 2,4 milyar ton dolomit, 1,5 milyar ton kalsit ve 1,2 milyar ton feldispat ve seramik katkı maddesi, 6,5 milyar ton kuvarsit-kuvars kumu ve kuvars, 406 milyon ton mermer-doğaltaş, 5,12 milyar ton kaya tuzu rezervi ile 1 milyar ton sodyum sülfat potansiyeli rezervi tespit edilmiştir. MTA tarafından, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğüne ait işletme ve ruhsat sahalarında rezerv geliştirme ve bor arama projesi kapsamında, görünür+muhtemel+mümkün olarak 2 milyar ton olan bor rezervimizde 1,5 milyar tondan fazla rezerv artışı sağlanmıştır. 3,5 milyar tona ulaşan Bor rezervlerimiz büyük oranda görünür hale getirilmiştir.
MTA, analiz/test faaliyetleri kapsamında, laboratuvarlara yapılan yatırımlarla, 2002’de numune bazında 20.000 civarında olan analiz/test kapasitesi 2015’te 100.000’lere, parametre bazında yaklaşık 115.000’lerden 1.100.000’lara ulaşmıştır. Madencilik ve yerbilimleri konusunda gelişmiş ülkelerde yapılan bütün analiz/testlerin MTA laboratuvarlarında yapılabilmesi ile ilgili çalışmalar devam etmekte olup, analiz/test hizmet kataloğu yeni gelişmeler dikkate alınarak güncellenmektedir. Bu kapsamda, 2015 yılında 16 adet yeni analiz/test daha MTA portföyüne eklenmiştir. Bu süreçte ilk defa Platin ve Palladyum analizleri yapılmaya başlanmıştır. Ayrıca, ileriki yıllarda, izotop verileri ile özellikle jeokronolojik yaşlandırmaların yapılabilmesine yönelik olarak, İzotop Laboratuvarının kurulması çalışmaları başlatılmıştır. Bunların yanı sıra, laboratuvarlarda Kalite Yönetim Sistemi kurularak, analiz/test sonuçlarının uluslararası geçerliliğini belgeleyen, Akreditasyon Sertifikası, 2010 yılında alınmıştır.2014 yılı sonu itibariyle 4 yıllık akreditasyon süreci dolduğundan akreditasyon yenileme ve kapsam genişletme çalışmaları yapılmış ve TÜRKAK tarafından yapılan denetimin ardından Akreditasyon Sertifikasının geçerliliği 30.01.2015 tarihinden itibaren 4 yıl uzatılmıştır.
Akreditasyon kapsamındaki element miktarı 2015 yılı sonu itibariyle Gümüş, Platin,
Palladyum, Altın dahil olmak üzere toplamda 43 metot ile 81 analiz/teste ulaşmıştır.
Ülkemiz maden ihracatında büyük pay sahibi olan Doğal taş ve ürünlerinin, ihraç edilmesinde gerekli olan CE Belgesi’nin alınmasına yönelik akredite analiz/testler de MTA laboratuvarlarında yapılmaktadır.
Teknoloji laboratuvarları ve pilot tesislerde ise, endüstriyel, seramik, metalik, katı yakıt, radyoaktif hammaddeler ve artıkların değerlendirmesine yönelik araştırmalar ile zenginleştirme çalışmaları yürütülmekte olup, son yıllarda çeşitli Kurum/Kuruluşlar ile özel sektörle de ortak projeler gerçekleştirilmiştir. Bu tür araştırmalar teknolojik ilerlemeleri tetikleyici nitelikte olup, yatırımcının, hammaddeden katma değeri yüksek ve kullanım yelpazesi geniş malzemeler üretmeye yönelmesine katkıda bulunmaktadır.
Yakın gelecekte, yaşamsal öneme sahip karalardaki potansiyel doğal kaynaklar (fosil yakıtlar, jeotermal enerji, endüstriyel hammadde kaynakları, metalik maden yatakları vb.) tüketilmiş olacağından, günümüzde yeni kaynak aramalarına yönelik deniz araştırmaları teknolojisinin hızla ilerlemesiyle bir çok ülke, kutuplar dahil olmak üzere tüm denizlerde doğal kaynakların tespit edilmesi ve işletilmesi yönünde yoğun bir yarışın içerisine girmiştir.
Bu değerlendirmeler ışığında, Ülkemizce başta deniz yetki alanlarımız olmak üzere okyanuslar ve kutuplar bölgesi dahil tüm denizlerde bilimsel araştırmaların etkin bir şekilde icra edilmesine yönelik Savunma Sanayii Müsteşarlığı yürütücülüğünde yapımı devam eden, tasarım ve üretimi Ülkemizde yapılan ilk geniş kapsamlı araştırma gemisi olma özelliğine sahip MTA TURKUAZ Araştırma Gemisi’nin 2016 yılı sonunda hizmete girmesi öngörülmektedir. Söz konusu yeni araştırma gemisi, 2 ve 3 boyutlu sismik araştırmaların yanısıra, jeolojik, jeofizik, hidrografik, oşinografik ekipmanı ve uzaktan kumandalı sualtı aracı (ROV) ile çok amaçlı araştırmalar yapacak tam donanımlı modern bir bilimsel araştırma gemisidir. MTA TURKUAZ Araştırma Gemisi ile Ülkemiz yasal hak ve menfaatleri doğrultusunda doğal kaynakların aranması, karalardaki jeolojik yapıların denizlerdeki devamlılığının tespiti, depremsellik, iklim değişiklikleri, deniz kirliliği ve ekolojik araştırmalar ile denizaltı mühendislik çalışmaları gibi çeşitli disiplinlerde kapsamlı bilgi ve alt yapı hizmetleri üretilecektir.
Ayrıca sığ denizlerimizde ve koylarda araştırma yapabilecek 22 metre uzunluğunda “MTA SELEN Araştırma Gemisi” ile deniz araştırma çalışmaları yürütülmektedir.

TÜRKİYE KÖMÜR İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (TKİ) Kurum tarafından 2014 yılında yapılan dekapaj miktarı 84 milyon m3’tür. 2015 yılında ise Aralık ayı sonu itibarıyla gerçekleşme 69,1 milyon m3 olmuştur.
2014 yılında yapılan toplam linyit üretim miktarı 21,7 milyon ton olarak gerçekleşmiştir.
2015 yılında 24,7 milyon ton üretim yapılması programlanmış, 2015 Aralık ayı sonu itibarıyla gerçekleşme 18,6 milyon ton olmuştur.
2014 yılında yapılan satış miktarı 17,2 milyon tondur. Bunun 11,3 milyon tonu termik santrallara, 5,9 milyon tonu ise teshin ve sanayiye verilmiştir. 2015 yılı için 7,8 milyon tonu termik santrallara olmak üzere toplam 13 milyon ton kömür satışı programlanmış, 2015 yıl sonu itibarıyla gerçekleşme 9,3 milyon tonu termik santrallara olmak üzere toplam 13,5 milyon ton düzeyinde olmuştur. Yılsonunda program hedefi tutturulacaktır.
TKİ; 2004 yılından itibaren “satıştan – üretime” dönük yeni bir yapılanma içine girmiş bulunmaktadır. Bu kapsamda 2004-2005 sezonunda ilk defa uygulamaya konulan Bayilik Sistemi ile; vatandaşa daha ucuz kömür kullanma imkanı sağlanmış, orta ve uzun vadeli stratejide yer alan “satıştan-üretime” dönük yapılanmanın ilk adımı atılmıştır. Termik santrallere verilecek kömür satış fiyatları ile ilgili olarak yeni bir fiyatlandırma modeli üzerindeki çalışmalar EÜAŞ’la birlikte halen sürdürülmektedir.
Ülke genelinde faaliyet gösteren sanayi işletmelerinin kömür ihtiyacını karşılamak için yıllık bazda sözleşmeler yapılmaktadır. Çimento sektörü ile ilgili de 5 yıllık çerçeve ve yıllık sözleşmeler kapsamında satış sözleşmeleri yapılmaktadır. Alınan bu önlemler sonucunda, TKİ, 2010 yılında 340 milyon TL, 2011 yılında 514 milyon TL, 2012 yılında 860 milyon TL, 2013 yılında 178 milyon TL kâr ile faaliyetlerini sonuçlandırmış olup, 2014 yılında 8,9 milyon TL zarar olmasına karşın, 2015 yılsonu itibariyle 87,9 milyon TL kâr ile faaliyetlerini tamamlamıştır.
