Ana SayfaKÖŞE YAZARLARIAllah’ım Allah’ım enerjimiz bitmesin

Allah’ım Allah’ım enerjimiz bitmesin

Pandemi sürecinde dünya insanlarının dertleriyle dertlendiğimiz bu günlerde bilgisayarın başına oturarak klavyenin tuşlarına dünyanın enerjisi, Avrupa’nın enerjisi ve geleceğimiz adına birkaç konu üzerinde yoğunlaşmaya başlamıştım ki!

Yakın çevremde Covid-19 hastalığına yakalanan kişiler olması sebebiyle bir gün önce yaptırdığım testimin sonucunun pozitif olduğunu öğrendim.

Dünyanın enerjisinin bitmesinden endişe duyan ben birden kendi enerjimin tavandan tabana indiğini, yaşam enerjimin diplere dalış yaptığını ve elimin ayağımın dermanının kesildiğini hissetmeye başladım.

Bu sebep ve alametle bu sayıdaki dünyanın enerjisi başlıklı köşe yazımın seyri de ben eksenine dönüvermiştir.

Yaşadıklarımı, duygularımı ve düşüncelerimi okuduğunuzda Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘Beni Türk hekimlerine emanet ediniz’ sözünün geçmişte olduğu gibi zamanımızda da geçerli bir özlü söz olduğunu anlayacaksınız.

İnsan hakları….

İnsanın hakları…

Elimizden alınmaması gereken haklar…

İnsana insan olduğu için, dili, dini, ırkı, cinsiyeti, milleti, sosyal statüsü, mezhebi, siyasi görüşü, yaşam tarzı ve rengine bakılmaksızın tanındığı iddia edilen haklara ne oldu?

Hani herkes eşitti!

Ayrım yoktu!

Ne oldu?

Yaşayan her insanın hakları ve itibarı bakımından eşit ve özgür olduğu söylemi de insan hakları sözleşmesinde kayıtlı olmasına rağmen neden rafa kaldırıldı.

Kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi yaşamayan, kendisinin doğru bulmadığı tüm uygulamalar hakkında dünya üzerinde bulunan birçok ülkeye balans ayarı verme yetkisinin kendisinde bulunduğunu iddia eden Avrupa’nın insan hakları karnesi virüslü günlerde oldukça zayıf notlarla dolu olduğunu görmekteyiz, hissetmekteyiz, yaşamaktayız ve bu kötü karne nedeniyle de acı çekmekteyiz hem çok derin izler bırakabilecek ölüm korkusuna sebep olabilecek acılar…

Şimdi bende bu yazıyı yazmaya sevk eden yaşanmışlara ve hatta yaşadıklarıma değinmek istiyorum.

Sağlık konusunda aşırı titiz, kendisini ve hatta çevresini hastalıklardan korumayı görev edinmiş bir kişiliğim vardır.

Tıp dilinde Pnömoni, halk arasında Zatürre olarak bilinen iğneyi ve hatta grip aşısını düzenli olarak kullanan C, D, B vitaminlerini bünyesinden eksik etmeyen, sosyal mesafesine de aşırı önem gösteren ‘ben’ korona oldum.

Bu hastalığa yakalandığımı yaptırdığım covid testi ile öğrendim. İnsan bunu ilk duyduğunda vücudunun her yerine kar ve buz kütlelerinin temas ettiğini düşünerek soğukluk hissediyor.

Bu haberi veren doktoru yaşadığım şokun ardından tekrar arayarak, ‘bana hasta olduğumu söylediniz ben şimdi ne yapacağım’ dediğimde aldığı cevaplar nedeniyle ikinci şoku yaşamış oldum.

“Siz daha yeni hasta olmuşsunuz. Şu an iyisiniz. Birkaç gün içinde ağırlaşacaksınız”

Doktor bu sözleri söylediğinde kronik astım hastası olmam sebebiyle bir an ölecek gibi zannettim ve zaten doktor bana büyük ihtimal öleceksin gibi bir şeyler söyledi.

Doktor ile görüşmemin ardından Türkiye’de bulunan akraba ve dostlarım ile görüşmeyi paylaştım.

Türkiye’den aldığım cevap şu şekilde oldu:

“Verdikleri cevap büyük hadsizlik. Bizim burada bir hastalık ortaya çıkar ve test pozitif olursa hastanın ağırlaşması beklenilmeden hemen evine sağlık bakanlığı tarafından ilaç gönderilir ve devamlı suretle aile hekimi günlük periyodik olarak arar ve herhangi bir sıkıntı halinde de acil müdahalede bulunulur”

Şu ilaçları al ve kullanmaya başla tavsiyesi ve önerilerle panik ataktan kurtularak kendime geldim ve yaşama yeniden döndüm diyebilirim.

Endişeye kapılmamı sağlayan sözler eden bir doktorun hastasına yaklaşımı ile ilgili sözler bana olduğu kadar eminim sizlere de bir sürü ipucu vermiştir.

Avrupalı doktorun sözlerinden ne anladık…

“Grip ilaçları alacaksın ağırlaşırsan hastaneye gideceksin yani kısaca güçlü kuvvetliysen yaşarsın, güçlü kuvvetli değilsen bu yarışı kaybedersin”

Allah’ım Allah’ım…

Ne olur Allah’ım kendime ve kimseye bir şey olmasın…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

spot_img
spot_img

BUNLARI DA OKUYUN