Türkiye’nin büyük kısmı, adeta depremle yaşamaya kodlanmış durumda. Nüfusun yaklaşık yüzde 73’ünün birinci ve ikinci derece deprem kuşağında yaşadığı bir coğrafyada, güvenli yapılar inşa etmek yalnızca bir mühendislik gerekliliği değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk haline geldi. Ancak bu güvenliğin sağlanması, yalnızca temel ve taşıyıcı sistemlerle sınırlı değil. Günümüzde, yapı güvenliğinin görünmeyen ama kritik bileşenlerinden biri olan ısı yalıtımı, depreme dayanıklı yaşam alanlarının inşasında önemli bir rol üstleniyor.
Yüzeyin Altında Gizlenen Tehlike’nin adı, “Korozyon ve Yoğuşma“
Yapıların zamanla maruz kaldığı çevresel etkiler; nem, yoğuşma ve korozyon gibi süreçler, binanın taşıyıcı sistemini zayıflatarak onu gözle görülmeyen bir şekilde kırılganlaştırıyor. Bu görünmeyen tehditler, özellikle ısı yalıtımı olmayan ya da yetersiz olan yapılarda hızla etkisini gösteriyor. Baumit Türkiye Teknik Müdürü Meltem Bayraktar San’a göre, doğru uygulanan bir ısı yalıtım sistemi yalnızca enerji tasarrufu sağlamıyor, aynı zamanda yapının uzun ömürlü ve dirençli olmasına da katkıda bulunuyor.
Türkiye’de Her 10 Binadan 4’ü Riskli
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın verileri Türkiye’deki yaklaşık 19 milyon konutun 6 ila 7 milyonunun riskli durumda olduğunu gösteriyor. 1999 Marmara Depremi sonrası yapılan yaklaşık 5 milyon konut dışında kalan büyük yapı stoğunun depreme karşı yetersiz olduğu biliniyor. Bu tablo, yapıların hem projelendirme hem de yapı malzemesi tercihlerinde çağın gereklerine uygun olarak yeniden düşünülmesini zaruri kılıyor.
Yönetmelik Sonrası Doğan Fırsatlar
2017 yılında yürürlüğe giren Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği, inşa edilen yapılarda ısı yalıtımını zorunlu hale getirdi. Ancak yönetmelik öncesi inşa edilmiş milyonlarca bina için bu durum hâlâ bir eksiklik. Isı yalıtımı, yalnızca yeni yapılarda değil, mevcut binalarda da sonradan uygulanabilecek bir çözüm. San, “Zaman kaybetmeden yapılacak bir mantolama uygulaması, yapıların dayanıklılığını artırmakla kalmaz; enerji verimliliği sağlayarak sürdürülebilir bir geleceğe de katkı sunar” dedi.
Yalıtım Sadece Enerji Tasarrufu Değildir
Uzun yıllar boyunca ısı yalıtımı, daha çok enerji faturalarındaki düşüşle ilişkilendirildi. Ancak günümüzde yapı biliminde yaşanan gelişmeler, ısı yalıtımının aslında bir ‘yapısal koruma aracı’ olduğunu da ortaya koydu. Yalıtım, dış cepheleri saran bir koruyucu zırh gibi çalışarak, iklim koşullarına karşı binayı savunuyor. Bu da özellikle depremlerde yapıların göçme riskini azaltıyor.
Güvenli Kentler İçin Çok Paydaşlı Hareket Gerek
Depreme karşı dirençli şehirler yaratmak yalnızca kamu kurumlarının değil; özel sektörün, meslek birliklerinin ve bireylerin ortak çabasıyla mümkün olabilir. Bu noktada kamu-özel iş birliklerinin güçlendirilmesi, denetim mekanizmalarının daha etkin çalıştırılması ve vatandaşların bilinçlendirilmesi gerekiyor.
Baumit Türkiye, bu doğrultuda sadece ürün sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleriyle de sürece katkı sunuyor. “Biz, yalıtımı yalnızca bir ürün olarak değil, yaşamı koruyan bir çözüm olarak görüyoruz” diyerek konuşan San, bu bilincin sektöre yayılması gerektiğini belirtti.
Sessiz Bir Güç, Güçlü Bir Gelecek
Deprem gerçeğiyle yaşamak zorunda olan Türkiye’de, yapıların mukavemeti artık yalnızca betonla değil, yalıtımla da ölçülüyor. Bu noktada ısı yalıtımı, görünmeyen ama etkili bir kahraman olarak öne çıkıyor. Yapılara uzun ömür, insanlara ise güvenli yaşam alanı sunan bu sessiz güç, geleceğin kentlerini bugünden şekillendirmeye başladı.