Kömür kalitesini iyileştirmeye yönelik faaliyetleri kapsamında, düşük kalorili kömürler; lavvar tesislerinden geçirildikten sonra çevreyle uyumlu ve daha kaliteli olarak termik santraller ile ısınma ve sanayi sektörüne verilmektedir. TKİ bünyesinde faaliyet gösteren müessese ve işletmelerde mevcut lavvar tesislerinin yıllık toplam kapasitesi yaklaşık 21,9 milyon ton seviyesindedir. Ayrıca, termik santrallere uygun nitelikte ve daha kaliteli kömür verebilmek amacıyla; Soma ve Tunçbilek’de yer alan kırma-eleme tesislerine ilaveten Çan’ da da 250 ton/saat’ lik eleme – ayıklama tesisi mevcuttur.

TKİ yeraltı/yerüstü üretim dengesi gözetilerek, gelecekte termik santrallere kömür temininde darboğaza girilmemesi ve kömür rezervlerinin ekonomiye kazandırılması amacıyla; yeraltı işletmesi olarak çalışılmaya uygun sahalara ilişkin rezerv belirleme ve projelendirme çalışmalarına hız vermiştir.
Bu amaçla; Ege Linyitleri İşletmesi (ELİ) Müessesesi Eynez Sahası ile Garp Linyitleri İşletmesi (GLİ) Müessesesi Ömerler B Sahası ve Derin Sahalarla ilgili yurtiçi ve yurtdışından üniversiteler ve değişik firmalarla işbirliği içinde sürdürülen çalışmalar neticesinde, sahaların yapısal jeolojisi ve tektonizması belirlenerek, kömür damarlarının modellemesi yapılmıştır. Buna göre, uygulanacak işletme yöntemi ve maliyetler hesaplanarak yeraltı işletmeciliğine uygun sahalara yönelik projeler hazırlanmıştır. Bütün bu çalışmalar kapsamında; tamamlanarak faaliyete geçen projelerle, Kurumun yeraltı işletmeciliği ile yaptığı tüvenan kömür üretimi, 2004 yılındaki 1 milyon ton seviyelerinden, her yıl artarak 2015 yılında 18,6 milyon ton düzeyine çıkarılmıştır.
Devletin genel enerji politikalarına uygun, kömür rezervlerimizin daha uygun maliyetlerle üretimin artırılması yönünde yeniden yapılanma çalışmalarıyla ilgili olarak;
TKİ, elinde bulundurduğu kömür sahaları ile ilgili yeniden bir değerlendirme yapmış ve kalite açısından elektrik enerjisi üretiminde kullanılabilecek sahaların yeni bir yaklaşımla, “kömürden üretilen birim elektrik enerjisi üretiminden pay almak (redevans)” şeklinde özetlenebilecek bir yöntemle, termik santral kurma şartıyla özel sektör kullanımına açmıştır. Yapılan ve yapılacak ihalelerde uygulanan bu yeni yöntemde; yatırımcının kullanımına verilen kömür sahaları için herhangi bir ücret alınmadan, yatırımcıya santral kurmak şartıyla 6 yıllık bir süre verilecek, bu sürenin sonunda işletmeye alınacak termik santralde üretilecek birim elektrik enerjisi karşılığında pay alınacaktır.
Bu çerçevede önceki dönemlerde termik santral kurma şartı ile ihaleleri yapılarak çalışmalara başlanılan; Bolu-Göynük (270 MW), Eskişehir-Koyunağılı (290 MW), Şırnak-Silopi ve Şırnak-Merkez (toplam 675 MW) sahalarındaki projelerin tamamlanıp devreye alınması planlanmış olup Bolu-Göynük termik santralinde birinci baca ticari faaliyete başlamış ve ikinci bacanın da yılsonunda faaliyete geçmesi yönündeki çalışmalar devam etmektedir. Buna ilaveten; 2012 yılında Adana/Tufanbeyli’deki (700 MW) sahanın da aynı kapsamda ihalesi yapılarak ihaleyi kazanan firma ile 2012
Haziran ayında sözleşme imzalanmıştır. Aynı şekilde Soma-Deniş (510 MW) sahasının 2012 Ağustos ayında ihalesi yapılarak kazanan firma ile 2012 Ekim ayında sözleşme imzalanmıştır. Bursa Davutlar ve Harmanalanı (toplam 270 MW) sahaları için 2012 Kasım ayında ihaleye çıkılmış ve kazanan firma ile 21 Kasım 2012 tarihinde sözleşme imzalanmıştır. Bu çalışmalara ilaveten 2013 Mart ayında ihalesi yapılan Kütahya Tunçbilek’teki (toplam 300 MW) saha için kazanan firma ile 26 Mart 2013 tarihinde, 2013 Mayıs ayında ihale edilen Bingöl Karlıova’daki (toplam 150 MW) saha için ise ihaleyi kazanan firma ile 15 Ağustos 2013 tarihinde sözleşme imzalanmıştır.
Ruhsatı TKİ’ye ait olan kömür sahalarında, günümüzün son teknolojisine uygun yani diğer bir ifadeyle emisyon değerleri itibariyle çevreye duyarlı olarak inşası devam eden akışkan yataklı termik santrallerin inşası da bitmek üzeredir. Bunlar sırasıyla:
– Bolu/Göynük’te toplam 270 MW’lık 135 MW gücünde 2 ünite olarak planlanan termik santral Santralin 1. ünitesi devreye girmiş ve 16.07.2015 tarihinden itibaren elektrik üretimi yapılmaktadır. 2016 başlarında da 2. ünite devreye girecektir.
– Adularya Enerji A.Ş.‘nin 290 MW kapasiteli Yunus Emre Termik Santralinin 2016 yılının ilk yarısında devreye alınması planlanmaktadır.
– 135 MW’lık ilk ünitesini Kasım 2009 yılı içinde devreye aldığı ve kalan 2×135 MW’lık ünitelerinin temel atma törenini Mart 2013’te Sayın Başbakanımızın katılımıyla gerçekleştirdiği Silopi Termik Santralinin 1×135 MW’lık bölümünün test üretimine başlanmıştır.
– Şırnak/Merkez’de asfaltite dayalı 135 MW’lık termik santral 135 MW gücünde 1 ünite olarak planlanmış ve ÇED süreci devam etmektedir.
– Şırnak/Silopi’de asfaltite dayalı 405 MW’lık termik santral 135 MW gücünde 3 ünite olarak planlanmış ve ilk etapta üretim lisansı ve ÇED raporu alınan birinci ünite 2009 yılında üretime başlamıştır. 2×135 MW gücündeki ünitelerin lisansı alınmış ve 2. ünite 2015 yılında devreye alınmıştır. 3. Ünite, 2016 yılında devreye alınacaktır.
Bir termik santral yatırımının süresi yaklaşık 5-6 yıldır. Yukarıda belirtilen 2023 yılı hedefini yakalayabilmek için, kömür kaynaklı bu santrallerin en kısa zamanda üretime
geçmeleri gerekmektedir. Bu bağlamda çalışmalar yoğun bir şekilde devam etmektedir.
Böylece TKİ 4.000-5.000 MW kapasiteli yeni ek ünitelerle birlikte yaklaşık 7.000 MW kapasiteye ulaşacak olan termik santrallere, doğrudan kömür temin etmiş olacaktır.
Yerli linyit ve asfaltit kömürüne dayalı kurulacak tüm santraller, günümüzün son teknolojisine uygun yani diğer bir ifadeyle emisyon değerleri itibariyle de çevreye duyarlı olacaktır.
2013 yılından itibaren TKİ bünyesinde başlatılan Linyit Arama Projesi kapsamında 40 adet yeni arama ruhsatı alınarak ön jeolojik etüt ve veri değerlendirme çalışmalarına devam edilmektedir.
Düşük kaliteli kömürlerimizi hem yanma ile oluşan zararlı emisyonları azaltarak Kyoto Protokolü ile AB ve Ülkemiz çevre mevzuatına uygun hale getirmek hem de birim kalori başına üretilen enerji miktarını arttırmak için temiz kömür teknolojilerinin kullanılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Kömürün yanma verimi artırılırken, çevresel etkilerini de azaltmaya yönelik, ileri teknolojiye dayalı Ar-Ge faaliyetleri kapsamında TKİ tarafından son 5 yıldan beri sürdürülen çalışmalar; kömürün gazlaştırılması, gazın temizlenmesi, kimyasal ve sıvı yakıt üretimi, kömür hazırlama ve zenginleştirme, kömürün farklı alanlarda kullanımı (Hümik asit), kömürün yanması ve kömür madenciliği ve kömür arama alanlarında yoğunlaştırılmıştır.
