COVID-19’un AB’de Yaratabileceği Enerji Politik Yansımalar
İçinde bulunduğumuz süreç, sıra dışı bir zaman dilimi niteliği göstermekte olup tüm dünya toplumlarını farklı yansımaları ile etkileyecekmiş gibi görünmektedir. Zira Çin’de ortaya çıkan bir yeni Coronavirüs tüm dünyaya yayılarak tehditkâr nitelik kazanmış bulunmaktadır.
İnsanlarda ve hayvanlarda görülen Coronavirüs’ler, gerçekte dünyanın tanıdığı mikroorganizmalar olup, farklı enfeksiyonlara neden olarak zatürree ve/veya organ yetmezlikleri gibi ağır seyreden enfeksiyonlara evrilebilmekte ve ölümlere neden olabilmektedir. Nitekim bunların arasında yakın geçmişte görülen en bilinen Coronavirüs’ler olan SARS-CoV ve MERS-COV virüsleri hayli ölümcül seyirlerle salgınlar oluşturmuşlardır.
Ancak, Aralık 2019 itibariyle Çin’de Wuhan kentinde, daha önce bilinmeyen bir Coronavirüs görülmüş ve (diğer Coronavirüs’lerden de daha)hızla yayılarak salgın halini almıştır. Yeni Coronavirüs olarak ve kısaca COVID-19 olarak nitelenen söz konusu bu virüs, önceleri epidemik (bölgesel) bir salgın olarak Uzakdoğu’da görülürken yayılarak pandemik (küresel) bir hal almış bulunmaktadır. Bir başka deyişle, Çin merkezli başlayan salgın artık tüm dünyayı etkisi altına almış olup her geçen gün daha da katmerlenerek etkisini sürdürmektedir.
COVID-19 Mart 2020 itibariyle kıta Avrupa’sında etkinliğini ve yaygınlığını artırır olmuş, Mart 2020 sonuna gelinirken Avrupa, pandemik salgının merkezi haline gelmiştir. Böylelikle salgın artık Avrupa Birliği için yadsınamaz boyutlarda bir sorun haline gelmiş bulunmaktadır. Bu süreçte Avrupa Birliği ülkelerinin, nüfuslarını tehdit eden böylesi ciddi bir sorun karşısında gösterdikleri refleks ve reaksiyonlar pek de “Birlik” ruhuna uygun olmayan şekilde tezahür etmiştir. Bir başka deyişle, (AB Başkenti olan)Brüksel merkezli bir inisiyatif gösterilemeyip, keyfiyetin üye ülkelerin kendi refleks ve inisiyatifine bırakıldığı gözlenmektedir.
Doğal olarak beklenen oydu ki; AB’nin birlik olarak, üye ülkelerinin birbirine yardımlarını organize ederek çözümleri hayata geçirmesi ve ortak bir inisiyatif sergilemesiydi. Oysa dayanışma refleksi bir yana, ülkeler arasında hayli ilginç olayların ortaya çıktığı gözlenmiştir. Örneğin;AB içindeki bir ülkeye giden sağlık malzemelerinin bir diğer üye ülke tarafından el konulması gibi durumların yaşandığı da gözlenmiştir. Nitekim buradan hareketle birçok AB üyesi ülkede, AB’yi sorgulayan sesler yükselir olmuştur (Şekil 3). Bu sorgulama, COVID-19 Salgını kontrol altına alındıktan sonra kendini daha net gösterecektir denebilir.
AB’nin geldiği bu sürecin öncelikle etkileyeceği konulardan birinin enerji-politik olacağı öngörülebilir. Şöyle ki; enerji konusunda genel olarak genel refleks gösteren AB’de bundan böyle ülkeler bağlamında daha özel inisiyatiflerin kullanılabileceği ve daha bireysel davranışlar sergileyebilecekleri beklenebilir. Bireysel davranışların sadece ülkeler için değil,AB içinde federatif yapıya sahip olanlarında federal yapılar bağlamında da görülebilmesi çok mümkündür.
