1977 yılında suyun ve enerjinin etkin kullanılması ilkesiyle ve yüzde 100 yerli sermaye ile kurulan Masdaf, Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası kapsamında yerli ve milli sanayinin gücüne ve önemine dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Pompa sektöründeki inovatif ürün ve hizmetleri ile hem yurt içinde hem de küresel rekabette değer zincirinin önemli bir halkasını oluşturduklarını belirten Masdaf Yönetim Kurulu Üyesi Denizhan Polatoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Cari açığı kapatmanın yolu katma değeri yüksek olan yerli ve milli teknolojilerden geçiyor. Masdaf olarak 52 bin metre kare alan üzerine kurulu üretim tesislerimizde geliştirdiğimiz inovatif ve rekabetçi pompa teknolojilerimiz ile hem iç pazardaki talebi karşılıyoruz hem de 65’den fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Hedef pazarlardaki tüketici eğilimlerini yakından takip edip, müşterilerimizin nabzını tutuyoruz ve bu doğrultuda AR-GE faaliyetlerimize yön veriyoruz. Kısacası iç pazardaki motivasyonumuzla yetinmiyoruz, global pazarlarda markalaşma yolunda önemli adımlar atıyoruz.” dedi.
Üretim süreçlerimizde % 20’lere varan verim artışı sağladık
Türk sanayisinin hem teknolojik altyapısıyla hem de mühendislik gücüyle dünyadaki gelişmelere kısa sürede adapte olduğunu belirten Polatoğlu, “İlk kez 2011 yılında Almanya’da bir fuarda telaffuz edilen endüstri 4.0, Masdaf dahil alanında lider sanayi kuruluşlarının üretim süreçlerine adapte edildi. Dijitalleşen üretim süreçleri, Türk sanayicilerine global pazarlarda rekabet üstünlüğünün yanı sıra yüzde 15 -20 sanayi verimliliği sağladı. Ayrıca dünya üretim zincirinden daha fazla pay alan bir Türk sanayisi yarattı. Biz de Masdaf olarak Endüstri 4.0 kapsamında hayata geçirdiğimiz teknoloji yatırımlarımızla üretim süreçlerimizde yüzde 20’lere varan verim artışı sağladık.
Su kayıp ve kaçaklarını önlüyoruz
Türk sanayisinin hayatımızı kolaylaştıran “akıllı ürünler” konusunda da global markalara karşı rekabet üstünlüğü sağladığını belirten Polatoğlu, konuyu pompa özelinde ele alarak, yerli ve milli olan “akıllı pompa” teknolojilerinin, su ve enerji kaynaklarının verimli kullanımı açısından sağladığı faydaya dikkat çekti: “Küresel ısınmadan doğrudan etkilenen su kaynaklarının yanlış yönetimi ve kullanımı nedeniyle dünya nüfusunun yüzde 40’ı susuzluk tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK), Türkiye nüfusunun 2030 yılında 100 milyona ulaşacağını öngörüyor. Bu durumda da kişi başına düşen su miktarının 1.120 m³/yıl olması bekleniyor. Kısacası artan nüfusumuzla birlikte “su fakiri” bir ülke olma yolunda ilerliyoruz. Hem ham su transferi ve dağıtımı hem de kullanım sonrası oluşan atık suların etkili ve verimli bir şekilde yönetilmesi, ekosistem ve dolayısıyla geleceğimiz için hayati önem taşıyor.”