Yürütülen bu faaliyetler kapsamında; başta, kömürlerimizin kalitesini yükseltmek, çevresel etkilerini en aza indirmek ve kömürden yeni ürünler geliştirmek gibi birçok amaca yönelik projeler başlatılmış olup, üniversiteler, TÜBİTAK, MTA, TAGEM ile işbirliği içinde yürütülen bu projelerin bir kısmı ise TÜBİTAK, ABD ve Avrupa Birliği tarafından desteklenmektedir.
Yürütülen Ar–Ge çalışmaları için her yıl yaklaşık 8–10 milyon TL civarında harcama yapılmakta olup, çalışmalar giderek hızlandırılmaktadır.
TKİ Tarafından yürütülen Ar-Ge çalışmaları aşağıda sıralanmıştır:
– Biyokütle ve Kömür Karışımlarından Sıvı Yakıt Üretimi (TRIJEN), (TÜBİTAK MAM–TKİ)
105
– 20 kg/saat ve 250 kg/saat Kapasiteli Kömür Gazlaştırma Tesislerinin İşletilmesi,
Gazın Temizlenmesi ve Metanol Üretimi, (TÜBİTAK MAM–TKİ)
– AB 7. Çerçeve Programı kapsamında kazanılan “Yüksek Küllü Kömürlerin Elektrik Üretimi Amaçlı Gazlaştırılmasının Optimizasyonu-Optimash” Projesi,
– Kömür Karakterizasyonunun ve Yanma Davranışlarının İncelenmesi, (TÜBİTAK MAM)
– 10 KW Gücünde Mikro-Dalga Plazma ile Kömür Gazlaştırma Sisteminin Tesis Edilmesi,
– Yeraltı Kömür Gazlaştırması Fizibilite Etüdü Projesi (UCG) (Lawrence Livermore Ulusal Laboratuarları ile),
– Lavvar Şlam atıklarının zenginleştirilmesi (MTA–TKİ),
– TKİ Uhdesindeki Bolu-Göynük-Hasanlar Sahası Bitümlü Şeylerin
Değerlendirilmesiyle İlgili Ar-Ge Çalışmaları devam etmektedir,
– Hümik pilot tesisinin revizyonu ve ürün çeşitliğinin artırılması, (TKİ–Selçuk Üni.)
– Düşük Kalorili Linyitlerden MicGAS Biyoteknolojisi Kullanılarak Gaz, Hümik asit, Adsorban Madde ve Askeri Atıkların Bertaraf Edilerek Faydalı Gübre Şeklinde Kullanılmasını Sağlayacak Ürünlerin Üretilmesi (ArcTech),
– Biyolojik Yöntemle Kömürün Gazlaştırılması ve Hümik Asit Elde Edilmesi (TÜBİTAK MAM)
– Pilot Ölçekte Kömürden Organomineral Gübre Üretim Çalışmaları, (TÜBİTAK MAM),
– Çeşitli Alanlarda (Boya, Seramik, Kauçuk ve Atıksu ve/veya İçme suyu Arıtımı) Kullanılmak Üzere Pilot Ölçekte Hümik Asit Esaslı Maddelerin Üretimi, (TÜBİTAK MAM)
– Organik Toprak Düzenleyiciler İçin Sera ve Tarla Denemeleri, (TKİ–Selçuk Üni.)
– Uzaktan Kontrollü Maden Robotu, (TÜBİTAK MAM)
– TKİ’ye bağlı işletmelerde Çevresel Durum Değerlendirme Çalışmaları Projesi,
(TÜBİTAK MAM)
106
– Isıl Değeri Düşük Kömürlerin Ekstraksiyon Yöntemi ile Külsüzleştirilmesi ve Alternatif Ürünlerin Geliştirilmesi (TÜBİTAK MAM),
– Linyit Kömürlerinden Kükürdün Uzaklaştırılabilirliğinin Araştırılması (TKİ),
– Lavvar Şlam Atıklarının Çimento, Tuğla gibi Yapı Malzemelerinin Üretiminde Hammadde Olarak Değerlendirilmesi (TÜBİTAK MAM),
– Türkiye Linyit Kömürleri İçin Uygun Briketleme Koşullarının Belirlenmesi, Briketleme ve Ambalajlama Malzemesinin Geliştirilmesi (TÜBİTAK MAM),
– Leonarditten Yüksek Fülvik Asit İçerikli Sıvı Hümat Üretimi ve Tarım Alanlarına
Uygulamaları (TKİ-O.P Tarım Ltd. Şti.),
– Süt İneklerinin Kuru Dönem Boyunca Hümik Asit İlavesi Yapılmasının Ana ve
Buzağı Bağışıklığı Üzerine Etkileri (TKİ- Afyon Kocatepe Üniversitesi)
– Şlam Havuzlarının Susuzlandırılması, Çevre Mevzuatına Uygun Olarak
Depolanması (TKİ)
– TKİ’nin sahip olduğu hümik madde (leonardit), hümik gübrelerin geliştirilmesi, yeni ürün geliştirme ve kullanım alanlarında denenmesi.
2003 yılından itibaren çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararları gereği, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü ile yürütülen Fakir Ailelere Kömür Yardımı uygulaması da Bakanlığımız bünyesinde TKİ tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda, TKİ tarafından her yıl 2 milyon ihtiyaç sahibi aileye ortalama 2 milyon ton kömür dağıtılmaktadır.
2015-2016 kış sezonu için ise, illerden gelen talebin tamamı programlanmıştır. 2015 yılı sonu itibariyle 1.968 bin ton kömür ihtiyaç sahiplerine teslim edilmiş olup, sevkiyat ve teslimat işlemleri devam etmektedir.
TÜRKİYE TAŞKÖMÜRÜ KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (TTK)
TTK, Ülkemizde tek taşkömürü havzasının bulunduğu Zonguldak’ta faaliyetlerini sürdürmektedir. Havzanın hesaplanmış jeolojik rezervi yaklaşık 1,3 milyar ton olup (-1.200 m derinliğe kadar) bunun yüzde 40’ı görünür rezervdir. 2014 yılı satılabilir üretimi
1,3 milyon ton olmuştur. 2015 yılı satılabilir üretim programı hedefi doğrultusunda 2015 yıl sonu itibarıyla 948.573 ton üretim yapılmıştır.
Üretimin artırılması ve maliyetlerin düşürülmesi amacıyla uygulanmakta olan Yeniden Yapılanma Programı kapsamında yatırım miktarlarında son yıllarda önemli artışlar sağlanmıştır. 2014 yılı yatırım tutarı 32 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. 2015 yılı yatırım programı 95 milyon TL olup 2015 yıl sonu itibarıyla 38,5 milyon TL gerçekleşme beklenmektedir.
Yeniden Yapılanma Programı kapsamında yatırım miktarlarında son yıllarda önemli artış sağlanmıştır. Böylece TTK’nın ana alt yapısını oluşturan derin kuyuların büyük bir kısmı tamamlanarak hizmete alınmış olup ana kat hazırlıklarının tamamlanmasına yönelik çalışmalara süratle devam edilmektedir. Bununla birlikte üretimin arttırılmasına yönelik denenen ve başarılı bulunan üretimde mekanizasyon uygulamalarının TTK çapında yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalar da sürdürülmektedir.
TTK Genel Müdürlüğü tarafından yapılan kömür yardımı 2015 yıl sonu itibarı ile 36.229 ton’dur.
ETİ MADEN İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Eti Maden)
Ana faaliyet alanı madencilik olan Eti Maden, diğer faaliyet alanı olan kimya sektöründe de çalışmalarını sürdürmektedir.
Eti Maden uhdesinde; 8’i bor tuzu, 6’sı uranyum, 1’i toryum, 1’i trona, 1’i şap (alunit), 1’i bakır 1’i Nadir Toprak Elementleri, Florit, Barit ve 1’i Feldispat, Kuvarsit olmak üzere toplam 20 adet maden sahası bulunmaktadır.
Ruhsatlı Saha Etütleri Projesi kapsamında İR:1611 no.lu Kestelek bor sahasında daha önceki çalışmalarla varlığı belirlenen kömürün devamlılığının araştırılması ile İR:2339 no.lu ruhsat sahasında varlığı bilinen alunit cevherinin yayılımının tespiti ve mevcut rezervin geliştirilmesi planlanmıştır. Her iki iş kapsamında da sondaj programı belirlenmiştir.

