Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Genel Koordinatörü Burhanettin Duran:
Doğu Akdeniz siyaset üstü bir meseledir
SETA Genel Koordinatörü Duran, “Doğu Akdeniz’deki haklarımız, bizim için Türkiye’nin önümüzdeki sadece onlu yıllar değil, yüzyıllar açısından da çok kritik bir dönem. Burada iktidarıyla muhalefetiyle ortak bir siyaset yürütmemiz lazım.” dedi.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarının önemine işaret ederek, “Burada iktidarıyla muhalefetiyle ortak bir siyaset yürütmemiz lazım. Çünkü bu statüko bir kere oluştuğunda biz Ege ile Doğu Akdeniz’in birleştiği ve Türkiye’nin Antalya Körfezi’ne sıkıştığı bir ortamda, Akdeniz’de çok büyük bir kayba uğrarız. Bunun için bütün partilerin milletçe dayanışma içerisinde tepki vermesi gerekiyor.” dedi. Duran, yaptığı açıklamada, Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’e kıyısı bulunan ülkelerin bir araya gelerek hem deniz yetki alanları hem de bu alanlarda çıkacak hidrokarbonların paylaşımının hakkaniyetli şekilde yapılmasını arzuladığını söyledi. Türkiye’nin bu isteği karşısında yürüttüğü diplomasi çalışmalarına başta Yunanistan olmak üzere bazı ülkelerin gerginlik oluşturan tavırla karşılık verdiğini belirten Duran, bunun sebeplerini değerlendirdi.
Libya’da Türkiye’nin karşısında bulunan ve Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ı teşvik eden Fransa’nın eski kolonyal bir ülke olduğunu vurgulayan Duran, Fransa’nın Türkiye’nin Afrika’da artan etkisinden rahatsızlık duyduğunu dile getirdi. “Fransa, bir anlamda oralardaki etkisinin sınırlanmasını istemiyor.” diyen Duran, ticari çıkarları başta olmak üzere bu ülkelerle daha hakkaniyetli bir birliktelik ve iş birliğini önceleyen Türkiye’nin Fransa’nın statükosunu bozduğunu anlattı.
Fransa’nın Türkiye ile güç rekabetine girdiğini aktaran Duran, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un da iç politikada başarı elde edemeyince dış politikada şov yapmaya çalıştığını aktardı. Macron’un, Avrupa Birliğinin (AB) ortak dış ve güvenlik politikaları ile uzun vadeli büyük stratejisinin olmasını engelleyen bir konumda olduğuna işaret eden Duran, Alman Şansölyesi Angela Merkel’in bunun farkında olduğunu düşündüğünü ifade etti. Duran, “Merkel’in çabası AB dönem başkanlığında Türkiye’nin Avrupa ile ilişkilerini toparlamak ve Yunanistan’la olan meseleyi hiç olmazsa ikili istikşafi görüşmeler sırasında gerilimi azaltan bir yere getirebilmek. Ancak son olaylar bunun pek de kolay olmadığını gösterdi. Yine buna dair birtakım girişimler olmaya devam edecektir.” dedi.
“Bu gerçekten Erdoğan ve AK Parti meselesi değil, Türkiye’nin geleceği meselesi”
Batı medyasının Doğu Akdeniz’deki konumu gereği Türkiye’ye yönelik algı oluşturmaya çalıştığına dikkati çeken Duran, şunları kaydetti: “Bu algı Türkiye’nin kendisine dayatılan konuları kabul etmeyen bir aktör olmasıyla alakalı. Başkalarının hakkını çiğneme gibi bir durum söz konusu değil. Cumhurbaşkanı’nın çağrısı açık, ‘Gelin bir araya oturalım, hakkaniyetli bir çözüm bulalım.’ Bundan daha iyi bir çağrı olabilir mi? Fakat siz eğer Türkiye’nin 2 kilometre uzaklığındaki Meis Adası’nın da kıta sahanlığı olduğunu iddia ederek bir harita hazırlar ya da diğer adaların kıta sahanlığından yola çıkarak Türkiye’yi Antalya körfezine sıkıştırmaya çalışırsanız, Akdeniz’e en uzun kıyısı olan bir ülkeye küçücük bir deniz yetki alanı öngörürseniz Türkiye’nin bunu kabul etmemesi gayet mantıklı ve olması gerekendir.
Doğu Akdeniz’deki haklarımız, bizim için Türkiye’nin önümüzdeki sadece onlu yıllar değil, yüzyıllar açısından da çok kritik bir dönem. Burada iktidarıyla muhalefetiyle ortak bir siyaset yürütmemiz lazım. Çünkü bu statüko bir kere oluştuğunda biz Ege ile Doğu Akdeniz’in birleştiği ve Türkiye’nin Antalya Körfezi’ne sıkıştığı bir ortamda Akdeniz’de çok büyük bir kayba uğrarız. Bunun için bütün partilerin milletçe dayanışma içerisinde tepki vermesi gerekiyor. Burada AK Parti siyasetinin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasetinin desteklenmesi gerekiyor. Bu gerçekten Erdoğan ve AK Parti meselesi değil, Türkiye’nin geleceği meselesi. Milli devletler çağında yaşıyoruz, iş birlikleri de var, birtakım entegrasyon hareketleri de var ama günün sonunda Yunanistan arkasına AB’yi alarak kendi milli çıkarlarını en maksimum seviyede gerçekleştirmek için bu kadar saldırgan bir pozisyonda olabiliyorsa, herhalde Türk milleti olarak bizim de bunun karşısında kendi çıkarlarımızı korumak ve gerektiğinde donanmamızı göndermek ve gerektiğinde sert gücümüzü ortaya koyma hakkımız var.”