Ana SayfaEKONOMİCovid-19 salgınının olası etkileri 1

Covid-19 salgınının olası etkileri 1

Büyük bir sağlık sorunu olarak yaşanan ve ülkeler için kriz halini almış olan Yeni Coronavirüs (COVID-19) Salgını, ülkelerin öncelikle medikal sorunu olmakla beraber artık tüm sektörleri etkileyen bir karaktere bürünmüştür. Bir başka deyişle, salgının farklı yansımaları olacak gibi görünmektedir. Bunlar arasında en çok etkilenecek bölgelerden biri Avrupa Birliği bölgesi olup(enerji politik etkilerle de) sancılı bir sürece evrilebilecek gibi görünmektedir. Burada konuyu daha iyi inceleyebilmek için öncelikle Avrupa Birliği (AB) sürecini incelemek yerinde olacaktır.  

Avrupa Birliği Yapılanması

Birleşik Avrupa düşüncesi pek de yeni bir fikir değildir aslında… İlk olarak 17. Yüzyılda dile getirilmiştir. Daha sonra“Pan-Europe” fikri ortaya atılmıştır. 1930’da Fransa tarafından“Avrupa Milletler Cemiyeti” kurulması önerisinde bulunulmuştur. Ancak II. Dünya Savaşı şartlarına doğru gidilirken bu öneri geri planda kalmıştır.1944’te coğrafî ve resmi işbirliğine dayanan Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’un birlikteliğini ifade eden “Benelüks  (Belgıë, Nederland, Luxemburg)” oluşmuştur.Daha sonra ise Almanya, Fransa, İtalya ve Benelüks ülkelerinin bir araya gelmesiyle1951’de Paris Anlaşması imzalanarak Kömür-Çelik Topluluğu kurulmuş ve bu organizasyon günümüzün Avrupa Birliğinin nüvesini teşkil etmiştir.

1957’de Kömür-Çelik Topluluğu uzantısında Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) olarak ekonomik bir yapılanmaya gidilmiş ve nihayet siyasi nitelik de kazanarak1992’de  (Maastrich Anlaşmasıyla) önce Avrupa Topluluğu’na ve nihayet Avrupa Birliği (AB)’ne dönüşmüştür. Başka bir deyişle söz konusu süreçte AB esas itibariyle Kömür-Çelik Topluluğu ile başlamış ve dönüşüm süreçleri yaşanarak Avrupa’nın bütünleşmesine giden bir gelişim göstermiştir. Şekil 1’de Avrupa Kömür Çelik Topluluğu’ndan itibaren AB’nin kronolojik gelişim serüveni görülmektedir.

Avrupa Birliği sürecinin kurulum aşamasında Birleşik Krallık (İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda), İngiliz Milletler Topluluğu lideri olarak konuya sıcak bakmamıştır. Daha sonra Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi’nin (EFTA)’nın kurulmasıyla Birleşik Krallık konuya olumlu yaklaşmış ve 1961’de üyelik başvurusunda bulunduysa da bu başvuru Fransa’nın muhalefetiyle iki kez geri çevrilmiştir. Nihayet 1973 başında Birleşik Krallık bu yapılanmaya girmiştir.

Avrupa Birliği’ne, 1973’te Birleşik Krallık ile birlikte İrlanda veDanimarka’da katılmıştır. Bundan sonra AB’de önemli büyüme atakları görülmüştür. Şöyle ki; 1981’de Yunanistan, 1986’da İspanya ve Portekiz, 1995’te Avusturya, Finlandiya, İsveç,  2004’te 10 ülke (Çekya, Estonya, Kıbrıs (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi), Letonya, Litvanya, Macaristan, Malta, Polonya, Slovakya, Slovenya), 2007’de ise Bulgaristan ile (petrolü bulunan) Romanya ve son olarak ta 2013’te Hırvatistan AB’ye katılmıştır. Böylelikle de AB 28 ülkenin oluşturduğu bir yapılanma halini almıştır. Ayrıca, Türkiye gibi bazı aday ülkeler de bulunmaktadır.

Hal böyleyken; Birleşik Krallık’da, AB zaman zaman sorgulanır olmuş ve son olarak 2016’da referandumuna gidilerek (yaklaşık % 52 ile) AB’den çıkma yönünde karar alınmış ve BREXIT süreci başlamıştır. Hayli sancılı bir süreçten sonra Birleşik Krallığın Ocak 2020 sonu itibariyle AB’den çıkış işlemi parlamentoda kabul edilerek resmiyet kazanmıştır. BREXIT ile birlikte AB’de ilk çıkış yaşanmış olmaktadır. Halen AB, 27 ülkelik bir birlik durumundadır.

Birleşik Krallık’ın ayrılmış olmasına karşın yeni aday ülkeler de bulunmaktadır. Bu durumda Avrupa Birliği’nin coğrafi yayılımı son haliyle Şekil 2’de görülmektedir.

Avrupa Birliği enerji-politik olarak ele alındığında, öncelikle üzerinde durulması gereken husus, AB’nin çekirdek yapılanması olan Avrupa Kömür-Çelik Topluluğu (AKÇT)’dur ve bu topluluğun isminin irdelenmesinden başlamak uygun olacaktır. “Avrupa Kömür-Çelik Topluluğu” nitelemesi; temel enerji kaynaklarından olan (ve Avrupa’da çokça var olan) “Kömür” ile sanayinin temel hammaddesi olan “Çelik”ten oluşmaktadır. Burada ilk kelimenin enerji kaynağı olduğunu da vurgulamak yerinde olacaktır. Bu isimlendirme, AB’nin ortaya çıkışında enerjinin yerini ve önemini net olarak göstermektedir. Bu bağlamda, 1950’li yılların başında enerji-sanayi temelli kurulan oluşum hayli hızlı şekilde, yaklaşık 6 yıl sonrasında genel ekonomik bir yapılanmaya, bundan 25 yıl sonra ise Avrupa Birliği’ne dönüşmüştür. Ancak, enerji-politik yönü her ne kadar artık açık olarak isminde yer almasa da Kömür Çelik Topluluğu’ndan bu yana önemini hep korumuştur.