MTA tarafından yapılan araştırmalar sonucunda Eskişehir-Sivrihisar’da bulunan ve 1990 yılında Eti Maden’e devredilen nadir toprak elementleri de içeren toryum sahasında, 2011 yılında rezerv geliştirme çalışmaları yapılmıştır. Sahanın ekonomiye kazandırılması amacıyla fizibilite çalışmaları yapılarak üretim tesisi kurulmasına karar verilmiştir. 10 yıl süreyle yılda 10.000 ton/yıl nadir toprak elementi (NTE) ve buna bağlı olarak 250 ton/yıl toryum, 72.000 ton/yıl barit ve 70.000 ton/yıl florit üretimi Hizmet Alımı işi ihalesi kapsamında firma teknik çalışmaları gerçekleştirmiş, ancak uygun proses bulamaması sonucunda geçerli teklif kalmaması nedeniyle Yönetim Kurulu’nun 31.12.2015 tarih ve 666/10 sayılı kararı ile ihale iptal edilmiştir.
Ayrıca, Eskişehir-Sivrihisar Toryum-NTE maden sahasında; cevherleşme nihai sınırlarını belirlemek ve rezerv geliştirmek amacıyla; “Kompleks Cevher Master Arama Projesi” başlatılmıştır. Söz konusu proje 2013-2017 yılları arasını kapsamakta olup, 289 lokasyonda 115.600 metre sondaj planlanmıştır. Sondajlar devam etmekte olup, 2014 yılında 74 sondaj tamamlanmış ve toplam 31.343 metre ilerleme sağlanmıştır.
Projenin başlangıcından itibaren 2015 yılı sonu itibariyle 158 lokasyonda yaklaşık 70.000 metre sondaj gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, mevcut sahalardaki diğer minerallerin değerlendirmesini sağlamak amacıyla üniversite ve diğer firmalarla çalışmalar da devam etmektedir.
Madencilik ve imalat/kimya sanayi sektörlerinde yatırım faaliyetlerini sürdüren Eti Maden’in 2014 yılı yatırım ödeneği 325 milyon TL olup, 2014 yılı sonunda 197 milyon TL yatırım harcaması gerçekleştirilmiştir. 2015 yılı yatırım ödeneği ise 360 milyon TL
olup, 2015 yılı sonunda yaklaşık 180 milyon TL yatırım harcaması gerçekleştirilmiştir.
2016 yılı Yatırım Programı 296 milyon TL olarak programlanmıştır.
Maden arama çalışmalarının yanı sıra mevcut yataklardaki rezerv geliştirme çalışmalarının da Teşekkülün hammadde devamlılığını sağlamak açısından önemli olması sebebiyle 2015 yılı Yatırım Programı’nda Bigadiç Master Projesi’ne (BİGMAP) yer verilmiştir. 2023 yılı ve devamındaki hedeflerinin gerçekleştirilebilmesi için kurulması planlanan tesislerin hammadde ihtiyacının karşılanması, fen ve tekniğine uygun madencilik faaliyetlerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Bigadiç bor havzasının potansiyelinin yeniden değerlendirilerek ekonomik ve işletilebilir projeler geliştirilerek yeni ocakların planlanmasının hedeflendiği projede planlanan faaliyet için
109 gerekli izinler alınarak 2015 yılı sonu itibarıyla 110 lokasyonda 28.021 metre sondaj gerçekleştirilmiştir.
Eti Maden pazarda oluşacak fırsatları değerlendirebilmek için, yeni ve modern teknoloji ile büyük ölçekli yatırımlar yapılmasını strateji olarak benimsemiştir. Bu çerçevede, Yatırım Programında yer alan 500.000 ton/yıl kapasiteli V. Pentahidrat Tesisi (Kırka) tamamlanmış olup, devreye alma çalışmaları devam etmektedir.
Geçmişte olduğu üzere, Eti Maden yeni ürün ve yeni kullanım alanlarının bulunması yönünde Ar-Ge faaliyetlerini sürdürmektedir. Yeni ürünlerin üretimlerine yönelik yapılan Ar-Ge çalışmalarının bir sonucu olarak; camsı ve amorf yapıda ürün üreten Bor Oksit, Zirai Bor ve Susuz Boraks üretim tesislerinin yapımı tamamlanarak faaliyete geçirilmiş, Bandırma Bor ve Asit Fabrikaları İşletme Müdürlüğü bünyesinde 10.000 ton/yıl kapasitede Çinko Borat üretecek tesisin yapımına ise 2015 yılında başlanmıştır.
Ayrıca; diğer bor ürünlerinin üretim olanaklarının araştırılması yanında, çevre koşulları ile mevcut üretim proseslerinin teknik ve ekonomik açıdan iyileştirilmesine yönelik çalışmalara da yoğun bir şekilde devam edilmektedir.
Bunun yanı sıra, bor ürünlerinin kullanıldığı ve büyüme potansiyeli olan Tarım, Seramik, Demir-Çelik gibi sektörlere ilişkin yeni ürün geliştirme ve ürün çeşitliliğine yönelik Ar-Ge çalışmalarına hız verilmiştir. Örneğin, “Granülasyon Teknolojisinin Ürünlerimizde Uygulanması” çalışmasıyla müşteri taleplerine yönelik istenilen tane boyutu (2-4 mm) ve kalitede ürün sağlayabilmek ve gübre sanayinde kullanılabilir hale getirilmesi için ürünler çeşitli tane boyutlarında granül hale getirilmiştir. Bunun yanı sıra rafine ve öğütülmüş ürünlerin sektörün talep ettiği tane boyutlarına getirilmesi durumunda, bor içeriklerine göre farklı ülke ve bölgelere sunulma imkanı olacaktır.
Seramik sektöründeki payımızı artırmak, bor ürünlerinin kullanımını yaygınlaştırmak ve yeni ürün geliştirilmesi kapsamında çalışmalar yürütülmüş ve seramik sektöründe kullanılabilecek Eticol-Seramik ürünü piyasaya sürülmüştür. Demir-çelik sektöründe tozlaşan cürufa bor ürünü ilave edilerek kompakt yapıda cüruf elde etmek amacıyla çalışmalar yürütülmüş olup, başarılı testlerden sonra 10 adet demir-çelik firması tesislerinde bor kullanmaya başlamıştır.
Eti Maden tarafından pazar talepleri doğrultusunda üretim kapasitesinin arttırılmasına yönelik yatırımlara devam edilmektedir. Bu kapsamda, 2014 yılı Yatırım Programı’na
110 ilave edilmiş olan 12.000 ton/yıl kapasiteli susuz boraks tesisi yapım çalışmaları 2015 yılı sonunda tamamlanarak üretime başlanmıştır. Ayrıca, pazardan gelen talepler doğrultusunda kapasite artışına ihtiyaç duyulan diğer bir ürün gübre sektöründe kullanımı giderek yaygınlaşan Etidot-67 ürünü olup, 8.000 ton/yıl kapasiteli mevcut tesise ilaveten 8.000 ton/yıl kapasitede üretim yapacak ikinci bir tesisin kurulmasına yönelik fizibilite çalışmaları tamamlanmış olup ÇED Belgesi alınmasına ilişkin süreç devam etmektedir.
Benzer şekilde müşterilerden gelen öğütülmüş ürün talepleri ve pazar projeksiyonları sonucunda Bigadiç Bor İşletme Müdürlüğü bünyesinde 400.000 ton/yıl öğütme kapasiteli yeni bir öğütme tesisi ve bu tesis ihtiyacı konsantre üretimini gerçekleştirecek 1.000.000 ton/yıl tüvenan cevher yıkama kapasiteli konsantratör tesisinin kurulmasına yönelik fizibilite çalışmaları tamamlanmış olup, ÇED Belgesi alınmasına ilişkin süreç devam etmektedir.
Mevcut tesislerde üretim çalışmalarına devam edilirken, diğer yandan da önemli rezervlere sahip olduğumuz borda, madencilik ve kimya tesislerinin uzun süreli işletilebilmesi ve faaliyetlerin sürdürülebilir olması için daha verimli ve çevreci yeni teknoloji ve yeni ürün geliştirme çalışmalarına da hız verilmiştir. Bu kapsamda; 2016 yılında 50.000 ton/yıl kapasiteli Bigadiç Kalsine Kolemanit Tesisi yapımına başlanması hedeflenmektedir. Söz konusu projenin hayata geçirilmesi sonucu tesislerde açığa çıkan sıvı atık miktarı minimuma indirilerek atık barajlarının ömrü artırılacak olup, diğer yandan teknolojik randıman açısından önemli bir fayda sağlanacaktır.
Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü son yıllarda uyguladığı üretim, pazarlama ve yatırım politikaları ile pazar payını kademeli olarak arttırmış olup, 2005 yılından itibaren dünya bor sektörünün lideri konumuna gelmiştir. 2005 yılında dünya bor talebinin %36’sını karşılarken, 2015 yılı pazar payı da yaklaşık %50 seviyelerinde gerçekleşmiştir.
Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün, faaliyetleri sonucu Hazine’ye ödediği temettü 2014 yılında 500 milyon TL (228 milyon $) olarak gerçekleşmiştir. 2015 yılı faaliyetleri sonucu oluşan temettü tutarı ise 892 milyon TL (324 milyon $)’dir.
111 Eti Maden’in toplam satış gelirlerinin yaklaşık yüzde 97’si yurtdışı satış gelirlerinden oluşmakta olup, 2015 yılı brüt karı 1,3 milyar TL seviyesine ulaşmıştır.
ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (BOREN)
Önemli ulusal kaynağımız olan boru, katma değeri yüksek ürünlere dönüştürmek, teknolojik değeri olan, rekabet avantajı oluşturan borlu ürünler geliştirmek ve bu sayede bor tüketim potansiyelini artırmak, yeni kullanım alanları ortaya çıkarmak, ekonomik ve sektörel gelişim ve katkıyı sağlamak, bu ürünlerin ülkemizde üretimini hayata geçirmek amacıyla 2003 yılında 4865 sayılı Kanun ile kurulan, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü (BOREN) faaliyete geçtiği 2004 yılından bu yana araştırma, teknoloji geliştirme ve destekleme, bilgi yönetimi ve işbirlikleri geliştirme çalışmalarını sürdürmektedir.
Pek çok sektör ve teknolojinin girdisi olan bor cevherinde dünyanın en büyük rezervlerine sahibiz. Aynı zamanda dünyanın en büyük bor kimyasalları üreticisi konumundayız.
BOREN 2004 yılından bu güne kadar 229 adet projeyi desteklemiştir. Bu kapsamda; 179 adet proje tamamlanmış olup 50 adet proje desteklenmeye devam etmektedir.
Desteklenen projeler kapsamında geliştirilen 17 adet bor içerikli ürünün 7 adedinin ticari üretimi yapılmış, 5 adet bor ürününün pilot üretim ve endüstriyel uygulama girişimi gerçekleştirilmiştir. Bu faaliyetler kapsamında elde edilen sonuçlardan 18 adet patent belgesi alınmış, 10 adet patent başvurusu yapılmış ve 5 buluş için süreç devam etmektedir. BOREN proje yöntem ve sonuçlarına dayalı 6 adet fikri ve sınai ürün için özel sektör kuruluşlarına lisans hakkı verilmiştir.
Ülkemizde mevcut ve gelişmekte olan teknoloji alt yapısının ve uzmanlığın Enstitü ihtiyaçları ile örtüştürülmesi amacıyla farklı kuruluşlar bünyesinde sektörel odaklı yetkinlik (Ar-Ge) merkezleri oluşturulmuştur. Bu kapsamda, 1 adedi Enstitü bünyesinde olmak üzere 6 adet yetkinlik merkezinde borun enerji uygulamalarına yönelik ürün ve üretim teknolojilerinin geliştirilmesi, bor katkılı malzeme teknolojilerinin geliştirilmesi, bor katkılı antimikrobiyal yapı malzemeleri ile hijyenik sağlık malzemelerinin geliştirilmesi, borlu kaplama teknolojilerinin geliştirilmesi ve bor katkılı yanmaya dirençli
yeni nesil ahşap-plastik kompozit malzeme geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılmaktadır.
Bununla birlikte, Enstitü bünyesinde oluşturulan Ar-Ge Merkezi’nde “Bor İzotop Zenginleştirmesi” ve uluslararası işbirliği modeli ile “Bor Katkılı İleri Metal Alaşımları” konularında çalışmalar sürdürülmektedir. Bu merkezde patenti alınan pomza/perlit borlu tuğlanın pilot ölçekte üretimi gerçekleştirilecektir.
BOREN ile TÜBİTAK arasında yapılan işbirliği protokolü çerçevesinde, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu ve Kalkınma Planları önceliklerine uygun olarak, Ülkemizde bora dayalı sanayinin gelişmesi için yeni bor ürünleri, daha ekonomik üretim teknolojileri ile yeni ve yaygın kullanım alanlarının geliştirilmesine yönelik belirgin ticarileşme potansiyeli olan temel Ar-Ge projelerinin desteklenmesi amaçlanmıştır.
2015 yılına kadar üç adet çağrı düzenlenmiş olup, toplam 19 adet projeye destek sağlanmış ve bunlardan 9 tanesi tamamlanmıştır. 2015 yılında düzenlenen dördüncü çağrıya sunulan 75 adet proje önerisinden 3 adedi desteklenmektedir.
BOREN, öncelikleri doğrultusunda belirlenecek alanlarda yüksek ticarileşme ve ekonomik katkı potansiyeline sahip, sonuçları itibariyle bor kullanımını yaygınlaştıracak ve/veya bora dayalı rekabet avantajı sağlayacak ürün ve teknoloji geliştirilmesine yönelik projelerin seçimine imkân tanınması amacıyla çağrılı proje destekleme sistemini de uygulamaktadır. 2012 yılında ilk proje çağrısına çıkılmıştır. 2012-2015 yılları arasında toplam 3 adet çağrı düzenlenmiş olup, 178 adet proje başvurusu yapılmıştır. Başvuru değerlendirmeleri sonucunda toplam 16 adet projeye destek sağlanmış ve bunlardan 9 tanesi tamamlanmıştır. 2015 yılında üç defa proje çağrılarına çıkılmış olup, toplam 98 adet proje başvurusu yapılmış ve bunlardan 11’i desteklenmektedir.
2011 yılı öncesi dünya bor tüketiminin yaklaşık yüzde 5’i tarım sektöründe gerçekleştirilirken günümüzde bu oran yaklaşık yüzde 15’ler mertebesine yaklaşmıştır.
Ancak, yıllık bitkisel üretim değeri 100 milyar TL’nin üzerinde olan ülkemizde tarım sektöründe sistematik bor kullanım alışkanlığı oluşmamıştır. Bu doğrultuda, Enstitü tarafından, Ülkemiz tarım sektöründe bor kullanımını yaygınlaştırmak ve sistematik kullanımı sağlamak üzere 2011 yılında Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) işbirliği ile “Tarım-Bor Araştırma ve Uygulama Programı”
113 başlatılmıştır. Anılan program kapsamında, 2015 yılına kadar 4 adet proje çağrısına çıkılmış olup,16 adet projeye destek sağlanmıştır. 2015 yılında düzenlenen beşinci proje çağrısına 6 adet proje başvurusu yapılmış olup, 3 tanesinin desteklenmesi uygun görülmüştür. Desteklenen projeler kapsamında 14 farklı bitkide, borlu bileşiklerin (Etidot-67) mikrobesleyici olarak uygun dozlarda kullanımı ile %5-30 aralığında verim artışı sağlanmıştır. 2014 yılında, fındık ve çay projelerine ait sonuçlar Rize ve Ordu’da, 2015 yılında da ayçiçeği konusunda, Kırklareli’nde başta çiftçiler olmak üzere, gübre üreticileri ve araştırmacıların katıldığı geniş kapsamlı çalıştaylar düzenlenmiştir.
Benzer şekilde aynı/farklı bitkiler için sektör temsilcilerinin yer alacağı paylaşım toplantıları ile birlikte konuyla ilgili broşür ve “Tarımda Bor Kullanımı” konusunda bir kitap yayımlanması planlanmaktadır. Bununla birlikte, ülke tarımına ve borun yaygın kullanımına önemli katkı sağlanması amacıyla, TAGEM ve Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü işbirliğinde, Ekim 2016 tarihlerinde Ankara’da düzenlenecek “Uluslararası Tarımda Bor Kullanımı Sempozyumu” düzenlenecektir.
Enstitü, özel sektör kuruluşlarıyla yapılan işbirliği ile bor ürünlerinin farklı alanlarda kullanımının yaygınlaştırılması amacıyla projeler gerçekleştirmektedir. Bu kapsamda, borlu bileşikler plastik sektöründe alev geciktirici özelliği incelenmiş olup endüstriyel üretimde olumlu sonuçlar alınmıştır. Bor kullanımı ile yapı malzemelerinde küfe ve aleve dayanıklılık gibi özelliklerin sağlanması amacıyla yerli bir alçı pano üreticisi firma ile çalışmalar yapılmış, endüstriyel olarak kullanımında olumlu sonuçlar alınmıştır.
