Tarihin en eski ve en uzun komşuluk ilişkisi olan iki milleti Türkler ve Çinlilerdir. Bu durum Türkleri, dünya üzerinde Çinlileri en iyi tanıyan millet haline getirmiştir.
Bu tanıma o denli kıymet-i harbiyeye sahip olmuştur ki ecdad, unutulmasın diye taşa kazımış ve “Çin’in tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti öldün, Türk milleti öleceksin” diyerek asırlar geçse de unutulmaması gereken bir nasihat bırakmıştır.
Çin’in şeciye ve karakteri asırlar geçmesine rağmen hiçbir değişiklik göstermemesine karşılık anlaşılan, tarihten ibret alanlar kadar almayanlar günümüzde de bulunmakta. Geçmişle günümüzü mukayese edebilmek adına bugünkü yazımıza Çinlilerin tarihi geçmişini değerlendirmeyi konu aldık.
Milattan önce başlamak üzere Çin’e komşu bölgelerde kurulan Türk devletleri ile Çin yönetimlerinin ilişkileri genel hatlarıyla şu şekilde süregelmiştir; Türklerin güçlü siyasi idareler kurdukları dönemlerde Çinlilerin tavırları ile zayıfladıkları ya da Çinlilerin kuvvetli oldukları dönemlerdeki tavırları birbirine tamamen zıt bir görüntü ortaya koymuştur. Çinliler kendilerini güçlü hissettiklerinde hiç zaman kaybetmeden zayıf anlarında yapmış oldukları anlaşmaları bozar, bırakın Türkleri, kendi halkının asayiş ve rahatını dahi hiçe sayarak Türk yurtlarına saldırırlardı.
Çinliler, istisnasız, güçlü olduklarına inandıkları dönemlerde Türk yurtlarına saldırılar düzenlemek, katliamlar yapmak veya şehirleri talan etmek bir yana mağlup ve günahsız halkı öldürmekten de bir nevi zevk alırlardı. Çinliler galip geldiği savaşlarlardan sonra ise ölümden kurtulabilen Türkleri yaşadıkları topraklarından kopartıp Çin’in en ucra yerlerine veya çöllere sürer, bunu da bir maharet gibi görür, biçare halkın açıktan yok olması veya Çinlileştirilmesi için sistemli politikalar güderlerdi.
Belki de dünya üzerinde eşi benzeri olmayan bu türden vahşilik ve zalimlikler Qing hanedanlığının şövenist, muatassıp ve intikamcı tarihçileri tarafından kaleme alınan eserlerinde övünülerek anlatılıp, mutlu olurlardı.
Bu cümlelerden Çinlilerin katliam ve ülkeleri tahribatına sadece Türklerin muhatap olduğunu da düşünmemelisiniz çünkü Çinliler kendileri dışında her millete (Moğollar, Tibetliler … gibi) bu türden gayr-i insani muamelelerde bulunmayı onlara yapılmış birer iyilik olarak tasavvur ederdi. Aslında günümüzde Doğu Türkistan halkına Çin Komünist Partisi eliyle yaşatılanları da bu gözle değerlendirmek yerinde olacaktır.
Geçmişte Doğu Türkistan’ın Kumul, Barköl, Kocu ve Lolan bölgelerinde Çin askerlerinin birçok defa katliam ve tahribat yaptıkları tarih kitaplarında yazmaktadır. Zikredilen bölgelerden Lolan’da bulunan 20 kadar şehir, Çin katliam ve tahribatı neticesinde tamamen veya kısmen çöl haline gelmiştir. Mesela 1757 yılında Çinliler bütün Beşbalık ve İli bölgesi ahalisini katledip, kalanları Çin’e sürgün etmiştir. Bu talan ve katliam neticesinde zikredilen bölgeler bir kaç yıl insansız halde kalmış, akabinde bu bölgelere Altışehir ve Turfan’dan Tarançı denilen çiftçi muhacirler yerleştirilmiştir. Çinli tarihçiler ise bu faciayı gururla eserlerine konu etmiştir. Bu konularda teferruatlı bilgi için Mehmet Emin Buğra Beyin 1940 yılında Kabil’de hazırladığı “Şarki Türkistan Tarihi” adlı eserine bakılabilir.
Çinliler kuvvetsiz veya Türkler kuvvetli olduğu dönemlerde ise Çin imparatorları Türklere tevazu göstermede sınır tanımaz, Türk hakanları hatta küçük hanlarına bile ile kızları yanında ipekli kumaşlar başta olmak üzere hediyeler gönderip, binbir türlü alavere-dalavere ile Türk idarecilerini kendilerine dost yapıp, Çin’e sefere çıkmalarını önlerler, dahası hasımlarına karşı Türklerin civanmertliklerinden faydalanmayı ihmal etmezlerdi.
Lakin Çinlilerin bu türden ikiyüzlü siyasetlerinden maksatları barış ve asayişi korumak değil muhtemelen kendilerinden çok daha güçlü olan Türklerin arasına nifak tohumları ekmek ve Türk ülkelerinden istihabaret bilgileri toplamak öncelikli ve hiç vazgeçmedikleri birer seciye ve karakterleri haline dönüşmüştür. İlginç olan Çinlilerin bu hasletlerinin asırlar geçmesine rağmen değişmemiş olmasıdır.
Ogün için prenses ve ipek hediye gönderen Çinliler, bugün de benzer taktikleri uygulamaktadır. Ogün için Türklerin kuvvetini zayıflatmak ve devletlerini yıkıp yurtlarını istila etmek nasıl Çinlilerin emelleri idiyse bugün de borç diplamasisi, ekonomik ilişkiler, kültürel faaliyetler veya Konfiçyüs enstitüleri gibi kurumları üzerinden benzer taktikleri uygulamakta ve Türk yurtlarını birer birer kendisine bağlama azmini devam ettirmektedir.
Bu konular Kültigin abidesinde en sarih şekilde dile getirilmesine rağmen tarih Çinlilerin bu sinsi tuzaklarına çok defa düşüşdüğü vakalarla doludur. Çin, kuvvetli ya da zayıf anlarında, Türk kavimlerine daima can düşmanı nazarıyla bakmış, gerek harp gerekse sulh zamanlarında hiç bir insani mülahazada bulunmamıştır. Bu türden tarihi vakaları Çinli tarihçilerin eserlerinde de bulmak mümkündür.
Akif’in Safahat’ta dediği gibi; “Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? “Tarih”i “tekerrür” diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”
Ümidimiz tarih tekerrür etmemesidir.