Burada üzerinde durulması gereken bir diğer husus ta; AB yapılanması içinde nükleer enerjinin konumudur. Nükleer enerji ile ilgili olarak halen ayrı bir teşkilatlanma söz konusudur. Euratom (Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu) adını taşıyan bu yapılanma,Avrupa Ekonomik Topluluğu’na geçildiği Roma Antlaşması ile vücut bulmuştur. Ancak Euratom (Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu);Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu AKTÇ)’nunAvrupa Ekonomik Topluluğu (AET)’na  geçiş sürecinde oluşumun dışında kalmıştır (Şekil 1).

Kömür-Çelik Topluluğu ve AET’yi oluşturan (bir başka deyişle eski üyeler)Euratom’a üye iken, söz konusu AET – AKTÇ birleşmesinden sonra AB’ye giren ülkeler, AB’ye girmekle Euratom’a girmiş olmamaktadırlar. Bir başka deyişle, “yeni üyeler” stratejik bir kurum olan ve nükleer enerji çalışmalarını ve faaliyetlerini yönlendiren ve finanse eden Euratom’un dışında kalmış olmaktadırlar.

Avrupa Birliği için enerjinin yeri ve önemini anlamak için yol haritası niteliğindeki dokümanlara da bakmak yerinde olacaktır. Bu bağlamda,2025 öncesi AB için düşünceler ve senaryoların yer aldığı Avrupa’nın Geleceği temalı,AB tarafından yayınlanmış “Beyaz Kitap” bu bağlamda önem taşımaktadır. Bu dokümanda hemen her başlık altında ve senaryoda enerji konuları yer almaktadır. Ayrıca, AB için gelecekteki politikaların oluşumuna basamak teşkil eden önemli bir diğer belge olarak “Yeşil Kitap” yayınlanmış olup, bu dokümanda da yine enerji konularına yer verilmektedir.

Bunlardan ayrı olarak Avrupa Birliği’nin (yukarıda özetlendiği üzere) genişleme sürecine bakılacak olursa; AB’nin kurucu ülkeleri olan Almanya, Fransa, İtalya ve Benelüks ülkeleri coğrafyası göz önüne alındığında, AB esas itibariyle enerji kaynağı bölgelerine doğru genişlemiştir. Burada, aday ülke olan Türkiye son derece önemlidir. Zira Türkiye enerji kaynağı bölgeleri ile uzun sınırları olan bir ülke durumundadır. Bir başka deyişle Türkiye’nin AB üyesi olması durumunda, AB enerji kaynağı olan ülkelerle kara üzerinden doğrudan sınırdaş olacaktır.

Enerji kaynağı ülkeler, günümüzde önemli sorunlar hatta sıcak çatışmalar yaşamaktadırlar. Bölgeye sınırı olan ülkelerde yaşanan çeşitli olaylardan etkilenmektedirler. Nitekim Türkiye de söz konusu olaylardan etkilenmiş ve müdahil olmak durumları da ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda Türkiye’nin AB’ye girmesiyle Birlik enerji kaynağı bölgeleriyle direkt sınırdaş olacak ve ilgili olaylara doğrudan muhatap olacaktır (ve belki de müdahale etmek zorunda kalacaktır).AB buna hiç de hazırlıklı görünmemektedir.

Öte yandan BREXIT ile bir başka deyişle Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması ile AB enerji-politik açıdan(pek de konuşulmayan) önemli bir kayıp yaşamıştır aslında… Bilindiği üzere Birleşik Krallık Kuzey Denizinden petrol çıkarımı yapan bir ülkedir. Birleşik Krallık’ın ayrılmasıyla AB (rezervleri azalmakta olan Romanya dışında) artık önemli bir petrol çıkarımı yapan ülkeyi barındırmamaktadır. Kıta Avrupa’sı petrol ve doğal gaz açısından fakir olarak nitelenebilecek durumda olduğundan (Kuzey Denizi) petrol rezerv bölgesinin ayrılması enerji-politik açıdan hayli önem arz etmektedir.

Bunlardan ayrı olarak, Birleşik Krallığın ayrılmasıyla AB’den nükleer bir güç de ayrılmış olmaktadır. Bir başka deyişle AB, AB-28 iken stratejik anlamda nükleer güç sahibi olan iki ülkeye sahip iken artık birini kaybetmiş olmaktadır. Böylelikle, nükleer yakıt üretebilen stratejik güce sahip tek ülke, Fransa olarak kalmış bulunmaktadır. Bununla beraber Avrupa Birliği’nde, Fransa dışında da nükleer enerji birçok ülkede (Belçika, Almanya, İsveç, Finlandiya, İspanya, Çekya, Slovakya, Slovenya, Macaristan Bulgaristan, Romanya) nükleer güç santraları bağlamında kullanılmaktadır. Ancak, Fransa dışındaki söz konusu bu ülkeler stratejik nükleer güce sahip değildirler.

YAZI DİZİSİ 1

DEVAMI GELECEK SAYIDA

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

spot_img

BUNLARI DA OKUYUN