Avrupa Birliği tarafından, bazı kimyasalların kaydı, değerlendirilmesi, izin ve kısıtlanması anlamına gelen REACH (Registration, Evaluation, Authorisation and Restriction of Chemicals) Tüzüğü kapsamında; sodyum boratlar, borik asit ve bor oksiti yeterli bilimsel çalışma yapılmaksızın üremeye toksik etkili maddeler olarak Kategori 1B sınıflandırılmıştır. Bu bağlamda, sınıflandırmaya bilimsel verilerle itiraz etmek üzere BOREN tarafından Eti Maden eş güdümünde Bandırma Bor ve Asit Fabrikalarında yürütülen kapsamlı bir proje desteklenmiştir. Proje sonuçları ile borlu bileşiklerin insan üremesi üzerine olumsuz etkisi olmadığı gösterilmiş, saygın uluslararası dergilerde yayımlanmış ve Eti Maden tarafından sınıflandırmaya itiraz edilmiştir. BOREN olarak bilimsel dayanakları arttırmak adına 4 adet proje desteklenmiş olup, iddia edilen toksik etkinin aksine sağlık üzerine olumlu etkileri olduğu gösterilmiştir.
2012 yılında Eti Maden İşletmelerinin ihtiyaçları doğrultusunda bor cevherlerinin hızlı ve yüksek verimle robotik-otomatik makinalarda cevher türüne göre ayrılması ve
zenginleştirilmesi ve bu konudaki dışa bağımlılığı ortadan kaldıracak yerli teknoloji geliştirilmesi amacı ile BOREN,, özel sektör ve ETİ Maden ile beraber 2014 yılında geliştirilmiş olan cihaz, IR Hiperspektroskobik analiz tekniği ile bor madenini zenginleştiren bir cihaz olup diğer sektörlerde de kullanılabilecek potansiyeldedir.
Enstitü tarafından desteklenerek tamamlanan 180’e yakın proje kapsamında, ülkemizde bor kimyasalları ve borlu malzemeler konusunda söz sahibi olan araştırmacı, üretici, tüketici vb. tüm paydaşlarımız ile yakın temasta bulunulması, bor kullanımına ve bor kullanım alanlarında yatırıma yönelik çalışmaların yapılması, güncel bilgilerin oluşturulması, araştırma ve teknoloji geliştirmeye yönelik planlanan stratejiler ve bu alanlarda işbirliklerine öncelik verilmesi konularında “Proje Yatırım Pazarı” oluşturulması hedeflenmiştir. Bu amaçla proje sonuçları incelenmiş ve yatırım yapılabileceği öngörülen 15 alan tespit edilmiş olup, çalışmalar devam etmektedir.
Türkiye’de bor tüketimin arttırılması, bora dayalı sanayinin geliştirilmesi, bor ile ilgili üretilecek ürünlerde sektörel, bölgesel, yerel rekabet gücünü artıracak verimli ve yenilikçi (innovatif) yatırımların arttırılması, yönetilmesi, desteklenmesi ve teşvik edilmesi, bor ve türevlerinin sanayide aktif kullanımının yerinde ve tek merkezli olarak takip edilmesi, sektör önceliklerine cevap veren proje sonuçlarının uygulamaya dönüştürülerek katma değer yaratılması amaçlarıyla, Bor Organize Sanayi İhtisas Bölgesi (BOROSİB) kurulması planlanmaktadır. BOROSİB ile rekabet gücü yüksek sektörler oluşturulabilecek ve eksik oyuncular tamamlanarak aralarındaki ilişkinin kurulması sağlanabilecektir. Nihai olarak kümelenme ile sağlanan iletişim, alıcı satıcı ilişkisi ortak pazarlama, Ar-Ge, Eğitim, dernekleşme, güç birliği ile güçlü bir sinerji; maliyetleri düşürecek, verimlilik ve inovasyonu tetikleyecektir.
BOR ile ilgili olarak ülkemizde ve yurt dışında üretilen bilimsel bulguların paylaşımı, yaygınlaşması, aktarımı ve yeni bilimsel katkıların yapılabileceği bir adres olarak Enstitü bünyesinde akademik bir derginin yayımlanmasına ihtiyaç duyularak Enstitü bünyesinde Türkçe ve İngilizce olarak “BOR Dergisi /Journal of BORON” isminde süreli (periyodik) akademik dergi yayın hayatına başlamıştır.
Enstitü tarafından yürütülen ve desteklenen projeler kapsamında üretilen sonuç raporları ve önemli görülen gelişme raporları ile gerçekleştirilen diğer bilimsel çalışmalar kapsamında üretilen rapor, yayın ve benzeri dokümanların muhafaza
115 edilmesi ve kullanıcıların hizmetine sunulması amacıyla “Rapor Derleme Arşivi ve Bor kütüphanesi” kurulmuştur.
BOREN, girişimsel Ar-Ge faaliyetlerine, yeni yatırım yapılabilecek ve ticarileşme potansiyeli olan borlu ürünlerin ülkemizde üretimine, bora dayalı teknoloji ve sanayinin ülkemizde gelişimi için üniversiteler, kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliği içinde proje ve programlar geliştirmeye ve yürütmeye devam etmektedir.
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU BAŞKANLIĞI (TAEK) Nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanımının sağlanması kapsamında TAEK iki ana görevi üstlenmiş durumdadır. Bunlardan birincisi nükleer enerji kullanımına ilişkin temel ilke ve politikaların belirlenmesine katkıda bulunmak ve bu konuda gerekli araştırma-geliştirme çalışmalarına öncülük etmek; diğeri de nükleer enerjiyle ilgili faaliyetler ve radyasyon uygulamaları sırasında birey, toplum ve çevrenin radyasyondan korunması için nükleer güvenliğin, radyasyon güvenliğinin ve nükleer emniyetin sağlandığını tespit ve teyit etmek için gerekli düzenleme ve denetleme faaliyetlerini yürütmektir.
Nükleer teknolojinin ülke çıkarlarına uygun olarak kullanılabilmesine yönelik çalışmalar TAEK’in öncülüğünde sürdürülmektedir. TAEK’in 2015 Yılı Yatırım Programı; nükleer teknoloji ile ilgili araştırma geliştirme (Ar-Ge) projelerine yönelik faaliyetleri, gıda, tarım, hayvancılık, çevre, endüstri ve tıpta radyasyon uygulamalarına yönelik araştırmaları, hızlandırıcı teknolojisi ile ilgili Ar-Ge ve uygulama proje ve faaliyetlerini, radyasyon ölçüm ve analizleri ile nükleer ve radyasyon emniyeti ve güvenliği ile ilgili faaliyetleri ile Ülkemizin ihtiyaçlarını karşılayan cihaz ve hizmet üretimlerinin gerçekleştirildiği çok sayıda faaliyeti kapsayan projelerden oluşmaktadır. Ayrıca TAEK tarafından UAEA ve OECD’ye bağlı Nükleer Enerji Ajansı (OECD/NEA) ile işbirliği içinde nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanımına ilişkin faaliyetler yürütülmektedir. Diğer yandan, Ülkemizin Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) ortak üyeliğine yönelik olarak Ekim 2012’de yenilenen başvurusu kapsamında, 2006 yılında Başbakanlıkça CERN ile ilgili faaliyetlerin yürütülmesi ve koordinasyonuyla görevlendirilen TAEK ve Dışişleri Bakanlığımızca yürütülen müzakereler neticesinde, 08 Mayıs 2014 tarihinde
Cenevre’de düzenlenen bir törenle ortak üyelik anlaşması imzalanmış, 2015 yılı Mayıs ayı itibariyle de CERN’e Ortak Üye olunmuştur.
Nükleer teknoloji alanında yapılan çalışmalar kapsamında Ülkemizde öncü bir kuruluş olan Bakanlığımıza bağlı TAEK, bu çalışmaların Ülkemizde yaygınlaştırılmasına katkı sağlamak amacıyla önemli faaliyetler sürdürmektedir. Bu faaliyetler içinde en önde gelenlerden biri hızlandırıcı teknolojisine yönelik çalışmalardır. Bu bağlamda yerli proton hızlandırıcısı tasarım ve mühendisliği projesi yürütülmektedir ve bu proje ile yerli hızlandırıcısı teknolojisinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Yerli sanayinin ve vasıflı insan gücünün geliştirilmesi bu projenin hedeflerindendir. Nükleer tıpta kullanılan radyoizotop ve radyofarmasötiklerin TAEK Proton Hızlandırıcısı Tesisinde yerli olanaklarla üretimine yönelik çalışmalar son aşamasına gelmiş olup Sağlık Bakanlığından Üretim Yeri İzni alınmıştır. Ürün ruhsatlandırma çalışmaları 2016 yılında sonuçlanacaktır. TAEK Proton Hızlandırıcısı Tesisinde üniversitelerle işbirliği içinde ArGe amaçlı radyoizotop üretimi ve ulusal uydu projesi kapsamında malzeme ışınlaması projelerine başlanmıştır.
