Bilirkişilik Kanunu kökten değişti ama sorunlar ve sıkıntılar hala erozyona uğramadı.
Bilirkişilikle ilgili oluşan tekelin ortadan kalkacağı ve bilirkişilik üzerinden servet kazanımlarının önüne geçileceği ile bilirkişilerin eş-dost kanalıyla dosya bakacağı günlerin eski zamanlarda kalacağını ümit ediyorduk.
İstanbul adliyesinde en eski gazeteci bilirkişilerden birisi olarak olayı çok iyi seyir ediyorum.
FETÖ’nün hakim ve savcılarının adliyelere hakim olduğu zamanlarda üç tane Ergenekon dosyası tarafıma gönderildi. Bir avukat ile beraber görevlendirilmiştim. Ergenekon dosyasında baş rolde Hurşit Tolon paşa vardı. Detayları ettiğim yemin nedeniyle sizlere iletemeyeceğim. Avukat tarafından rapor yazılmış ve sadece imza atmam istenmişti. Raporları okudum ve bu raporlara imza atmamın mümkün olmadığını söyledim. Bunun üzerine, bahis edilen rapora imza atarsam hayal edemeyeceğim kadar çok dosyanın tarafıma gönderileceği tebliğ edildi.
Şiddetle ret ederek, eklenti ve şerhlerimi koyarak dosyaları teslim ettim. FETÖ’nün hamilerinin benden dolaylı yollardan istediğini kabul etmedim.
Peki sonra ne mi oldu?
Bir daha bana dosya gelmedi…
O zamanlarda bilirkişilik vasıtasıyla hayal edilemez paraları kazananlara her zaman şahit olduk.
Kimlerin rant sağladığını, kimler tarafından verildiğini ve bu çarkın işlemesine kimlerin müsaade ettiğini de biliyorum.
Rant sağlayanları kişisel bilgi olduğu için vermeyeceğim ama o yıllarda bu çarkı işletenin FETÖ olduğunu herkes ile herkesim zaten bilmektedir.
FETÖ’nün emir elleri olmuş bilirkişiler adliyelerin dört bir yanını mesken tutmuşlardı.
Ettikleri yeminleri unutup, ceplerini doldurma ve emri verenleri hoşnut etme peşine düşmüşlerdi.
Dava dosyalarını tarafsızca yazacaklarına yemin ettikleri halde hak yerine emir aldıkları kişilerin tarafında olmaları süreci zihnimizdeki yerini hala koruyor.
FETÖ’nün yeminli bilirkişileri ile cüppeli hakim ve savcıları Allah’tan ve uymaları gereken kanunlardan korkmadan bilirkişilik sistemini istedikleri gibi kullanmaktan bir an olsun çekinmediler.
Burnumuza gelen pis kokuların bertaraf edileceğinin sinyallerini 2017 yılının sonlarında aldık.
Adalet Bakanlığından yapılan açıklama işini hak için yapan bilirkişileri umutlandırmıştı.
Yapılan açıklamada; objektif bir sistem kurulacağı, hakimlerin kafasına göre istedikleri bilirkişiyi atayamayacağı UYAP’ta olduğu gibi otomatik bir mekanizma ile bilirkişilerin dosyalarda görevlendirileceği belirtiliyordu.
Önce eğitim almak için kayıt işlemleri gerçekleştirdik. Ardından eğitim alacağımız eğitim kurumunu seçtik. Mezun olduğum İstanbul Üniversitesi’ni seçerek indirimli olarak 1.000 lira ödeme yaptım ve ardından İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Adli Tıp Enstitüsünde 1 hafta süren bilirkişilik eğitimini tamamladım.
Artık herşey çok daha güzel olacaktı. Yıllardır yaptığım bilirkişiliği artık mesleki eğitimime ek olarak aldığım ikinci eğitimle daha profesyonel yapacaktım. Artık adaletsiz bilirkişi atamaları olmayacağından sistem herkese adil dosya dağıtımı yapacaktı.
Böylelikle hem mesleğimiz ile alakalı raporlar düzenleyecek ve adaletin işleyiş mekanizmasına katkıda bulunacaktık. Ve helalinden kazançta sağlaya bilecektik.
Kökten değişen bilirkişi sisteminde yeni görevlendirmemin ardından beklentilerimin ne şekilde cevap bulduğunu merak eden okurlarım olduğunu düşünerek cevap vermek istiyorum.
Söylendiği gibi bir sistem ile tanışmadım. Ve hatta görevlendirilen bilirkişiler bize ücret karşılığı aldığımız eğitimde öğretilen sistem üzerinden değil, eski sistem ile elden rapor düzenlemeye devam ettiler. Uyap sistemine giriş yaptık ama bize dosya gelmedi. Hemde hiç dosya gelmedi ve ne arayan oldu ne de soran…
Sebebi alametinin bir hiç olduğumdan dolayı olduğunu düşündüm ama nedeni o değilmiş.
Eski sistem devam ediyormuş. Kalem kalem, mahkeme mahkeme dolaşarak, eş-dost tanıdık vasıtasıyla dosya gönderecek kanallar arayanlar dosyalara bilirkişi olarak atanıyormuş. Tanıdığımız bilirkişi dostlarımız bu şekilde hareket etmenin şart olduğunu söylüyorlar.
Adalet bakanlığının isteği ile 1.000 lira ödeme yaparak aldığım eğitimde bilirkişilerin bu şekilde hareketinin etik olmadığını öğrendim.
Bu sebeple, savcı, hakim çok tanıdığım olmasına rağmen hiç kimsenin kapısını bu şekilde çalmadım ve etik olmayan davranışlar sergilemektense hiç dosya bakmayan bilirkişi unvanım ile yaşamaya devam etmeyi tercih ettim.
Geçmiş zamanda bu unvana sahip olmamızı FETÖ’cüler neden olmuştu. Peki şimdi ki zamanda unvanımızın devam etmesine vesile olanlar kimler!!!!
Köşe yazısını yazarken cep telefonuma Adalet bakanlığı Bilirkişi Daire Başkanlığından bir mesaj geldi. Ulusal Elektronik Tebligat Sistemiyle alakalı Rapor Teslim Kontrolünün aktif hale geleceği söyleniyor. Yazıda bahsettiğim olumsuzlukların yok olacağı ümidim bu mesajla bir yıl sonra da olsa yeniden yeşerdi. İnşallah yeşeren umutlarımız solmaz.