Ülkelerin enerji teminlerini, özellikle de petrol ve doğal gaz temininde daha keskin farklılıklarla inisiyatif kullanabilecekleri beklenti doğrultusunda olacaktır. Bu bağlamda enerji kaynağı bölgelerine ilişkin olarak da ülke bazında daha bireysel tavırlar sergilenebilecektir. Fazla olarak, Doğu Akdeniz’e ilişkin sorunlara da farklılıklarla yaklaşabilmeleri söz konusu olabilir.
Bir başka konu, COVID-19 salgınıyla sağlığın önemi toplumların tüm katmanlarınca yaşanarak anlaşılmış bulunmaktadır. Bu konu,sağlıklı yaşam felsefesini desteklemek doğrultusunda enerji politiğe, sera gazı emisyonu olmayan ve/veya az olan çözümlerin kullanılmasını öncelemek üzere yansıyacaktır. Bu bağlamda, yenilenebilir enerji kaynaklarının ve nükleer enerjinin kullanımı kuvvetle gündeme gelecektir. Bir başka deyişle, AB’de elektrik enerjisi üretmekte kullanılan kömür santralarının sorgulanması söz konusu olacaktır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarından ilk akla gelenleri rüzgar, güneş ve hidrolik santralardır. Büyük güçte hidrolik santraların kurulmasına ilişkin olarak, Avrupa nehirlerinin birbirine bağlantılarıyla ticari taşımacılıkta kullanılıyor olması ve ilaveten Avrupa ülkelerinin pek çoğunun coğrafi olarak pek de büyük olmaması sebebiyle büyük baraj göletleri için topraklarının sular altında kalmasını tercih etmelerini pek de mümkün kılmamaktadır. Rüzgar santraları ve güneş santraları ise her mevsim ve her gün istenen yüksek güçte enerji üretemeyeceğinden baz santral olarak kullanılamayacaklardır. Bununla beraber salgın sonrasında AB ülkelerinin yenilenebilir enerjiye desteklerini arttıracakları beklenmelidir.
Buna karşın nükleer santralar sera gazı emisyonu olmadığı için ve buna karşın emre amadelikle her istendiğinde yüksek güçte enerji üretebildiklerinden baz santral olarak öne çıkacaklardır. Öte yandan, COVID-19 salgını Avrupa’da ülkesel bazda bireyselliği öne çıkarması halinde nispeten küçük ölçekli enerji taleplerini gündeme getirmesi olasıdır. Bu durumda da, küçük boyutlu veya mobil nükleer santraların kurulması gündeme gelebilecektir.
Sonuç
Tüm bu analiz ve sentezlemeler ışığında AB’de zaten var olan ayrışmaları, COVID-19 salgınının daha kuvvetle gün yüzüne çıkaracağı anlaşılmaktadır. Bir başka deyişle, Avrupa’nın bütünleşmesi anlamına gelen bir oluşumu betimleyen Avrupa Birliği’nde, ilk ayrılma olan BREXIT ve sonrasında COVID-19 Salgını ile yaşananlar, AB için salgın sonrasında çözülmesi gereken en önemli sorunu oluşturacak gibi görünmektedir.
Enerji politik olarak da, Orta Doğu’dan Doğu Akdeniz’e kadar AB ülkelerinin bakış açılarının konjüktürel olarak farklılıklar göstermesi beklenebilir. Ayrıca nükleer enerjinin gündeme gelmesi halinde Euratom’a üye olan ve olmayan ülkeler bağlamında değişik durumların da ortaya çıkabileceği düşünülebilir. Buna karşın alternatif enerji kaynakları da gündemi kuvvetle işgal edecektir. Ancak, onların da sorunları uzun vadede giderek daha çok ortaya çıkacaktır.
Türkiye açısından konuya yaklaşırsak; AB’de yaşanabilecek farklılıklar, iyi değerlendirilirse Türkiye için olumlu sonuçlar doğurabilir. Bu bağlamda, özellikle enerji-politik bağlamda farklı işbirliği, ortaklıklar ve hatta mutabakat ve anlaşmalar söz konusu olabilir. Dolayısıyla COVID-19 salgınının neticelerinin sadece sağlık konusunda değil enerji-politik dahil çeşitli konularda farklı sonuçlarla yansıması hatta kırılma noktası oluşturması beklenmelidir.