Bir diğer önemli faaliyet de Ülkemizde iyonlaştırıcı radyasyon metrolojisi alanında referans laboratuvar olma özelliğiyle nükleer enerji programına, sağlık ve endüstri sektörleri ile araştırma ve uygulama kuruluşlarına kalibrasyon hizmeti vermek amacıyla kurulmakta olan İkincil Standart Dozimetri Laboratuvarıdır. Bu laboratuvar 2016 yılında hizmete girecektir. TAEK, iyonlaştırıcı radyasyon metrolojisi alanında Avrupa Ulusal Metroloji Enstitüleri Birliği (EURAMET) nezdinde atanmış kuruluş olarak, tam teşekküllü radyoaktivite ölçüm laboratuvarlarında ve yeni kurulan radyoizotop metrolojisi laboratuvarlarında uluslararası tanınırlığını ve saygınlığını artıran çalışmalara devam etmektedir. Ülkemizde tek olan, radyoizotop üretimi ve bilimsel araştırma amacıyla 1962 yılında kurularak hizmete alınan, ancak sismik açıdan yapısal güçlendirilmesi tamamlanmak üzere çalışması geçici durdurulan TR-2 Araştırma reaktörünün güçlendirme çalışmaları 2014 yılında tamamlanmış ve 2015 yılı içinde çalışma lisansı alınmak üzere müracaatı yapılmıştır.
TAEK’in düzenleme ve denetleme faaliyetleri; nükleer madde, nükleer tesisler ve radyasyon tesislerine ilişkin tüm faaliyetler ile radyasyon uygulamalarının güvenli bir şekilde yürütülmesinin sağlanması amacıyla lisanslama ve denetim faaliyetlerin kapsamaktadır. Bu çerçevede Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin ve Sinop Nükleer Güç
Santrali’nin günümüz uluslararası nükleer güvenlik ve emniyet anlayışına uygun olarak kurulması, işletilmesi ve işletmeden çıkartılmasını tespit ve teyit etmek için Kurucu olarak tanınan firma faaliyetleri TAEK tarafından değerlendirilmekte, yetkilendirilmekte ve denetlenmektedir. Ayrıca, ülke genelinde tıbbi, endüstriyel ve diğer alanlarda toplam 12.000’i aşkın kuruluşta X-ışını cihazları, kapalı ve açık radyoaktif maddeler ile kapalı radyoaktif madde bulunduran cihazlar kullanılmaktadır. Söz konusu radyasyon kaynakları ile yapılacak her türlü faaliyet ve uygulama için TAEK’ten lisans alınması zorunludur. Bu kapsamda yılda 7.500’ü aşkın işlem gerçekleştirilmekte ve radyoaktif kaynakların güvenliğinin ve emniyetinin sağlanması amacıyla kaynak hareketlerinin takibi için radyoaktif kaynak ve kaynak içeren cihazlara ithal, ihraç, taşıma, transit geçiş, geçici giriş çıkış ve kaynak değişim izinleri düzenlenmektedir. Yetkilendirilen kişilerin radyasyon güvenliğine ilişkin olarak yetkilendirme koşullarının sürdürülebilirliğinin incelenmesi amacı ile belli bir plan dâhilinde yılda ortalama 2.500 kuruluşta radyasyon güvenliği denetimi ve radyasyon kontrolü faaliyetleri yürütülmektedir.
Akkuyu’da nükleer güç santralini kurmak üzere 13 Aralık 2010 tarihinde Proje Şirketi olarak kurulan Akkuyu NGS Elektrik Üretim A.Ş.” Nükleer Tesislere Lisans Verilmesine İlişkin Tüzük’ün 6 ncı Maddesi uyarınca Kurucu sıfatıyla tanınmak için TAEK’e başvuruda bulunmuş ve 28 Şubat 2011 tarihinde TAEK, Akkuyu NGS Elektrik Üretim A.Ş.’yi kurucu olarak tanıdığını şirkete bildirmiştir. Proje Şirketi saha özelliklerini ve parametrelerini güncellemek üzere Akkuyu sahasında yer etütlerine başlamış ve yer etütlerinin birinci aşamasını tamamlayarak hazırlamış olduğu “Güncellenmiş Yer Raporu”nu 22 Mayıs 2012 tarihinde TAEK’in değerlendirmesine sunmuştur. TAEK tarafından yapılan incelemeler sonucu belirlenen bilgi eksiklikleri giderilerek, Yer Raporu 26 Haziran 2013’de yeniden TAEK’e sunulmuş ve ilgili değerlendirme çalışmaları tamamlanarak rapor 06 Aralık 2013 tarihinde uygun bulunmuştur. Yerle ilgili projelendirme parametrelerinin kesin değerlerinin belirlenmesine yönelik olarak hazırlanan Saha Parametreleri Raporu (SPR) 26 Kasım 2014 tarihinde TAEK’e sunulmuştur. Bu raporun inceleme ve değerlendirme çalışmaları devam etmektedir.
Proje Şirketi, tasarıma esas saha parametrelerinin kesin değerlerinin belirlenmesine ilişkin çalışmalarını tamamlamış ve Kasım 2014’te saha parametreleri raporunu TAEK’in onayına sunmuştur. Raporun değerlendirilmesi ve eksikliklerin Proje Şirketi tarafından tamamlanması çalışmaları halen devam etmektedir.
118
Proje Şirketinin hazırladığı ve düzenli olarak Bakanlığımıza ve TAEK’e sunduğu proje takvimine göre, Mart 2016’da ilk santral ünitesi için inşaat lisansı başvurusunun yapılması ve bu ünitenin 2023 yılında işletmeye alınması beklenilmektedir.
Benzer şekilde EÜAŞ 02 Ağustos 2012 tarihinde, Sinop Nükleer Güç Santralini kurmak üzere Sinop İnceburun Yarımadasının Kuzeyinde toplam gücü 8.400 MWe kadar çıkabilecek 4-6 ünite PWR, BWR ya da PHWR tipi nükleer reaktörlerden oluşacak bir nükleer santrali kurulması için TAEK’e Kurucu olarak tanınma talebinde bulunmuştur.
Yapılan değerlendirme sonucunda 22 Ağustos 2012 tarihinde EÜAŞ’a Kurucu statüsü verilmiştir.
Nükleer Tesislere Lisans Verilmesine İlişkin Tüzük uyarınca 05 Eylül 2013 tarihinde Kurucu EÜAŞ, Yer Lisansına yönelik çalışmalara başlanmasından bir ay önce TAEK’e ilgili belgelerle birlikte resmi bildirimde bulunmuştur. Bildirimi takiben 05 Ekim 2013 itibariyle Sinop Nükleer Santraline yönelik yer raporunun hazırlanması çalışmaları Kurucu tarafından başlatılmıştır.
EÜAŞ ve Sinop Nükleer Santral Projesi Ortakları Mayıs 2015’te Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanan ve tarafların imzasını bekleyen “Ev Sahibi Hükümet Anlaşması” uyarınca “Fizibilite Çalışmalarını” 31 Temmuz 2015 tarihinde başlatmışlardır. Yer Lisansına temel teşkil edecek yer raporunun bu dönemde hazırlanması beklenmektedir. Kurucu ve Proje Ortakları tarafından 2016 yılı sonu – 2017 yılı başında Sinop Sahası için Yer Lisansı Başvurusunun yapılması beklenmektedir.
Son yıllarda yerli ve yabancı bazı firmalar gerek nadir toprak elementleri madenciliği gerekse uranyum madenciliği gibi faaliyetlerini güvenli bir şekilde gerçekleştirebilmek için TAEK’e yetkilendirme başvurularında bulunmaya başlamışlardır. Halen iki nükleer yakıt çevrim tesisinin kurulmasına ilişkin yetkilendirme süreci devam etmektedir.
Bunlardan birincisi nadir toprak elementleri madenciliği sonucunda yan ürün olarak ortaya çıkacak uranyum ve toryumun güvenli bir şekilde depolanmasını amaçlayan AMR Metalurji Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye ait nükleer yakıt çevrim tesisi lisanslama faaliyetidir. Şirket 15 Kasım 2012 tarihinde Kurucu olarak tanınmıştır. Burdur-Bucak’ta kurulması planlanan tesisin kapasitesi başlangıç olarak doğal uranyum: 13,8 t/yıl ve toryum: 52 ton/yıl olarak öngörülmektedir. İkinci lisanslama faaliyeti ise ADUR Madencilik tarafından yerinde özütleme yöntemi ile uranyum madenciliği yapılması planlanan nükleer yakıt çevrim tesisine aittir. ADUR Madencilik 18.06.2015 tarihinde kurucu olarak tanınmıştır. Yozgat-Temrezli’de 11 yılda 3951 ton sarı pasta üretimi hedeflenmektedir.
