Metal işkolu içinde ana sanayiyi oluşturan demir-çelik sektörü, birçok sektöre girdi sağladığı için sanayinin lokomotif sektörü niteliğini taşımaktadır.
Demir-çelik 1960’lara değin tüm diğer sektörleri denetim altında tutan hegomonik sektördü.
Bu özelliğini izleyen yıllarda yitirdiyse de, hala ekonominin kilit sektörü olma özelliğini korumaktadır.
İnşaattan otomotive, savunmadan elektroniğe kadar bir çok sektörün üretimi demir-çelik sektörüne bağlıdır ve bu nedenle de stratejik özellikler taşımaktadır.
Sektör üretimi esas olarak büyük yatırımlar gerektiren entegre tesislerde gerçekleştirilmektedir.
Dünya genelinde son dönemde elektrik ocaklı mini tesislerin önemi artmış da olsa üretimin büyük bölümü hala entegre tesislerde yapılmaktadır.
Entegre tesislerin yatırım maliyeti çok yüksek olduğu için sektörde yer alan kuruluşlar ya dev ölçekli çok uluslu şirketler veya kamu kuruluşlarıdır.
Özellikle son 20 yıldır özellikle gelişmekte olan ülkelerde (Latin Amerika, eski doğu bloku ülkeleri gibi) büyük çaplı bir özelleştirme uygulaması gündeme gelmiştir.
Sektörün ayırt edici özelliği diğer sektörlere oranla daha az tekelci olması ve daha geniş bir coğrafi alanda üretimin sürdürülmesidir.
Ekonominin küreselleşmesine paralel olarak demir-çelik üretimi de son yıllarda küreselleşmiş, işbirlikleri, birleşmeler ve satın almalar yoğunlaşmıştır.
Sektör yine diğer sektörlerden farklı olarak Triad (ABD, Avrupa, Japonya) özelliklerini yitirmiştir.
Çin dünya pazarında ilk sırada yer alırken, yeni gelişen ülkelerin ve doğu bloku ülkelerinin pazar payı giderek artmakta, buna karşılık sanayileşmiş ülkelerin üretimden aldıkları pay azalmaktadır.