“Adaletin terazisini doğru tutmak, hâkim ve savcıların olduğu kadar bilirkişilerin de sorumluluğudur.”
“Adaletin terazisi hassas, kılıcı keskindir.” Bu söz, yalnızca bir vecize değil, devletin varlık şartıdır. Tarihin sayfalarında, Osmanlı’nın ilk İstanbul kadısı Hızır Bey (Kara Hızır Çelebi), bunun en güçlü örneklerinden birini göstermişti. Fatih Sultan Mehmet’in dahi sıradan bir vatandaşla eşit şekilde yargı önüne çıktığı o ünlü davada, adaletin terazisini şaşmaz bir hassasiyetle tutmuştu.
Bugün o miras, modern yargı sisteminde farklı aktörlere dağılmış durumdadır. Hâkim, savcı, belediye başkanı ve emniyet ayrı kurumlarda görev yapmaktadır. Ancak adalet terazisinin dengede kalabilmesi için bir başka kritik aktör daha vardır. “Uzman bilirkişiler…”
Bugüne kadar 500’den fazla Adalet Bakanlığı’nda uzmanlıklarıyla görev yapacak olan bilirkişiye eğitim verme fırsatı buldum. Her biri vicdanıyla hareket eden, çirkin işlere bulaşmamış, nitelikleri ve yeterlilikleri yüksek kişilerden oluşuyor. Görev alanları bilgi ve uzmanlık alanları iken, özelde ise sorulara verdikleri cevaplarla sınırlı kalan bilirkişiler; mahkemelerin ve savcılıkların adil ve hızlı karar vermelerine aracılık etmektedir.
“Vicdanıyla hareket eden bilirkişiler, adaletin görünmeyen kahramanlarıdır.”
Bu önemli misyonu yerine getirmek için göreve başlayan bilirkişilerin gözlerinden ve sözlerinden vicdanlı ve kanunlara saygılı olduklarını görmek, bana hem umut hem de güven vermektedir. Bilirkişinin rolü yalnızca teknik bilgi sunmak değil, adalet terazisinin hassasiyetine katkı yapmaktır.
Çünkü bilirkişi, mahkeme kararlarını yönlendiren bilimsel ve teknik hakikatleri adaletin terazisine koyar. Bir yanlış hesaplama, bir eksik inceleme, bir önyargı ya da taraf olmak, terazinin kefesini bozar ve adaletin kılıcı körelir.
“Bilirkişi raporu yalnızca bir dosyayı değil, adaletin kaderini belirler.”
“Bir yerde adalet varsa, öteki haklar da var demektir. Öteki haklar yoksa bile, var olan adalet sayesinde onlarda gelecektir.” İşte bilirkişinin sorumluluğu, bu hakların yaşamasını sağlamaktır.
Peygamberimizin “Bir günlük adalet, altmış yıl ibadetten üstündür” sözüyle Kanuni Sultan Süleyman’ın “Her iyiliğin kaynağı adalettir” fermanı aynı hakikati söylemektedir. Adalet, toplumun nefesidir. Bu nefesi kesmek, yalnızca bir kişiye değil, bütün bir millete zarar verir.
Bugün Cumhuriyet savcıları ve hâkimleri, hukuk düzeninin kılıcı ve terazisidir. Ama unutulmamalıdır ki bilirkişiler de o terazinin kefesinde duran hakikatin emanetçileridir. Her rapor, yalnızca bir dosyanın değil, adaletin kaderini belirler.
“Kadı Hızır Bey’in mirası bugün, bilirkişilerin dürüst kaleminde yaşamaktadır.”
Sevgili bilirkişi adayları ve görevdeki uzmanlar; sizler teknik bilginizi adalet için kullandığınız ölçüde tarihe iz bırakırsınız. Kadı Hızır Bey’in cesaretiyle, Fatih’i bile eşit konumda yargılayan adalet anlayışını kendinize rehber edinin. Unutmayın, “adalet mülkün temelidir” sözü, yalnızca hâkim ve savcılar için değil, bilirkişiler için de geçerlidir.
Bugün bizlere düşen, geçmişten aldığımız bu mirası geleceğe taşımak ve adaletin terazisini asla saptırmamaktır. Çünkü yarının adil toplumu, bugünün dürüst bilirkişilerinin raporlarıyla inşa edilecektir.
Yazar Hakkında:
Öğretim Görevlisi olarak akademik çalışmalarını sürdüren Ferhat Yıldırım, gazeteci, yazar, akademisyen ve iletişim uzmanıdır. İletişim mezunu olan Yıldırım, yüksek lisans eğitimlerini Ankara Üniversitesi, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde tamamlamıştır. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Şeref Basın Kartı sahibidir. Uluslararası Yazarlar ve Gazeteciler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Organ Doku ve Hücre Nakli Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Bilirkişiler Derneği Kurucular Kurulu Üyesi ve Telif Hakları Derneği üyesidir. Birçok sivil toplum kuruluşunda aktif görevler üstlenmiştir. İletişim, halkla ilişkiler ve bilirkişilik alanlarında İstanbul Ticaret Üniversitesi ile İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde dersler vermektedir.