Avrupa Birliği (AB), Birleşmiş Milletlerin (BM) silah ambargosunun denetlenmesi için 31 Mart tarihinde ‘İrini Operasyonu’nu başlatma kararı almıştı. Bu kararın ardından Nisan ayında da operasyonun aktif duruma geldiğini duyurmuştu. İrini operasyonunda hava, uydu ve deniz unsurlarından yararlanılacağı açıklanmıştı.
İtalya’nın başkenti Roma’dan yürütülen operasyon öncelikle Libya ile alakalı denetim mekanizmasını kontrol ediyor. İrini ile Libya’da yasa dışı silah satışı engellenecek, ülkenin açıklarında bulunan tüm gemiler kontrol altına alınarak denetlenecek, yasa dışı petrol ticareti konularında veri toplanacak idi.
YUNANCA ‘BARIŞ’ ANLAMINA GELEN ‘İRİNİ’NİN ANLAMINA HİZMET ETMEDİĞİ İDDİALARI YAPILIYOR
Operasyonun adı olan “İrini” Yunanca “barış” anlamına gelmektedir. Fakat operasyon başladığı gibi Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti tarafından İrini operasyonunun barışa hizmet etmediği şeklinde beyanlar verildi.
Hatta söz konusu operasyonun, Libya’nın ve Libya halkının huzuru noktasında büyük tehdit olarak görülen gayri meşru silahlı güçlerin lideri Hafter’e silah ve mühimmat taşınan sınır bölgelerini ve hava sahasının kontrolünü ihmal ettiği açıklaması yapılmıştı.
TÜRKİYE İLE LİBYA MUTABAKATININ ARDINDAN ACİLEN ‘İRİNİ’ DEVREYE SOKULDU
Libya ile varılan son mutabakattan sonra Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge (MEB) sınırlarını gösteren haritayı 2019 yılının son ayında Dışişleri Bakanlığımız paylaşmıştı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez Al Sarraj ile 27 Kasım’da İstanbul’da bir araya gelmişti.
Yapılan görüşmede, Türkiye ile Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında, “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası” ile iki ülkenin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının muhafazasını hedefleyen “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” imzalanmıştı.
Doğu Akdeniz’de en uzun ana kara kıyısına sahip ülke olan Türkiye’nin kıyı projeksiyonunun adalarla kesilmeyeceğinin, iki ana kara arasındaki ortay hattın ters tarafında kalan adaların kara suları dışında deniz yetki alanı yaratamayacağının ve deniz yetki alanları hesaplaması yapılırken, kıyıların uzunluklarının ve yönlerinin hesaba katıldığının farkında olarak bir uzlaşı anlaşma ile hakkaniyet sağlanmıştır.
“MAKSİMALİST VE UZLAŞMAZ YUNAN-RUM TEZLERİ SAVUNUCULARI RAHATSIZ OLDU”
Sevgili okurlar bu hakkaniyeti en güzel şekilde Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdürü Çağatay Erciyes’in ifadeleri ile anlatmak isterim.
“Türkiye’nin ana karasının karşısında küçük bir ada olan Meis’e kendi yüzölçümünün 4 bin katı kadar deniz yetki alanı kazandırmaya çalışan maksimalist ve uzlaşmaz Yunan-Rum tezleri yatmaktadır. Bu anlayış, zamanında Mısır’a 40 bin kilometrekare alan kaybettirmiştir. Libya’yla imzalanan son anlaşmayla iki ülkenin oldubittilere izin vermeyeceği en açık şekilde ortaya konmuştur”
İşte durum böyle iken hakkaniyet çalışmaları titizlikle yürütülürken, anlaşmalar imzalanırken, hemen barış manasını taşıyan İrini ile AB sahneye çıktı. Sizce bu tesadüf mü?
Bunların tesadüf olmadığını biz çok iyi biliyoruz ve bazı AB ülkeleri de farkına varmış olacaklar ki! “İrini Operasyonu”nu önemseyen ülkelerin sayısı her geçen gün azalıyor.
Bazı ülkeler operasyonun finansmanına, bazıları işleyişine, bazıları da tarafsız olmayışına itiraz ediyor.
AB’DE ‘İRİNİ OPERASYONU’NA GÜVEN AZALIYOR
Avrupa Birliği’ne (AB)’ne bağlı bazı ülkeler, Libya konusunda Hafter, Mısır, Rusya, Wagner ve Birleşik Arap Emirlikleri’yle (BAE) aynı taraftaymış gibi bir algı oluşmasından rahatsız olduklarını seslendirmeye başladılar.
Kıbrıs Rum Kesimi Dışişleri Bakanı Nikos Hristodoulidis ile BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayid Al Nahyan’ın İrini Operasyonu ve Doğu Akdeniz’deki gelişmelerle ilgili yaptıkları değerlendirmeler bazı AB ülkelerinin “İrini Operasyonu” ile ilgili endişelerinde haklı oldukları gözler önüne sermektedir.
AB yetkilileri, İrini Operasyonu’nun tamamen tarafsız ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararında yer alan silah ambargosunun Libya’nın bütününde uygulandığını denizden, havadan ve uzaydan denetleme amacı taşıdığını vurgulamaları bile endişeleri gidermeye yetmiyor.
Yeni tip koronavirüsle mücadele etmesi gereken AB’nin virüs yerine başka entrikalarla uğraşmasının ürünü olan İrini operasyonu ile kafaları karıştırmaya devam etmektedir.
Sonuçta “İrini Operasyonu” bir barış projesi değildir, Hafter’e askeri veya diplomatik itibar kazandırmak için ortaya çıkmış barış görünümlü savaş operasyonudur.