Bu görevler yürütülürken var olan mevzuatın ulusal ve uluslararası tecrübelere dayanarak güncelleştirilmesi ve gerekli görülen alanlarda yeni mevzuatın tesis edilmesi çalışmaları sürdürülmektedir.
Akkuyu, Sinop nükleer santralleri ile madenlerin lisanslama faaliyetinin etkin bir şekilde yürütülebilmesi için gerekli insan kaynağı ve teknik kabiliyete sahip olması açısından yeni personel alımı, personelin eğitimi ile yabancı ve yerli uzman danışmanlık hizmeti alımı gibi faaliyetler de sürdürülmektedir.
Nükleer ve radyolojik düzenleyici sistemin daha etkin ve yetkin bir şekilde çalıştırılması için düzenleyici faaliyetler ile uygulayıcı ve teşvik edici faaliyetlerin birbirinden ayrılması önemlidir. Bu kapsamda TAEK’in ikiye bölünerek bir bağımsız nükleer düzenleyici kurum ve bir nükleer ve radyolojik araştırma ve geliştirme kurumu oluşturulmasına yönelik kanuni hazırlıklarımız son aşamaya gelmiştir. 2016 yılı içerisinde bu konuda kanuni düzenleme yapılacaktır. Bu düzenleme ile düzenleyici ve denetleyici faaliyetlerin daha etkin olarak yürütülmesinin yanı sıra araştırma-geliştirme konusunda da daha ileri hale gelinmesi hedeflenmektedir.
Bakanlık olarak, Ülkemizin ancak kararlı bir nükleer program dahilinde ulusal endüstrimiz ve insan gücümüz ile nükleer teknoloji geliştirme ve enerji üretmeye yönelik hedeflerine ulaşacağını düşünmekteyiz. Bu bağlamda TAEK, nükleer teknolojinin ülke menfaatine uygun olarak güvenli ve emniyetli bir şekilde kullanılmasına yönelik çalışmalara öncülük etmeye devam edecektir.
TÜRKİYE ELEKTROMEKANİK SANAYİİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (TEMSAN) TEMSAN, Ankara ve Diyarbakır’da bulunan tesisleri ile; hidroelektrik santrallerin elektromekanik teçhizatının tasarımı, projelendirilmesi, imalatı, montajı ve devreye alınması işlerinin anahtar teslimi esasına göre yürütülmesi, kamu ve özel sektör kuruluşlarına çeşitli tip şalt malzemelerinin imalâtı, trafo merkezlerinin yapımı, santralların rehabilitasyonu, çeşitli sanayi kolları için büyük güçte makine ve çelik konstrüksiyon imalâtının gerçekleştirilmesi, termik ve hidroelektrik santrallarda
120 kullanılan muhtelif güçlerdeki elektrik motorlarının yenilenmesi faaliyetlerini yürütmektedir. TEMSAN ayrıca yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanmak amacıyla enerji sistemlerinin geliştirilmesi ve üretilmesi faaliyetlerini de yürütmektedir.
TEMSAN tarafından, kuruluşundan günümüze kadar 28 adet hidroelektrik santral gerçekleştirilmiştir. TEMSAN tarafından gerçekleştirilen ve yapımı sürdürülen hidroelektrik santrallerin toplam kurulu gücü 1.200 MW civarındadır. Ayrıca, trafo merkezi ve şalt sahaları ile pompa istasyonları gibi projelerin yanısıra çeşitli rehabilitasyon çalışmalarını da gerçekleştirmiştir. Öte yandan, küçük su kaynaklarından enerji elde etmek üzere bugüne kadar çeşitli güç ve tiplerde yaklaşık 53 adet türbin projelendirilerek bu kapsamda imalât, montaj ve devreye alma çalışmaları gerçekleştirilmiştir.
2015 yılında; TEMSAN tarafından, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) için gerçekleştirilen Manyas HES’in kesin kabulü yapılmıştır, Topçam HES test aşamasındadır. İçme suyu tesisleri üzerine kurulan, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İZAYDAŞ Genel Müdürlüğü’ne ait Yuvacık HES geçici kabul aşamasındadır. Bursa Büyükşehir Belediyesi BUSKİ Genel Müdürlüğü’ne ait HES’in geçici kabulü yapılmış olup kesin kabul aşamasındadır. BUSKİ Genel Müdürlüğü’ne ait, pompa istasyonuna kurulacak HES’in imalat ve montaj çalışmaları yapılmaktadır. Özel sektöre ait, İncebel, Köprübaşı, Karakaya ve Ataköy HES’lerin geçici kabulleri yapılmıştır. Melikom HES’in imalat ve montaj çalışmaları yapılmaktadır. Ayrıca, SEAŞ Soma Termik Santralı İşletme Müdürlüğü için metal clad hücre yenileme, EÜAŞ Genel Müdürlüğü Orhaneli Termik Santralı İşletme Müdürlüğü için kesici yenileme ve ETİ Maden Genel Müdürlüğü Emet Bor İşletme Müdürlüğü için adyabatik soğutma sistemi çalışmaları tamamlanmış ve geçici kabulleri yapılmıştır. Tortum HES rehabilitasyon çalışmaları tamamlanmıştır. Keban HES su alma yapısı cebri boruların boyama ve korozyona karşı korunması işine ilişkin çalışmalar ile Obruk HES için rehabilitasyon çalışmaları sürdürülmektedir. TÜBİTAK Kamu Kurumları Araştırma ve Geliştirme Projelerini Destekleme Programı kapsamında “Hidroelektrik Santral Bileşenlerinin Yerli Olarak Tasarımı ve Üretimi (MİLHES) Projesi” kapsamında çalışmalar yapılmaktadır.
Kalkınma Bakanlığı projesi kapsamında “Su Türbini Tasarımı ve Testleri Merkezi Altyapı Projesi” için mekanik ekipman tasarımı ve test düzeneği kurulumu çalışmaları yapılmıştır. “Elektrik Tesisleri Proje Yönetmeliği” kapsamında yetkilendirilen TEMSAN tarafından 34 adet hidroelektrik santralin geçici kabulü yapılmıştır.

2016 YILI BÜTÇESİ BİLGİLERİ
Bakanlığımız Merkez Teşkilatı ile Bağlı Kuruluşlar (MTA, TAEK) ve İlişkili Kuruluş BOREN’in 2016 yılı Bütçe Kanun Tasarısına toplam 1.988.830.500 TL ödenek konulmuştur.
Bakanlığımız merkez birimleri 2016 yılı bütçesine;
– cari harcamalar için 1,422 milyar lira,
– yatırım harcamaları için 63,9 milyon lira,
– transfer harcamaları için 0,1 milyon lira,
– kamulaştırma harcamaları için 10 milyon lira ve
– borç verme harcamaları için 67,4 milyon lira olmak üzere toplam 1.563,4 milyar lira ödenek tahsis edilmesi öngörülmüştür.
Bakanlığımız 2016 yılı bütçesi cari ve yatırım transferleri tertibine Bağlı ve ilişkili kuruluşlarımız için konulan ödenekler;
– MTA Genel Müdürlüğü’ne 235 milyon lirası yatırım ödeneği olmak üzere toplam 262,9 milyon lira (öz gelirler hariç),
– TAEK Başkanlığı’na 55,1 milyon lirası yatırım ödeneği olmak üzere toplam 152,8 milyon lira (öz gelirler hariç),
– Bor Enstitüsü’ne ise 6,9 milyon lirası yatırım ödeneği olmak üzere toplam 9,8 milyon lira (öz gelirler hariç) ödenek tahsis edilmesi öngörülmüştür.
Ayrıca, Bakanlığımız merkez birimleri, bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşları (TEDAŞ ve TEMSAN dahil, EPDK hariç) tarafından yürütülecek yatırım projeleri kapsamında 2016 yılı için tahsisi öngörülen toplam ödenek miktarı 5,63 milyar liradır.
Bakanlığım faaliyetleri ve bütçemizle ilgili özet bilgiler sunmuş bulunuyorum.
Çalışmalarımıza ışık tutacak görüş, eleştiri ve katkılarınız için teşekkür eder, hepinize saygılar sunarım.
Dr. BERAT ALBAYRAK
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

spot_img

BUNLARI DA OKUYUN